İmam Ali (a.s)

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • (Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in defni ânında buyurdular ki:) Sabır güzeldir, fakat sana karşı değil. Ağlayıp sızlanmak kötüdür, fakat sana değil. Senin musibetine uğramak pek büyük bir şey. Bundan önce uğradığımız musibetler de bir şey değil, bundan sonra uğrayacaklarımız da.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Bizim hakkımız haktır; verirlerse alırız; vermezlerse yol uzasa bile develere biner, yürür gideriz.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • (Şam yolunda Anbar köylüleri Hazretin ardında yaya gitmeye başladıkları vakit, Bu yaptığınız nedir diye sordular.
    Köylüler, biz dediler, uyruk sâhiplerimizi böyle ulularız; âdetimiz budur bizim. Hazret buyurdular ki.) Allah’a andolsun, bu bir iş ki bununla buyruk sâhibi olanlarınız faydalanmaz; sizse dünyâda bu işi yapmakla kendinizi
    meşakkate sokmadasınız; âhirette de azâba uğratmadasınız. Ne kötü meşakkattir, ne olmaz zahmettir o ki, sonunda azap var. Ne hoş rahatlıktır o ki, onunla âhirette ateşten esenlik var.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Ben dediğinden aşağıyım, gönlünde gizlediğinden üstünüm.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • (Bir toplumun, kendilerini, yüzlerine karşı övdüklerini duyunca buyurdular ki:) “Allah’ım, benim ne olduğumu benden daha iyi bilirsin sen. Ben de kendimi onlardan daha iyi bilirim. Allah’ım, onların
    sandıklarından daha hayırlı et bizi, bilmedikleri suçlarımızı da bağışla.”

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Biz orta yolu tutanlarız. Geride kalan gelir, bize ulaşır; ileri giden döner, bize kavuşur.
İmam ali (a.s)

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • (Kendini nasıl buluyorsun yâ Emir’el-Müminin diye soran birisine buyurdular ki:) “Varlığını yok olmakta, sıhhatini hastalık kavramakta, emin olduğu yerden musibetlere çatmakta olan kişinin hâli nice olur ki?”

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Benim yüzümden iki kişi helâk olmuştur: Sevip hakkımda ileri giden, sevmeyip aleyhimde bulunan.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Mahzumoğulları Kureyş’in gülleridir; erlerinin sözlerini duymayı, kadınlarıyla nikâhlanmayı seversin. Abdü Şems-oğulları
    (Ümeyyeoğulları), rey bakımından en uzak, arkalarını korumakta, ihtiyatla hareket etmekte en ileri varanlarıdır. Bizse elimizde olanı ihsan ederiz; ölüm çağında canlarımızı cömertçe veririz. Onlar çokluktur; düzencidir, çetin huyludur; bizse sözde daha fasih, öğüt vermede daha ileri güler yüzlülükte daha üstünüz.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Gerçeği gördüğüm andan beri gerçek hakkında şüpheye düşmedim ben.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Şaşarım şu işe: Hilâfet Rasûlullah’la sohbet yüzünden tahakkuk ediyor da sohbet ve yakınlık yüzünden tahakkuk etmiyor.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Yalan söylemedim; bana da yalan söylenmedi; sapıklığa düşmedim, kimse de benim yüzümden sapıklığa düşmedi.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Ben müminlerin emiriyim, onlar bana uyarlar; malsa kötü kişilerin emiridir; onlar da ona uyarlar.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Sakının bizim hakkımızda ileri inanca sapmaktan; biz kullarız, yaratılmışız; buna inanın; sonra bizim hakkımızda,
    üstünlüğümüz hakkında dilediğiniz inancı güdün (Ancak Allahlık ve Peygamberlik müstesnâ).

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • İnsanların körlükte en ileri gideni sevgimize, üstünlüğümüze göz yumanı, suçsuz olduğumuz halde bizi düşman
    olanıdır; biz onu gerçeğe çağırırız, oysa bizi fitneye çağırır, dünyâya çağırır; bize düşman olur, düşmanlık güder. İnsanların en kutlusu da üstünlüğünüzü bileni, bizimle Allah’a tevessül edeni, sevgimizde ihlâs sâhibi olanı, çağırdığımıza uyanı, nehyettiğimizi terk edendir. Bu çeşit kişi bizdendir ve ebedilik yurdunda bizimledir.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • İyiliklerin en üstünü, en iyisi bizi sevmek, kötülüklerin en kötüsü de bize buğzetmektir.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Bizim en çok sevdiğimiz kişi, bizi seveni seven, bize düşman olana düşman olandır.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, Muhammed’in gerçek dostu, isterse soyu ona ulaşmasın, Allah’a en fazla itâat edenidir. Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, Muhammed’in düşmanı da, isterse soyu ona ulaşsın, yakın olsun, Allah’a isyân edendir.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Gerçekten de Allah’tan başka yoktur tapacak sözünün şartları vardır; ben ve zürriyyetim, onun şartlarındanız.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Gerçekten de yüce Allah, yeryüzünde bizi seçti, bize de yardım etmek, ferahlığımızla ferahlanmak, hüznümüzle
    hüzünlenmek, canlarını, mallarını yolumuza vermek için Şiamızı seçti; onlar bizdendir, bize gelirler, cennette de bizimledir onlar.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Bizim işimiz gerçekten de çetindir; çetinleştirilmiştir; pek serttir, sertleştirilmiştir; gizlenmiştir, perde ardına alınmıştır, ona, Allah’a yakın melek, yahut gönderilmiş peygamber, yahut da noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah tarafından gönlü îmanla sınanmış inanan kişi tahammül edebilir.

İmam Ali (a.s) buyurdular ki;

  • Sorun! beni yitirmeden; çünkü andolsun Allah’a, Kur’an’da hiç bir âyet yoktur ki niçin ve kimin hakkında indi, nerede indi, düzlükte mi, dağlıkta mı, hepsini de en iyi bilenim ben. Gerçekten de Rabbim bana, anlayan bir akıl, söyleyen bir dil ihsan etmiştir.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Perde kaldırılırsa bile yakinim artmaz benim.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Bize sarılan, bize ulaşır; bizden ayrılan, geri kalır, helâk olur; emrimize uyan, öne geçer, kutluluğa erer; bizim gemimizden başka bir gemiye binen boğulur gider.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Kim bizi gönlüyle sever, diliyle bizimle olur, kılıcıyla düşmanımızla savaşırsa o, cennette bizimle, bizim derecemizdedir.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Bildiğim, tanıdığım andan beri hakkı inkâr etmedim. Bana gösterildiği andan beri hakta şüpheye düşmedim, yalan
    söylemedim. Kimse de benim yalan söylediğimi söylemedi. Ben ne yolumu sapıttım, ne de benim yüzümden biri yolunu sapıttı.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Biz hakka çağıranlarız; halkın imâmlarıyız: Gerçek dilleriyiz. Kim bize itâat ederse kurtuluşa erer. kim bize isyân
    ederse helâk olur gider. Biz Hıtta’nın kapısıyız. O kapı selâmet kapısıdır. Kim girerse esen kalır, kurtulur; kim muhâlefet ederse helâk olur.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Biziz Allah kullarına, onun eminleri, şehirleri hakkı yüceltenler; dost bizimle kurtulur, düşmanlık eden bizim yüzümüzden helâk olur.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Biziz peygamberlik ağacı, vahyinin indiği yer, meleklerin gelip gittiği mahal, hikmetlerin kaynakları, ilmin mâdenleri.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Biziz Rasûl-i Ekrem’in elbisesi, onun dostları, ona hizmette bulunanlar, ona varılacak kapılar. Evlere ancak o kapılardan girilir; kapılardan başka yerden girenler hırsızdır; cezâya çarpılır.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Heyhât, eğer Allah’tan çekinmeseydim Arabın dâhîsi olurdum ben.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Andolsun ki, Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, Rasûlullah’ın ashabından olup, ondan duyduklarını unutmayanlar,
    bilirler, ben bir an bile ne noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ın emrini reddettim, ne de Rasûlü’nün emrini. Allah’ın bana lütfettiği erlikle yiğitlerin durakladıkları, ayakların geriye çekildiği yerlerde canımla, başımla onu korudum. Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, elimden geldiği kadar canımı ona fedâ ettim; bütün gücümle düşmanlarıyla savaştım, nefsimle onu korudum; o da benden başka kimseye nasip olmayan ilmini bana lütfetti. Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, Rasûlullah vefât ettiği zaman başı göğsümdeydi, ağzının yârı avcıma aktı, onu yüzüme sürdüm. Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, onu yıkamaya koyuldum; melekler yardımcılarımdı. Ev halkı ve civârı feryatla dolmuştu. Meleklerin bir kısmı inmedeydi, bir kısmı çıkmadaydı. Sesleri hâlâ kulaklarımdadır; ona salavât getiriyorlardı, bu, onu kabrine yerleştirinceye dek sürdü gitti. Hayâtında da, memâtında da ona benden yakın kimdir ki?

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Haktan ve hak ehlinden ayrılma; ayağın sürçmesin, çünkü biz Ehlibeyti bırakıp başkasına sarılan helâk olur, dünyâsını da yitirir, âhiretini de.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • (Eimme-i Hûdâyı (s.a.a) anlatırlarken buyurmuşlardır ki:)
  • Bilgileri iman gerçekliğiyledir. Yakin ruhuyla yakine ermişlerdir. Nimete erenlerin güç bulduklarını onlar kolay sayarlar;
    bilgisizlerin kaçtıkları, hoşlanmadıkları şeylerle huylanırlar. Ruhlarıyla en yüce yerdeyken dünyâ ehliyle, bedenleriyle konuşur görüşürler. Onlar yeryüzünde Allah halifeleridir; onun dinine halkı çağıranlardır. Âh âh onları görmeyi ne de özlemişimdir. Onlardır îmânın direkleri, halkın Allah’a vesîleleri. Hak onlarla aslına erer; batıl onlarla sökülür gider; dili kesilir, susar. Dini korumak ona riâyet etmek husûsunda sıkı davranırlar. Bu husûsi sımsıkı tutarlar. Hem de duyup rivâyet etmek yoluyla değil. Allah’ın salâtı O’na ve soyuna olsun, Rasûlullah’ın sırrının mahremi onlardır; emrini koruyanlar, bilgisine sâhip olanlar, hükmünü yerine getirenler, kitaplarını hıfzedenler, dininin dağları
    onlardır. Dinin gözüdür, yüzüdür onlar. Rahmân’ın hazineleridir onlar. Söylerlerse gerçek söz söylerler; susarlarsa başkaları sözlerine söz katamaz. Onlardır dînin esası, yakıynin direği. İleri giden, dönüp onlara gelir; geri kalan varır onlara ulaşır. Onlardır karanlıkların ışıkları, hikmetlerin kaynakları, ilmin mâdenleri, hilmin karar ettiği yerler. Onlardır ilmin yaşayışı, bilgisizliğin ölümü. Hilimleri ilimlerinden haber verir size; susmaları, sözlerini anlatır size. Hakka aykırı hareket etmezler ve hakta ayrılığa düşmezler. Hak, susarlarsa da onlardadır, söylerlerse de, gerçek tanık olurlarsa da.

İmam Ali (as) buyurdular ki;

  • Tohumu yarıp bitirene, bedeni halkedene andolsun; bir toplum çıkacak ki önceden Muhammed (s.a.a), nasıl Kur’ân’ın
    tenzili için savaştıysa, o toplum da te’vili için başlarınıza vuracak ve bu, size Rahmân’ın hükmüdür, âhır zamanda olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir