Hz. Hatice (s.a)

İçindekiler

GİRİŞ

Hz. Hatice (s.a)’in Kabri

Hz. Hatice (s.a) Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘in değerli annesi ve Hz. Muhammed (s.a.a)‘in yar ve dert ortağıydı. Hayatın’ın önemli bir kısmını Cahiliyye döneminde geçirmişti ama günün insanlarının ahlâk ve davranışlarına sahip değildi. O, kendi kişiliğini ve gerçek hüviyetini koruyabilen İslam öncesi ender kadınlardan biriydi. Tarihçiler onun hakkında iyilik ve güzellikten başka bir şey yazmış değillerdir; Hz. Hatice (s.a)’in kapısı her zaman fakirlere açıktı.(1)

Hz. Hatice (s.a) hayatta olduğu müddet içinde Hz. Muhammed (s.a.a) başka bir kadın istemedi. O, Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘yı dünyaya getirip, süt verme şerefine sahipti.

Hz. Hatice nin ADI VE SOYU

Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘nın annesi için zikredilen tek ad Hz. Hatice (s.a)’nın adıdır. Babası; Esed oğlu Halid, İbni Kusa, İbni Kellab, İbni Marre, İbni Kab, İbni Liva, İbni Ğaleb, İbni Fihri, İbni Malik, İbni Nazr, İbni Kenane’dir(2). Annesi; Malik oğlu Fehri oğlu Ğalib oğlu Liva Oğlu Amr oğlu Muiz oğlu Hicr oğlu Revahe oğlu Harm oğlu Asım’ın kızı Fatıma’dır.(3) Soy bilimcilerine göre Hz. Hatice (s.a)’in anne ve babası Arap yarımadasının en köklü ailelerindendir.(4)

Hz. Hatice (s.a) İbrahim dışında Hz. Muhammed (s.a.a)‘in bütün çocukları’nın annesidir. Meşhur aktarıma göre Hz. Muhammed (s.a.a)‘in çocuklarının ismi şöyledir: ” Kasım, Abdullah (Tayyib ve Tahir lakapları ile tanınmıştır.) Rugayye ve Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)(5)

Kasım ve Abdullah çocukluklarında dünyadan ayrılmışlardı. Hz. Hatice (s.a), Kasım’ın vefatın’dan sonra şöyle dedi: ” Ya Resulullah! Kasım’a verdiğim süt arttı. Keşke Allah ona süt emme dönemi bitinceye kadar vakit verseydi.

Resulullah (s.a.a) şöyle dedi: ” O’nun çocukluk dönemi cennette tamamlanacaktır.”

Hz. Hatice (s.a) şöyle dedi: “İnanabilsem onun ölümü bana kolay gelecektir.”

Resulullah (s.a.a) şöyle dedi: “O’nun sesini sana duyurmasını Allah’tan istiyeyim mi?”

Hz. Hatice (s.a) şöyle dedi: “Hayır, Ya Resulullah! Allah ve Peygamber’i doğru diyorlar.”(6)

RESULULLAH İLE EVLİLİK

Hz. Hatice (s.a)’ın , Resulullah (s.a.a) ile evliliğinden önceki hayatı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Cahiliyye döneminde Hz. Hatice (s.a) kendi kavminin arasında seçkin bir hanımefendi ve temiz olmak ile tanınıyordu. Tarihçiler defalarca onu, ileri görüşlü, zeki(7), akıllı ve şerefli bir hanım olarak yazmışlardır.(8) O’nun ileri görüşlü, zeki ve takvalı oluşunun en iyi delili, Cahiliyye döneminde zahiri güzelliğe, bütün üstün sıfatları taşımasına ve büyük bir servete sahip olmasına rağmen asla kendisini lekelememesi ve paklık ve Kemâlde kendisine “TAHİRE“denilerek yükselmesidir. “Hz. Hatice’ye Cahiliyye döneminde Tâhire (pak ve tertemiz) deniliyordu.(9)

Fakirlere yardım etmekten bir an olsun uzak durmuyordu ve evi ihtiyaç sahiplerinin sığınağıydı.(10)

Evlenmeden Önce Hz. Hatice (s.a)

Hz. Hatice (s.a) cahiliyye döneminin seçkin ve insanların saygı duyduğu hanımefendisiydi. O dönemde ona “Kureyş Kadınlarının Hanımefendisi” deniliyordu.(10)

Hz. Hatice (s.a)’ın serveti, koumu ve güzel sıfatları Kureyş’in zengin ve ileri gelenlerinden birçoğunu (Akabe b. Ebu Muit, Salt b. Şehab, Ebu Cehil ve Ebu Süfyan g.b) onunla evlenme düşüncesine sokmuş ve yalvartmıştı.

Ama Hz. Hatice (s.a) evlilik düşünmediğini ileri sürerek onların tamamının isteğini geri çevirmişti.

Hz. Hatice (s.a), amcasının oğlu Varaka b. Nevfel ile bir konuşmasında, evlenmemesinin sebebinin, düşünüğü kişinin olmaması olduğunu söylemiştir.(12)

Hz. Muhammed (s.a.a)‘in Şam’a Seferi

Hz. Hatice (s.a) servet sahibi bir kadındı ve erkekleri ticaret için kiralıyordu. Ticaret yapmaları için erkeklerle sözleşmeler imzalıyor ve onları ticarete gönderiyordu.

Hz. Muhammed (s.a.a)‘in doğru sözlü oluşu, emanetdarlığı ve güzel ahlâkı Hz. Hatice (s.a)’in Hz Peygamber’e (s.a.a) Şam’a ticarete gitmesine önermesine sebep oldu. Anlaşma gereği Hz. Hatice (s.a) diğerlerine vermiş olduğu ücretten fazla bir ücret Hz. Muhammed (s.a.a)‘e ödedi ve Museyre adındaki kölesini de yanında götürmesi için ona verdi. Resulullah (s.a.a) onun bu öngörüsünü kabul edip Şam’a gitti.Durak yerlerinin birisinde, Rahib’in ibadet ettiği yerin yakınında bir ağacın gölgesinin altında mola verdi.

Rahip, Museyreye şöyle sordu:

“Ağacın altındaki kimdir?”

Museyre şöyle dedi:

“Kureyş kabilesinden Mekkelidir.”

Rahip şöyle dedi:

“Bu ağacın altında Peygamber haricinde kimse oturmaz.”

Resulullah (s.a.a), Şam’a getirmiş olduğu Hz. Hatice (s.a)’nın mallarını sattı ve yerine mal satın aldıktan sonra Kureyş kervanı ile birlikte Mekke’ye geri döndü.(13)

Hz. Hatice (s.a) Resulullah’ın (s.a.a) almış oluğu malları, iki katına yada daha fazlasına satmış ve büyük kâr etmişti. Hz. Hatice (s.a) Museyre’ye bu yolculukta Hz. Muhammed (s.a.a)‘den neler gördüğünü sordu ve O’da Hz. Muhammed (s.a.a)‘den görmüş olduğu mucizeleri, aşırı derecedeki sadakatini, emanetdarlığını ve fedakârlığını anlattı. Kureyş’in hanımefendisi Hz. Hatice (s.a), Museyre’nin söylediklerini dinliyordu ki Kureyş’in Efendisi Muhammed-ül Emin aklında canlandı. Ve artık Museyre’nin sözlerini dinlemeye gücü kalmamıştı(14). Allah, O pâk ve temiz hanıma dahada fazla yücelik vermeyi irade etmişti.

Hz. Hatice (s.a)’in Rüyası

Hz. Hatice (s.a) bir gece rüyasında Mekke’nin üstüne parlak bir güneşin döndüğünü ve sonra da kendi evine girdiğini gördü. Rüyası’nı Varaka’ya anlattı ve Varaka’da O’na, büyük birisi ile, şöhreti büyük birisi ile evleneceğini söyledi.(15)

Hz. Hatice (s.a) parlak güneşini sadece Mekke’nin Emini ve Hz. Abdullah (a.s)’ın oğlunun güzel ve Melekûtî çehresinde görüyordu. Çünkü mutluluk ve Saadet’in Hz. Muhammed (s.a.a)‘in sahip olmuş zirveye çıkmış takva ve Allah’ı tanımakta olduğunu biliyordu. Hz. Hatice (s.a) ‘in kalbi Peygamber’e, karşı melekûtî aşk ile dolmuştu ve Hz. Muhammed (s.a.a)‘e duyduğu sevgiyi ona açıklama fırsatını bekliyordu.

Hz. Hatice (s.a)’in Hz. Muhammed (s.a.a)‘i İstemesi

Resulullah (s.a.a) ile Hz. Hatice (s.a)’nin evliliği hakkında muhtelif nakiller vardır fakat meşhur olan göriş şudur: ” Hz. Hatice (s.a) Hz. Muhammed (s.a.a)‘i istemeye gitti ve şöyle dedi:

Amcaoğlu! Ben, Senin Kureyş’in içinde sahip olduğun üstünlük, emanetdarlık, doğruluk ve güzel ahlâk ayrıcalığından dolayı sana ilgi duyuyorum ve senin eşin olmak istiyorum.”(16)

Hz. Muhammed (s.a.a), Hz. Hatice (s.a)’in önerisini kabul ettikten sonra Amcaları’nın yanına gidip Hz. Hatice (s.a)’nin önerisini ve kendi cevabını onlara söyledi.

Hz. Muhammed (s.a.a)‘in Büyüklerine Danışması

Ebu Leheb şöyle dedi: “Kardeşim’in oğlu, bizleri Arap milletinin diline düşürme, sen Hatice’ye layık değilsin.”

Abbas, Hiddetle Ebu Leheb’e şöyle dedi: ” Sen alçak ve kötü iş ehlisin. Hatice’nin kardeşim’in oğluna ne eleştirisi olabilir? O, kalpleri çalan cemâle ve sonu olmayan kemâle sahiptir. Hatice, sahip olduğu mal, cemal ve kemâli ile kendisini ondan üstün görebilir mi? Kâ’be’nin Rabbine and olsun ki ondan mihir isteyecek olursa atıma binip çöllerde dolaşacağım, Padişahların yanına gidip Hatice’nin isteğini temin edeceğim.(17)

Hz. Ebu Talib (a.s)‘ın Hz. Hatice’yi Peygamber’e İstemeye Gitmesi

Sonra Hz. Ebu Talib (a.s), Ben-i Haşim’den bir grup ile birlikte Hz. Hatice (s.a)’in evine gitti ve Varaka’nın (Hz. Hatice (s.a)’in Amcaoğlu’nun) nikâh merasimine şöyle başladı:

“Bizleri Hz. İbrahim’in soyundan ve Hz. İsmail’in evlatlarından karar kılan, Hac merasimini yaşatmamız için bir ev emniyyetli kılan Allah’a hamd olsun. Herşey ona dönecektir. Bizleri insanlar emir karar kılmış ve hayatımızı bereketlendirmiştir.

Kureyş’ten hiçbir erkek kardeşimin oğlu Muhammed’e denk değildir, Onların tamamından daha soylu ve temiz, daha akıllı ve daha parlaktır. O’nun malı olsada gerçektende mal bir gölgeden başka bir şey değildir, geri alınacak bir emanettir. O, Hatice’ye isteklidir; Hatice’de ona.(18)

Hz. Ebu Talib (a.s), Varaka’ya şöyle dedi:

“Biz, Hatice’yi istemeye geldik, kendisinden rızalık isteklerini ve istediğiniz mihri kendi malımızdan vereceğiz.”

Zaman’ın Alimlerinden olan Varaka söze başladı ama Hz. Ebu Talib (a.s)‘a cevap veremeyecek olduğu için sözlerinde titreme meydana geldi ve konuşamadı. Bu durumu gören Hz. Hatice (s.a), Hz. Muhammed (s.a.a)‘e olan sonsuz arzu ve isteğinden dolayı mahçubiyet duyarak fasih bir dil ile Varaka’ya şöyle dedi:

“Bu konuda söz söylemek için benden daha fazla hak sahibisin ama benim yetkime benden fazla sahib değilsin. Ey Muhammed! Ben kendimi senin nikâhına geçirdim ve mihrimde kendi malımdadır. Amca’na söyle, nikah velimesi (yemeği) için bir deve kessin ve sen istediğin zaman karının yanına gelebilirsin.”

Hz. Ebu Talib (a.s) şöyle dedi:

“Ey hazır olanlar! Şahid olun, Hatice kendisini Muhammed’in nikâhına geçirdi ve mihrinide kendisi üstlenmiştir.”

Daha sonra Kureyş’ten birisi şöyle dedi: “Kadın’ın erkeğin vereceği mihri üstlenmesi şaşılacak şeydir.” Buna sinirlenen Hz. Ebu Talib (a.s) ayağa kalkarak şöyle dedi:

“Eğer diğer erkeklerde benim kardeşimin oğlu gibi olacak olsalar, o zaman kadınlar en pahalı bedel ve en yüksek mihirleri vererek onlara talib olacaklardır.”

Hz. Ebu Talib (a.s), bir deve kesti ve Peygamberler’in en üstünü ile kadınlar’ın hanımefendisi, sedefî dünya evine girdiler.(19)

Hz. Hatice (s.a)’in Rseulullah (s.a.a) ile Evlilik Yaşı

Hz. Hatice (s.a)’in, Resulullah (s.a.a) ile evlendiği zaman kaç yaşında olduğu, Resulullah (s.a.a)’den önce evlenip evlenmediği hususunda tarihçiler ve siyer yazarları arasında büyük ihtilaflar vardır.

Genel görüşe göre ise Hz. Hatice (s.a) Hz. Muhammed (s.a.a) ile evlendiği zaman 26 veya 27 yaşındaydı. Bu görüşün senedi İbn-i Abbas’tan nakledilen hadise dayanmaktadır. (20)

Onlar Hz. Hatice (s.a)’ın Resulullah (s.a.a) ile evlenmeden önce hiç evlenmediğine inanmaktadır. El-İstiğase’nin yazarı bu hususta şöyle aktarıyor:

” Hz. Hatice (s.a), Resulullah (s.a.a) ile evlenmeden önce asla evlenmemiştir. Rugayye ve Zeynep Hz. Hatice (s.a)’ın kızları değil; onlar, Onlar Hz. Hatice’nin kız kardeşi Hâle’nin kızlarıdır. Hâle, kocası öldükten sonra şiddetli bir fakirliğin içine girmiş olduğundan Hz. Hatice (s.a), onu ve kızlarını himayesi altına almıştı. Hâle, Resulullah (s.a.a) ile Hz. Hatice (s.a)’in evlenmesine aracılık yapmıştır ve bu evlilikten sonra Hâle ölmüş ve onun iki kızını Resulullah (s.a.a) ile Hz. Hatice (s.a) büyütmüştürlerdir. Cahiliyye döneminin Arapları, üvey çocuğu öz çocuk saydıkları için Rugayye ve Zeyneb Hz. Peygamber (s.a.a)’in öz çocukları sayılmıştır.(21)

Bütün tarihçiler Hz. Hatice (s.a)’in Hz. Muhammed (s.a.a) ile evlenmeden önce Arap büyüklerinden birçok kimsenin kendisi ile evlenmek istediğini yazmaları, onun o zamana kadar hiç evlenmediğini göstermektedir. Çünkü iki defa evleniş ve 40 yaşında olan bir hanım bu kadar rağbet görmez.(22)

Mekke’li Kadınların Hz. Hatice (s.a)’dan Uzaklaşması

Hz. Hatice (s.a) Hz. Muhammed (s.a.a) ile evlenmeden önce şân ve makam sahibi bir hanımefendi idi, Evi fakirlerin uğrak yeriydi, Kavminin ve mahallesinin kadınları, etrafında dönüyorlardı. Bu iffetli ve şefkatli hanımefendi yetim olarak meşhur olan Hz. Muhammed (s.a.a) ile evlendikten sonra zamanın kadınları (“ki onlar” doğruluk, emanetdarlık ve iyi huyluluk mefhumlarına yabancı idiler ve Hz. Hatice (s.a)’nın Kureyş’in fakir yetimi ile evlenmesinin felsefesini anlayamıyorlardı.) hakaret ağızlarını açmışlardı, Kureyş hanımlarının efendisini hüzüne boğmuş ve onunla olan ilişkilerini kesmişlerdi. “Hz. Hatice (s.a), Resulullah (s.a.a) ile evlendikten sonra Mekke kadınları onu dışladılar, ona gitmiyorlardı ve kadınların gitmesine de mani oluyorlardı.”(23)

Hz. Hatice (s.a), Mekke’li kadınların kendisine karşı gösterdikleri bu sevgisizliğin, manevi makamını yükselteceğini biliyordu. Kadınları toplayp şöyle dedi:

“Kocalarınızın Muhammed (s.a.a) ile evlendiğim için beni eleştirdiğini duydum. Size soruyorum: “Mekke’de ve haricinde Muhammed (s.a.a) gibi cemal sahibi, güzel ahlaklı, beğenilen özellikli ve suyu fazilet ve şeref dolu birisini daha tanıyormusunuz?”(24)

Hz. Hatice (s.a) bu soruyu sorarak onlara Muhammed (s.a.a)‘in bir denginin daha olmadığını onlara anlatmak istemişti ama kalplerindeki cehalet pasını silip tutumlarında bir değişiklik meydana getiremedi.

Hz. Hatice (s.a)‘in Sırdaşı

İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle diyor:

Hatice’yi, Resulullah (s.a.a) ile evlendikten sonra toplum, tek ve yalnız bırakmıştı. Hz. Fatıma (s.a), Hz. Hatice‘nin karnında annesinin sırdaşı ve sohbet arkadaşı idi. Onunla konuşuyordu ve O’nu sabırlı olmaya çağırıyordu. Hatice bunu Resulullah (s.a.a)‘den gizliyordu ta ki bir gün Resulullah (s.a.a) haber vermeden içeri girdiğinde Hz. Hatice (karnındaki) Hz. Fatıma ile konuştuğunu duydu. Hz. Hatice’ye şöyle sordu:

“Kiminle konuşuyorsun?”

Şöyle dedi:

“Karnımdaki bu bebek benim konuşma arkadaşım ve tek sırdaşımdır.”

Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:

“Hatice, Cebrail şimdi bana bu çocuğun kız oloduğunu haber verdi. Benim pâk ve mübarek soyum ondan devam edecektir. Ulu ve Yüce Allah benim soyumu Onda karar kımıştır, Benden sonra O’nun nesli yeryüzündeki pâk önderler ve halifelerdir.”

Hz. Fatime doğuncaya kadar Hz. Hatice ile konuşuyordu, annesinin sohbet arkaşı ve dert arkadaşıydı. Hz. Fatime‘nin doğumu yaklaştığı zaman Hz. Hatice Kureyş’li kadınlara haber gönderip çocuğun doğumunun yaklaştığını ve doğuma yardım etmeleri için gelmelerini istediysede Onlar olumsuz cevap verdiler.

Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)Doğum Mucizesi

Hz. Hatice çok üzgün ve kırgındı âniden haşimi kadınlara benzeyen dört kadın içeri girdi. Hz. Hatice onları görünce kormuştu ama onlardan birisi Hz. Hatice’ye şöyle dedi:

“Hatice! korkma, Allah bizi sana yardıma gönderdi bizler senin bacıların ve yardımcılarınızız. Ben Sare’yim, bu Mezahim’im kızı Asiye’dir, üçüncisi İmran’ın kızı Meryem’dir ve dördüncüsü ise Musa’nın kız kardeşi Gülsüm’dür.

Bu dört kadın Hz. Hatice’nin yanına oturdu ve Hz. Fatime pâk ve tertemiz olaraak dünyaya geldi. Bu mukaddes çocuk yere indiği zaman doğumu ile ortaya çıkan nur’un ışıkları Mekke’nin bütün evlerine girdi. Hz. Hatice’nin evindeki Huriler Hz. Fatime’nin doğumundan dolayı birbirilerini tebrik ediyorlardı.Sonra bu dört Hanımefendi, bebeği Hz. Hatice’ye getirip şöyle dediler:

“Hatice! çocuğunu al, O pâk ve tertemizdir, sonsuz İlâhi bereket onda ve onun soyundadır. Hz. Hatice sonsuz sevinç ve neşe ile bebeği kucağına aldı(25).

Peygamberlikle Görevlendirilme ve Hz. Hatice

Hz. Hatice (s.a) Yahudi alimlerinden Allah’ın Son Peygamberi’nin Mekked’den çıkacağını işitmişti ve Hz. Muhammed (s.a.a) ile müşterek hayatlarının başladığı ilk günden beri kocasının Nübüvvet makamına ulaşmasını arzuluyordu. Sonunda 15 yıllık müşterek yaşamdan sonra Resulullah (s.a.a) 40 yaşında Hirâ mağarasında büyük ve İlâhi risalet ile görevlendirildi. Eve döndü ve olayı Hz. Hatice’ye anlattı. Hz. Hatice (s.a) şöyle dedi:

“Amcaoğlu! sevin ve sağlam dur. Hatice’nin canı elinde olan Allah’a and olsun ki Sen, bu ümmetin Peygamberisin.”(26)

Hz. Muhammed (s.a.a), Hz. Hatice (s.a)‘ya şöyle dedi:

“Ben kendimden korkuyorum.”

Hz. Muhammed (s.a.a), kendi zamanındaki toplumunun davetini kabul etmemesinden korkuyordu(27).

Üstad Cafer Subhani, Hz. Muhammed (s.a.a)‘in üzüntüsü hakkında şöyle diyor: “Bu ıstırabın olması bir yere kadar tabii’dir ve kendisine söylenmiş olanların doğruluğuna inanıp yâkin etmek ile çelişmiyor. Çünkü O, öğrenmiş olduklarının Allah’ın vahyi olduğunu ve Cebrail’in getirdiğine inanıyordu. Fakat bir yere kadar Tabii ve doğal olan bunca korku sebepsizde değildi çünkü ruh ne kadar güçlü olursa olsun, her ne kadar gaybi ve melekûtî alem ile irtibatta olursa olsun yine de işin başlangıcında, şimdiye kadar görmemiş olduğu melek ile karşılaşmış olması, üstelik dağın başında karşılaşmış olması onda böylesine korku ve ürkme meydana getirebilir. Daha sonraları un korku yok olmuştur.”(28)

Bu ıstırabların ortadan kalkmasında Hz. Hatice (s.a)‘ın etkisinde şüphe yoktur. O, bilinçli bir şekilde İslamı kabul etmek liyâkâtine ve İslamda ilk olma iftihârına ulmıştır. Hz. Hatice (s.a) Bi’set’in(29) İlk anından itibaren Resulullah‘ın yanında yer aldı ve her zaman malı ve canı ile ona yardım etti. O, Hz. Muhammed (s.a.a)‘in davetini kabul eden ilk kadındır.(30)

Bazı kaynaklarda, bu konu hakkında yazılmış Resulullah’ın (a.s) Peygamberlik makamını küçük düşürücü aktarımlar bulunmaktadır.

Birinci Örnek:

Birinci Örnek olarak, Menakıb’u Âl-i Ebi Talib kitabı, Muhammed b. Ka’b’dan ve Aişe’den şöyle nakletmiştir:

Peygambere vahiy indikten sonra korkuya kapılmış bir hâlde Hatice’nin yanına geldi ve şöyle dedi:

“Allah’a and olsun ki aklımı yitirmekten korkuyorum!”

İkinci Örnek:

İkinci Örnek olarak da Esedul Ğabe kitabında da şöyle yazmıştır: “Peygamber, vahyin indiğini Hatice’ye haber verdiği zaman daha vahye karşı şüphe içindeydi. Hatice onu Varaka’nın yanına götürdü, Varaka O’na “Ne Gördün?” diye sordu. Resulullah (s.a.a) olayı anlattıktan sonra Varaka vahyin indiğinin müjdesini verdi ve Peygamber’de rahatladı.”(31)

“Görüldüğü gibi bu aktarımlar Peygamberlik makamı ile çelişen ve masumiyet makamını küçük düşüren cahiller tarafından uydurulan yalanlardır. Resulullah (s.a.a)‘in kendisi ne korkuya kapılır ne de şüpheye düşer, böyle şeyler Hz. Muhammed (s.a.a) hakkında düşünülemez.”(32)

Hz. Hatice (s.a)’in Bilinç ve İmanı

Cahiliyye döneminin kadınları nedensiz ve niçinsiz kocalarının inançlarına bağlı idiler. Hz. Hatice (s.a)’in imanıda bu şekilde miydi? Böyle olduğu farz edilecek olursa, Peygamber’in ruhî ve manevî etkisi sonucunda bir insan iman edecek olsa da değerlidir. Ama gerçek, Hz. Hatice (s.a)’in imanının bilinçli olmasıdır, Yahudi âlimlerin aracılığı ile peygamberlik nişanelerini kendi kocasında görmüştü.(33)

Bi’set’ten önce Hz. Muhammed (s.a.a) ile 15 yıllık müşterek hayatında görmüş olduğu karinelerden vahyin inmesini bekliyordu. Bi’set’ten önce bir gün Hz. Muhammed (s.a.a) Hz. Hatice (s.a)’ya şöyle dedi:

“Yalnız halvet ederken bir takım sesler duyuyorum.”

Hz. Hatice (s.a) şöyle dedi:

“Allah sana hayır ve güzel bir işten başka bir şey yapmaz. Allah’a yemin olsun ki Sen, emaneti yerine ulaştırıyorsun, sila-i rahim (akraba ziyareti) yapıyorsun ve doğru sözlüsün.(34)

Hz. Hatice (s.a), Yahudi alimlerinden ve Hristiyan kâhinlerinden Son Îlahi Peygamber’in geleceği müjdesini duymuştu ve vahyin kocasınainmesini bekliyordu ve onun davetini kabul etmeye hazırdı.(35) Vahiy indikten sonra Hz. Muhammed (s.a.a) eve geldiği zaman Hz. Hatice (s.a) şöyle dedi:

Ey Muhammed! Sende gördüğüm bu nur nedir?”

Şöyle buyurdu:

“Bu Peygamberlik nurudur. La İlahe İllallah Muhammed’en Resulullah zikrini söyle.”

Hz. Hatice (s.a) huzur dolu bir kalp ile:

“Ben yıllardır senin Peygamberliğini bekliyorum” deyip, her iki şeadeti getirerek samimiyyet ve marifet ile dolu bir imanla iman etti.(36)

İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:

“O günlerde İslam Allah’ın Resul’ünün evinden başka hiö bir eve girmiş değildi ve ben İslam’ı izhar eden (açıklayan) üç kişiden birisiyidim.”(37)

HZ. PEYGAMBER’E UYMAK

Hişam şöyle nakletmiştir: “Cebrail-i Emin bir gün Peygamber’e nazil oldu ve ayağının bir topuğu ile bir dağa vurdu ve dağdan su çıktı. Cebrail, Resulullah’ın (s.a.a) huzurunda abdest aldı, sonra aynı şekilde Resulullah (s.a.a) abdest aldı. Sonra Namaz ikame etti, Hz. Peygamber (s.a.a)‘de aynı şekilde namaz ikame etti. Resulullah (s.a.a) eve dönüp abdesti ve namazı Hz. Hatice (s.a)’ya öğretti ve bundan sonra Hz. Hatice Hz. Peygamber ile birlikte namaz ikame etti.”

Afif oğu Ebu Yahya babasından ve o da büyük bir tüccar olan dedesinden şöyle nakletmiştir: “Cahiliyye dçneminde Mekke’ye gitmiştim. Abdulmuttalib oğlu Abbas ile birlikte Kâbe’nin yanında oturmuştuk. Akşam olunda bir genç geldi. Başını kaldırıp gökyüzüne baktıktan sonra Kâbe’nin karşısında durdu. Sonra bir gen. geldi, sağ omuzunun tarafında durdu, daha sonra bir kadın gelip arkasında durdu. şaşıralacak bir durumdu rüku ve secde ediyorlardı.

Şöyle dedim: “Abbas, bu şaşılacak bir şeydir.”

Abbas şöyle dedi: “Bu şahsın kim olduğunu biliyormusun?”

Şöyle dedim: “Hayır! bilmiyorum.”

Şöyle dedi: “Kardeşim Abdullah’ın oğludur, ötekisi Ebu Talib’in oğludur ve Hanım ise Huveylid’in kızıdır, Kardeşimin oğlunun Hanımı’dır.”(38)

Buna göre, Hz. Hatice (s.a) İslamı ilk kabul eden olduğu gibi Hz. Muhammed (s.a.a)‘in yanında ilk namaz ikame edenlerdendir.(39)

Hz. Muhammed (s.a.a)‘e Destek Olma

Resulullah (s.a.a)‘in İnsanlar’ı gizli olarak İslam’a davet ettiği Bi’set’in ilk 3 yılında fazla sorunu yoktu. Bi’set’in 3. yılında “Ve akrabalarını uyar…”(40) ayetinin inmesi ile Hz. Muhammed (s.a.a) açık davet etmekle görevlendirildi ve Hz. Muhammed (s.a.a) bundan sonra birçok sorun ile yüz yüze kaldı. Bu dönemde Hz. Ebu Talib (a.s), İmam Ali (a.s), ve Hz. Hatice (s.a) canla başla onu koruyorlardı. Hz. Hatice (s.a)’in bu dönemdeki hizmetleri iki açıdan incelenebilir:

Hz. Hatice (s.a) sahip olduğu toplumsal konumdan dolayı Hz. Muhammed (s.a.a)‘i defalarca Cahillerin kötülüğünden kurtarmıştır. Resulullah (s.a.a) Hac zamanı Safa tepesine çıkmış ve yüksek bir sesle:

“Ey İnsanlar! Ben Allah’ın kuluyum.” diye haykırdıktan sonra Merve tepesine gidip sözlerini 3 defa daorada tekrarlamıştı. Bunu üzerine Cahil ve bağnaz Araplar ellerine taş alarak Resulullah (s.a.a)‘in peşine düşmüşlerdi. Ebu Cehil’in eline alıp fırlattığı taş alnına değmiş ve alnı kanamıştı. Resulullah (s.a.a) Ebu Kubeys Dağı’na gitt, Müşriklerde peşi sıra gidiyorlardı. İmam Ali (a.s) kendisini Hz. Hatice (s.a)’ya ulaştırdı ve durumu kendisine haber verdi. Hz. Hatice (s.a)’ın yanaklarından yaş akıyordu, eline bir tabak yemek aldı ve Hz. Muhammed (s.a.a)‘i bulmak için dağların ve çöllerin yolunu tuttu.

Hz. Hatice (s.a)’in Peygamber’i Müşriklerden Koruması

, Hz. Hatice (s.a):

Ya Resulullah! Neredesin?” diye çağırıyordu.(41)

Bu sırada Cebrail, Resulullah (s.a.a)‘in yanında idi ve şöyle dedi:

“Bu Hatice’dir. Yaşlı gözler ile seni arıyor. Elinde de bir tabak yemek ve su var. O’nu çağır ve Allah’ın selamını ve nurlar ile süslediği Cennet evini haber ver.”

Hz. Hatice (s.a) ve İmam Ali (a.s), Hz. Muhammed (s.a.a)‘i bulup eve getirdiler. Halk Hz. Hatice (s.a)’in evine saldırıp taşlamaya başladı. Hz. Hatice (s.a) dışarı çıkıp kendisini düşmanının taşlarına siper edip şöyle dedi:

“Kavminizin en temiz-soylu kadınının evini taşlamaktan utanmıyornusunuz?”

Halk onun bu sözlerini duyunca dağıldı Hz. Hatice (s.a)’da Hz. Muhammed (s.a.a) tedavi etmek için eve girdi.

Resulullah (s.a.a) Allah’ın Selamını Hz. Hatice (s.a)’ya ulaştırdığında Hz. Hatice (s.a) şöyle dedi:

“Allah’ın kendisi Selamdır ve Selam Ondandır. Cebrail’e Selam olsun. Selam ve bereket sana olsun Ya Resulullah (s.a.a)!”(42)

Hz. Hatice (s.a), Hz. Muhammed (s.a.a) ile evlendikten sonra Allah’a yakınlaştıracak basamakları birbiri ardı sıra çıkıyordu ve bu yolda hiç yorgunluk duymuyordu, aksine insanlık şerefinin zirvesine çıkabilmek için her vesileden yararlanıyordu.

Servetini Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e Feda Etmesi

Hz. Hatice (s.a) iyi bir yöneticilik yaparak ticaretten, fazla mal elde etmişti. Arap kıtasının zenginlerinden biri olmasına rağmen kendini altına esir etmemişti, hedefi maneviyattı. Hz. Peygamber (s.a.a) ile evlendiği zaman şöyle demişti:

“Benim, malım ve sahip olduğum bütün herşey senindir ve senin emrindedir, sana onları kullanmada asla engel olmayacağım.”(43)

Hz. Muhammed (s.a.a), Hz. Hatice (s.a)’in malını İslam’ı yaymada kullandı. Müslümanların üç yıllık Şi’b-i Ebu Talib‘te ki zorunlu ikâmet ve sürgün döneminde Hz. Hatice (s.a) bütün varlığını Şi’b-i Ebu Talib‘tekilerin emrine verdi ve müslümanların kurtulmasına vesile oldu.(44)

Şi’b Muhasarasında Yaptığı Yardım 1-

Hz. Hatice (s.a) Şi’b’e yiyecek ulaştırması için kardeşinin oğlu Hekim b. Hazzam’ı tutmuştu. Hekim b. Hazzam bir gün kölesi ile birlikte Şi’b’e yiyecek götürürlerken yolda Ebu Cehil ile karşılaştı, Ebu Cehil şöyle dedi: “Haşimoğullarına yiyecek mi götürüyorsun? Seni Mekke’ye götürüp rezil etmedikçe bırakmam.”

Bu arada Ebu Cehil’in kardeşi Ebu’l Bahteri çıkageldi ve şöyle dedi: “Bu mal halası Hatice’nindir, Hatice’nin malını kendisine götürmesine mi engel oluyorsun?”(45)

Şi’b Muhasarasında Yaptığı Yardım 2-

Şi’b hakına erzak götürenlerden birisi Hz. Hatice (s.a)’in yeğeni Zeyneb’in kocası Ebu’l As idi.

Resulullah (s.a.a) bir gün ashabının arasında onun için şöyle dedi:

“Ebu’l As bize olan damatlık(46) hakkını ödemiştir. Bizler Şİ’b’de muhasaradayken O, geceleri erzağı devesine yüklüyordu ve Şi’b’in eteklerine kadar getirip sonra devenin yularını serbest bırakıyor ve Şi’b’e doğru kovuyordu, bizlerde o erzakları alıp aramızda pay ediyorduk”(47)

Hz. Hatice (s.a)’in hayatı günümüz kadınları için bir derstir ve aşırıcılığın üzerini çizmiştir çünkü aile mutluluğu maddiyat ve aşırı istek de değil; sadakat, kerâmet, fedâkârlık ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmektedir.

Allah Peygamberlerinin gönderilmelerinde ki hedeflerden birisi zulüm görmüşlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmektir. Bu yüzden Peygamberler davetlerine başladıkları zaman fakir ve de mazlum insanlar, rahat ve sorunsuz insanlardan daha fazla Peygamberlerin davetini kabul ediyorlardı.

Hz. Hatice (s.a) Hz. Muhammed (s.a.a) ile müşterek hayatına: “Ey İnsanlar! Şahid olun ben ve bana ait ne varsa Muhammed’indir.(48). Cümlesi ile başladı ve bütün malını Emin kocasının emrine verdi. Hz. Muhammed (s.a.a)‘de bu malı herzaman fakirlerin içinde İslam’ın ilerlemesi için kullanıyordu. İslam’ın başlagıcında da Hz. Hatice (s.a)’in malı o kadar iş görüyorduki Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Hiçbir mal bana Hatice’nin malı gibi faydalı olmamıştır.”(49)

HZ. HATİCE’NİN HZ. PEYGAMBER’İN YANINDAKİ MAKAMI

Hz. Hatice (s.a) Hz. Muhammed (s.a.a) ile olan 25 yıllık müşterek hayatında, Resulullah’ın (s.a.a) kalbinde öyle bir yer etmişti ki hayatta olduğu müddetçe Peygamber (s.a.a) başka bir eş almadı. Vefaından sonra da Hz. Muhammed (s.a.a) her zaman onu yüceltiyor ve hatırladıkça göz yaşı göküyordu. Resulullah’ın (s.a.a) Hz. Hatice (s.a) hakkındaki sözleri onun, Hz. Peygamberin (s.a.a) yanındaki makamının üceliğini göstermektedir.

Örneğin:

1- Ümmü Seleme şöyle diyor:

İmam Ali (a.s), Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘yı istediği zaman Hz. Hatice (s.a) adı geçince Hz. Muhammed (s.a.a) ağladı. Ona ağlamasının sebebini sorduğumda, şöyle dedi:

” Hatice… Nerededir Hatice gibisi? İnsanlar beni yalanladıkları zaman o bana inandı, Allah’ın dininde bana yardım etti ve malını bana verdi. Allah, O’nu Cennet sarayı ile müjdelememi emretti.”(50)

2- Hz. Muhammed (s.a.a) :

Hz. Muhammed (s.a.a) Hz. Hatice (s.a)’yı her zaman hatırlıyordu ve diğer hanımlarının yanında onu anıyordu. Birgün Aişe’nin yanında hatırladığı aman ağladı, Aişe dayanamayı şöyle dedi: “Hatice’yi ne kadar çok hatırlıyorsun, Allah, sana ondan daha iyisini vermiştir.”(51)

Aişe’nin bu sözlerine öfkelenen , Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Allah’a yemin olsun ki Hatice’den daha iyisi bana nasip olmuş değildir. İnsanların kafir oldukları bir zamanda O bana iman etti, Beni yalanladıkları zaman O beni doğruladı, İnsanlar geri durdukları zaman o malını bana verdi ve Allah, bana ondan evlat verdi ve Allah ondan başka hiçkimseden çocuk sahibi olmamı istemedi.”(52)

Aişe şöyle diyor: “Peygamber’in üzüldüğünü gördükten sonra Hatice’yi hayır ve güzellik dışı anmamaya karar verdim.”(53) Ama Hatice’ye karşı içimdeki hasedi gizleyemedi.

İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle diyor:

Hz. Peygamber (s.a.a) bir gün eve geldiği zaman Aişe, Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘in karşısına geçip şöyle diyordu: “Hatice’nin kızı, Sen annenin bizden üstün olduğunu mu düşünüyorsun? O’nun Peygamber’in diğer hanımlarından hiçbir üstünlüğü yoktur.”

Hz. Fatime-tül Zehra (s.a) ağlamaya başladı.

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Kızım! neden ağlıyorsun?”

Hz. Fatime-tül Zehra (s.a) şöyle dedi:

“Aişe, annemin adını ağzına aldı ve onu düşüklük ve noksanlıkla suçladı.”

Hz. Muhammed (s.a.a) öfkelendi ve şöyle dedi:

“Ey Aişe! Allah kocasını çok seven ve çok çocuk doğuran Hanım’a bereket verir. Ellah, Hatice’ye rahmet etsin, O, beni çok seviyordu ve bana evlatlar verdi ama Ey Aişe! Allah, seni kısır yaratmıştır ve bana bir evlat dahi vermiş değilsin.”(54)

3- Hz. Muhammed (s.a.a) ashabına şöyle dedi:

“Erkeklerden çok kimse kemâle ulaştı, İmran’ın kızı Meryem Mezahim’in kızı Asiye , Hüveylid’in kızı Hatice ve Muhammed’in kızı Fatime’den başka kimse kemâle ulaşmadı.”(55)

4- İbn-i Abbas şöyle diyor:

Hz. Peygamber (s.a.a), yere dört çizgi çizdi ve şöyle buyurdu:

“Bunun ne olduğunu biliyormusunuz?”

Bizler, Allah ve Resulü daha iyi bilirler, dedik.

Şöyle buyurdu:

“Cennet’in en üstün kadınları Hüveylid’in kızı Hatice, Muhammed’in kızı Fatime, İmran’ın kızı Meryem ve Mezahim’in kızı Asiye’dir.”(56)

İmam Hüseyin (a.s) Hz. Hatice’nin Kabrinde

Enes b. Malik şöyle diyor: “İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte Hz. Hatice (s.a)’in kabrinin yanına geldik ve biraz oturduk.

Sonra İmam Hüseyin (a.s): “Beni biraz yalnız bırak.” dedi.

Bende bir köşede oturdum. İmam, nenesinin kabrinde biraz ağladı ve sonra Namaz İkame edip şöyle dua etti:

“Ey Rabbim! Mevla sensin, sana sığınan kuluna rahmet eyle.”(57)

İmam Hüseyin (a.s)‘ı ziyaret duasında:

“Selam olsun sana Ey Hatice-tül Kübra’nın oğlu!” buyurulmuş olmasının sebebi, İslam’ın bu hanımefendisinin yüceltilip adının yaşatılması içindir.(58)

HZ. HATİCE’NİN BÜYÜKLERİN YANINDAKİ YERİ:

1- Huzeyfe: ” Hz. Hatice (s.a), Allah’a ve Peygamberine iman eden ilk kadındır.”(59)

2- İbn-i Abbas: ” Hz. Hatice (s.a), Allah’a ve Resulüne iman eden ve Allah’ın Resulüne gönderdiklerini kabul eden ilk kişidir.”(60)

3- İbn-i Hişam: Hz. Peygamber’e (s.a.a) ilk iman eden, Peygamberliğini ilk kabul eden ve hedefinde ilerlemesi için her türlü fedakârlığı yapan ilk kişi Huveydlid’in kızı Hz. Hatice (s.a)’dir. Bu hanımefendinin İslam’ı kabul etmesi Allah’ın Resulü‘nün kalbini fevkâlede takviye etmişti. Müşrikler dışarıda O Hazret‘e eziyet edip Peygamberliğini yalanlıyorlardı ama eve geldiği zaman onu teselli eden, içindeki sıkıntıları atıp üzüntüleri sevinç ve mutluluğa dönüştüren kişi sadece Hatice idi.”(61)

4- Müslim: “Hatice, Peygamberin veziri idi. İslam’ı kabul etmişti ve Peygamber (s.a.a) onun ile huzur buluyordu.(62)

5- Zübeyr b. Bekâr: “Cahhiliyye Döneminde Hatice iffetli ve Kureyş kadınlarının büyüğü olarak meşhurdu.”(63)

6- İbn-i Kesir: “Hatice tüccar bir kadın, şeref ve nâm sahibi idi. Birçok Mekke büyüğü onunka evlenmek istediler ama o hepsini reddetti.”(64)

7- Abdulhamid Muhacir: “Hatice, büyüklük, kerâmet ve şeref bakımından en asil arap evinde dünyaya geldi. Kalbi güzel ahlâk ve sıfatlar ile dolu idi ve kavmi onu (TAHİRE “pâk”) ve Kureyş kadınlarının büyüğü olarak adlandırmışlardı.”(65)

8- Üstad Tevfik Ebu Âlem: “Hatice, Hz. Muhammed (s.a.a)‘in kalbini kuvvetle cezbetmişti, hiç kimse onun gibi Peygamber’e nüfuz edebilmiş değildi. Hz. Muhammed (s.a.a) gençliğinin başında olmasına rağmen, töre ve geleneklerde izni vermesine ve bunun şartlarının olmasına rağmen Hatice’nin yaşadığı zaman içinde başka bir kadın ile evlenmedi. Ölüm, onun ile Hatice’yi ayırdıktan sonra da her zaman onu anıyordu, Aişe ise Peygamber’in Hatice’ye olan sevgi ve vefasından ötürü hased ateşinde yanıyordu.”(66)

Hasta Yatağında

Resulullah’ın ,değerli eşi Hz. Hatice (s.a) bekleyiş anında ölümün şiddetini ona şikayet etti, Hz. Muhammed (s.a.a) ağladı. Dua etti ve şöyle dedi:

“Ey Hatice! Sen Mümin’lerin annelerinin en üstünü, Onların en faziletlisi ve kadınların efendisisin. Benden ayrılan bana çok ağırdır ama Allah, her mümine zorluk anında bir hayır karar kılmıştır. Ey Hatice! Cennetteki annen Havva’ya ve Kız kardeşin Sara’ya kavuş.”(67)

Hz. Hatice (s.a), Hz. Muhammed (s.a.a)‘e şöyle dedi:

Ya Resulullah! Sana karşı kusur işlemişimdir, beni affet. Sana layık olduğun gibi hizmet edemedim. Senden istediğim tek şey benden razı olmandır.”(68)

Hz. Fatime-tül Zehra (s.a) İçin Gözyaşları

Umeys kızı Esma, Hz. Hatice (s.a)’in bereket dolu ömrünün son anlarında O’nun yanındaydı. Hz. Hatice (s.a) ağlıyordu. Esma şöyle dedi: “Neden ağlıyorsun? Sen Dünya kadınlarının Efendisi, Peygamber’in eşisin ve onun dili ile Cennetle müjdelenmişsin.”

Hz. Hatice (s.a) şöyle dedi:

“Kızım Hz. Fatime-tül Zehra (s.a) için ağlıyorum. çünkü O’nun düğün gecesi anneye ihtiyacı vardır. O, gece Kızım Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘in yanında annesi olmayacak.”

Esma, Hz. Hatice (s.a)’ya düğün gecesi annesinin yerine Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘in yanında olacağının sözünü verdi.(69)

Hz. Hatice (s.a)’in Kefeni

Hz. Hatice (s.a) can verme halindeydi ve tertemiz kalbinde bir arzusu vardı. Fakat Hz. Peygamber’den utandığı için onu Hz. Peygamber (s.a.a)‘e söyleyemiyordu. Hz. Hatice (s.a), yâdigarı Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘yı yatağının yanına çağırdı. Hz. Fatime-tül Zehra (s.a)‘nın küçük ellerini elerinin içine aldı ve ağlar bir halde şöyle dedi:

Kızım Fatime! Baba’nın yanına git ve deki: “Annem diyor ki Beni, Vahiy indiği zaman mübarek bedeninde olan ve Hakkın Kitabına muhattab olduğun ridan ile kefenle.”

Hz. Fatime-tül Zehra (s.a) Annesinin isteğini babasına iletti ve Hz. Hatice (s.a)’in canları yakan vefatından sonra Resulullah (s.a.a) Rida’sını Hz. Hatice (s.a)’ya kefen yaptı ama Cebrail nazil olup şöyle dedi:

Ya Resulullah! Allah Selam etti ve Hatice’yi o rida ile değil bu Cennet hediyesi ile kefenlemeni buyurdu.(70)

İbn-i Hizam şöyle diyor: Hz. Hatice (s.a), Bi’set’in 7. yılının Ramazan ayında vefat etti ve biz onu Hucun Kabristanlığına kadar taşıdık. Resulullah (s.a.a) mezara uzandı ve dua etti. O, zaman Cenaze namazı farz olmuş değildi.(71)

Toprağın Kucağında

Hz. Hatice (s.a)’nin cenazesi defnedilirken Resulullah (s.a.a)‘in gözlerinden yaş boşalıyordu. Hz. Ebu Talib (a.s)’ın vefatından sonra meydana gelen Hz. Hatice (s.a)’in ölümü Hz. Muhammed (s.a.a)‘e o kadar ağır gelmişti ki O yıl Hüzün Yılı olarak adlandırıldı. (72) Resulullah (s.a.a) Hz. Hatice (s.a)’in vefatından sonra sürekli olarak onu anıyordu ve hatta onun eski arkadaşlarına hürmet ediyordu.(73)

Aişe şöyle diyor: “Bir Koyun kesmiştik, Peygamber o etin bir miktarını Hatice’nin eski arkadaşlarına gönderdi.(74)

Hz. Hatice (s.a)’in kız kardeşi bir gün Resulullah’ın yanına gelmek istemişti, Resulullah, Hatice’nin adını duyar duymaz gözlerinden yaş akmaya başladı.

Resulullah’ın onu çokça anıp yüceltmesinden dolayı hiç kimseyi Hatice kadar kıskanmadım.”(75)

Anne’yi Hatırlamak

İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle dedi:

“Hatice’yi defnettikten sonra Hz. Peygamber (s.a.a) eve döndü. Hz. Fatime-tül Zehra (s.a) Baba’sının etrafında dönüyor ve:

Ya Nebiyallah! Annem nerededir?”(76)

Hz. Muhammed (s.a.a) nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.

Cebrail (a.s) nazil oldu ve şöyle dedi:

“Allah, şöyle buyuruyor:

Fatime’ye Selam söyle ve deki :

Hatice Cennette bir Sarayda Asiye ve Meryemin yanındadır.

Fatime Rahatladı ve şöyle dedi:

“Allah Selam’dır, Selam Ondandır ve Selam Onadır.”(77)

KAYNAKÇA

KAYNAKÇA 1-15

  1. İ’lamu’n-Nisa c.1 s.326
  2. Et-Tabakatu’l-Kubra c.8 s.8, Ez-Zuriyetur-Tahire s.44
  3. İ’lamu’n-Nisa c.1 s.326
  4. Menzilet-i Zen ez Didegahı İslam s.90
  5. İ’lamu’l Vera s.275, Esedu’l Ğaye c.1 s.16, Mecmau’l Zevaid ve Mebau’l Fevaid c.9 s.218
  6. Ferhengi Camii Suhananı İmam Hüseyin s.103
  7. Esedu’l Ğaye c.5 s.434, Tarihi Taberi c.2 s.280
  8. Siretu İ’lamu’n-Nebla c.2 s.11
  9. Nihayetu’l İreb c.18 s.171, İ’lamu’l Hidayet c.1 s.67
  10. İ’lamu’n-Nisa c.1 s.326
  11. Siretu’n-Nebeviyye s.120
  12. Biharu’l Envar c.16 s.123
  13. Es-Siretu’n-Nebeviyye s.120, Esedu’l Ğaye c.5 s.435
  14. İ’lamu’n-Nisa c.1 s.327
  15. Biharu’l Envar c.16 s.104, Keşfu’l Ğumme c.1 s.509

KAYNAKÇA 16-31

  1. El Bidayetu ven Nihaye c.2 s.294, Es-Siretu’n-Nebeviyye c.1 s.189, Biharu’l-Envar c.16 s.9
  2. Biharu’l Envar c.16 s.18
  3. İ’lamu’l Vera s.140, İ’lamu’l Hidayet c.1 s.68, Maktelu’l- Huseyn s.47
  4. Muntaha’l-Amal c.1 s.100
  5. Siyretu İ’lamu’n-Nebla c.2 s.111
  6. Araplardaki geleneğe göre kim bir çocuğu evlatlık alıp büyütürse o çocuk o aile’nin çocuğu sayılıyordu. Tarihçilerin aktardığı kadarıyla değersiz bazı kişileri yüceltmek için Hz. Hatice (s.a) Annemizi dul ve değersiz göstermek için adına bir takım yalanlar uydurulmuştur. Hz. Hatice (s.a)’ya nispet verilen bu iki kız çocuğu Rugeyye ve Zeyneb, Hz. Hatice (s.a)’nin kız kardeşi Hâle’nin kızlarıdır. bunun doğruluğunu araştırmak isteyenler tarih ve hadis kaynaklarını incelemelidirler. Tam tersine Hz. Hatice (s.a)’in hiç evlenmediğini, 26-27 yaşlarında tertemiz, iffetli bir hanım olduğunu aktaran bir çok tarihçi, kaynak ve alim vardır. Biz bir kısmının adını okuyucularımızın araştırması için aktarıyoruz:
    1. İbn-i şehraşub Menâkıbu Âl-i Ebş Talib şöyle diyor:”….Ahmed Belazuri, Ensâbul Eşraf kitabında, Ebul Kasım Kufi, El İstğase kitabında, Seyyid Murteaza Eş-Şafi kitabında, Hz. Hatice (s.a)’in bakire iken Peygamberimiz ile evlendiğini nakletmişlerdir. Ayrıca El Envaru vel Bide isimli kitapta Rugayye ve Zeyneb’in Hz. Hatice (s.a)’in kız kardeşi Hâle’nin kızları olduğu görüşüde bu naklettiğimiz rivayeti güçlendirmektedir. Menâkıbu Âl-i Ebi Talib c.1 s.159, Biahrul Envar, Ricalu’l Mâmegani ve Kâmusu’r-Ricâl kitaplarındada aynı şey nakledilmiştir.
  7. El-İstğase s.107-117
  8. Emâli s.593
  9. Delail’ul İmame s.26, El Heraicu ve’l Cerayih s.386
  10. El Herayicu vel Cerayih s.386, Menakıbu Âl-i Ebi Talib c.3 s.340
  11. Menâkıbu Âl-i Ebi Talib c.1 s.72, Es-Siretu’n-Nebeviyye s.153, En-Nihayetul İreb c.2 s.170
  12. Ez-Zuriyetur-Tahire s.57
  13. Furuğı Ebediyyet c.1 s.185
  14. Peygamberlikle Görevlendirilmesi.
  15. Keşfu-l Ğumme c.1 s.12, Maktelu’l Huseyn s.44
  16. Esedul Ğabe c.5 s.436

KAYNAKÇA 32-46

  1. Yönetici
  2. Bihar’ul Envar c.16 s.17, Menâkıbu Âl-i Ebi Talib c.1 s.68
  3. Müstedreku’s Sahihayn c.3 s.184
  4. El-Envaru Fi’l Mevludu En Nebi s.223
  5. Menâkıbu Âl-i Ebi Talib c.1 s.74, Muntahal Amal c.1 s.102
  6. Sefinetü’l Bihar c.2 s.571
  7. El İrşad, Müfid s.30, Fusulu’l Muhimme s.33, İrşadul Kulub c.2 s.230
  8. Hasaisu Nesâî s.3
  9. Şuara Suresi/124.ayet
  10. El İstiab c.4 s.111, Esedu’l Ğaye c.5 s.238, İ’lemu inni Fatime c. s.236
  11. Esedul Ğabe c.5 s.438, Seyru E’lamu Nubela c.2 s.113, El Bidayetu ven Nihaye c.3 s.197, Keşful Ğumme c.1 s.508
  12. Biharu’l Envar c.16 s.55
  13. Seyru E’lamu Nubela c.1 s.116, Menzilet-i Zen ez Didegahı İslam s.96
  14. Es-Siretu’n-Nebeviyye s.221
  15. Hz. Hatice’nin (s.a) kız kardeşi Hâle’nin kızı Zeyneb b. Ebil As.’ın eşi idi. Esedul Ğabe c.5 s.436

KAYNAKÇA 47-77

  1. El-İstiğase s.110
  2. İ’lemu inni Fatime c.1 s.110
  3. A’yan’uş Şia c.1 s.220
  4. Macmaul Zevaid ve Menbaul Fevaid c.9 s.218, Sefinet’ül Bihar c.2 s.57
  5. Macmaul Zevaid ve Menbaul Fevaid c.9 s.224, İ’lemu inni Fatime c.2 s.210
  6. Bu hadisten şuna işaret edilmiş olabilir. Hz. Muhammed (s.a.a)‘in soyu ve nesli sadece Hz. Hatice (s.a) kanalı ile Hz. Fatime -tül Zehra (s.a)‘dan devam etmiştir. Hz. Maria Kibti’den Hz İbrahim adında bir oğlu oldu ve vefat etti. O’nun dışında hiçbir çocuk sahibi olmadı ve Hz. Hatice’nin evladının dışında kimseden soyu devam etmedi. (YÖNETİCİ)
  7. Seyru E’lam’u-Nubela c.2 s.117, Esedul Ğabe c.5 s.438, Keşful Ğumme c.1 s.51, İ’lemu Nisa c.1 s.230
  8. Hasis’u Şeyh Saduk s.405
  9. El Fusulu’l Muhimme s.381
  10. Hısal’i Şeyh Saduk s.195, Müstedreki Sahiheyn c.3 s.752
  11. Menâkıbu Âl-i Ebi Talib c.4 s.76, Sefinetu’l Bihar c.2 s.752
  12. Mefatihu’l Cinan, İmam Hüseyin (a.s)‘ın Arefe ziyaretnamesi
  13. Seyru E’lam’u-Nubela c.2 s.112,
  14. El İstia’b c.4 s.182
  15. Siretu’n-Nebeviyye s.157
  16. Sahihu’l-Müslim c.5 s.243
  17. Seyru E’lam’u-Nubela c.2 s.11,
  18. Siretu’l Halebiyye c.1 s.137
  19. İ’lemu inni Fatime c.1 s.215
  20. Fatıma-i Zehra s.27
  21. Maktelu’l Huseyn s.52, Esedul Ğabe c.5 s.43
  22. İ’lemu inni Fatime c.3 s.215
  23. A’yan’uş Şia c.1 s.313
  24. İ’lemu inni Fatime c.1 s.234
  25. Keşful Ğumme c.1 s.513
  26. Tarih-i Taberi c.2 s.221
  27. Et-Tabakatul Kubra c.8 s.14
  28. Zevcatu’n-Nebi ve Evladihi s.62
  29. El İstia’b c.3 s.127
  30. Macmaul Zevaid ve Menbaul Fevaid c.9 s.2
  31. Tarih-i Yakub-i c.2 s.35

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir