İHLAS

İHLAS NEDİR?ADNAN TURAN HOCANIN HAFTALIK DERSLERİ

İhlas. DERS:

Bismillahirrrahmanirrahim


Elhamd-ulillahi Rabbil alemin;hamden kesiren daimen ebeda. Esselatu vesselamu ale Resulillah. seyyidil evvline velahirin ve ala cemi-il enbiyai velmurselin. Ve ala Al-i Resulillah.

Ellezine ezhebellahu enhum erricse ve tehherehum tethira. Siyyema es selatu ves selamu ala Hüccet ibn-il Hasanil Askeri ruhi ve ervahul alemine liturabi makdemihi-il fedah.
Allahumme eccil liveliyyik el ferec.

İHLAS NEDİR

İhlas

Aşırı derecede ihmal ettiğimiz ve önemsemediğimiz konuların başında ihlas, samimiyet ve sadakat gelmektedir.

İhlas, ne yazıktır ki boşluğunu dahi fark edemediğimiz bir yitiğimizdir. Ne içinde bulunduğumuz sıkıntı
ve musibetler bu nimeti aklımıza getirmektedir. nede şeriatın zahirinden bilip ve uygulamaya çalıştıklarımız.


Allah’u Tebareke ve Teâlâ, insanoğlunu bir gaye ve amaç üzerinde yaratmiş ve ona ulaşmakla da görevli kılmıştır. Ama biz müslümanlar ve özellikle de Ehl-i Beyt (aleyhum-us selam) Mektebinin mensupları bu gayeye ulaşmakta çok geridirler!!


Yaratıcı ” Esdaq-al sadıqin” dir, vadı haktır ve kanunları muhkemdir. Bizler de şeriatın zahirine amel ediyoruz Peki neden o gayeden fersah fersah uzaktayız?
Ne sözlerimizde olması gereken etki var,ne yaptıklarımızda vaad edilen bereketi bulabiliyoruz. ve nede ibadetlerimiz, bizlerin önündeki hicap ve perdeleri yırtıp görmemiz gereken ilahi lutuf ve nimetleri görmemize vesile olabiliyor.

İhlas nedir


Namaz kılyoruz, namaz müminin miracıdır ama bizim ömrümüz tükenmiş daha onun ne demek olduğunu bilmiyoruz.


İnfak ediyoruz. ama, infaklarımız bir ilahi ok olup hedefe vardırmıyor yada varıyorsa olması gereken etkiyi göstermiyor.


Allah’ın ayetlerini dilimizden düşürmüyoruz. ama sarayları yıkan , ateşleri söndüren bu ayetler bizlerin dilinden döküldükten sonra bizleri o neticeye götürmüyor.


Dua ediyoruz dualarımız kabul olmuyor. Feryad ediyoruz sesimizi işiten yoktur. Konuşuyoruz, anlatıyoruz ama bırakın bu sözlerin bu mektebe bu inanca sahip olmayanları kendi yakınlarımıza,ailemize,çocuklarımıza,
eşimize dostumuza dahi bir etkisi olmuyor.


Bu musibet ve belanın yegane sebebi,bizim sözlerimizde, amellerimizide, infaklarımızda, ibadet ve dualarımızda ihlasın,sadakat vesamimiyetin, kur’an’ı Mecid’in tabiri ile ilahi rengin olmamasıdır.

İhlas olmadığı zaman da her nekadar zahiri bakımdan bir dini ve ilahi emir ve iş yapılmış olsa da aslında o işe renk veren şey; benlik,kibir, gurur, desinlerlik, övülmek, dillerde dolaşılmaktır.


Olmayan tek şey ihlas ve sadakat, var olan şey ise ilahi rengin dışında her şey.

Allah’u Teala buyuruyor: ” Sibğetellah ve men ehsenu minellahi sibğeten.”

Allahın renginin dışındaki renklerden hangisi Allah’ın renginden daha güzeldir. Yani, Allah’ın rengi kişide ve onun bütün zikrinde ve fikrinde, amelinde ve işinde yok ise hiç bir renk onu menzile, amaca ve hedefe ulaştıramaz.


Yani ihlasın ve tam bir sadakat ve samimiyettin dışında, herhangi bir şeyden en ufak, zerre kadarı bir başka niyet, fikir arzu ve umut var ise o, hem yapanı hüsrana götürür ve hemde yapılanı yok eder.


İnsanı bela ve musibetlerden kurtaran, felaket ve azabı yok eden, sonsuz ilahi nimetin dünya ve ahirette kapısını açan bu mukaddes değerin yeri ne yazıktırki boştur.

Buna inanıp sarılanların, işlerine ve sözlerine,
davranış ve tutumlarına, ibadet ve dualarına Kur’an’da Allah’ın, “rengim” dediği ihlas ve sadakati hakim kılıp sadece Allah için yapanların sayısı ne yazıktır ki çok azdır.

Hepimiz yaptığımız işlere illaki bir takım virüsler de katıp o şekilde Allah’a takdim etmekteğiz.


Değerli kardeşler! Bir müddet, Allah’u Teala’nın inayeti ile bu konuyu, nefsin tezkiye edilmesi konusunu işleyeceğiz. Bütün işlerimize,fikirlerimize sadakatı hakim etmeye çalışacağız ve Allah’u teala’dan da bizlere kapılar açmasını isteyeceğiz.

Ve mutmain olunki O’da kapıları açacaktır. Yeterki
bizler sadakat ve samimiyet ile Ona gidelim.

İhlası Onun en öncelikli emridir bakışımızdan duyduklarımıza, ibadetimizden duamıza, ilmimizden mucadelemize,sözlerimizden hayatımızın her evresine, aile hayatımıza, toplumsal hayatımıza, iş ve ticaret hayatımıza hakim edecek olursak hayel dahi edilmeyen ilahi nimetlerin dalga dalga kendisini nasıl sunduğunu göreceğiz.

Bu hiç bir beşerin kendisinden verdiği bir vaad ve söz değildir,bu ”Esdaq al Sadikin olan Allah’u Teala’nın vadidir.

Sözü en doğru olanın vermiş olduğu sözdür. O,öyle doru sözlüdür ki bütün doğru sözlüler doğruluğu ondan öğrenmişler ve ona doğrulukta had ve sınır çizenler yalan konuşmuşlardır.


Bu mukaddes mekana, Hz. İmam Mehdi (Allah Onun zuhurunu yakın etsin) aleyhi selamın mubarek adına tesis olunmuş bu müesseseye gelen ve aşk ile onun mubarek vucudunun üzerine çekilmiş olan gurbet perdesini nasıl yırtabilirim derdinde olan ve bunu kendisine en büyük bir dert ve elem haline getiren kardeşler!

Herşeyden önce şunu bilmeliyiz ki ihlas ın
zahirine ve batinine nufuz edip girmediği hiç bir amel ve ibadet, eda edilen hiç bir görev ve vazife Allah’u teala nezdinde kabul bir amel olmayacaktır. Allah’ın Rengi ile renklenmemiş olan bütün ibadet ve işler batildir.

Yapılmamış sayılmasının yanında ileride açıklayacağımız gibi çok büyük bir günah ve vebalide vardır.


Ama, eğer bu ilahi nur bu ilahi renk bir işe girecek olursa ve o işte sadece Allah’ın rengi olacak olursa o iş, maddi açıdan,iş bakımından ne kadar küçük olursa olsun onun değeri dünya ve dünyada olan her şeyden daha üstün olacaktır.

Dünya ve dünyada olan bütün her maddi şey ona denk olmaktan aciz olacaktır.


Eğer ihlas ve sadakat, işlere ve amellere girmeyecek olursa, işe ve amellere Allah’ın renginin dışında başka şeyler renk verecek olursa, o iş ne kadar
büyük olursa olsun bir çöp kadar değere sahip olmayacaktır.


Eğer yaptıklarımıza, sözlerimize ve işlerimize sadece ve sadece ilahi rızayı, ihlası hakim etmeyecek olursak, övenlerin övgüsü ve yerenlerin yergisi etki sahibi olursa, sonu gelmez arzular ve istekler hakim olursa, doyum nedir bilmeyen duygular hakim olursa bunların getireceği şey bela, musibet ve izzet kaybından başka bir şey olmayacaktır.


İşleri iş yapıp sonca vardıran, amelleri amel yapıp rıza kapılarını açan,ibadetleri ibadet yapıp menziller kat ettiren, rızkı artıran, bela ve musibetten kurtaran, feryadı işitmesi gerekene ulaştıran,azap ve sıkıntıytı rahmete çeviren yegane şey ihlastır.

Kur’an’ın tabiriyle ”Allah’ın rengi ile renklenmektir.”
Küçücük ve değersiz şeyleri paha biçilmez hale getiren ve insanı aklın ve fikrin hayel etmekten dahi aciz olduğu nimet ve makamlara getiren iksirin adı ihlastır, sadakattir ve samimiyettir.

Allame Tabatabai’den İhlasın Azameti


Büyük alim,Hz. Ayetullah Mezahiri derslerinin birisinde şöyle buyurmuştu: Ustadımız Ellame Tebatebai özel derslerinin birisinde şöyle buyurdular: ” Ben görmedim ve bilmiyorum ama, bir iksirin olduğunu ve
eğer bakır bu iksire değecek olursa altın oluyormuş.


Ben bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum ama, bildiğim bir iksir var ve eğer hiç değeri olmayan bir şey o iksire değecek olursa onun değerini Allah’tan başka hiç bir kimse hesaplayamaz.

Bu iksirin temas etmediği hiç bir şeyinde hiç bir değeri olmayacaktır. Değersiz olması bir tarafa üstüne üstlük zarar da verecektir.


Bu iksir ihlastır,sadakattir ve samimiyettir.”


Merhum Ellame (Allah’ın rahmeti ona olsun) daha sonra şu örneği vermiştir:


Kur’an’da Hz. Emir el Müminin Ali (aleyhi selam) hakkında nazil olmuş olan ayetlerin sayısı 300 ayetin üzerindedir.

Şia ve sünnilerin ihtilafsız kabul etmiş oldukları ayetlerin sayısı ise üç yüzdür. Ama bu 300ün üzerindeki ayetlerin içerisinde Hz. Emir (aleyhi selam) hakkında inmiş olan en üstün ayeti kerime velayet ayetidir.


”İnnema veliyyikumullahi ve resulihi vellezine amenu, ellizine yukimun es selate ve yutun ez zekate ve hum rakiune.”


<< Sizin önderiniz,lideriniz Allahtır, Allah’ın Resuludur ve iman edenlerdir. Öyle iman edenler ki namazı kılarlar ve ruku halinde sadaka verirler.>>


Hz. Emir (aleyhi selam ) kıldığı namazın rukusunda idi ve içeri giren fakir kendisine bir sadaka verilmesini istedi.

Mescid-i Nebide bulunanlar bu fakirin ihtiyacını karşılamayınca Hz. Emir (aleyhi selam) ruku halinde parmağındaki yüzüyü çıkarıp almasını işaret ettiler.


Hz. Emir (aleyhi selam) namaz kılarken ve fakirde kendisine bir yardım edilmesini isterken Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) Mescitte değil evlerinde idiler.

Bu ayeti kerime nazil oldu ve Resul-iEkrem (sallallahu aleyhi ve alih) tarifi imkansız bir neşe ve sevinç ile
Mescide gelip ayeti kerimenin Hz. Emir (aleyhi selam) hakkında nazil olduğunu tebliğ buyurdular.


Sünni kaynaklarında bu ayeti kerimenin Hz. Emir (aleyhi selam ) hakkında nazil olmasından sonra Ömer’in bir çok yerde şöyle söylediği rivayet olunmuştur: ” Eğer, bu ayet benim hakkımda nazil olmuş olsa idi, dünya ve dünyada olan bütün her şeyi feda etmeye hazırdım.”


Bu ayet-i kerime, Hz. Emir (aleyhi selam)ın, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih)den sonraki fasılasız ara açılmadan halifesi olmasını kesin bir şekilde ispat etmesinin yanısıra, hilafeti kadar önemli bir başka konuyu daha açıklamaktadır ve oda Emir-el Müminin Ali (aleyhi selam)ın sahip olduğu iksiri açıklamaktadır.


Hz. İmam (aleyhi selam) da olan bu iksir Onu, Allah’u Tealanın kulları üzerindeki hükümranlık makamına çıkarmıştır.


Allah’u tealanın, kendi adına kendi liderliğinin ışığında mahlukatına lider yaptığı kimseler, Allah’ın kulları üzerindeki tasarruf hakkına sahiptirler, itaatleri Allah’a itaat, karşı çıkılmaları ise Allahu’u Subhana karşı çıkmaktır.


Sünni mektebine şekil veren ve Ehl-i Beyt (aleyhim-us selam) Mektebine karşı çok aşırı derecede bir inat içinde olan Fahri Razi, bu ayeti kerimeyi tefsir ederken şöyle yazıyor:


”Allah’u Teala bu ayette, Hz. Ali (aleyhi selam)ı Hz. Peygamber (s.a.a)

Eğer Ehl-i beyt aleyhim-us selam Mektebine yüz akı olmak istiyor isek sahip olmamız gereken tek şey ihlastır.

Ve ozaman nasıl ki nifak, şirk ve şehvet düşkünleri
Kerbelada ihlas ehline galebe edemediyse bizlere de gölge düşürecek hiç bir güç yoktur ve olmayacaktır.

O zaman, kaile aldıklarımızın hesaba kattıklarımızın bir hiçten başka bir şey olmadığını göreceğiz.

HENDEK HADİSİNDE İHLAS

Alleme (ra) sadakatın insanı çıkarmış olduğu makama velayet ayetini örnek vermiştir.

Bizlerde bir başka örnek verelim. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve alih HENDEK savaşında şöyle buyurdular:


‘Darbetu Aliyyin yevm-el Handaqi afdalu min ibadet-i sıkleyni”


Hz.Emir aleyhi selam Hayber savaşında bir kılıç vurmuştu ve müşriklerden birisini ,azılı birini öldürmüştü.


Hz. Ali aleyhi selam onu yere düşürdükten sonra İslama davet etmiş ve o bunu redetmişti. Hz. Emir, Peygamber (saa)e hakaretler edip meydan okuyan bu müşrikin kafasını kesip Peygamber (saa)e götürmek istediklerinde, ağzının suyunu Hz. Ali aleyhiselamın yüzüne atmıştı.


Emirelmüminin aleyhi selam bu olaydan sonra onun kafasını bedeninden ayırma işini bırakmış ve savaş meydanında bir müddet yürümüş ve daha sonra başını keserek Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve alihin ayaklarının önüne koymuşlardı.

Hz. Emir, bir zerre olsun yapmış olduğu işe nefsinin, duygu ve hislerinin karışmasını istemiyorlardı. Bir müşrikin boynuna inen bir kılıç darbesi Hz. Ali aleyhiselam gibi bir muhlisin sadakat iksirine
temas edince bu makama ulaştı; Alemlerin serveri buyurdular:


”Darbetu Aliyyin fi yevm-il handeq, afdalu min ibadeti sıkleyn.”


Ali (as)ın Handek savaşında vurduğu bir kılıç darbesi bütün sıkleynin ibadetinden üstündür.

SIKLEYN VE İHLAS ?

Sıkleyn, tekvini ve teşrii görevlerle görevlendirilmiş olan mahlukatın tamamıdır. Ve yaratılmış oldukları günden kıyamete kadar geleceklerin tamamını kapsamaktadır.


Yani, Ali(a.s) Handek’te vurmuş olduğu bir kılıç darbesi,yaratılmış oldukları ilk günden kıyamete kadar. Ne kadar insan var ise onların bütün ibadetinden daha üstündür.


Yani,Ali aleyhi selamın vurduğu bu kılıç darbesi yaratıldıkları günden kıyamete kadar yaşayacak bütün cinlerin ibadetinden üstündür.


Yani,Emir aleyhi selamın bu kılıç darbesi,bütün meleklerin ibadetinden üstündür.


Peygamberin amelini kim hesaplaya bilir? Peygamber amelinin azamet ve ölçüsünü Allah’ın dışında kim ölçebilir? Ama,Hz. Ali (as)ın ihlas ve sadakatine mazhar olan bu kılıç darbesi. Ve bu darbenin yok ettiği bir müşrik’in helakı. Hz. Adem(as)’dan kıyamete kadar içinde ne kadar peygamber,sıddık,salih ve şehid var ise bütün insanların ibadetinden üstün hale gelmiştir.


Meleklerin ibadetini kim hesaplayabilir? Arşı taşıyanların ibadetinin azametimi kim bilebilir? Ama Ali (as)ın bu kılıç darbesi onların bütün ibadetinden daha üstündür.


ÇÜNKÜ BU KILIÇ DARBESİNDE ALİ (AS)IN İHLAS,SADAKAT VE SAMİMİYETİ VARDI.


Allah’u Tealanın sözüdür bu ve Emin peygamberi buyurmuştur.


Çünkü O, heva ve hevesinden konuşmaz,söylemiş olduklarının tamamı vahydir Biz vahy ediyoruz Ona, buyuruyor kur’an.


Elbette ki bizlerin bu sadakati anlaması mümkün değildir. Çünkü, işlerimizde yaptıklarımızıda, sözlerimizde, ibadet ve yakarışlarımızda sadakat yoktur.


İlahi rengin yerine, şehveti, arzu, istek ve hayelleri hakim kılmışız. Ruhumuzu çirkin sıfatlarla öldürmüşüz. Ve ölü bir ruhtan da bu ihlasın ne demek olduğunu anlaması beklenemez.


Ama, Müminlerin Emiri Ali aleyhiselam, Allah’a, Allah’ın Dinine ve Peygamberine öylesine bir sadakat,samimiyet ve ihlas ile kendisini adamıştı ki bütün bedeni

” İnnesselati ve nusuki ve mehyaye ve memati lillahi rebbil alemin”

Benim namaz ve ibadetlerimin tamamı,
hayatım ve ölümüm sadece ve sadece alemlerin rabbı Allah içindir diye haykırıyordu.


Bedeninin bütün uzuvları bunu haykırıyordu.
Elindeki kılıcı bunu haykırıyordu,
kılıcının inen darbesi bunu haykırıyordu.
Ali aleyhiselamın bedeninin her parçası milyar kere büyütülse idi. Onun fikri ve düşüncesi milyar kere büyütülse idi. Allah’ın renginden başka hiç bir şey bulunamazdı.


Ali(a.s) ihlas ve sadakat ile yapmış olduğu bu iş, öyle bir makama ulaştı ki. Allah’u Teala buyurdu eğer onu emrime tabi olan kulluğumdan başka bir şey düşünmeyen. Sıkleynin bütün ibadetlerinin üzerine çıkarmazsam. O amele ve o ameli yapana zülüm olur.


Tarih şöyle yazmıştır: Bu müşrikin kız kardeşi feryad ve figan içinde kardeşinin bedeninin yanına geldi. Fakat, bedeni görünce sustu ve dedi: Artık sana ağlamayacağım. Seni yiğit kahraman ve övülmeye değer biri öldürmüştür.


İmam aleyhi selam onu öldürdükten sonra üzerindeki değerli eşyalarını,kılıcını miğferini ve diğer eşyalarına dokunmamıştı. Bunları almak hakkı idi ama almamıştı.


Amr b. Abduvedin kız kardeşi bu durumu görünce dedi ki: Artık sana ağlamayacağım seni yiğit bir adam öldürmüştür.


Ama onun bilmediği bir şey vardı ve oda Ali aleyhiselamdaki ihlas idi. ilahi renk idi. ilahi aşk idi.
O, Ali aleyhisselamın sadece Allah için nefes alıp verdiğini bilmiyordu.


O,sadakat ve samimiyyetin, saman çöpünü alıp dünya ve dünyada olan bütün herşeyden nasıl üstün kıldığını,
Belki o kıza bu söylenmemşti duymamıştı ve bilmiyordu.

Allah’a karşı sadakat ve samimiyet içinde olmanın insani nerelere çıkaracağını bilmiyordu.

Ama bizler,bidiğimiz halde,işttiğimiz halde,şahit olduğumuz halde devenin dikenden kaçtığı gibi bundan kaçıp uzaklaşıyoruz.


Emirel-Müminin(as) ihlası bir dirhemden daha az bir maddi değere sahip olan bir yüzüye yansıyor. Ve onu dünya ve dünyada olan bütün her şeyden daha üstün bir hale getiriyor. Ve sahibinide Allah’u Tealanın Resulünün oturtmuş olduğu makama oturtuyor.


Ali (as)ın ihlas ve samimiyeti kılıcın darbesine serayet ediyor. Ve o kılıç darbesi sıkleynin, bütün insanların,cinlerin ve meleklerin ibadetinden üstün bir makama yükseliyor.

Küçük bir işin azametini sadece Allah’ın bildiği böyle bir makama yükselten şey nedir? İhlastır.

Evet ihlas böyle bir iksirdir, zerreyi dünyalara bedel ve damlayı okyanus yapar.

Allah’a karşı sadakat ve ihlas içinde olmak. İşlere samimiyeti hakim kılmak. Ve vazifelerimizin tamamına ilahi rengi katmak. İnsanı dünya ve ahirette akılların dahi hayel edemeyeceği yerlere getirmektedir.

Bu makam ve yerlerin ne olduğunu ancak sadakat ve ihlas ile ilişkileri olanlar anlarlar.

Ellame tebatebabi sözlerinin bir başka yerinde şöyle buyurmuşlardır:

Eğer kişinin yaptıklarında,söylediklerinde, ibadet ve ilminde ilahi renk hakim değil ise. Nefsi arzular ve istekler, zevk ve maddi hırslar hakim ise. Kişi bundan dünya hayatında hiç netice elde edemeyeceği gibi ahiret açısındanda cehennemlik olacaktır.

İhlas yoksa samimiyet yok. Yapılan amel , ibadet ve işin hiç bir faydası olmadığı gibi. Şirk halini aldığı için kişiyi cehennemlik yapmaktadır.

Eğer dünya ve ahiret hayatımızda mesrur ve bahtiyar olmak istiyorsak. Eğer sıkıntılardan kurtulmak istiyor ve çıkmazlarda kalmak istemiyorsak. Ve eğer hem maddi hemde manevi açıdan kapıların yüzümüze açılmasını istiyorsak. Bütün her yaptığımıza ve sözümüze sadakat ve samimiyet elbisesi giyindirmemiz şarttır.

Son olarak şunu arz etmek istiyorum. Eğer Ehl-i beyt aleyhim-usselam Mektebine yüz akı olmak istiyor isek. Sahip olmamız gereken tek şey ihlastır.

Ve ozaman nasıl ki nifak, şirk ve şehvet düşkünleri Kerbelada ihlas ehline galebe edemediyse. Bizlere de gölge düşürecek hiç bir güç yoktur ve olmayacaktır.

O zaman, kaile aldıklarımızın hesaba kattıklarımızın bir hiçten başka bir şey olmadığını göreceğiz.

Yeterki bu ilahi silaha sahıp olalım.

Neselukellahumme ve neduk bi ismik el a’zam el ecellil ekrem…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir