İçindekiler
İmam Hüseyin (a.s)’ın Azim ve Emalsiz kişiliği konulu dersimize devam etmekteyiz; geçen dersimizde dedik ki: “Aşura Vâkâsı 3 temel başlığa ayrılmaktadır ve bunları birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Hakikate nail olabilmemiz için bu 3 konuyu birbirinden ayrı şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir. Eğer ki bizler bu temel başlıkları birbirine karıştıracak olursak Emri Uzma-i İlahî olan Aşura’nın marifetine ulaşamayız çünkü Aşura hadisesi, Aşura İbadeti Allahu Tebareke ve Teala’nın varlık alemini yaratmayı irade ettiği ilk günden, kıyamı kıyamete kadar, Allaha ibadet, kulluk ve itaat edenlerin hiçbirinin yapamayacağı emsalsiz olan ibadet, itaat ve kulluktur! Aşura böyle bir azamete sahiptir. Aşuranın bu azametini anlayabilmemiz için bu başlıkları birbirine karıştırmamamız gerekmektedir!” Bu başlıklar sırası ile:
1-HZ. EBA EBDİLLAH EL HUSEYN (A.S)'IN TASARRUFATI VE YAPTIKLARI 2-HZ. EBA EBDİLLAH EL HUSEYN (A.S)'IN EHLİBEYTİNİN VE ASHABININ YAPTIKLARI 3-İBLİSİN VE GÜRUHUNUN YAPTIKLARI İblisin ve güruhunun yaptıkları konusu ile başladık, açıkladık ve en son olarak da dedik ki: "İblis, yaratıldığı ilk günden; Allahu Tebareke ve Tealaya harb ilan ettiği ilk günden, kıyamı kıyamete kadar Allahu Tebareke ve Teala ile olan ahdi gereği (ki bu ahdi Allah ile harb etmektir) yapmış olduğu harblerin içerisinde hiçbir zaman bütün gücünü meydana toplamamış ve defeten tek seferde Allahu Tebareke ve Teala'nın sistemine karşı saldırıya geçmemiştir ve geçemeyecektir; bütün gücü ile defeten tek seferde saldırıya geçmiş olduğu tek yer Aşuradır." İblis bütün gücünü, yalnızca Aşurada kullandı ve bütün gücünü kullanmaya, yalnızca Aşura günü sahip oldu. İblis bunu yaparken diğer Peygamberler, Enbiyalar ve Evliyalar gelip geçtiler; her zaman hak ile batıl arasında harb vardı ve İbliste bu harbin bir kahramanıydı. Evvelinden beri 2 sistem vardı: 1-İlahî Sistem 2-İblisî Sistem İblis, her zaman Allahu Tebareke ve Teala'nın sistemi ile harb halindeydi ama İblis hiçbir zaman var gücü ile defeten Allahu Tebareke ve Tealanın sistemine saldırmamıştı.
PEKİ İBLİS, NEDEN AŞURA GÜNÜ SALDIRDI? İBLİS NEDEN, KENDİSİNİ AŞURA GÜNÜNDE BU ŞEKİLDE SALDIRMA MECBURİYETİNDE GÖRDÜ? İBLİS, CİNLERDEN VE İNSANLARDAN OLAN ASKERLERİNİN TAMAMINI, VAR OLAN BÜTÜN SİLAHLARI VE GÜCÜ İLE BİRLİKTE AŞURA GÜNÜ NEDEN KERBELA MEYDANINA TOPLADI? Evvela bunu söyleyelim: Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın mağlup olması mümkün değildir. Nebiyyullah'ın ve Veliyyullah'ın mağlup olması mümkün değildir fakat Nebiyyullah'ın ve Veliyyullah'ın cihad ve mücadelelerini lekeli ve şaibeli; delikli ve yırtıklı olabilir! Bunlarında olmasının tek bir sebebi vardır ve bu sebep Veliyullah değildir; Veliyyullah'ın yanındaki kişilerdir. İblis, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın yanında olan yarenlerinin ve taraftarlarının beynine, fikrine ve zikrine nüfuz edip onların bu hareketini ve bu mücadelelerini ve Veliyyullaha olan bağlılıklarını lekeliyebilecek olursa; kendisine verilen mühlete (zamana) kadar kısmen de olsa bir nefes alabilecekti. İblisin kısmi de olsa nefes alabilmesi ne demektir? "Tam manası ile mağlup ve yok olmaması demektir."
İblis, Aşura günü bütün gücünü meydana topladı ve kendisi ise bizzat Hz. İmam Hüseyin (a.s) ile meşguldü. İblis, İmam Hüseyin (a.s)'a nasıl mukayyet oluyordu? Mersiyelerde buyruluyor ki: "Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) ile beraber düşman ordusuna saldırdılar; beraber düşmana taarruza geçmişlerdi. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'a buyurdular: "Abbas! Senin vazifen artık budur ki: Sen gerek gidip su yolunda ölesin." Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'da Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) ile birlikte düşmana karşı taarruza geçti. Bilahare düşmanlar bir yere geldiler ki: "Bu iki kardeşin arasını açmayı başardılar; bu iki kardeşi birbirinden kopardılar ve aralarına girdiler. Hz. Ebelfezl Abbas (a.s), Fırat nehrinin bir kolu olan Elgamede; Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) ise Fıratın ana ekseninde kaldı." Maktel kitaplarında yazıldığına göre: "Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'da Hz. Ebelfezl Abbas gibi suya ulaştı ama bir ân bir ses geldi ki: "Ey Huseyn! Sen, su içeceksin ama senin çadırlarını yakıyorlar. Senin namusunun içinde olduğu çadırları yakıyorlar." Çok ama çok acayip bir şeydir: Çadır yakma denince yalnızca yakmayı canlandırmayın! Âlullah, Allah'ın namusu hetk altındadır! Bunlar Allah'ın namusuna cesaret ediyorlar! Çadır yapmak denince sıradan bir ateş düşünmeyin! Çadır yakıyorlar, yani: Allah'ın namusu hetk altındadır, lekelenmek üzeredir! Allah'ın namusuna cesaret ediyorlar! Hz. İmam Hüseyin (a.s), bu sesi duyunca geri döndü. Bu hetk anında, çadır yakma esnasında İblis bu olaya mukayyetti. Benim hem bu hadisten hem de diğer hadislerden anladığım kadarıyla bu ses İblisin kendi sesiydi! İblisin sesinin, oradaki bazı kimselerin sesinin tecellisiyle olduğu doğrudur ama bu ayrı bir meseledir! Asıl mesele budur ki: Oradakilerin hepsi Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ı tenha bir yerde, köşeye sıkıştırıp öldürmeye and içmişlerdi; bu hâlde neden bu nidâları attılar? Onlar bunu dedikleri zaman İmam Hüseyin (a.s)'ın, çadırlara geri dönebileceğini biliyorlardı! Neden bu şekilde bağırdılar? Buradan bu anlaşılıyor ki: "Bu, onların kendi iradesi değildi! İblis, burada onların akıllarına ve fikirlerine tecelli etti. İblis onlarda tezahür etti ve onlar İblisin ete bürünmüş hali oldular; onlar İblisin uşakları oldular. Onların bunu yapmalarındaki amaçları: "Hz. İmam Hüseyin (a.s)'da zaafiyet meydana getirmekti. İblis, bizzat Hz. İmam Hüseyin (a.s) ile meşguldü; İblisin askerleri ve uşakları ise İmam Hüseyin (a.s)'ın taraftarları ve yarenleri ile meşguldü. Bunu bilin ki: "İblis gelip bizzat bizimle meşgul olmaz." İblis bir ân için bile olsa İmamda namus duygusu ve ölüm korkusunu meydana getirmek istiyordu. İblis, İmam (a.s)'ı alt edemeyeceğini biliyordu ama bir ümid ile yine de bunu yapıyordu. Bunun mukabilinde ise İblisin askerleri, diğer insanların tamamına nüfuz ediyorlardı çünkü İmamın hareketini lekelemek istiyorlardı. Allahu Tebareke ve Teala, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'dan ahd istemişti ve Hz. İmam Hüseyin (a.s) da hareketini o azamet ile gerçekleştirmeye ahd etmişti, söz vermişti. (Bu konuyu ilerde açıklayacağız.) İblis, bunu bildiği için de bu şekilde taarruz ediyordu çünkü İblis, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın aşurasının sıradan bir kıyam olmadığını biliyordu. Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura Kıyamı, İlahî Sistem ile İblisî Sistemin sıradan bir çatışması değildir! Ne Hz. İbrahim (a.s)'ın mücadelesi, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşurası ile mukayese edilebilir boyuttadır; ne de diğer Enbiyaullahların mücadeleleri Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura kıyamıyla mukayese edilebilir boyuttadırlar; hiçbiri, Aşura Kıyamı ile mukayese dahi edilemez! Aşura vakasına, Aşura kıyamına, iblisin açısından bakacak isek bu boyutta bakmanız gerekir! İblis, Aşura'nın bu şekilde olduğunu biliyordu ve bu sebepten dolayı da bütün gücüyle taarruz ediyordu! İblisin, Aşurayı bu şekilde bilmesi ve bu şekilde taarruz etmesi, bugün dahi aynı şekildedir.
İblis, Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ı Hz. İmam Hüseyin (a.s)'dan koparamayacağını biliyordu ve bunu bilmesine rağmen Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ın karşısına bir mektup (bir emânname) gönderiyordu. "İblis, bugün bize de aynısını yapıyor!" İblis, hiçbir zaman bize Muharrem ayında matem merasimine gitmeyin demiyor/demez! İblis bize diyor ki: "Matem merasimine gideceksen git ama oradan çıktıktan sonra başka merasimlere de git! Mesela: Düğün ve eğlence merasimleri g.b" İblis, bugün bizi oradan oraya koşturuyor! İblis, Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'a bunu yapmaya çalışıyordu! İblis, Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ı koparamayacağını biliyordu ama Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'da bir temayülat meydana getirmek istiyordu! Yani Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ı lekelemeye çalışıyordu! Lekelemekten maksadımız bir temayülat meydana getirmektir; İblis Hz. Abbas (a.s)'a acaba dedirtmeye çalışıyordu! İblis sürekli olarak Hz. Abbas (a.s)'a: (El Euzubillah Billah) "Acaba, Efendim Huseyne desem Efendim bir mülahaza eder mi?" delirtmeye çalışıyordu! Biz Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ın konusunu işlediğimiz zaman dedi ki: "Hz. Abbas (a.s) 4 özelliğe sahipti" ve saymış olduğumuz o 4 özellikten dolayı Hz. Abbas (a.s)'ın buraya gelmesi mümkün değildi! İblisin hedefi: "Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'da bir leke meydana getirmekti!" Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) buraya gelemezdi çünkü Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ın vücudu hariciyesi yoktu! Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a)'in vücudu hariciyesi yoktu! Onların hepsi, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dır. Bu sebepten dolayı da Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'da bir leke meydana getirebilmek Hz. İmam Hüseyin (a.s)'da leke meydana getirmeye eşdeğerdir! Aşuraya bu şekilde bakın! Aşurada, İblisin yaptıklarına bakın! Aşurada, İmam Hüseyin (a.s)'ın tasarrufuna bakın! Aşurada, İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehlibeytinin ve ashabının yaptıklarına bakın! Tarih kitaplarına ve Alimlerimizin çoğunun anlatış şekline bakacak olursanız Aşurada: Kan ve kılıç görülüyor! Kopan başlar ve kesik başlar görülüyor! Kesilen kollar görülüyor! İnen kırbaçlar görülüyor! Dövülen kadın ve çocuklar görülüyor! Yakılan çadırlar görülüyor! Hz. Peygamber (s.a.a)'in namusunun bağlanması ve esir olarak götürülmesi görülüyor! Bilahare hep Aşuranın zahirini görülüyor; bunlar Aşuranın çünkü bunla Aşura'nın özü değildir. Bunların tamamı, Allah yanında azimdir ama biz bunlardan hiçbir şey anlamamışız ve biz hiçbir şey anlamadığımız için bizim yanımızda (değersizdir) hiçbir değeri yoktur! Aşuranın özüne bakacak olur isek iki şey vardır. 1- Ruhul Kuds (İmam Hüseyin (a.s)'ın mukaddes zatı) 2- İblis Aşurada iki grup var! Aşurada iki olay var! Aşurada Ruhul Kuds ile İblis'in çatışması var! Hz. İmam Hüseyin (a.s) Ruhul Kuds'tür. Meydanda bütün donanımı ile ve bütün silahları ile savaşan Ruhul Kuds'tür! Tabiri caizse Allahu Tebareke ve Teala'nın neyi varsa (Ruhul Kudsü) ortaya koymuş! Meğer İmam Hüseyin (a.s) Allah'ın nuru (Nurullah) değil midir? İmam Hüseyin (a.s) Ruhul Kudüs değil midir? Adem'e üflenen ruh İmam Hüseyin (a.s) değil midir? Adem'e üflenen ruh, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in ve Ehlibeytinin ruhu değil midir? İmam Hüseyin (a.s) Ruhul Kuds'tür! Ve Nefektu fihi min ruhi Hicr Suresi 29. Ayet Biz Adem'e ruhumuzdan üfledik; yani Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in ve Ehlibeytinin ruhundan Ademin kalbine koyduk! Hz. Adem (a.s)'ın kalbine Muhammed ve Âli Muhammed'in ruhundan başka bir şey koyulmadı! Aşuranın özünde: Bir tarafta Ruhul Kuds var! Diğer tarafta ise bütün düşmanlığı ile İblis var! Bütün düşmanlığı ile iblisin orada olması ne demektir? İblis'in yapabileceği başka hiçbir şeyin olmaması demektir! Yani İblis, yapabileceği bütün düşmanlığını Kerbela'da yaptı demektir!
Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a), Allah'ın Peygamberi olarak Aşuraya tecelli etti! Aşura Olayı, Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in olayıdır! Aşura Savaşı, Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in savaşıdır! Aşura mücadelesi, Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in mücadelesidir! Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in neyi vardı ise Aşura Vâkasında, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın vücuduyla tezahür etti! Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ın vücudu hariciyesi yoktu! Hz. Ebelfezl Abbas (a.s), Hz Eba Ebdillah El Hüseyn (a.s)'dır. Şimdi sizler soracaksınız: "Peki Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ı nereye koyacağız?" Ben size bundan daha yukarı bir şey söyleyeyim: Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehlibeytinin ve ashabının ibadetinin hiçbiriniz sayamazsınız ve övemezsiniz çünkü onların adına övebileceğiniz bir şey yoktur! Sizler, Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'ın hiçbir ibadetini övemezsiniz çünkü yoktur! Yoktur çünkü o amel Huseyndir! Hz. İmam Hüseyin (a.s), Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) da tecelli etmiştir ve Hz. Abbas (a.s) da o ibadetleri yerine getirmiştir. İmam Hüseyin (a.s)'ın amelleri, Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'da tecelli etmiştir! İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehlibeytinde ve ashabında Ruhul Kuds (İmam Hüseyin (a.s)) tecelli etmiştir! Onların amellerini kim övebilir! Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a)'in amellerini kim övebilir? Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a)'ya vücudu hariciyesini veren, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dır. Aşura vakasının hakikati budur! Aşura vakasında, Ruhul Kuds vardır! Hiçbiriniz, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ı tanıdığınızı ve ona karşı yapmanız gereken vazifeleri yaptığınızı zannetmeyin! İblis, ancak sizi yemliyor ve siz de sağa sola koşuyorsunuz! Niyetleriniz paktır ama oyuna geliyorsunuz! Şu an dünyada 40-50 tane İslam ülkesi vardır ve bu ülkelerin halklarının tamamı kendi başlarındaki rejimi İslami görüyorlar çünkü o halkların kapasiteleri o kadardır! O rejime hizmet etmeyi Allahu Tebareke ve Teala'ya hizmet etmek görüyorlar! O rejime itaati, Allah'a itaat görüyorlar! Geçen günlerde ağanın biride hızını alamadı, alamadı, alamadı ve bir yere geldi dedi ki: Gidin Ağa babanızı getirin! Yani Makam-ı Muazzemi Rehber'e dil uzattı! Dedi: "Gidin onu getirin." O adam, başındaki rejimi o kadar İslami görüyor ki bunu dahi diyebiliyor! Sizlerde bir açıdan bu şekildesiniz! O da, Aşuradan başka bir şey demiyordu! O da, "Hüseyin, Hüseyin!" diyordu! O da, millete Aşura için sövüyordu! O da diyordu ki: "Bizim yapmış olduğumuz bu faaliyetleri hiç kimse yapamıyor! Bizim yapmış olduğumuz bu merasimleri hiç kimse yapamıyor! Siz, cello bellolar hepiniz, 5-10 kişiye bir şeyler yapıyorsunuz ve kendinizi bir şey zannediyorsunuz!" Bunları söylemek ile de yetinmedi daha sonrada: "Mal (yani hayvan)" dedi. Sonra dedi ki: "Ağalık yine bende kalsın Allahu Tebareke ve Teala eşeğinde altını kastediyor (domuzu, hınzırı) kastediyor; ben size öküz diyorum; en azından öküzün ki eti iyidir, sütü iyidir, derisi faydalıdır." O da, Kerbeladan, Aşuradan dem vuruyor! O da, Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'dan dem vuruyor! O da, sine vuruyor ve klip çekip yayınlıyor! Siz de, onlarla aynısınız! İşin batınına baktığımızda: Sizin sloganlarınız, "Hüseyin Hüseyin'dir" fakat amelleriniz, "Hüseyin" değildir! Sizin kelimeleriniz yanlış olabilir ama ameliniz yanlış olamaz/olmaması gerekir! Ama oysa ki sizin kelimeleriniz doğrudur fakat amelleriniz yanlıştır! Sizin kelimeleriniz doğrudur: "Ehlibeyt'i anlatıyorsunuz! Ehlibeyte methiye okuyorsunuz! Ehlibeyt'in hayatlarını okuyorsunuz! Ehlibeyt'ten dem vuruyorsunuz! Ehlibeyt'in adının yazılı olduğu bayrakları asıyorsunuz!" Bunların hepsini yapıyorsunuz ve hepsi de doğrudur ama amelde ise başka arenalarda koşuyorsunuz! Amelde Ehlibeytin Velayet arenasında koşmuyorsunuz!
İmam Hüseyin (a.s)'ın, Aşura günü yapmış olduğu ibadet ve itaatini, İbadetlerin en efzeli ve en üstünü yapan; alemde bir benzeri olmayacak makamı ulaştıran şey: "Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu mutahharıdır; İmamın kendisidir!" Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın, Ehlibeytinin ve ashabının amellerini o makama ve o azamete getiren yegane şey: Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın mutahhar vücududur! Alemde yalnızca bir ibadet ve itaat vardır ki onun, Allah Tebareke Teala'nın yanında eşi ve benzeri yoktur! Biz bunu der iken (El Euzubillah) diğer Peygamberlerin amellerinin batıl olduğunu söylemiyoruz ama şunu söylüyoruz: "Hiçbir Peygamberin ibadeti, Aşura ibadetinin sahip olduğu azamete sahip değildir!" İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu mutahharı olmasaydı ne Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Ehlibeytinin ve ne de ashabının ibadetleri o makama ulaşamazdı! Alemde tezahür etme boyutunda (arena boyutunda) yalnızca bir kere mutlak manada eksiksiz ve noksansız bir şekilde ibadet ve itaat edilmiştir ve bu ibadetin adı: "AŞURADIR!" Eksiksiz ve noksansız bir biçimde muhakkak olan yegane ibadetin adı: Aşuradır! Bu ibadeti gerçekleştiren: Hz. Nebiyyi Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.a)'dir! Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a), Aşura günü Aşura vakasında, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın vücudu mutahharında ibadet etmiştir. Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) bu ibadeti neden kendi vücudu ile gerçekleştirmedi? Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in bu ibadeti, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın vücudu ile gerçekleştirmesinin hikmetin nedir? Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) neden, Hz. Emirelmüminin İmam Ali (a.s)'ın, Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'nın ve Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın mukaddes vücutlarını ortaya koydular? Hz. Emirelmüminin İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatime-i Zehra (s.a), neden Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın vücudunu ortaya koydu? Bu olay, ayrı bir olaydır! Bunu açıklayacak olursam kıyamet kopar! Bu sorunun cevabı kıyamettir! İbadet ve itaatin mutlak manası ve mutlak hakikati Aşuradır! Aşuradan başka mutlak itaat ve ibadet yoktur! Allahu Tebareke Teâlâ'ya yapılan mutlak ibadet ve itaati arıyorsanız "Aşura ve İmam Hüseyin (a.s)'dır." Bu çerçevede kendinize bir amel düsturu çizin. Ben, bunu okudum, şunu okudum diyerek bir yere varamazsınız! Hiç bir hadiste, İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura gününde defalarca Kur'an hatmettiği yazmamaktadır! İmam Hüseyin (a.s) Kur'an'ın Öz halidir! Meğer sıradan alimler Teyyul Lisandırlar ve bir saat içinde Kur'an hatmedebiliyorlar da İmam Hüseyin (a.s) mı edemiyordu? "Hz. İmam Hüseyin (a.s) aşura günü defalarca Kur'an hatmettiğini" hanginiz, hangi hadiste gördünüz? Böyle bir şey görmediniz çünkü yoktur! Anlatmak istediğim şey: Fiziki ve zahiri boyutta bir takım işleri yapmak "bir şey" değildir! Önemli olan: İbadet ve itaatin hakikatine ulaşmaktır! İbadet ve itaatin hakikati ise Aşuradır! Aşura Vâkası, sıradan bir olay değildir! Hz. İmam Hüseyin (a.s), Aşura gününde ibadet ve itaatte zahir oldu! İmam Hüseyin (a.s) da, Aşura günü ibadet ve itaatin ne olduğunu zahir ettiler! İbadet ve itaatte Aşura günü, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu mukaddesinde zahir oldu! Hiç kimse kendisini, "Ben, Allahu Tebareke ve Teala'ya itaat ediyorum" diyerek kandırmasın! Mâkul ve gerçek ibadet peşindeyseniz, peşinde olmanız gereken ibadet Aşura ibadetidir! Merhum Allame Meclisi Bihar'ül Envar kitabının 8. cildinde Abdulhamid adında ki bir kişiden bir hadis nakl buyurmuşlardır: Abdülhamid, Hz. İmam Caferi Sadık (a.s)'ın huzuruna geldi ve arz etti: "Yebne Resulallah! Canım, kanım ve malım size feda olsun! Benim bir komşum var ve o her türlü muharrematı (haramı) yapıyor ve daha sonra saymaya başladı.
NOT: "Abdülhamid, Hz. İmam Cafer-i Sadık (a.s)'a bir komşum var ve her türlü muharrematı yapıyor dediğine göre Abdülhamid'in şikayetçi olduğu kişi Müslümandır eğer o kişi Müslüman olmasaydı; Yahudi, Hristiyan, Ateist, Deist, Budist, ateşperest ve yahut başka bir şey olsaydı; Abdülhamit her türlü muharrematı yapıyor demezdi! Abdülhamit derdi ki: "Benim inançsız ve mülhid bir komşum var." Abdülhamid gelip komşusunu şikayet ettiğine göre komşusu Müslümanmış ve İslam'dan da dem vuruyormuş ama aynı zamanda da bütün muharrematları (haramları) da yapıyormuş."
"Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) bunları duyunca çok üzüldüler ve narahat oldular."
NOT: Tabiri caiz İmam (a.s): Nasıl olabilir? Bir müslüman nasıl bunları yapabilir? Bu çok büyük bir suçtur! Bir müslüman nasıl Allahu Tebareke ve Teala'ya karşı günah işleyebilir? Nasıl? g.b
Hz. İmam Cafer-i Sadık (a.s) bir müddet böyle hayıflandıktan sonra mübarek başlarını kaldırdılar ve buyurdular: "Abdülhamid! Bundan daha kötüleri de var! Abdülhamid! Bundan daha kötüleri budur ki: "Amelleri ve dilleri ile biz Ehlibeyte zulmetmeleridir! Bize hakaret etmeleridir!" Adam namaz kılmıyor, Oruç tutmuyor, içki içiyor ve zina ediyor... ve İmam (a.s) buyuruyor ki: "Bu kötüdür; hem de çok kötüdür ama insanın bunlar için tövbe etmesi mümkündür; buna tövbe nimeti verilmesi ve Allahu Tebareke ve Teala'nın bunu bağışlaması mümkündür ama bundan çok çok ama çok daha kötüsü var; o da budur ki: "Biz Ehlibeyte zulüm ve sebbetmektir (ister amelen olsun ister söz ile). Söz ile Ehlibeyt'e hakaret edenleri görüyorsunuz! Dilleri ile hakaret edenlerin piyasadaki emsalleri çoktur: "Vahabi ve Selefi gruplar, Muaviye'nin soyu sopu..." Peki amelen Ehlibeyte hakaret edenler, sebbedenler kimlerdir? Herhalde onlar da bizler (Şiî/Caferî/Alevî toplumu) oluyoruz değil mi? İmam (a.s), amelen hakaret edenler var deyince Herhalde İmam onları kastetmiyor! Biz (Şiî/Caferî/Alevî toplumu) ameli olarak Ehlibeyt'e nasıl hakaret, küfür ve sebbetmekteyiz? Bizler, o kişileriz ki Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a matem tutuyoruz! Ehlibeyt'in bayramlarında bayram ediyoruz! Matemlerinde matem tutuyoruz! Biz, nasıl Ehlibeyte hakaret edebiliriz ki? Biz, nasıl Ehlibeyte küfür edebiliriz ki? Böyle bir şey mümkün müdür? Evet, mümkündür! Eğer İmam'ın hareketini lekeliyorsan ve İblise yem oluyorsan bu İmam'a sebbetmektir! Eğer İblis, sana nüfuz edebiliyorsa; sana namaz kıldırıp namazının yanında seni İmamın doktrinlerinin ve sisteminin dışına çıkartıyorsa/çıkarabiliyorsa bunun adı Sebbül Eimme'dir (İmamlara sövmek, hakaret etmek ve küfür etmektir.) Eğer sizler de bu durumda iseniz; kılmış olduğunuz namazların Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın namazı ile tartılmasını beklemeyin! Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın namazı, Hz. Emirel Müminin İmam Ali (a.s)'ın namazıdır! Hz. Emirel Müminin İmam Ali (a.s)'ın namazı Hz. Nebiyyi Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.a)'in namazıdır! Hz. Emirel Müminin İmam Ali (a.s), Mizanül âmâldır (amellerin tartıldığı terazidir)! Hz. Emirel Müminin İmam Ali (a.s)'ın mizanül âmâl oluşunu şöyle düşünün: Bir terazi var ve bu terazinin bir kefesine İmam Ali (a.s)'ın namazını koyacaklar ve diğer kefesine ise senin namazına koyacaklar; tartacaklar; bakacaklar ki "Senin namazın, Emirelmüminin İmam Ali (a.s)'ın namazının yanında kaç gram ediyor?" Yoksa, Emirelmüminin İmam Ali (a.s) terazidir ve ölçüp tartan, kilo, vezin ise başka bir şeydir diye düşünüyorsanız; böyle bir şey yoktur! Terazinin özü de Emirelmuminin İmam Ali (a.s)'ın kendisidir! Tartan kilo ve ölçü birimi de Emirelmuminin İmam Ali (a.s)'ın kendisidir! Kaç ayar olduğunu tespit eden şeyde Hz. Emirelmuminin İmam Ali (a.s)'ın kendisidir! Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Mizanul âmâldir. Aşura, Mizanül ibadettir! Aşura, Mizanül itaattir! Aşura, ibadet ve itaatin ölçü ve terazisidir! Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Ashab ve Ehlibeyti, Kerbela meydanındaki Şiaları (taraftarları) Mizanül Şiadır! O Ashap ve Ehlibeyt Şiî olabilmenin ölçülüleridirler! Ben, size o derecede olun demiyorum! Çünkü hiç kimse Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) ile boy ölçüşemez! Ama olgunuzun ise onlar olması gerekir! İmam Hüseyin (a.s), Aşura gününde öyle bir ibadet ve itaat yaptı ki: Alemlerdeki bütün mahlukat (Enbiyadan tutun Melaiketullaha kadar), Allahu Tebareke ve Teala'nın yaratmış olduğu ve sırrına mazhar kıldığı mahlukatın tamamı, musahhar oldular; hayran kaldılar! Kimse, Aşura gibi bir ibadetin gerçekleştirilmesini beklemiyordu! Mahlukatın tamamı Aşurayı görünce dudaklarını ısırdı; dillerini yuttu; akılları dondu! Enbiyallah, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadeti karşısında dillerini yuttular, akıllarını yitirdiler; kendilerinden geçtiler! Bu hakikat, Melaiketullah'tan tutun Enbiyallaha kadar istisnasız tüm mahlukat için geçerlidir! Allahu Tebareke ve Teala, Hz. Adem (a.s)'ı yaratıp meleklerin önüne koyduğu zaman meleklere dedi ki: Ben bu Ademi yarattım; buna secde edin! Melekler de dedi ki: "Ya Rabbel Alemin! Bunun soyundan birileri gelecek ve yeryüzünde kan dökecekler; fesat çıkaracaklar; günah işleyecekler; sen bunu niye yaratıyorsun?" dediler. "Daha sonra dediler: وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ Bakara suresi 30. Ayet Biz, sana hamd ediyoruz/edeceğiz! Seni, takdis edeceğiz: Yani bir zerre olsun, bir ânımız olsun ki sana kulluk etmekten itaat etmekten (seni tesbih, temcid, takdis ve temhid etmekten) geri durmayacak! Bunu niye yaratıyorsun? Allahu Tebareke Teala, o gün melekleri meçhulat ile imtihan etti! Hz. Adem (a.s)'ın zahirini ortaya koydu. Hz. Adem (a.s)'ı et ve kemik olarak onların karşısına çıkardı. Allahu Tebareke ve Teala, Hz. Adem (a.s)'ın içindeki ruhu onların önüne koymadı! Allahu Tebareke Teâlâ, onların önüne Hz. Adem (a.s)'a üflediği ruhu koymadı ki: "Onlar Adem'de olan neye secde ile emrolunduklarını bilebilsinler!"
وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي Hicr Suresi 29. Ayet Allahu Tebareke ve Teala'nın bu ayeti kerimede buyurmuş olduğu ruh: Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in nurudur. Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ve Hz. Aliyyel Murteza (a.s) ise Allahu Tebareke ve Teala'nın alemleri aydınlatan (yani alemleri var eden) nurudur! Aydınlatan: "Var eden, hayat veren." Hz. Nebiyyi Kibriya'nın (s.a.a) ve Hz. Aliyyel Murteza'nın (a.s) vücudu mukaddesleri dışında alemleri aydınlatacak başka bir vasıta yoktu! Allahu Tebareke ve Teala Nebiyyi Kibriya ve Aliyyel Murteza'nın nurunu, alemi aydınlatmak için vesile takdir etti! Alemi aydınlatan tek vesile: Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ve Aliyyel Murteza (a.s)'dır. Ben bu konuyu velayet dersinde de işlemiştim ve bunu döne döne tekrarlıyorum: Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ve Hz. Aliyyel Murteza (a.s), Allah'ın göklerdeki ve yerlerdeki nurudur! اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ Nur suresinin 35. Ayet-i kerimesinin hakikati budur! Allahu Tebareke ve Teala, bu nur ile alemi aydınlattı; aydınlattı yani aleme hayat verdi! Bu nur ile aleme hayat verdi ve bu nuru meçhul bir şekilde etten ve kemikten çıkarmadan Meleklerin önüne koydu ve buyurdu: "Ben, bunu çamurdan yarattım; balçıktan yarattım; kokmuştu, lecendi (yani kokmuş bir çamurdu) buna secde edin!" Melekler dedi ki: "Bu, sana isyan edecek bunu niye yaratıyorsun? Melekler, o gün Allahu Tebareke ve Teala'ya bunu dediler. Bunu söyleyen meleklerin tamamı, Aşura günü başlarını yere soktular! Başlarını kaldırıp Allahu Tebareke ve Teala'nın arşına bakamadılar! Allahu Tebareke ve Teala'ya bakamadılar! Ben, Meleklerin dilleri tutuldu ve Allahu Tebareke ve Teala'ya ibadetten de kesildiler; demiyorum! Ama eğer o ân meleklerin dilleri tutulsaydı ve Allahu Tebareke ve Teala'yı tesbih edemeselerdi yeri idi! Bende Meleklerin, o ân Allahu Tebareke ve Teala'yı tesbih edebilmiş olabileceklerini tahmin etmiyorum çünkü melekler Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın ibadet ve itaatini gördükleri zaman boht kesildiler; sistemleri söndü; bir ân elektrikleri kesildi. Allahu Tebareke ve Teala, Melekleri meçhulat ile imtihan etti. Melekler, Allah'ın yeryüzünde halife karar kıldığı kişinin Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) olduğunu bilmiyorlardı! İmam Hüseyin (a.s)'ı gördüler ve utançlarından başlarını yere soktular! Hüseyin (a.s) budur! Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) böyle bir vücuttur! Hz. Eba Ebdillah El Huseyn Ruhul Kudstür. Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ibadetin hakikatini Aşura günü, Aşurada, Aşura olayı ile Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın mukaddes vücudu ile, mukaddes bedeni ile, Ehlibeyti ile birlikte yerine getirdiler! 14 masum (a.s)'ın dışında Allahu Tebareke ve Teala'ya bu şekilde; mutlak ve kâmil şekilde ibadet ve itaat edebilen; Allahu Tebareke ve Teala'nın irade ettiği şekilde ibadet ve itaat edebilen; Allahu Tebareke ve Teala'nın mutlak razı olacağı şekilde ("Eh" bile demeden) ibadet ve itaat edebilen; öyle bir şekilde ki: Allah'ın meleklerine dahi utançlarından başlarını yere sokturacak şekilde olan ibadet ve itaati yalnızca Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a), İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu ile yapmıştır! Onların dışında hiçbir kimse yapamadı ve de yapamayacaktır! (Bu dersleri çok iyi anlayın, ben bu derslerde size doktrinleri, ilkeleri ve itikad meselelerini bir bir anlatıyorum. Bu dersleri, bu konuları çok iyi satın alın. Aşura sıradan bir kıssa değildir ki ben, size anlatayım ve siz de yanından geçip gidebilesiniz!)
İmam Hüseyin (a.s)’ın Anne Karnında Aşura’ya Hazırlanması
İmam Hüseyin (a.s), daha dünyaya gelmeden anne rahmindeyken kendisini bu ibadete (Aşura ibadetine) hazırlıyordu! NASIL? Allahu Tebareke ve Teala, bir başka şekilde Hz. Zehra-i Merziyye (s.a)'yı bu olay ile imtihan etmişti ve Hz. Zehra (s.a) Aşuradan haberdardı! Hz. Zehra (s.a), Aşura'nın tarafıdır! Hz. Zehra (s.a)'nın babası, kocası ve kendisi bu olayın kahramanlarıdırlar! Buna rağmen Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) anne rahmindeyken kendisinin Aşuraya nasıl hazırladığını annesi Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'ya haber veriyordu! Bir hadiste buyruluyor ki: Hz. Hatice-i Kübra (s.a), Hz Fatime-i Zehra (s.a)'ya hamileyken, karnındaki o bebeğin (ceninin) feryadını, figanını ve sözlerini Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'e haber veriyordu ve ağlıyordu. Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) eve geliyor ve Hz Hatice-i Kübra (s.a) büklüm büklüm ve bitap düşmüş bir şekilde gözleri İki çeşme ağlıyor. Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a): "Ey Hatice! Ne oldu? Seni ağlatan nedir?" Hz. Hatice-i Kübra (s.a) arz etti: "Ya Resulallah! Ben, seni üzmem! Ben ağlamıyorum ama karnımdaki bu bebek beni ağlatıyor!" Hz. Resulallah (s.a.a): "Niye? Ey Hatice! Karnındaki bu bebek sana ne diyor?" Hz. Hatice (s.a): "Ya Resulallah! Canım sana feda olsun! Bu bebek, sürekli benimle konuşuyor. Bazen diyor: "Vah Garib ah!" Bazen diyor: "Vah Mazlum ah!" Bazen de diyor: "Vah Zebih, Vah Getil!" Ya Resulallah! Alem sana feda olsun (ben de içinde)! Bu çocuk neyi diyor?" Cebrail, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'e nazil oldu ve arz etti: "Ya Resulallah! Allahu Tebareke ve Teala buyurdular: "Haticeye kıssayı anlat! (Bilahare Resulullah (s.a.a), Hz. Hatice (s.a)'ya Kerbela olayını anlattı!)"
Bir zaman geldi ki: Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ve Hz. Emirelmüminin (a.s) eve geliyor Hz. Fatime-i Zehra (s.a), İmam Hüseyin (a.s)'a hamile ve her gün ağlıyor (bitap)! Resulallah (s.a.a) buyurdu: "Kızım Fatime! Ey babasının annesi! Seni ağlatan şey nedir? Seni ağlatan ve seni bu hale sokan şey nedir?" Hz. Fatime-i Zehra arz etti: "Ey Babacığım! Ey Resulullah! Ben ağlamıyorum; karnımdaki bu bebek beni ağlatıyor!" Resulallah (s.a.a): "Kızım! Ne diyor?" Hz. Fatime-i Zehra (s.a): "Baba! Bazen diyor ki: "Enel Gerib!" "Enel Mezlum!" "Enel Getil!" "Enel Etşan!" "Baba! Bağrımı en çok yakan şey de: "Enel Etşan! Ben çok susuzum" diyor! Olay nedir?" (Ruh alemi ayrıdır; berzah alemi ile madde alemi ayrıdır. Madde alemi: Ete kemiğe büründükten sonra, nazil olduktan sonra Ehlibeytin teklifleri nedir? Bunlar ayrı meselelerdir! Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) dünyevî hikmet gereği orada İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşurasını, Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'ya anlattı.) Hz. İmam Hüseyin (a.s) o sözleri ile annesi Hz. Zehra (s.a)'ya ne yapacağını, nasıl ibadet ve itaat edeceğini söylüyordu! Yani İmam Hüseyin (a.s) diyordu ki: "Anne! Ben kendimi buna hazırlıyorum! Ben gurbete hazırlanıyorum! Ben yalnızlığa hazırlanıyorum! Ben kimsesizliğe hazırlanıyorum! Ben parçalanmaya hazırlanıyorum! Ben esarete hazırlanıyorum! Ben Allah'ını namusunu ve itretini esir vermeye hazırlanıyorum! Anne ben kendimi buna hazırlıyorum!"
Kuran-i Kerimde buyruluyor: وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا "Biz insana, baba ve annesine ihsanda bulunmasını vasiyet ettik (emrettik)! Ahkaf Suresi 15. Ayet Şii ve Sünni hadis kaynaklarının tamamı bu ayetin tefsirinde buyurmuşlardır ki: Buradaki İnsandan maksat: Hz. Eba Ebdillah El Hüseyn (a.s)'dır. Allahu Tebareke ve Teala buyuruyor ki: Biz, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn'e anne ve babasına ihsanda bulunmasını emrettik! حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا Annesi onu zorluk içinde hamletti ve onu zorluk içinde doğurdu! Ahkaf Suresi 15. Ayet Bunun manası: İmam Hüseyin (a.s)'ın bedeni çok ağırdı ve Hz. Zehra (s.a) da, zorluk çekiyordu manasına gelmiyor! Bu, Hz. Zehra (s.a)'nın İmam Hüseyin (a.s)'ı doğurmasının çok sancılı olduğu anlamına da gelmiyor! Bu ayette buyruluyor ki: "Annesi, ona hamileyken gam denizinin içindeydi; bela ve musibet denizinin içindeydi; hüzün denizinin içindeydi; kezalik annesi evladını doğurdu ve onu dünyaya getirdi yine de gam ve keder içindeydi!" Hangi anne, çocuğunu doğurduktan sonra gam ve keder içinde olmuştur? Siz alemde bir kadın tanıyor musunuz ki hamile olsun ve desin ki: "Ben hamileyim, gam ve keder içindeyim; doğurduğunda da gam ve keder içinde olsun ve taa ölene kadar gam ve keder içinde olsun?" Hz. Zehra (s.a)'nın dışında böyle bir kadın varsa onun adını söyleyin ama Hz. Zehra dışında böyle bir hanım yoktur! Hz. Zehra (s.a), Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a hamileyken, İmamı doğururken, İmamı kucağına alırken, İmamı büyütürken gam denizinin içine sokan şey neydi? Hz. Zehra (s.a)'ya hiçbir neşe ve heyecan yaşatmayacak hale sokan şey neydi? Hz. İmam Hüseyin (a.s) annesinin karnındayken Aşuraya nasıl hazırlandığını annesi Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'ya haber vermesiydi! Hz. Zehra (s.a)'yı bu hale sokan şey İmam Hüseyin (a.s)'ın annesine Aşura haberini vermeseydi!
İmam Huseyn (a.s)’ın 40 Yaşına geldiği Vakit Allah’dan İsteği
İmam Hüseyin (a.s) 40 yaşına geldikleri zaman Allahu Tebareke ve Teala'dan bir istekte bulundular: رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ Ey Rabbim! Ey Allah'ım! Bana, babama ve anneme vermiş olduğun nimetin şükrünü yapabilmeyi bana ihsan buyur! Ahkaf Suresi 15. Ayet İmam Hüseyin (a.s) buyuruyor: Ey Allah'ım! Bana, anne ve babama nimet verdin. Bana vermiş olduğun bu nimetin şükrünü yapmaya beni muvaffak et! Bana bu ihsanı da ver! Sen, bana bu nimeti ver! Allahu Tebareke ve Teala'nın Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a, Hz. İmam Ali (a.s)'a, Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'ya verdiği o nimet: "AŞURADIR!" Aşura sıradan bir olay değildir! İmam Hüseyin (a.s)'a verilen bu nimet, "İmam Hüseyin (a.s)'ın, Hz. Nebiyyi Kibriya'nın (s.a.a), Emirelmuminin İmam Ali'nin (a.s) Hz. Fatime-i Zehra'nın (s.a) bağından olduğu için verilmiştir!" Yani bu ibadet, Hz. Nebiyyi Kibriya'nın ibadetidir! Bu itaat, Hz. Nebiyyi Kibriya'nın itaatidir! Bu musibet, Hz. Nebiyyi Kibriya'nın musibetidir!
Feyzi Kaşan-i meşhur bir alimdir aynı zamanda da çok istisnai mersiyeleri ve şiirleri vardır. Feyzi Kaşan-i bir şiirinde diyorlar ki: "Bütün başlar, arşı ilahiye geldi; Alem gergi matem'e girdi" ..... Feyzi Kaşan'i yazıyor, yazıyor... Bir yere geliyor ve diyor: "Zul Celali vel İkram bir şey değil ki diyesin gama geldi!" Yani, Allahu Tebareke ve Teala'nın kalbi, insan gibi değil ki gamlansın ve İmam Hüseyin (a.s)'ın şehadetinden dolayı üzülüp ağlasın! Allahu Tebareke ve Teala'nın fiziki maddeye sığacak bir yanı yoktur ki "Allahu Tebareke ve Teala'nın kalbi mahzun oldu, Allah ağladı!" diyebilecek olun. Fevzi Kaşan-i devamında diyor: "Zülcelali vel ikram Celle Celaluhu gamdan kederden beridir!" diyor ve gerisini yazamıyor. Fevzi Kaşan-i bu şiirinin devamını yazamıyor; kalemi yanına koyuyor ve uyuyor! Rüyasında gelip diyorlar ki: "Ey Feyz! Bu şiirin devamında yaz: "Allah beridir gam ve kederden ama Nebiyyi Kibriya'nın ve müminlerin kalbidir ki her dem geme geldi!"" Allah, Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in ve müminlerin kalbindedir! Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in kalbi gama geldi; yani Allah gama geldi! (Enteresan bir olaydır!) Haşa ve kella! "Biz, Allahu Tebareke ve Teala'nın kalbi vardır" diyemeyiz ama Allah, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in kalbindedir ve Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in kalbi parçalandı! AŞURA'NIN AZAMETİ BUDUR! BU İTAAT, HZ. NEBİYYİ KİBRİYA'NIN İTAATİDİR! Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Aşura hareketini neden yaptı? İmam Hüseyin (a.s), Aşura hareketini Allahu Tebareke ve Teala'nın kendisine, anne ve babasına vermiş olduğu nimetin şükrünü eda edebilmek için gerçekleştirdi! Biz ne yaptık? Bize de İmam Hüseyin (a.s) verdiler; biz ne yaptık? İmam Hüseyin (a.s) 40 yaşına gelince buyurdular: "Ey Rabbim! Beni, Seni razı edebileceğim ameli yapmaya muvaffak eyle!" İmam Hüseyin (a.s), 40 yaşına gelince Allahu Tebareke Teala'dan bunu istediler! İmam Hüseyin (a.s) büyüdü 40 yaşına geldi ve Allahu Tebareke ve Teâlâ'dan bunu istediler! İmam Hüseyin (a.s) 40 yaşında iken İblis (l.a) neredeydi? İblis, Sakife'nin kisvesinde, Muaviye'nin kisvesinde kudretinin en zirve halindeydi! İblis, Muaviye'nin kisvesinde kudretinin en zirve haline ulaşmış halde iken Hz. İmam Hüseyin (a.s), Allahu Tebareke ve Teala'dan bunu istiyor: "Ey Rabbim! Bana, anneme ve babama vermiş olduğun nimetin şükrünü edâ etmeyi bana ihsan buyur! Beni muvaffak kıl ki ben bunu yapayım ve aynı zamanda da bana, seni razı edebileceğim ibadeti yapmayı ihsan buyur!" Yani beni muvaffak et ki ben seni razı edebileyim! İmam Hüseyin (a.s), çocukluktan beri kendisini Aşuraya hazırlıyordu! Allah, alemi Ehlibeytin hürmetine yaratmıştır! Tabiri caiz ise: Hiçbir teklifleri ve mecburiyetleri yoktur ve onlar böyle çalışıyorlar! Bizler ise her türlü sorumluluğun altındayız ama hiçbir sorumluluk altında değilmişcesine bu dünyada hayat sürüyoruz! Allahu Tebareke ve Teala, Zer aleminde Ehlibeyti yarattığı zaman Allah'a öyle bir ibadet ettiler ki: Allahu Tebareke ve Teala, mahlukatı içinde onlar gibi, o şekilde ibadet eden adam bulamadı (yoktu)! Onlar gibi şakir bulamadı! Onlar gibi mutî bulamadı ve onları en sevdiği kulları yaptı! Allahu Tebareke ve Teala, alemi yarattı ve alemi onlara verdiği nur ile aydınlattı! Allahu Tebareke ve Teala, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'i ve Ehlibeytini aleme gönderiyor; onlar, kurban oluyor ama ben ile sen ise sanki hiçbir vazifemiz yokmuş gibi hiçbir vazifemizi yapmıyoruz! Vazifeyi yapıp yapmamayı da geçtik orada hiç tarağımız dahi yok! Ondan sonra da adımız Hz. Emirelmüminin Ali b. Ebu Talib (a.s)'ın Şiaları koyuyoruz!
Hz. İmam Huseyn (a.s)’ın Aşura hareketini başlatıncaya kadar yapmış olduğu işlerin tamamı, İmam Huseyn (a.s)’ın Ehlibeytin’in ve Ashabının tamamı Hz. İmam Huseyn (a.s)’ın kendi tecelliyatıdır! Onlar, İmam Huseyn (a.s) onlarda tecelli ettiği için onlar oldular! Ebelfezl Abbas (a.s)’ı, Ebelfezl Abbas (a.s) yapan şey: İmam Huseyn (a.s)’ın tecellisidir! İmam Huseyn (a.s), Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)’da tecelli ettiği için Hz. Abbas (a.s) o ibadetleri yapabildi! Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a)’yı, Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) yapan şey: Hz. İmam Huseyn (a.s)’ın tecellisidir! İmam Huseyn (a.s)’ın ibadeti neydi? Hz. İmam Huseyn (a.s)’ın ne iş yaptığını anladınız değil mi? Hz. İmam Huseyn (a.s), kendisini Aşuraya hazırladı ama bu işi kendisi ile ilgiliydi! İmam Huseyn (a.s) vazife olarak ise iki iş yaptı: 1-Allah’a en âlâ derecede, hak manada, kâmil manada ibadet ve itaat etti! 2- Eğitim işi yaptı!
İmam Huseyn (a.s), talim ve terbiye verdi! İmamın (a.s) alemdeki ibadet ve itaati nedir? İmam Huseyn (a.s)’ın getligahtaki secdesidir! İmam Hüseyin (a.s)’ın katligahtaki secdesi, İmam’ın ibadet ve itaatinin mutlak hâlidir! Siz, o secdenin ne secdesi olduğunu bilmezsiniz! Biz, o secdenin ne olduğunu bilmeyiz! İmam Hüseyin (a.s) katligahta o secdeyi yapmamış olsaydı: Hz. Kamerî Munirî Ben-i Haşim Ebelfezl Abbas (a.s) o ibadetleri yapamazdı! İmam Hüseyin (a.s) katligahta o secdeyi yapmamış olsaydı: Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a), o ibadetleri yapamazdı! İmam Hüseyin (a.s) katligahta o secdeyi yapmamış olsaydı: İmam Hüseyin (a.s)’ın Ehlibeyti vazifelerini o şekilde yapamazlardı!
İmam Huseyn (a.s) katligahta o secdeyi yapmamış olsaydı: 3 yaşındaki o çocuklar, o amelleri yapamazlardı! Hz. Ebelfezl Abbas (a.s), Hz Zeyneb-i Kübra (s.a), Hz Ümmü Gülsüm (s.a) ve İmamın Ehlibeyt ve ashabının tamamı ne ibadet ve itaat yaptı iseler İmamın kendilerine olan tecellilerinden dolayı yapabildiler! İmam onlara tecelli etti ve onlarda o işleri yapabildiler! Hiç kimse kendisinin, İmam Huseyn (a.s)’dan bağımsız bir şekilde bir yere gelebileceğini düşünmesin!
Onların hem ibadetleri İmam Hüseyin (a.s)'ın kendisidir; hem de itaatleri İmam Hüseyin (a.s)'ın kendisidir! İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu mukaddesi, hem ibadettir hem de itaattir! İmam Hüseyin (a.s), hem Ruhul Kudstür hem de kuldur! İmam Hüseyin (a.s), ibadet ve itaat etme cihetinden kuldur! İmam Hüseyin (a.s), Allahu Tebareke ve Teala'nın razı olacağı ibadet ve itaati yapıp Ruhul Kuds makamına ulaşma cihetinden ise Ruhul Kudstür! Masivası, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a hakarettir!