İçindekiler
1- ALLAH’A HAMD VE SENA İLE İLGİLİ DUASI
وَ كَانَ مِنْ دُعَائِهِ عَلَيْهِ السَّلَامُ إِذَا ابْتَدَأَ بِالدُّعَاءِ بَدَأَ بِالتَّحْمِيدِ لِلَّهِ عَزَّ وَ جَلَّ وَ الثَّنَاءِ عَلَيْهِ:
İmam (a.s), duaya Allah’a hamd ve sena ile başlar ve şöyle buyururdu:
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) الْحَمْدُ لِلَّهِ الْأَوَّلِ بِلَا أَوَّلٍ کانَ قَبْلَهُ، وَ الْآخِرِ بِلَا آخِرٍ یکونُ بَعْدَهُ (۲) الَّذِی قَصُرَتْ عَنْ رُؤْیتِهِ أَبْصَارُ النَّاظِرِینَ، وَ عَجَزَتْ عَنْ نَعْتِهِ أَوْهَامُ الْوَاصِفِینَ. (۳) ابْتَدَعَ بِقُدْرَتِهِ الْخَلْقَ ابْتِدَاعاً، وَ اخْتَرَعَهُمْ عَلَی مَشِیتِهِ اخْتِرَاعاً. (۴) ثُمَّ سَلَک بِهِمْ طَرِیقَ إِرَادَتِهِ، وَ بَعَثَهُمْ فِی سَبِیلِ مَحَبَّتِهِ، لَا یمْلِکونَ تَأْخِیراً عَمَّا قَدَّمَهُمْ إِلَیهِ، وَ لَا یسْتَطِیعُونَ تَقَدُّماً إِلَی مَا أَخَّرَهُمْ عَنْهُ. (۵) وَ جَعَلَ لِکلِّ رُوحٍ مِنْهُمْ قُوتاً مَعْلُوماً مَقْسُوماً مِنْ رِزْقِهِ، لَا ینْقُصُ مَنْ زَادَهُ نَاقِصٌ، وَ لَا یزِیدُ مَنْ نَقَصَ مِنْهُمْ زَائِدٌ.
“Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
Hamd Allah’a ki ilkdir, O’ndan önce bir ilk yoktur; sondur, O’ndan sonra bir son yoktur. Gözler O’nu görmekten, tahayyüller (vehimler) O’nu vasfetmekten âcizdir. Kudretiyle dilediği gibi yepyeni bir yaratık meydana getirdi. Sonra onları irade ettiği yola koydu; sevgisi yolunda ilerleyebilmelerini sağladı. Öne geçirdiğini ertelemeye, ertelediğini önce geçirmeye güçleri yetmez. Onlardan her bir ruh için paylaştırılmış belli bir rızk tayin etti. O, birine çok rızk verdi mi kimse onu azaltamaz; birine de az verdi mi kimse onu çoğaltamaz.
(۶) ثُمَّ ضَرَبَ لَهُ فِی الْحَیاةِ أَجَلًا مَوْقُوتاً، وَ نَصَبَ لَهُ أَمَداً مَحْدُوداً، یتَخَطَّی إِلَیهِ بِأَیامِ عُمُرِهِ، وَ یرْهَقُهُ بِأَعْوَامِ دَهْرِهِ، حَتَّی إِذَا بَلَغَ أَقْصَی أَثَرِهِ، وَ اسْتَوْعَبَ حِسَابَ عُمُرِهِ، قَبَضَهُ إِلَی مَا نَدَبَهُ إِلَیهِ مِنْ مَوْفُورِ ثَوَابِهِ، أَوْ مَحْذُورِ عِقَابِهِ، «لِیجْزِی الَّذِینَ أَساؤُا بِما عَمِلُوا وَ یجْزِی الَّذِینَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَی». (۷) عَدْلًا مِنْهُ، تَقَدَّسَتْ أَسْمَاؤُهُ، وَ تَظاهَرَتْ آلَاؤُهُ، «لا یسْئَلُ عَمَّا یفْعَلُ وَ هُمْ یُسْئَلُونَ».[۴] (۸) وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی لَوْ حَبَسَ عَنْ عِبَادِهِ مَعْرِفَةَ حَمْدِهِ عَلَی مَا أَبْلَاهُمْ مِنْ مِنَنِهِ الْمُتَتَابِعَةِ، وَ أَسْبَغَ عَلَیهِمْ مِنْ نِعَمِهِ الْمُتَظَاهِرَةِ، لَتَصَرَّفُوا فِی مِنَنِهِ فَلَمْ یحْمَدُوهُ، وَ تَوَسَّعُوا فِی رِزْقِهِ فَلَمْ یشْکرُوهُ. (۹) وَ لَوْ کانُوا کذَلِک لَخَرَجُوا مِنْ حُدُودِ الْإِنْسَانِیةِ إِلَی حَدِّ الْبَهِیمِیةِ فَکانُوا کمَا وَصَفَ فِی مُحْکمِ کتَابِهِ: «إِنْ هُمْ إِلَّا کالْأَنْعامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِیلًا».[۵]
Sonra onların her biri için vakitlendirilmiş bir ecel, sınırlandırılmış bir süre belirledi. Her geçen gün adım adım O’na doğru ilerlemekte, her geçen yıl O’na daha bir yakınlaşmaktadır. Süresi dolunca da vaad ettiği bol sevapla ödüllendirmek ya da sakındırdığı azapla cezalandırmak üzere ruhunu kabzeder. “Böylece kötüler en kötü işlerinin karşılığını görürler; iyiler de iyi amellerinin ödülünü en güzel şekliyle alırlar.” (Necm /31) Çünkü adaleti bunu gerektirmektedir. İsimleri kutsal, nimetleri açıktır. “O, yaptığından dolayı sorgulanmaz, bilakis onlar sorgulanırlar.” (Enbiya /23) Hamd Allah’a ki, eğer kullarına, ardı arkası kesilmeyen minnetler ve açık seçik bol nimetler karşısında hamd etmeyi öğretmemiş olsaydı, nimetlerinde tasarruf ederler, ama O’na hamd etmezlerdi; rızkından bol bol yararlanırlar, ama şükretmezlerdi. Böyle olunca da insanlık sınırlarından çıkar, hayvanlık seviyesine düşerlerdi. O zaman da yüce Allah’ın Kur’an’da nitelendirdiği kimselerden olurlardı: “Onlar hayvanlar gibidirler; hatta yolca daha şaşkındırlar.” (Furkan/44)
وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَی مَا عَرَّفَنَا مِنْ نَفْسِهِ، وَ أَلْهَمَنَا مِنْ شُکرِهِ، وَ فَتَحَ لَنَا مِنْ أَبْوَابِ الْعِلْمِ بِرُبُوبِیتِهِ، وَ دَلَّنَا عَلَیهِ مِنَ الْإِخْلَاصِ لَهُ فِی تَوْحِیدِهِ، وَ جَنَّبَنَا مِنَ الْإِلْحَادِ وَ الشَّک فِی أَمْرِهِ. (۱۱) حَمْداً نُعَمَّرُ بِهِ فِیمَنْ حَمِدَهُ مِنْ خَلْقِهِ، وَ نَسْبِقُ بِهِ مَنْ سَبَقَ إِلَی رِضَاهُ وَ عَفْوِهِ. ۱۲) حَمْداً یضِیءُ لَنَا بِهِ ظُلُمَاتِ الْبَرْزَخِ، وَ یسَهِّلُ عَلَینَا بِهِ سَبِیلَ الْمَبْعَثِ، وَ یشَرِّفُ بِهِ مَنَازِلَنَا عِنْدَ مَوَاقِفِ الْأَشْهَادِ، «یوْمَ تُجْزی کلُّ نَفْسٍ بِما کسَبَتْ وَ هُمْ لا یظْلَمُونَ»،[۶] «یوْمَ لا یغْنِی مَوْلًی عَنْ مَوْلًی شَیئاً وَ لا هُمْ ینْصَرُونَ».[۷] (۱۳) حَمْداً یرْتَفِعُ مِنَّا إِلَی أَعْلَی عِلِّیینَ فِی کتَابٍ مَرْقُومٍ یشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ. (۱۴) حَمْداً تَقَرُّ بِهِ عُیونُنَا إِذَا بَرِقَتِ الْأَبْصَارُ، وَ تَبْیضُّ بِهِ وُجُوهُنَا إِذَا اسْوَدَّتِ الْأَبْشَارُ. (۱۵) حَمْداً نُعْتَقُ بِهِ مِنْ أَلِیمِ نَارِ اللَّهِ إِلَی کرِیمِ جِوَارِ اللَّهِ. (۱۶) حَمْداً نُزَاحِمُ بِهِ مَلَائِکتَهُ الْمُقَرَّبِینَ، وَ نُضَامُّ بِهِ أَنْبِیاءَهُ الْمُرْسَلِینَ فِی دَارِ الْمُقَامَةِ الَّتِی لَا تَزُولُ، وَ مَحَلِّ کرَامَتِهِ الَّتِی لَا تَحُولُ. (۱۷)
Hamd Allah’a ki, kendisini bize tanıttı; şükrünü bize ilham etti; rablığı gereği ilim kapılarını yüzümüze açtı; kendisini ihlas ile birlememize kılavuzluk etti; ilhaddan (Allah’ı inkâr) ve emrinde kuşkuya kapılmaktan bizi uzak tuttu. Öyle bir hamd ki, onunla kendisine hamd eden kullarının arasında yer alalım ve rıza ve affını kazanma yarışında herkesten öne geçelim. Öyle bir hamd ki, Berzah karanlıklarını bize aydınlatsın; kabirden çıkarılmayı bize kolaylaştırsın; “her nefsin kazandığıyla cezalandırılacağı, kimsenin zulme uğramayacağı” (Casiye/23), “hiçbir dostun dostuna bir şey kazandıramayacağı ve hiçbir yerden yardım göremeyecekleri” gün (Duhan/41) tanıkların durduğu yerlerde mekânlarımızı şereflendirsin. Öyle bir hamd ki, bizden en yüce İlliyyun’a, “Allah’a yakın olanların gördüğü ve amellerin sayılıp yazıldığı kitaba” (Mutaffifîn/20-21) yükselsin. Öyle bir hamd ki, gözler faltaşı gibi açıldığında onunla gözlerimiz aydın olsun; çehreler siyahlaşınca onunla yüzlerimiz ak olsun. Öyle bir hamd ki, onun sayesinde Allah’ın acıklı ateşinden salıverilip Allah’ın ikram dolu komşuluğunu kazanalım. Öyle bir hamd ki, onunla mukarreb meleklerle boy ölçüşelim ve zevali olmayan keramet yurdunda mürsel peygamberlerle birlikte olalım.
وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی اخْتَارَ لَنَا مَحَاسِنَ الْخَلْقِ، وَ أَجْرَی عَلَینَا طَیبَاتِ الرِّزْقِ.(۱۸) وَ جَعَلَ لَنَا الْفَضِیلَةَ بِالْمَلَکةِ عَلَی جَمِیعِ الْخَلْقِ، فَکلُّ خَلِیقَتِهِ مُنْقَادَةٌ لَنَا بِقُدْرَتِهِ، وَ صَائِرَةٌ إِلَی طَاعَتِنَا بِعِزَّتِهِ. (۱۹) وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی أَغْلَقَ عَنَّا بَابَ الْحَاجَةِ إِلَّا إِلَیهِ، فَکیفَ نُطِیقُ حَمْدَهام مَتَی نُؤَدِّی شُکرَهُ! لَا، مَتَی. (۲۰) وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی رَکبَ فِینَا آلَاتِ الْبَسْطِ، وَ جَعَلَ لَنَا أَدَوَاتِ الْقَبْضِ، وَ مَتَّعَنَا بِأَرْوَاحِ الْحَیاةِ، وَ أَثْبَتَ فِینَا جَوَارِحَ الْأَعْمَالِ، وَ غَذَّانَا بِطَیبَاتِ الرِّزْقِ، وَ أَغْنَانَا بِفَضْلِهِ، وَ أَقْنَانَا بِمَنِّهِ. (۲۱) ثُمَّ أَمَرَنَا لِیخْتَبِرَ طَاعَتَنَا، وَ نَهَانَا لِیبْتَلِی شُکرَنَا، فَخَالَفْنَا عَنْ طَرِیقِ أَمْرِهِ، وَ رَکبْنَا مُتُونَ زَجْرِهِ، فَلَمْ یبْتَدِرْنَا بِعُقُوبَتِهِ، وَ لَمْ یعَاجِلْنَا بِنِقْمَتِهِ، بَلْ تَأَنَّانَا بِرَحْمَتِهِ تَکرُّماً، وَ انْتَظَرَ مُرَاجَعَتَنَا بِرَأْفَتِهِ حِلْماً.
Ve Hamd Allah’a ki, yaratılışın güzelliklerini bizim için seçti; temiz rızkları bizim için çıkardı; verdiği güçle bizi bütün yaratıklarından üstün kıldı.Böylece, kudretiyle bütün yaratıkları bize boyun eğmekte; izzetiyle bize itaat etmekteler.Ve hamd Allah’a ki, kendisinden başka kimseye bizi muhtaç kılmadı.O hâlde, ona hamdetmeye güç yetirebilir; ya da ne zaman şükrünü yerini getirebiliriz?! Hayır; kesinlikle hiçbir zaman! Ve hamd Allah’a ki, bizde açılma ve kasılma araçları bıraktı; bizi hayat esintileriyle faydalandırdı; bizde çalışma uzuvları meydana getirdi; temiz rızklarla beslenmemizi sağladı; fazlıyla bizi engin etti; nimetiyle bizi sermaye sahibi kıldı.Sonra itaatimizi ölçmek için bize birtakım emirler yöneltti; şükrümüzü sınamak için bizi birtakım şeylerden sakındırdı.Ama biz onun emrettiği yoldan çıktık, sakındırdığı şeylerin içine daldık. Ancak o, bundan dolayı bizi hemencecik cezalandırmadı; alelacele bizden intikam almaya kalkmadı.Aksine, bir lütuf olarak rahmetiyle bize mühlet verdi; şefkatiyle sabır ve hazımla (tövbe edip) dönmemizi bekledi.
(۲۲) وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی دَلَّنَا عَلَی التَّوْبَةِ الَّتِی لَمْ نُفِدْهَا إِلَّا مِنْ فَضْلِهِ، فَلَوْ لَمْ نَعْتَدِدْ مِنْ فَضْلِهِ إِلَّا بِهَا لَقَدْ حَسُنَ بَلَاؤُهُ عِنْدَنَا، وَ جَلَّ إِحْسَانُهُ إِلَینَا وَ جَسُمَ فَضْلُهُ عَلَینَا (۲۳) فَمَا هَکذَا کانَتْ سُنَّتُهُ فِی التَّوْبَةِ لِمَنْ کانَ قَبْلَنَا، لَقَدْ وَضَعَ عَنَّا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهِ، وَ لَمْ یکلِّفْنَا إِلَّا وُسْعاً، وَ لَمْ یجَشِّمْنَا إِلَّا یسْراً، وَ لَمْ یدَعْ لِأَحَدٍ مِنَّا حُجَّةً وَ لَا عُذْراً.(۲۴) فَالْهَالِک مِنَّا مَنْ هَلَک عَلَیهِ، وَ السَّعِیدُ مِنَّا مَنْ رَغِبَ إِلَیهِ (۲۵) وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ بِکلِّ مَا حَمِدَهُ بِهِ أَدْنَی مَلَائِکتِهِ إِلَیهِ وَ أَکرَمُ خَلِیقَتِهِ عَلَیهِ وَ أَرْضَی حَامِدِیهِ لَدَیهِ (۲۶) حَمْداً یفْضُلُ سَائِرَ الْحَمْدِ کفَضْلِ رَبِّنَا عَلَی جَمِیعِ خَلْقِهِ
Ve hamd Allah’a ki, bize tövbe yolunu gösterdi; onun lütuf yolunu gösterdi; onun lütuf ve fazlı olmasaydı, kesinlikle buna hak kazanamazdık.Şimdi eğer onun fazlından bir tek bu tövbeyi sayacak olsak, hakkımızdaki sınavının fevkâlede güzel, bize yönelik ihsanının çok büyük, üzerimizdeki lütfunun çok yoğun olduğunu görürüz.Oysa bizden öncekiler [örneğin İsrail Oğulları] hakkında tövbe hususunda böyle bir sünneti (kuralı) yoktur. Bakınız; gücümüzü aşan yükümlülükleri omuzlarımızdan kaldırmış; yalnızca güç yetirebildiğimiz şeylerle bizi yükümlü kılmış; bizden, kolay olandan başka bir şey istememiş; böylece hiçbir kimseye herhangi bir bahane ve mazeret bırakmamıştır.Dolayısıyla içimizden helak olan, (bu kadar kolaylıklara rağmen) ona muhalefet edendir; saadete eren ise, ona rağbet edendir.Ve hamd Allah’a; meleklerinden ona en yakın olanının, yaratıklarından katında en değerli olanının ve indinde kendisine hamdedenlerin en beğenileninin ona hamdettiği bütün hamdlarla, onu övdüğü bütün övgülerle.Öyle bir hamd (ve övgü) ki; Rabbimizin bütün yaratıklarına olan üstünlüğü gibi, diğer bütün hamdlardan üstün olsun.
(۲۷) ثُمَّ لَهُ الْحَمْدُ مَکانَ کلِّ نِعْمَةٍ لَهُ عَلَینَا وَ عَلَی جَمِیعِ عِبَادِهِ الْمَاضِینَ وَ الْبَاقِینَ عَدَدَ مَا أَحَاطَ بِهِ عِلْمُهُ مِنْ جَمِیعِ الْأَشْیاءِ، وَ مَکانَ کلِّ وَاحِدَةٍ مِنْهَا عَدَدُهَا أَضْعَافاً مُضَاعَفَةً أَبَداً سَرْمَداً إِلَی یوْمِ الْقِیامَةِ. (۲۸) حَمْداً لَا مُنْتَهَی لِحَدِّهِ، وَ لَا حِسَابَ لِعَدَدِهِ، وَ لَا مَبْلَغَ لِغَایتِهِ، وَ لَا انْقِطَاعَ لِأَمَدِهِ (۲۹) حَمْداً یکونُ وُصْلَةً إِلَی طَاعَتِهِ وَ عَفْوِهِ، وَ سَبَباً إِلَی رِضْوَانِهِ، وَ ذَرِیعَةً إِلَی مَغْفِرَتِهِ، وَ طَرِیقاً إِلَی جَنَّتِهِ، وَ خَفِیراً مِنْ نَقِمَتِهِ، وَ أَمْناً مِنْ غَضَبِهِ، وَ ظَهِیراً عَلَی طَاعَتِهِ، وَ حَاجِزاً عَنْ مَعْصِیتِهِ، وَ عَوْناً عَلَی تَأْدِیةِ حَقِّهِ وَ وَظَائِفِهِ. (۳۰) حَمْداً نَسْعَدُ بِهِ فِی السُّعَدَاءِ مِنْ أَوْلِیائِهِ، وَ نَصِیرُ بِهِ فِی نَظْمِ الشُّهَدَاءِ بِسُیوفِ أَعْدَائِهِ، إِنَّهُ وَلِی .حَمِید
Sonra, bize ve geçmiş gelecek bütün kullarına olan her bir nimetinin yerine, ilminin kuşattığı bütün şeylerin sayısıca ve o nimetlerin her birinin yerine kat kat fazlasıyla, kıyamet gününe kadar ardı arkası kesilmeksizin ebedî olarak ona hamdolsun.Öyle bir hamd ki, erişilecek sınırı, sayılacak adedi, ulaşılacak sonu ve bitecek süresi olmasın.Öyle bir hamd ki, bizi onun itaati ve affına kavuştursun; rızasını kazanmamıza vesile olsun; mağfiretini elde etmemize yarasın; bizi cennetine götürsün; azabından, gazabından korusun; ona itaat etmemize destek, isyan etmemize engel olsun; hakkını eda edip belirlediği vazifeleri yerine getirmemize yardımcı olsun.Öyle bir hamd ki, sayesinde saadetli dostlarının arasında saadete erelim ve düşmanlarının kılıçlarıyla şehit düşenlerin arasında yer alalım.Hiç şüphesiz, o nimetlerin velisidir; hamdın (övgünün) yegâne sahibidir.
2- Bu Hamd ve Senadan Sonra Resulullah’a Salât ve Selâm İle İlgili Duası
وَ كَانَ مِنْ دُعَائِهِ عَلَيْهِ السَّلَامُ بَعْدَ هَذَا التَّحْمِيدِ فِي الصَّلَاةِ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ
(۱) وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی مَنَّ عَلینَا بِمُحَمَّدٍ نَبِیهِ- صَلَّی اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِهِ دُونَ الْأُمَمِ الْمَاضِیةِ وَ الْقُرُونِ السَّالِفَةِ، بِقُدْرَتِهِ الَّتِی لَا تَعْجِزُ عَنْ شَیءٍ وَ إِنْ عَظُمَ، وَ لَا یفُوتُهَا شَیءٌ وَ إِنْ لَطُفَ. (۲) فَخَتَمَ بِنَا عَلَی جَمِیعِ مَنْ ذَرَأَ، وَ جَعَلَنَا شُهَدَاءَ عَلَی مَنْ جَحَدَ، وَ .کثَّرَنَا بِمَنِّهِ عَلَی مَنْ قَلَّ
Ve hamd Allah’a ki, ne kadar büyük olursa olsun hiçbir şey karşısında âciz kalmayan ve ne kadar ince ve zarif olursa olsun hiçbir şeyi gözden kaçırmayan kudretiyle, peygamberi Muhammed -Allah’ın salâtı ona ve Âline (Ehl-i Beytine) olsun- ile eski ümmetlere ve geçmiş asırlara değil, bize lütufta bulundu.Böylece bizi ümmetlerin sonuncusu kıldı; inkarcılâra karşı bizi tanıklar yaptı ve nimetiyle, az olanlar karşısında sayımızı çoğalttı.
اللَّهُمَّ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ أَمِینِک عَلَی وَحْیک، وَ نَجِیبِک مِنْ خَلْقِک، وَ صَفِیک مِنْ عِبَادِک، إِمَامِ الرَّحْمَةِ، وَ قَائِدِ الْخَیرِ، وَ مِفْتَاحِ الْبَرَکةِ. (۴) کمَا نَصَبَ لِأَمْرِک نَفْسَهُ (۵) وَ عَرَّضَ فِیک لِلْمَکرُوهِ بَدَنَهُ (۶) وَ کاشَفَ فِی الدُّعَاءِ إِلَیک حَامَّتَهُ (۷) وَ حَارَبَ فِی رِضَاک أُسْرَتَهُ (۸) وَ قَطَعَ فِی إِحْیاءِ دِینِک رَحِمَهُ. (۹) وَ أَقْصَی الْأَدْنَینَ عَلَی جُحُودِهِمْ(۱۰) وَ قَرَّبَ الْأَقْصَینَ عَلَی اسْتِجَابَتِهِمْ لَک. (۱۱) وَ وَالَی فِیک الْأَبْعَدِینَ (۱۲) وَ عَادَی فِیک الْأَقْرَبِینَ (۱۳) و أَدْأَبَ نَفْسَهُ فِی تَبْلِیغِ رِسَالَتِک (۱۴) وَ أَتْعَبَهَا بِالدُّعَاءِ إِلَی مِلَّتِک. (۱۵) وَ شَغَلَهَا بِالنُّصْحِ لِأَهْلِ دَعْوَتِک (۱۶) وَ هَاجَرَ إِلَی بِلَادِ الْغُربَةِ، وَ مَحَلِّ النَّأْی عَنْ مَوْطِنِ رَحْلِهِ، وَ مَوْضِعِ رِجْلِهِ، وَ مَسْقَطِ رَأْسِهِ، وَ مَأْنَسِ نَفْسِهِ، إِرَادَةً مِنْهُ لِإِعْزَازِ دِینِک، وَ اسْتِنْصَاراً عَلَی أَهْلِ الْکفْرِ بِک.(۱۷) حَتَّی اسْتَتَبَّ لَهُ مَا حَاوَلَ فِی أَعْدَائِک (۱۸) وَ اسْتَتَمَّ لَهُ مَا دَبَّرَ فِی أَوْلِیائِک. (۱۹) فَنَهَدَ إِلَیهِمْ مُسْتَفْتِحاً بِعَوْنِک، وَ مُتَقَوِّیاً عَلَی ضَعْفِهِ بِنَصْرِک (۲۰) فَغَزَاهُمْ فِی عُقْرِ دِیارِهِمْ. (۲۱) وَ هَجَمَ عَلَیهِمْ فِی بُحْبُوحَةِ قَرَارِهِمْ (۲۲) حَتَّی ظَهَرَ أَمْرُک، وَ عَلَتْ کلِمَتُک، «وَ لَوْ کرِهَ الْمُشْرِکونَ
Allah’ım! O hâlde, vahyinin emini, yaratıklarının seçkini, kullarının arasından seçip beğendiğin, rahmet imamı, hayır önderi ve bereket anahtarı olan Muhammed’e salat eyle (derecesini yükselt).Nasıl ki o, kendini senin işin için adadı; bedenini senin uğruna eziyetlere maruz bıraktı; (insanları) sana doğru çağırırken yakınlarıyla açıkça çelişti; senin rızan uğruna kabilesiyle savaştı; inkar ettikleri için yakın olanları uzaklaştırdı; senin yolunda en uzak kimseleri dost edindi; en yakın kimselere düşman kesildi; elçiliğini iletmek için kendini yordu; (insanları) dinine davet etmekle kendini nice zahmetlere soktu; uğraşı, davetine muhatap olanları öğütlemek oldu; dinini aziz kılmak, güçlendirmek ve sana karşı küfre sapanlara galebe çalmak amacıyla gurbet diyarlarına; doğup büyüdüğü, yakınlarının bulunduğu, taşını, toprağını tanıdığı vatanından uzak yerlere göç etti (Medine’ye hicret). Nihayet, düşmanlara karşıelde etmek istediği başarıyı,dostların için öngördüğü sonucu tastamam elde etti.Senden medet umarak, güçsüz olduğu hâlde senin yardımınla güç kazanarak düşmanlarının üzerine yürüdü; evlerinin içinde onlarla savaştı; karargâhlarının tam ortasında onlara saldırdı.Derken, müşriklerin istememesine rağmen senin dinin aşikâr oldu, (tevhit) kelimen yüceldi.
۲۳) اللَّهُمَّ فَارْفَعْهُ بِمَا کدَحَ فِیک إِلَی الدَّرَجَةِ الْعُلْیا مِنْ جَنَّتِک(۲۴) حَتَّی لَا یسَاوَی فِی مَنْزِلَةٍ، وَ لَا یکافَأَ فِی مَرْتَبَةٍ، وَ لَا یوَازِیهُ لَدَیک مَلَک مُقَرَّبٌ، وَ لَا نَبِی مُرْسَلٌ. (۲۵) وَ عَرِّفْهُ فِی أَهْلِهِ الطَّاهِرِینَ وَ أُمَّتِهِ الْمُؤْمِنِینَ مِنْ حُسْنِ الشَّفَاعَةِ أَجَلَّ مَا وَعَدْتَهُ (۲۶) یا نَافِذَ الْعِدَةِ، یا وَافِی الْقَوْلِ، یا مُبَدِّلَ السَّیئَاتِ بِأَضْعَافِهَا مِنَ الْحَسَنَاتِ إِنَّک ذُو الْفَضْلِ الْعَظِیمِ.
Allah’ım! Senin yolunda çekmiş olduğu zahmetler karşısında onu cennetinin en yüce derecesine yükselt. Öyle ki, derece bakımından kimse onunla eşit olmasın; makam bakımından kimse onunla eşit olmasın; makam bakımından kimse ona denk olmasın; katında hiçbir mukarrep melek ve hiçbir mürsel peygamber onunla boy ölçüşemesin. Ve onu, tertemiz Ehl-i Beyti ve mümin ümmeti hakkında kendisine vadettiğin güzel (kabul edilen) şefaatin en yüce mertebesiyle tanıştır. Ey vaadi geçerli olan! Ey sözüne vefa eden! Ey kötülükleri kat kat fazlasıyla iyiliklere dönüştüren (yüce Allah)! Hiç kuşkusuz, sen büyük lütuf sahibisin.
3- Arş’ı Taşıyan ve Tüm Mukarrep Meleklere Salât İle İlgili Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی الصَّلَاةِ عَلَی حَمَلَةِ الْعَرْشِ وَ کلِّ مَلَک مُقَرَّبٍ:
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) اللَّهُمَّ وَ حَمَلَةُ عَرْشِک الَّذِینَ لا یفْتُرُونَ مِنْ تَسْبِیحِک، وَ لا یسْأَمُونَ مِنْ تَقْدِیسِک، وَ لا یسْتَحْسِرُونَ مِنْ عِبَادَتِک، وَ لَا یؤْثِرُونَ التَّقْصِیرَ عَلَی الْجِدِّ فِی أَمْرِک، وَ لَا یغْفُلُونَ عَنِ الْوَلَهِ إِلَیک (۲) وَ إِسْرَافِیلُ صَاحِبُ الصُّورِ، الشَّاخِصُ الَّذِی ینْتَظِرُ مِنْک الْإِذْنَ، وَ حُلُولَ الْأَمْرِ، فَینَبِّهُ بِالنَّفْخَةِ صَرْعَی رَهَائِنِ الْقُبُورِ. (۳) وَ مِیکائِیلُ ذُو الْجَاهِ عِنْدَک، وَ الْمَکانِ الرَّفِیعِ مِنْ طَاعَتِک.(۴) وَ جِبْرِیلُ الْأَمِینُ عَلَی وَحْیک، الْمُطَاعُ فِی أَهْلِ سَمَاوَاتِک، الْمَکینُ لَدَیک، الْمُقَرَّبُ عِنْدَک (۵) وَ الرُّوحُ الَّذِی هُوَ عَلَی مَلَائِکةِ الْحُجُبِ. (۶) وَ الرُّوحُ الَّذِی هُوَ مِنْ أَمْرِک، فَصَلِّ عَلَیهِمْ، وَ عَلَی الْمَلَائِکةِ الَّذِینَ مِنْ دُونِهِمْ: مِنْ سُکانِ سَمَاوَاتِک، وَ أَهْلِ الْأَمَانَةِ عَلَی رِسَالاتِک (۷) وَ الَّذِینَ لَا تَدْخُلُهُمْ سَأْمَةٌ مِنْ دُءُوبٍ، وَ لَا إِعْیاءٌ مِنْ لُغُوبٍ وَ لَا فُتُورٌ، وَ لَا تَشْغَلُهُمْ عَنْ تَسْبِیحِک الشَّهَوَاتُ، وَ لَا یقْطَعُهُمْ عَنْ تَعْظِیمِک سَهْوُ الْغَفَلَاتِ. (۸) الْخُشَّعُ الْأَبْصَارِ فَلَا یرُومُونَ النَّظَرَ إِلَیک، النَّوَاکسُ الْأَذْقَانِ، الَّذِینَ قَدْ طَالَتْ رَغْبَتُهُمْ فِیمَا لَدَیک، الْمُسْتَهْتَرُونَ بِذِکرِ آلَائِک، وَ الْمُتَوَاضِعُونَ دُونَ عَظَمَتِک وَ جَلَالِ کبْرِیائِک (۹) وَ الَّذِینَ یقُولُونَ إِذَا نَظَرُوا إِلَی جَهَنَّمَ تَزْفِرُ عَلَی أَهْلِ مَعْصِیتِک: سُبْحَانَک مَا عَبَدْنَاک حَقَّ عِبَادَتِک.
Allah’ım! Seni tenzih etmekten bıkmayan, seni kutsamaktan usanmayan, sana ibadet etmekten yorulmayan, emrini imtisalde ciddiyetle çalışıp ihmalkârlık etmeyen, sana olan iştiyaklarından asla gaflete düşmeyen Arş’ının taşıyıcılarına; kirpik kırpmadan izninin ve emrinin gelmesini bekleyen, (emrin gelince de) Sur’a üfleyerek kabir rehinleri olan baygınları ayıltacak Sur sahibi İsrafil’e; indinde şan şeref sahibi olan, sana itaat ederek yüksek bir yere ulaşan Mikail’e; vahyinin emini, gökler ehlinin yanında kendisine itaat edilen, nezdinde saygın olan, katında mukarrep (yakınlaştırılmış) olan Cebrail’e; perdeler meleklerine müvekkel olan Ruh’a (bir melek) ve senin emrinden olan Ruh’a salât eyle. Onlara da, onlardan alttaki, göklerinin sakinleri, mesajlarını iletmekte güvenilir olan, çalışmaktan çalışmaktan bıkkınlık duymayan, zor işlerden yorulup yılmayan, nefsanî istekleri kendilerini seni tenzih etmekten alıkoymayan, gafletler unutkanlığıyla seni ululamaktan geri kalmayan, yere bakan gözleriyle sana doğru bakmaya kastetmeyen, çenelerini aşağı indirmiş, katındakine büyük rağbet duyan, nimetlerini anmaya aşırı derecede düşkün olan, azametin ve büyüklüğünün yüceliği karşısında alçalan, günah ehline karşı cehennemin uğultusunun görünce; “Her türlü eksiklikten münezzehsin sen! Sana hakkıyla ibadet etmedik.” diyen meleklerine de (salât eyle).
(۱۰) فَصَلِّ عَلَیهِمْ وَ عَلَی الرَّوْحَانِیینَ مِنْ مَلَائِکتِک، وَ أَهْلِ الزُّلْفَةِ عِنْدَک، وَ حُمَّالِ الْغَیبِ إِلَی رُسُلِک، وَ الْمُؤْتَمَنِینَ عَلَی وَحْیک (۱۱) وَ قَبَائِلِ الْمَلَائِکةِ الَّذِینَ اخْتَصَصْتَهُمْ لِنَفْسِک، وَ أَغْنَیتَهُمْ عَنِ الطَّعَامِ وَ الشَّرَابِ بِتَقْدِیسِک، وَ أَسْکنْتَهُمْ بُطُونَ أَطْبَاقِ سَمَاوَاتِک. (۱۲) وَ الَّذِینَ عَلَی أَرْجَائِهَا إِذَا نَزَلَ الْأَمْرُ بِتَمَامِ وَعْدِک (۱۳) وَ خُزَّانِ الْمَطَرِ وَ زَوَاجِرِ السَّحَابِ (۱۴) وَ الَّذِی بِصَوْتِ زَجْرِهِ یسْمَعُ زَجَلُ الرُّعُودِ، وَ إِذَا سَبَحَتْ بِهِ حَفِیفَةُ السَّحَابِ الْتَمَعَتْ صَوَاعِقُ الْبُرُوقِ. (۱۵) وَ مُشَیعِی الثَّلْجِ وَ الْبَرَدِ، وَ الْهَابِطِینَ مَعَ قَطْرِ الْمَطَرِ إِذَا نَزَلَ، وَ الْقُوَّامِ عَلَی خَزَائِنِ الرِّیاحِ، وَ الْمُوَکلِینَ بِالْجِبَالِ فَلَا تَزُولُ (۱۶) وَ الَّذِینَ عَرَّفْتَهُمْ مَثَاقِیلَ الْمِیاهِ، وَ کیلَ مَا تَحْوِیهِ لَوَاعِجُ الْأَمْطَارِ وَ عَوَالِجُهَا (۱۷) وَ رُسُلِک مِنَ الْمَلَائِکةِ إِلَی أَهْلِ الْأَرْضِ بِمَکرُوهِ مَا ینْزِلُ مِنَ الْبَلَاءِ وَ مَحْبُوبِ الرَّخَاءِ (۱۸) وَ السَّفَرَةِ الْکرَامِ الْبَرَرَةِ، وَ الْحَفَظَةِ الْکرَامِ الْکاتِبِینَ، وَ مَلَک الْمَوْتِ وَ أَعْوَانِهِ، وَ مُنْکرٍ وَ نَکیرٍ، وَ رُومَانَ فَتَّانِ الْقُبُورِ، وَ الطَّائِفِینَ بِالْبَیتِ الْمَعْمُورِ، وَ مَالِک، وَ الْخَزَنَةِ، وَ رِضْوَانَ، وَ سَدَنَةِ الْجِنَانِ.(۱۹) وَ الَّذِینَ «لا یعْصُونَ اللَّهَ ما أَمَرَهُمْ، وَ یفْعَلُونَ ما یؤْمَرُونَ»[۲] (۲۰) وَ الَّذِینَ یقُولُونَ: «سَلامٌ عَلَیکمْ بِما صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَی الدَّارِ»[۳] (۲۱) وَ الزَّبَانِیةِ الَّذِینَ إِذَا قِیلَ لَهُمْ: «خُذُوهُ فَغُلُّوهُ ثُمَّ الْجَحِیمَ صَلُّوهُ»[۴] ابْتَدَرُوهُ سِرَاعاً، وَ لَمْ ینْظِرُوهُ. (۲۲) وَ مَنْ أَوْهَمْنَا ذِکرَهُ، وَ لَمْ نَعْلَمْ مَکانَهُ مِنْک، و بِأَی أَمْرٍ وَکلْتَهُ. (۲۳) وَ سُکانِ الْهَوَاءِ وَ الْأَرْضِ وَ الْمَاءِ وَ مَنْ مِنْهُمْ عَلَی الْخَلْقِ (۲۴) فَصَلِّ عَلَیهِمْ یومَ یأْتِی «کلُّ نَفْسٍ مَعَها سائِقٌ وَ شَهِیدٌ»[۵] (۲۵) وَ صَلِّ عَلَیهِمْ صَلَاةً تَزِیدُهُمْ کرَامَةً عَلَی کرَامَتِهِمْ وَ طَهَارَةً عَلَی طَهَارَتِهِمْ (۲۶) اللَّهُمَّ وَ إِذَا صَلَّیتَ عَلَی مَلَائِکتِک وَ رُسُلِک وَ بَلَّغْتَهُمْ صَلَاتَنَا عَلَیهِمْ فَصَلِّ عَلَینَا بِمَا فَتَحْتَ لَنَا مِنْ حُسْنِ الْقَوْلِ فِیهِمْ، إِنَّک جَوَادٌ کرِیمٌ.
Bütün bunlara salât ettiğin gibi, rahmet meleklerine; katında yakınlık sahibi olanlara; gaybı peygamberlerine taşıyanlara; vahyinin eminleri olanlara; kendin için ayırdığın, kutsamanla kendilerini yiyip içmekten müstağni kıldığın ve gök tabakalarının aralarına yerleştirdiğin melekler kabilelerine; vaadinin sona erdiğine dair emrin indiğinde (kıyamet koptuğunda) göklerin uçlarına dizilecek olanlara; yağmur hazinelerinin bekçilerine; bulutları sürenler; (bulutları) sürmesiyle gök gürültülerinin duyulmasına, birikmiş bulutları yüzdürmekle şimşeklerin çakmasına vesile olan meleğe; kar ve doluyu uğurlayanlara; yağmur damlalarıyla birlikte inenlere; yerinden oynamasın diye dağları tutmakla görevli olanlara; suların ölçüeri, şiddetli ve sağanak yağmurların ölçeğiyle tanıştırdıklarına; istenmeyen belâlarla veya sevilen bollukla yeryüzüne gönderdiğin meleklerine; çok kıymetli, iyilik sever elçilerine; çok değerli, (amelleri) yazan koruyuculara; ölüm meleği ve yardımcılarına; (kabir sorgulayıcıları) Münker ve Nekir’e; kabir ehlini sınava tâbi tutan Ruman’a; Beyt’i Mamur etrafında tavaf edenlere; Malik’e ve (cehennem) bekçilerine; Rızvan’a ve cennetlerin hizmetçilerine; “Allah’ın kendilerine emrettiği hususlarda ona isyan etmeyen ve kendilerine emredileni yapan” (Tahrim, 6) meleklere; (cennet ehline;) “Selâm size, sabrettiğiniz için; (dünya) yurdun(un) sonu ne güzel!” (Ra’d, 24) diyenlere; kendilerine; “Tutun onu! Derhâl bağlayın onu! Sonra cehenneme atın onu!) (Hâkka, 30-31) dendiği zaman bekletmeden hemen emri yerine getiren zebanîlere; anmadığımız, katındaki yerini, ne işle memur kıldığını bilmediğimiz diğerlerine; havadakilere, yerdekilere, sudakilere ve yaratıklar üzerindeki denetleyicilere, bütün bunlara her nefsin bir sürücü (melek) ve bir tanık (melek) eşliğinde geleceği gün salât eyle.Şereflerine şeref katacak, temizliklerini artıracak bir salâtla onlara salât eyle. Allah’ım! Meleklerine ve elçilerine salât ettiğin, bizim salâtımızı da onlara ilettiğin zaman, senden gelen başarıyla onları güzellikle anmamızdan dolayı bize de salât eyle. Hiç kuşkusuz, sen çok cömertsin; üstün kerem sahibisin.
4- Peygamberlere Tâbi Olan ve Onları Tasdik Edenlere Salâtını İçeren Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی الصَّلَاةِ عَلَی أَتْبَاعِ الرُّسُلِ وَ مُصَدِّقِیهِمْ:
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) اللَّهُمَّ وَ أَتْبَاعُ الرُّسُلِ وَ مُصَدِّقُوهُمْ مِنْ أَهْلِ الْأَرْضِ بِالْغَیبِ عِنْدَ مُعَارَضَةِ الْمُعَانِدِینَ لَهُمْ بِالتَّکذِیبِ وَ الِاشْتِیاقِ إِلَی الْمُرْسَلِینَ بِحَقَائِقِ الْإِیمَانِ (۲) فِی کلِّ دَهْرٍ وَ زَمَانٍ أَرْسَلْتَ فِیهِ رَسُولًا وَ أَقَمْتَ لِأَهْلِهِ دَلِیلًا مِنْ لَدُنْ آدَمَ إِلَی مُحَمَّدٍ- صَلَّی اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِهِ- مِنْ أَئِمَّةِ الْهُدَی، وَ قَادَةِ أَهْلِ التُّقَی، عَلَی جَمِیعِهِمُ السَّلَامُ، فَاذْکرْهُمْ مِنْک بِمَغْفِرَةٍ وَ رِضْوَانٍ.
Allah’ım! Yeryüzü ehlinden peygamberlere tâbi olanları; düşmanlar yalanlamalarıyla peygamberlere karşı çıktıkları zaman peygamberleri gıyaben (kalben) doğrulayanları; imanın hakikatleriyle onlara gönül verenleri; Adem’den Muhammed’e -Allah’ın salât ve selâmı ona ve soyuna olsun- kadar her asır ve zamanda o asrın insanları için delil olarak gönderdiğin hidayet imamlarına, takva ehlinin önderlerine -hepsine selâm olsun- uyanları kendinden bir mağfiret ve rızvanla an.
(۳) اللَّهُمَّ وَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ خَاصَّةً الَّذِینَ أَحْسَنُوا الصَّحَابَةَ وَ الَّذِینَ أَبْلَوُا الْبَلَاءَ الْحَسَنَ فِی نَصْرِهِ، وَ کانَفُوهُ، وَ أَسْرَعُوا إِلَی وِفَادَتِهِ، وَ سَابَقُوا إِلَی دَعْوَتِهِ، وَ اسْتَجَابُوا لَهُ حَیثُ أَسْمَعَهُمْ حُجَّةَ رِسَالاتِهِ.(۴) وَ فَارَقُوا الْأَزْوَاجَ وَ الْأَوْلَادَ فِی إِظْهَارِ کلِمَتِهِ، وَ قَاتَلُوا الْآبَاءَ وَ الْأَبْنَاءَ فِی تَثْبِیتِ نُبُوَّتِهِ، وَ انْتَصَرُوا بِهِ. (۵) وَ مَنْ کانُوا مُنْطَوِینَ عَلَی مَحَبَّتِهِ یرْجُونَ تِجارَةً لَنْ تَبُورَ فِی مَوَدَّتِهِ. (۶) وَ الَّذِینَ هَجَرَتْهُمْ الْعَشَائِرُ إِذْ تَعَلَّقُوا بِعُرْوَتِهِ، وَ انْتَفَتْ مِنْهُمُ الْقَرَابَاتُ إِذْ سَکنُوا فِی ظِلِّ قَرَابَتِهِ. (۷) فَلَا تَنْسَ لَهُمُ اللَّهُمَّ مَا تَرَکوا لَک وَ فِیک، وَ أَرْضِهِمْ مِنْ رِضْوَانِک، وَ بِمَا حَاشُوا الْخَلْقَ عَلَیک، وَ کانُوا مَعَ رَسُولِک دُعَاةً لَک إِلَیک. (۸) وَ اشْکرْهُمْ عَلَی هَجْرِهِمْ فِیک دِیارَ قَوْمِهِمْ، وَ خُرُوجِهِمْ مِنْ سَعَةِ الْمَعَاشِ إِلَی ضِیقِهِ، وَ مَنْ کثَّرْتَ فِی إِعْزَازِ دِینِک مِنْ مَظْلُومِهِمْ.
Allah’ım! Özellikle de Muhammed’in ashabının, sahabîliği bilip hakkını eda edenlerin, ona yardımda güzel bir imtihan verenlerin, onu destekleyip himaye edenlerin, koşarak elçiliğine inananları, davetini kabulde yarışıp öne geçenlerin, Rabbinin mesajlarını duyururken kendisine icabet edenlerin; dâvâsı uğruna eşleri ve çocuklarından ayrılanların, nübüvvetini sağlamlaştırmak için babaları ve oğullarıyla savaşıp onun bereketiyle zafere ulaşanların, gönüllerinde onun sevgisini besleyerek bu sevgiyle asla zarara uğramayacak bir ticaret umanların, onun kulpuna yapışınca kabilelerinden dışlananların, ona yakınlık gölgesinde yer alınca akrabalıklarından çıkarılanların, Allah’ım, bunların senin için ve senin yolunda kaybettiklerini unutma. İnsanları senin (dininin) etrafında topladıkları, Resulünle birlikte sana davet ettikleri için hoşnutluğunla onları hoşnut et. Senin yolunda kavimlerinin memleketini terk ettikleri, geçim bolluğunu bırakıp geçim darlığına katlandıkları için onları ve dinini yüceltmek için sayılarını çoğalttığın mazlumları mükâfatlandır.
(۹) اللَّهُمَّ وَ أَوْصِلْ إِلَی التَّابِعِینَ لَهُمْ بِإِحْسَانٍ، الَّذِینَ یقُولُونَ: «رَبَّنَا اغْفِرْ لَنا وَ لِإِخْوانِنَا الَّذِینَ سَبَقُونا بِالْإِیمانِ» خَیرَ جَزَائِک. (۱۰) الَّذِینَ قَصَدُوا سَمْتَهُمْ، وَ تَحَرَّوْا وِجْهَتَهُمْ، وَ مَضَوْا عَلَی شَاکلَتِهِمْ.(۱۱) لَمْ یثْنِهِمْ رَیبٌ فِی بَصِیرَتِهِمْ، وَ لَمْ یخْتَلِجْهُمْ شَک فِی قَفْوِ آثَارِهِمْ، وَ الِائْتِمَامِ بِهِدَایةِ مَنَارِهِمْ. (۱۲) مُکانِفِینَ وَ مُوَازِرِینَ لَهُمْ، یدِینُونَ بِدِینِهِمْ، وَ یهْتَدُونَ بِهَدْیهِمْ، یتَّفِقُونَ عَلَیهِمْ، وَ لَا یتَّهِمُونَهُمْ فِیمَا أَدَّوْا إِلَیهِمْ.
Allah’ım! Onları (ashabı) güzellikle izleyip; “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla.” (Haşr, 10) diyen; onların yolunda yürüyen, onların yöneldiği yöne yönelen; onların mizaç ve meşreplerine göre hareket eden, hiçbir şüphe kendilerini onların basiretlerinden (inançlarından) geri çeviremeyen; onların izinde yürümekte, hidayet meşalelerine uymakta kuşkuya düşmeyen; onlara yardım eden; dinlerini din edinen; hidayetleriyle hidayet bulan; onların ittifak içinde olan; onları (Peygamber’den) kendilerine ilettiklerinde itham etmeyen tâbiîne de en iyi ödülünü ver.
(۱۳) اللَّهُمَّ وَ صَلِّ عَلَی التَّابِعِینَ مِنْ یوْمِنَا هَذَا إِلَی یوْمِ الدِّینِ وَ عَلَی أَزْوَاجِهِمْ وَ عَلَی ذُرِّیاتِهِمْ وَ عَلَی مَنْ أَطَاعَک مِنْهُمْ. (۱۴) صَلَاةً تَعْصِمُهُمْ بِهَا مِنْ مَعْصِیتِک، وَ تَفْسَحُ لَهُمْ فِی رِیاضِ جَنَّتِک، وَ تَمْنَعُهُمْ بِهَا مِنْ کیدِ الشَّیطَانِ، وَ تُعِینُهُمْ بِهَا عَلَی مَا اسْتَعَانُوک عَلَیهِ مِنْ بِرٍّ، وَ تَقِیهِمْ طَوَارِقَ اللَّیلِ وَ النَّهَارِ إِلَّا طَارِقاً یطْرُقُ بِخَیرٍ.(۱۵) وَ تَبْعَثُهُمْ بِهَا عَلَی اعْتِقَادِ حُسْنِ الرَّجَاءِ لَک، وَ الطَّمَعِ فِیمَا عِنْدَک وَ تَرْک التُّهَمَةِ فِیمَا تَحْوِیهِ أَیدِی الْعِبَادِ (۱۶) لِتَرُدَّهُمْ إِلَی الرَّغْبَةِ إِلَیک وَ الرَّهْبَةِ مِنْک، وَ تُزَهِّدَهُمْ فِی سَعَةِ الْعَاجِلِ، وَ تُحَبِّبَ إِلَیهِمُ الْعَمَلَ لِلْآجِلِ، وَ الِاسْتِعْدَادَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ (۱۷) وَ تُهَوِّنَ عَلَیهِمْ کلَّ کرْبٍ یحِلُّ بِهِمْ یوْمَ خُرُوجِ الْأَنْفُسِ مِنْ أَبْدَانِهَا (۱۸) وَ تُعَافِیهُمْ مِمَّا تَقَعُ بِهِ الْفِتْنَةُ مِنْ مَحْذُورَاتِهَا، وَ کبَّةِ النَّارِ وَ طُولِ الْخُلُودِ فِیهَا (۱۹) وَ تُصَیرَهُمْ إِلَی أَمْنٍ مِنْ مَقِیلِ الْمُتَّقِینَ.
Allah’ım! Günümüzden kıyamet gününe kadar gelip geçecek olan tâbiî, onların eşlerine ve soylarına, içlerinden sana itaat edenlere salât eyle. Öyle bir salât ki, onunla onları sana karşı gelmekten koruyasın; cennet bahçelerinde yerlerini genişletesin; Şeytan’ın tuzağına düşmelerine engel olasın; senden medet umdukları iyi işlerde kendilerine yardımcı olasın; onları, ansızın hayırlı bir haberle kapıyı çalan hadiselerin dışında, gece gündüz demeyip beklenmedik bir zamanda baskın yapan felâketlerden koruyasın; onları rahmetine ümitli olmaya, katındakini arzu etmeye, kulların elindeki şeyler hususunda kötü yargılı olmamaya sürükleyesin.Böylece de onları sana rağbet etmeye ve senden korkmaya yöneltesin; dünya hayatına aldırışsız kılasın; onlara ahiret için çalışmayı, ölümden sonrası için hazırlanmayı sevdiresin; canların bedenlerden çıkacağı gün karşılaşacakları her zorluğu onlara kolaylaştırasın; onları korkunç fitnelerin meydana getireceği durumlardan, cehennemin kavurucu ateşinden, orada sürekli kalmaktan kurtarasın; onları takva ehlinin güvenli dinlenme yerlerine (cennete) yerleştiresin.
5- Kendisi ve Velâyetine İnanan Dostları Hakkındaki Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام لِنَفْسِهِ و لِأَهْلِ وَلَایتِهِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) یا مَنْ لَا تَنْقَضِی عَجَائِبُ عَظَمَتِهِ، صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ احْجُبْنَا عَنِ الْإِلْحَادِ فِی عَظَمَتِک (۲) وَ یا مَنْ لَا تَنْتَهِی مُدَّةُ مُلْکهِ، صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَعْتِقْ رِقَابَنَا مِنْ نَقِمَتِک. (۳) وَ یا مَنْ لَا تَفْنَی خَزَائِنُ رَحْمَتِهِ، صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ وَ اجْعَلْ لَنَا نَصِیباً فِی رَحْمَتِک. (۴) وَ یا مَنْ تَنْقَطِعُ دُونَ رُؤْیتِهِ الْأَبْصَارُ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَدْنِنَا إِلَی قُرْبِک
Ey azametinin şaşılacak harikaları bitmek bilmeyen (yüce Allah)! Muhammed ve Âline (Ehl-i Beytine) salât eyle ve bizi azametin hakkında eğriliğe sapmaktan koru. Ey saltanatının süresi sona ermeyen (yüce Allah)! Muhammed ve Âline salât eyle ve boyunlarımızı ceza ve ukubetinden azat et. Ey rahmetinin hazineleri süresi sona ermeyen (yüce Allah)! Muhammed ve Âline salât eyle ve boyunlarımızı ceza ve ukubetinden azat et. Ey rahmetinin hazineleri tükenmeyen (yüce Allah)! Muhammed ve Âline salât eyle ve rahmetinden bizim için de bir pay ayır. Ey gözlerin görmekten âciz olduğu (yüce Allah)! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi kurbuna (yakınlığına) yaklaştır.
(۵) وَ یا مَنْ تَصْغُرُ عِنْدَ خَطَرِهِ الْأَخْطَارُ، صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ کرِّمْنَا عَلَیک. (۶) وَ یا مَنْ تَظْهَرُ عِنْدَهُ بَوَاطِنُ الْأَخْبَارِ، صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ لَا تَفْضَحْنَا لَدَیک.(۷) اللَّهُمَّ أَغْنِنَا عَنْ هِبَةِ الْوَهَّابِینَ بِهِبَتِک، وَ اکفِنَا وَحْشَةَ الْقَاطِعِینَ بِصِلَتِک حَتَّی لَا نَرْغَبَ إِلَی أَحَدٍ مَعَ بَذْلِک، وَ لَا نَسْتَوْحِشَ مِنْ أَحَدٍ مَعَ فَضْلِک. (۸) اللَّهُمَّ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ کدْ لَنَا وَ لَا تَکدْ عَلَینَا، وَ امْکرْ لَنَا وَ لَا تَمْکرْ بِنَا، وَ أَدِلْ لَنَا وَ لَا تُدِلْ مِنَّا. (۹) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ قِنَا مِنْک، وَ احْفَظْنَا بِک، وَ اهْدِنَا إِلَیک، وَ لَا تُبَاعِدْنَا عَنْک إِنَّ مَنْ تَقِهِ یسْلَمْ وَ مَنْ تَهْدِهِ یعْلَمْ، وَ مَنْ تُقَرِّبْهُ إِلَیک یغْنَمْ. (۱۰) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اکفِنَا حَدَّ نَوَائِبِ الزَّمَانِ، وَ شَرَّ مَصَایدِ الشَّیطَانِ، وَ مَرَارَةَ صَوْلَةِ السُّلْطَانِ.
Ey mertebesi yanında diğer bütün mertebeler küçük kalan (yüce Allah)! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi katında değerli kıl. Ey haberlerin içyüzü indinde aşikâr olan (yüce Allah)! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi yanında rüsva etme. Allah’ım! Bağışınla bizi, bağışta bulunanların bağışlarından müstağni kıl; ilişkilerini keserek bizi yalnızlığa itenlere karşı ihsan ve ikramınla bize yet ki, senin bağışınla başka hiçbir kimseye rağbet etmeyelim ve senin lütuf ve fazlınla hiçbir kimsenin uzaklaşmasıyla yalnızlık hissetmeyelim. Allah’ım Muhammed ve Âline salât eyle ve bizim aleyhimize değil, lehimize plân düzenle; zararımıza değil, yararımıza tuzak kur; bizi muzaffer kıl, bize karşı (kimseyi) zafere ulaştırma. Allah’ım Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi kendinden koru; bizi kendinle koru; bizi kendine doğru hidayet et; bizi kendinden uzaklaştırma. Çünkü senin koruduğun, daima esenlik içinde olur; hidayet ettiğin, bilir; kendine yakınlaştırdığın, büyük bir kazanç elde eder. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi zamanın acımasız felâketlerine, Şeytan’ın kötü tuzaklarına, sultanın acı saldırısına karşı koru.
(۱۱) اللَّهُمَّ إِنَّمَا یکتَفِی الْمُکتَفُونَ بِفَضْلِ قُوَّتِک، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اکفِنَا، وَ إِنَّمَا یعْطِی الْمُعْطُونَ مِنْ فَضْلِ جِدَتِک، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَعْطِنَا، وَ إِنَّمَا یهْتَدِی الْمُهْتَدُونَ بِنُورِ وَجْهِک، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اهْدِنَا.(۱۲) اللَّهُمَّ إِنَّک مَنْ وَالَیتَ لَمْ یضْرُرْهُ خِذْلَانُ الْخَاذِلِینَ، وَ مَنْ أَعْطَیتَ لَمْ ینْقُصْهُ مَنْعُ الْمَانِعِینَ، وَ مَنْ هَدَیتَ لَمْ یغْوِهِ إِضْلَالُ الْمُضِلِّینَ (۱۳) فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ امْنَعْنَا بِعِزِّک مِنْ عِبَادِک، وَ أَغْنِنَا عَنْ غَیرِک بِإِرْفَادِک، وَ اسْلُک بِنَا سَبِیلَ الْحَقِّ بِإِرْشَادِک. (۱۴) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْ سَلَامَةَ قُلُوبِنَا فِی ذِکرِ عَظَمَتِک، وَ فَرَاغَ أَبْدَانِنَا فِی شُکرِ نِعْمَتِک، وَ انْطِلَاقَ أَلْسِنَتِنَا فِی وَصْفِ مِنَّتِک. (۱۵) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْنَا مِنْ دُعَاتِک الدَّاعِینَ إِلَیک، وَ هُدَاتِک الدَّالِّینَ عَلَیک، وَ مِنْ خَاصَّتِک الْخَاصِّینَ لَدَیک، یا أَرْحَمَ الرَّاحِمِینَ.
Allah’ım! Yetnenler, senin gücünün fazlıyla yetinirler. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bize yet. Bağışta bulunanlar, senin bağışının fazlasıyla bağışta bulunurlar. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bize bağışta bulun. Hidayet bulanlar, senin yüzünün nuruyla hidayet bulurlar. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi (doğru yoluna) hidayet et. Allah’ım! Sen kime yardım ettiysen, artık kimse onu zelil ve hor edemez. Kime verdiysen, artık kimse ondan bir şey eksiltemez. Kimi doğru yola hidayet ettiysen, artık kimse onu şaşırtamaz, saptıramaz. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve izzetinle bizi kullarından (gelecek zararlardan) koru; yardımınla bizi senden başkasından müstağni kıl; yol göstermenle bizi hak yolda yürüt. Allahım! Muhammed ve Âline salât eyle ve kalplerimizin selâmetini azametini anmakta, bedenlerimizin rahatını nimetlerine şükretmekte karar kıl ve dillerimiz minnettar kaldığımız iyiliklerini anlatmak için aç. Allah’ım Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi sana doğru çağıran davetçilerden, sana doğru kılavuzluk eden hidayetçilerden et; katında özel bir yeri olan kullarından kıl. Ey merhametlilerin en merhametlisi!
6- Sabah ve Akşam Vakitlerinde Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام عِنْدَ الصَّبَاحِ وَ الْمَسَاءِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی خَلَقَ اللَّیلَ وَ النَّهَارَ بِقُوَّتِهِ (۲) وَ مَیزَ بَینَهُمَا بِقُدْرَتِهِ (۳) وَ جَعَلَ لِکلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا حَدّاً مَحْدُوداً، وَ أَمَداً مَمْدُوداً (۴) یولِجُ کلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا فِی صَاحِبِهِ، وَ یولِجُ صَاحِبَهُ فِیهِ بِتَقْدِیرٍ مِنْهُ لِلْعِبَادِ فِیمَا یغْذُوهُمْ بِهِ، وَ ینْشِئُهُمْ عَلَیهِ (۵) فَخَلَقَ لَهُمُ اللَّیلَ لِیسْکنُوا فِیهِ مِنْ حَرَکاتِ التَّعَبِ وَ نَهَضَاتِ النَّصَبِ، وَ جَعَلَهُ لِبَاساً لِیلْبَسُوا مِنْ رَاحَتِهِ وَ مَنَامِهِ، فَیکونَ ذَلِک لَهُمْ جَمَاماً وَ قُوَّةً، وَ لِینَالُوا بِهِ لَذَّةً وَ شَهْوَةً (۶) وَ خَلَقَ لَهُمُ النَّهارَ مُبْصِراً لِیبْتَغُوا فِیهِ مِنْ فَضْلِهِ، وَ لِیتَسَبَّبُوا إِلَی رِزْقِهِ، وَ یسْرَحُوا فِی أَرْضِهِ، طَلَباً لِمَا فِیهِ نَیلُ الْعَاجِلِ مِنْ دُنْیاهُمْ، وَ دَرَک الْآجِلِ فِی أُخْرَاهُمْ (۷) بِکلِّ ذَلِک یصْلِحُ شَأْنَهُمْ، وَ یبْلُو أَخْبَارَهُمْ، وَ ینْظُرُ کیفَ هُمْ فِی أَوْقَاتِ طَاعَتِهِ، وَ مَنَازِلِ فُرُوضِهِ، وَ مَوَاقِعِ أَحْکامِهِ، لِیجْزِی الَّذِینَ أَساؤُا بِما عَمِلُوا، وَ یجْزِی الَّذِینَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَی.
Hamd Allah’a ki, gücüyle gece ve gündüzü yarattı; kudretiyle aralarında ayrıcalık koydu; her biri için belli bir sınır, belli bir süre tayin etti; geceyi gündüzün, gündüzü de gecenin içine sokar. Kullarının beslenme ve gelişmesini sağlamak için onun bir plânıdır bu. Bu plâanı gereği, yorucu hareketler ve meşakkatli işlerin ardından dinlenmeleri için geceyi yarattı; uyuyup dinlenerek güç ve enerji biriktirmeleri, ayrıca lezzet ve şehvetlerine ulaşmaları için onur bir örtü kıldı. Gündüzü de onlar için aydınlık kıldı ki, Allah’ın fazlından nasiplerini arasınlar; rızkını elde etmek için çalışıp çabalasınlar; dünya ihtiyaçlarına ulaşıp ahiret mutluluğunu kazanmak için arzında dolaşsınlar. Böylece Allah, onların durumlarını düzeltir; onları imtihan eder; itaat zamanlarında, farzlarının söz konusu olduğu yerlerde ve hükümlerinin uygulanması gerektiği durumlarda nasıl davrandıklarına bakarak, “Kötü işler yapanları yaptıklarıyla cezalandırır; iyi işler yapanları da en güzel mükâfatla ödüllendirir.” (Necm, 31)
(۸) اللَّهُمَّ فَلَک الْحَمْدُ عَلَی مَا فَلَقْتَ لَنَا مِنَ الْإِصْبَاحِ، وَ مَتَّعْتَنَا بِهِ مِنْ ضَوْءِ النَّهَارِ، وَ بَصَّرْتَنَا مِنْ مَطَالِبِ الْأَقْوَاتِ، وَ وَقَیتَنَا فِیهِ مِنْ طَوَارِقِ الْآفَاتِ. (۹) أَصْبَحْنَا وَ أَصْبَحَتِ الْأَشْیاءُ کلُّهَا بِجُمْلَتِهَا لَک: سَمَاؤُهَا وَ أَرْضُهَا، وَ مَا بَثَثْتَ فِی کلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا، سَاکنُهُ وَ مُتَحَرِّکهُ، وَ مُقِیمُهُ وَ شَاخِصُهُ وَ مَا عَلَا فِی الْهَوَاءِ، وَ مَا کنَّ تَحْتَ الثَّرَی (۱۰) أَصْبَحْنَا فِی قَبْضَتِک یحْوِینَا مُلْکک وَ سُلْطَانُک، وَ تَضُمُّنَا مَشِیتُک، وَ نَتَصَرَّفُ عَنْ أَمْرِک، وَ نَتَقَلَّبُ فِی تَدْبِیرِک.(۱۱) لَیسَ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ إِلَّا مَا قَضَیتَ، وَ لَا مِنَ الْخَیرِ إِلَّا مَا أَعْطَیتَ. (۱۲) وَ هَذَا یوْمٌ حَادِثٌ جَدِیدٌ، وَ هُوَ عَلَینَا شَاهِدٌ عَتِیدٌ، إِنْ أَحْسَنَّا وَدَّعَنَا بِحَمْدٍ، وَ إِنْ أَسَأْنَا فَارَقَنَا بِذَمٍّ.
Allah’ım! Sabahı bizim için yarıp çıkardığın, gündüzün ışığından bizi yararlandırdığın, rızkların aranacağı yerleri bize öğrettiğin, belâ ve afetlerden bizi koruduğun için sana hamdolsun. Biz ve tüm şeyler; gök, yer ve onlarda bulunan canlı cansız, hareketli hareketsiz, havada yükselen, yer altında gizli bulunan her şey seniniz; senin yed-i kudretindeyiz. Mülkün ve saltanatın bizi kapsamakta, iraden bizi bir arada tutmaktadır. Senin emrin doğrultusunda bir şeyler yapabilmekte, tedbirin yönünde hareket etmekteyiz. Senin hükmettiğinden başka bir durum ve senin verdiğinden başka bir hayır, bizim için söz konusu değildir. (Allah’ım) Bu (gün), yeni bir gündür; tanıklık etmeye hazır bir şahittir. Güzel işler yaparsak, övgüyle bizimle vedalaşır; kötü işler yaparsak, yergiyle bizden ayrılır.
(۱۳) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ارْزُقْنَا حُسْنَ مُصَاحَبَتِهِ، وَ اعْصِمْنَا مِنْ سُوءِ مُفَارَقَتِهِ بِارْتِکابِ جَرِیرَةٍ، أَوِ اقْتِرَافِ صَغِیرَةٍ أَوْ کبِیرَةٍ (۱۴) وَ أَجْزِلْ لَنَا فِیهِ مِنَ الْحَسَنَاتِ، وَ أَخْلِنَا فِیهِ مِنَ السَّیئَاتِ، وَ امْلَأْ لَنَا مَا بَینَ طَرَفَیهِ حَمْداً وَ شُکراً وَ أَجْراً وَ ذُخْراً وَ فَضْلًا وَ إِحْسَاناً. (۱۵) اللَّهُمَّ یسِّرْ عَلَی الْکرَامِ الْکاتِبِینَ مَئُونَتَنَا، وَ امْلَأْ لَنَا مِنْ حَسَنَاتِنَا صَحَائِفَنَا، وَ لَا تُخْزِنَا عِنْدَهُمْ بِسُوءِ أَعْمَالِنَا.(۱۶) اللَّهُمَّ اجْعَلْ لَنَا فِی کلِّ سَاعَةٍ مِنْ سَاعَاتِهِ حَظّاً مِنْ عِبَادِک، وَ نَصِیباً مِنْ شُکرِک وَ شَاهِدَ صِدْقٍ مِنْ مَلَائِکتِک. (۱۷) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ احْفَظْنَا مِنْ بَینِ أَیدِینَا وَ مِنْ خَلْفِنَا وَ عَنْ أَیمَانِنَا وَ عَنْ شَمَائِلِنَا وَ مِنْ جَمِیعِ نَوَاحِینَا، حِفْظاً عَاصِماً مِنْ مَعْصِیتِک، هَادِیاً إِلَی طَاعَتِک، مُسْتَعْمِلًا لِمَحَبَّتِک.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve onunla (günle) iyi birlikteliği bize nasip et; bir suç işleyerek, küçük veya büyük bir günaha mürtekip olarak kötü bir şekilde ondan ayrılmaktan bizi koru. Bize bu günde bol bol iyilikler yaz; kötülüklerden arındır ve onun (günün) iki ucunun arasını hamd, şükür, mükâfat, birikim, lütuf ve ihsanla doldur. Allah’ım! Pek değerli yazıcı meleklerine bizden yana çekecekleri zahmeti kolaylaştır; amel defterlerimizi iyiliklerimizle doldur; bizi onların yanında rüsva etme. Allah’ım! bize bu günün saatlerinin her bir saatinde kullarından bir pay, şükründen bir nasip ve meleklerinden bir doğruluk tanığı ver. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan ve bütün yönlerimizden koru. Bu koruman, bizi sana karşı günah işlemekten alıkoysun, sana itaat etmeye sevk etsin, sevgini celp etsin.
(۱۸) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ وَفِّقْنَا فِی یوْمِنَا هَذَا وَ لَیلَتِنَا هَذِهِ وَ فِی جَمِیعِ أَیامِنَا لِاسْتِعْمَالِ الْخَیرِ، وَ هِجْرَانِ الشَّرِّ، وَ شُکرِ النِّعَمِ، وَ اتِّبَاعِ السُّنَنِ، وَ مُجَانَبَةِ الْبِدَعِ، وَ الْأَمْرِ بِالْمَعْرُوفِ، وَ النَّهْی عَنِ الْمُنْکرِ، وَ حِیاطَةِ الْإِسْلَامِ، وَ انْتِقَاصِ الْبَاطِلِ وَ إِذْلَالِهِ، وَ نُصْرَةِ الْحَقِّ وَ إِعْزَازِهِ، وَ إِرْشَادِ الضَّالِّ، وَ مُعَاوَنَةِ الضَّعِیفِ، وَ إِدْرَاک اللَّهِیفِ (۱۹) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْهُ أَیمَنَ یوْمٍ عَهِدْنَاهُ، وَ أَفْضَلَ صَاحِبٍ صَحِبْنَاهُ، وَ خَیرَ وَقْتٍ ظَلِلْنَا فِیهِ(۲۰) وَ اجْعَلْنَا مِنْ أَرْضَی مَنْ مَرَّ عَلَیهِ اللَّیلُ وَ النَّهَارُ مِنْ جُمْلَةِ خَلْقِک، أَشْکرَهُمْ لِمَا أَوْلَیتَ مِنْ نِعَمِک، وَ أَقْوَمَهُمْ بِمَا شَرَعْتَ مِنْ شرَائِعِک، وَ أَوْقَفَهُمْ عَمَّا حَذَّرْتَ مِنْ نَهْیک.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi bu günümüzde, bu gecemizde ve ve bütün günlerimizde hayrı işlemeye, şerri terk etmeye, nimetlere şükretmeye, sünnetlere uymaya, bid’atlerden kaçınmaya, marufu (iyiliği) emretmeye, münkerden (kötülükten) sakındırmaya, İslâm’ın bekçiliğini yapmaya, batılı kınayıp horlamaya, hakkı destekleyip yüceltmeye, yolunu şaşırmışa doğruyu göstermeye, güçsüze yardımcı olmaya, mağdurun imdadında koşmaya muvaffak et. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu günü yaşadığımız en kutlu gün, birlikte olduğumuz en faziletli arkadaş ve geçirdiğimiz en hayırlı vakit kıl. Bizi bütün yaratıklarının arasında üzerlerinden gece ve gündüz geçen en hoşnut, verdiğin nimetlere en çok şükreden, koyduğun yasalara uymakta en sebatlı ve sakındırdığın yasaklardan en çok kaçınan kullarından kıl.
(۲۱) اللَّهُمَّ إِنِّی أُشْهِدُک وَ کفَی بِک شَهِیداً، وَ أُشْهِدُ سَمَاءَک وَ أَرْضَک وَ مَنْ أَسْکنْتَهُمَا مِنْ مَلائِکتِک وَ سَائِرِ خَلْقِک فِی یوْمِی هَذَا وَ سَاعَتِی هَذِهِ وَ لَیلَتِی هَذِهِ وَ مُسْتَقَرِّی هَذَا، أَنِّی أَشْهَدُ أَنَّک أَنْتَ اللَّهُ الَّذِی لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، قَائِمٌ بِالْقِسْطِ، عَدْلٌ فِی الْحُکمِ، رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ، مَالِک الْمُلْک، رَحِیمٌ بِالْخَلْقِ.(۲۲) وَ أَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُک وَ رَسُولُک و خِیرَتُک مِنْ خَلْقِک، حَمَّلْتَهُ رِسَالَتَک فَأَدَّاهَا، وَ أَمَرْتَهُ بِالنُّصْحِ لِأُمَّتِهِ فَنَصَحَ لَهَا (۲۳) اللَّهُمَّ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، أَکثَرَ مَا صَلَّیتَ عَلَی أَحَدٍ مِنْ خَلْقِک، وَ آتِهِ عَنَّا أَفْضَلَ مَا آتَیتَ أَحَداً مِنْ عِبَادِک، وَ اجْزِهِ عَنَّا أَفْضَلَ وَ أَکرَمَ مَا جَزَیتَ أَحَداً مِنْ أَنْبِیائِک عَنْ أُمَّتِهِ (۲۴) إِنَّک أَنْتَ الْمَنَّانُ بِالْجَسِیمِ، الْغَافِرُ لِلْعَظِیمِ، وَ أَنْتَ أَرْحَمُ مِنْ کلِّ رَحِیمٍ، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ الطَّیبِینَ الطَّاهِرِینَ الْأَخْیارِ الْأَنْجَبِینَ.
Allah’ım! Ben bu günde, bu saatte, bu gecede ve bulunduğum bu yerde, seni tanık tutuyorum ve tanık olarak sen yetersin; göğü, yeri, onlarda yerleştirdiğin meleklerini ve diğer yaratıklarını da tanık tutuyorum ki ben, şuna şehadet etmekteyim: Sen Allah’sın; senden başka ilâh yoktur. Adaleti ayakta tutarsın; hükmünde adilsin; kullarına şefkatlisin; mülkün maliki ve sahibisin; yaratıklarına pek merhametlisin. (Yine şehadet etmekteyim ki:) Muhammed senin kulun, resulün ve yaratıkların içinde seçip beğendiğin kimsedir. Peygamberlik görevini ona yükledin, lâyıkıyla yerine getirdi; ümmetini öğütlemesini emrettin, öğütledi. Allah’ım! Yaratıklarından herhangi birine ettiğin en çok salâtı Muhammed ve Âline eyle; kullarından herhangi birine verdiğin en iyi şeyi bizden taraf ona ver ve peygamberlerinden herhangi birine ümmetinden taraf verdiğin en iyi ve en değerli ödülü bizden bizden taraf ona ver. Hiç şüphesiz, sen büyük nimetlerle ihsan edensin; büyük günahları bağışlayansın; sen her merhametliden daha merhametlisin. O hâlde, Muhammed ve onun tertemiz, seçkin ve asil Âline salât eyle.
7- Zor Bir İşle Karşılaştığında veya Başına Üzücü Bir Hadise Geldiğinde ve Musibet Zamanlarında Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا عَرَضَتْ لَهُ مُهِمَّةٌ أَوْ نَزَلَتْ بِهِ، مُلِمَّةٌ وَ عِنْدَ الْکرْبِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) یا مَنْ تُحَلُّ بِهِ عُقَدُ الْمَکارِهِ، وَ یا مَنْ یفْثَأُ بِهِ حَدُّ الشَّدَائِدِ، وَ یا مَنْ یلْتَمَسُ مِنْهُ الْمَخْرَجُ إِلَی رَوْحِ الْفَرَجِ. (۲) ذَلَّتْ لِقُدْرَتِک الصِّعَابُ، وَ تَسَبَّبَتْ بِلُطْفِک الْأَسْبَابُ، وَ جَرَی بِقُدرَتِک الْقَضَاءُ، وَ مَضَتْ عَلَی إِرَادَتِک الْأَشْیاءُ. (۳) فَهِی بِمَشِیتِک دُونَ قَوْلِک مُؤْتَمِرَةٌ، وَ بِإِرَادَتِک دُونَ نَهْیک مُنْزَجِرَةٌ.(۴) أَنْتَ الْمَدْعُوُّ لِلْمُهِمَّاتِ، وَ أَنْتَ الْمَفْزَعُ فِی الْمُلِمَّاتِ، لَا ینْدَفِعُ مِنْهَا إِلَّا مَا دَفَعْتَ، وَ لَا ینْکشِفُ مِنْهَا إِلَّا مَا کشَفْتَ (۵) وَ قَدْ نَزَلَ بی یا رَبِّ مَا قَدْ تَکأَّدَنِی ثِقْلُهُ، وَ أَلَمَّ بیمَا قَدْ بَهَظَنِی حَمْلُهُ. (۶) وَ بِقُدْرَتِک أَوْرَدْتَهُ عَلَی وَ بِسُلْطَانِک وَجَّهْتَهُ إِلَی.(۷) فَلَا مُصْدِرَ لِمَا أَوْرَدْتَ، وَ لَا صَارِفَ لِمَا وَجَّهْتَ، وَ لَا فَاتِحَ لِمَا أَغْلَقْتَ، وَ لَا مُغْلِقَ لِمَا فَتَحْتَ، وَ لَا مُیسِّرَ لِمَا عَسَّرْتَ، وَ لَا نَاصِرَ لِمَنْ خَذَلْتَ. (۸) فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ افْتَحْ لِی یا رَبِّ بَابَ الْفَرَجِ بِطَوْلِک، وَ اکسِرْ عَنِّی سُلْطَانَ الْهَمِّ بِحَوْلِک، وَ أَنِلْنِی حُسْنَ النَّظَرِ فِیمَا شَکوْتُ، وَ أَذِقْنِی حَلَاوَةَ الصُّنْعِ فِیمَا سَأَلْتُ، وَ هَبْ لِی مِنْ لَدُنْک رَحْمَةً وَ فَرَجاً هَنِیئاً، وَ اجْعَلْ لِی مِنْ عِنْدِک مَخْرَجاً وَحِیاً. (۹) وَ لَا تَشْغَلْنِی بِالاهْتِمَامِ عَنْ تَعَاهُدِ فُرُوضِک، وَ اسْتِعْمَالِ سُنَّتِک.(۱۰) فَقَدْ ضِقْتُ لِمَا نَزَلَ بییا رَبِّ ذَرْعاً، وَ امْتَلَأْتُ بِحَمْلِ مَا حَدَثَ عَلَی هَمّاً، وَ أَنْتَ الْقَادِرُ عَلَی کشْفِ مَا مُنِیتُ بِهِ، وَ دَفْعِ مَا وَقَعْتُ فِیهِ، فَافْعَلْ بیذَلِک وَ إِنْ لَمْ أَسْتَوْجِبْهُ مِنْک، یا ذَا الْعَرْشِ الْعَظِیمِ.
Ey mihnet düğümleri kendisiyle çözülen! Ey zorluklar sınırı kendisiyle aşılan! Ey kurtuluş ferahlığına kendisiyle kavuşulan (yüce Allah)! Kudretin karşısında güçlükler kolaylaşmış, lütfunla sebepler sebep oluvermiş, kudretinle kaza ve kaderin cari olmuş ve her şey iraden doğrultusunda gelip geçmiştir. Her şey, söylemene gerek kalmadan sırf dilemenle emir almakta; nehyine ihtiyaç duyulmadan sırf iradenle sakınmakta. Önemli işler için çağrılan sensin. Musibetlerde sığınılacak sensin. Felâketleri defedecek olan sensin. Sıkıntıları giderecek olan sensin. Ey Rabbim! Ağırlığı altında ezildiğim felâketler üzerime çökmüş; tahammülü çok güç olan musibetler gelip bana çatmış. Bunları kudretinle sen bana getirmiş, saltanatınla sen bana yöneltmişsin. Senin getirdiğini kimse götüremez; senin yönelttiğini kimse geri çeviremez; senin kapattığını kimse açamaz; açtığını kimse kapatamaz; zorlaştırdığını kimse kolaylaştıramaz; hor ve zelil kıldığına kimse yardım edemez. O hâlde ey Rabbim! Muhammed ve Âline salât eyle ve lütfunla kurtuluş kapısını yüzüme aç; gücünle üzüntü ve kederin üzerimdeki sultasını kır; şikâyetçi olduğum hususta bana bakışını güzelleştir; dilendiğim konuda ihsanının tatlılığını bana tattır; bana kendi katından bir rahmet ve afiyet dolu bir rahatlık ver; bana kendi indinden acil bir kurtuluş yolu belirle; beni gamlanıp kederlenmekle meşgul ederek farzlarını yerine getirmekten, sünnetini uygulamaktan alıkoyma. Ey Rabbim! Artık inen belâlara dayanamaz oldum; gelip çatan musibetlere katlanmaktan üzüntüyle dolup taştım. Sen, duçar olduğum sıkıntıyı gidermeye, içine düştüğüm durumu ortadan kaldırmaya kadirsin. O hâlde, hak etmesem de bunu bana yap. Ey büyük Arş’ın sahibi!
8- Sevilmeyen Şeyler, Kötü Ahlâk ve Çirkin İşlerden Allah’a Sığınmakla İlgili Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی الِاسْتِعَاذَةِ مِنَ الْمَکارِهِ وَ سَیئِ الْأَخْلَاقِ وَ مَذَامِّ الْأَفْعَالِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) اللَّهُمَّ إِنی أَعُوذُ بِک مِنْ هَیجَانِ الْحِرْصِ، وَ سَوْرَةِ الْغَضَبِ، وَ غَلَبَةِ الْحَسَدِ، وَ ضَعْفِ الصَّبْرِ، وَ قِلَّةِ الْقَنَاعَةِ، وَ شَکاسَةِ الْخُلُقِ، وَ إِلْحَاحِ الشَّهْوَةِ، وَ مَلَکةِ الْحَمِیةِ (۲) وَ مُتَابَعَةِ الْهَوَی، وَ مُخَالَفَةِ الْهُدَی، وَ سِنَةِ الْغَفْلَةِ، وَ تَعَاطِی الْکلْفَةِ، وَ إِیثَارِ الْبَاطِلِ عَلَی الْحَقِّ، وَ الْإِصْرَارِ عَلَی الْمَأْثَمِ، وَ اسْتِصْغَارِ الْمَعْصِیةِ، وَ اسْتِکبَارِ الطَّاعَةِ.(۳) وَ مُبَاهَاةِ الْمُکثِرِینَ، وَ الْإِزْرَاءِ بِالْمُقِلِّینَ، وَ سُوءِ الْوِلَایةِ لِمَنْ تَحْتَ أَیدِینَا، وَ تَرْک الشُّکرِ لِمَنِ اصْطَنَعَ الْعَارِفَةَ عِنْدَنَا (۴) أَوْ أَنْ نَعْضُدَ ظَالِماً، أَوْ نَخْذُلَ مَلْهُوفاً، أَوْ نَرُومَ مَا لَیسَ لَنَا بِحَقٍّ، أَوْ نَقُولَ فِی الْعِلْمِ بِغَیرِ عِلْمٍ
Allah’ım! Hırsın kabarmasından, öfkenin sersemliğinden, hasedin galebesinden, sabrın zayıflığından, kanaatin azlığından, huyun kötülüğünden, şehvetin azmasından, bağnazlığın sultasından, nefsin tutkusuna uymaktan, hidayete karşı çıkmaktan, gaflet uykusundan, zorluklara düşmekten, batılı hakka yeğlemekten, günahlara ısrarla devam etmekten, günahı küçümsemekten, itaati büyük görmekten, zenginlerin övünmesinden, fakirleri hor görmekten, elimizin atındakilere kötü davranmaktan, bize iyilik yapanlara teşekkürü terk etmekten, zalime yardımcı olmaktan, mazlumu yalnız bırakmaktan, hakkımız olmayan bir şeyi istemekten ve bilgiyi gerektiren konularda bilgisiz konuşmaktan sana sığınırım.
(۵) وَ نَعُوذُ بِک أَنْ نَنْطَوِی عَلَی غِشِّ أَحَدٍ، وَ أَنْ نُعْجِبَ بِأَعْمَالِنَا، وَ نَمُدَّ فِی آمَالِنَا(۶) وَ نَعُوذُ بِک مِنْ سُوءِ السَّرِیرَةِ، وَ احْتِقَارِ الصَّغِیرَةِ، وَ أَنْ یسْتَحْوِذَ عَلَینَا الشَّیطَانُ، أَوْ ینْکبَنَا الزَّمَانُ، أَوْ یتَهَضَّمَنَا السُّلْطَانُ(۷) وَ نَعُوذُ بِک مِنْ تَنَاوُلِ الْإِسرَافِ، وَ مِنْ فِقْدَانِ الْکفَافِ (۸) وَ نَعُوذُ بِک مِنْ شَمَاتَةِ الْأَعْدَاءِ، وَ مِنَ الْفَقْرِ إِلَی الْأَکفَاءِ، وَ مِنْ مَعِیشَةٍ فِی شِدَّةٍ، وَ مِیتَةٍ عَلَی غَیرِ عُدَّةٍ.(۹) وَ نَعُوذُ بِک مِنَ الْحَسْرَةِ الْعُظْمَی، وَ الْمُصِیبَةِ الْکبْرَی، وَ أَشْقَی الشَّقَاءِ، وَ سُوءِ الْمَآبِ، وَ حِرْمَانِ الثَّوَابِ، وَ حُلُولِ الْعِقَابِ (۱۰) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَعِذْنِی مِنْ کلِّ ذَلِک بِرَحْمَتِک وَ جَمِیعَ الْمُؤْمِنِینَ وَ الْمُؤْمِنَاتِ، یا أَرْحَمَ الرَّاحِمِینَ.
Birini aldatma düşüncesini taşımaktan, amellerimizden dolayı kendimizi beğenmişlikten, uzun arzularla kendimizi avutmaktan sana sığınırız. İçimizin kötülüğünden, küçük günahı önemsememekten, Şeytan’ın bizi kuşatmasından, zamanın başımıza dert açmasından ve sultanın bizi ezmesinden sana sığınırız. Saçıp savurmaktan ve yetecek kadar rızkı bulamamaktan sana sığınırız. Düşmanları sevindirecek bir durumdan, denklerimize muhtaç olmaktan, sıkıntılı geçimden ve (ahirete götürecek bir) azık olmaksızın ölmekten sana sığınırız. En büyük teessüften (kıyamette duyulacak pişmanlıktan), en büyük musibetten (din hususunda duyarsız olmaktan), en acı bedbahtlıktan (ahireti dünyaya satmaktan), dönülecek yerin kötülüğünden (cehenneme varmaktan), sevaptan mahrum kalmaktan ve azaba duçar olmaktan sana sığınırız. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve rahmetinle beni ve kadın erkek tüm müminleri bütün bunlardan koru. Ey merhametlilerin en merhametlisi!
9- Yüce Allah’tan Bağışlanma Dilemeye Müştak Olma Hakkındaki Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی الِاشْتِیاقِ إِلَی طَلَبِ الْمَغْفِرَةِ مِنَ اللَّهِ جَلَّ جَلَالُهُ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ صَیرْنَا إِلَی مَحْبُوبِک مِنَ التَّوْبَةِ، و أَزِلْنَا عَنْ مَکرُوهِک مِنَ الْإِصْرَارِ (۲) اللَّهُمَّ وَ مَتَی وَقَفْنَا بَینَ نَقْصَینِ فِی دِینٍ أَوْ دُنْیا، فَأَوْقِعِ النَّقْصَ بِأَسْرَعِهِمَا فَنَاءً، وَ اجْعَلِ التَّوْبَةَ فِی أَطْوَلِهِمَا بَقَاءً(۳) وَ إِذَا هَمَمْنَا بِهَمَّینِ یرْضِیک أَحَدُهُمَا عَنَّا، وَ یسْخِطُک الْآخَرُ عَلَینَا، فَمِلْ بِنَا إِلَی مَا یرْضِیک عَنَّا، وَ أَوْهِنْ قُوَّتَنَا عَمَّا یسْخِطُک عَلَینَا (۴) وَ لَا تُخَلِّ فِی ذَلِک بَینَ نُفُوسِنَا وَ اخْتِیارِهَا، فَإِنَّهَا مُخْتَارَةٌ لِلْبَاطِلِ إِلَّا مَا وَفَّقْتَ، أَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمْتَ
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi sevdiğin tövbeye muvaffak et; sevmediğin günah alışkanlığından kurtar. Allah’ım! Din veya dünya ile ilgili iki eksiklikle karşılaştığımız zaman eksikliği, fani oluşu çok hızlı olan (dünya) ile ilgili kıl; bekası çok uzun olan (din) hususunda ise tövbeyi bize nasip et. (Allah’ım!) Biri seni bizden razı edecek, diğeri de seni bize karşı gazaba getirecek iki işe azmettiğimiz zaman bizi, seni bizden razı edecek işe yönelt ve seni bize karşı gazaba getirecek fiilde gücümüzü gevşet. Böyle durumlarda bizi, kendi nefsimizin seçimiyle baş başa bırakma. Çünkü o, senin başarıya ulaştırdığın hariç, batılı seçer; senin esirgediğin müstesna, kötülüğü emreder.
(۵) اللَّهُمَّ وَ إِنَّک مِنَ الضُّعْفِ خَلَقْتَنَا، وَ عَلَی الْوَهْنِ بَنَیتَنَا، وَ مِنْ مَاءٍ مَهِینٍ ابْتَدَأْتَنَا، فَلَا حَوْلَ لَنَا إِلَّا بِقُوَّتِک، وَ لَا قُوَّةَ لَنَا إِلَّا بِعَوْنِک (۶) فَأَیدْنَا بِتَوْفِیقِک، وَ سَدِّدْنَا بِتَسْدِیدِک، وَ أَعْمِ أَبْصَارَ قُلُوبِنَا عَمَّا خَالَفَ مَحَبَّتَک، وَ لَا تَجْعَلْ لِشَیءٍ مِنْ جَوَارِحِنَا نُفُوذاً فِی مَعْصِیتِک(۷) اللَّهُمَّ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْ هَمَسَاتِ قُلُوبِنَا، وَ حَرَکاتِ أَعْضَائِنَا وَ لَمَحَاتِ أَعْینِنَا، وَ لَهَجَاتِ أَلْسِنَتِنَا فِی مُوجِبَاتِ ثَوَابِک حَتَّی لَا تَفُوتَنَا حَسَنَةٌ نَسْتَحِقُّ بِهَا جَزَاءَک، وَ لَا تَبْقَی لَنَا سَیئَةٌ نَسْتَوْجِبُ بِهَا عِقَابَک.
Allah’ım! Hiç kuşku yok, sen bizi zaaftan yarattın; güçsüzlük temeli üzerine inşa ettin ve yaratılışımızı hakir bir sudan başlattın. Senin gücünden kaynaklanandan başka bizim bir gücümüz yok; senin yardımına dayanandan başka bizim bir kuvvetimiz yok. O hâlde, kendi başarınla bize yardım et; kendi ıslahınla bizi ıslah et; kalp gözümüzü sevginle bağdaşmayan şeye kapa ve uzuvlarımızdan hiçbirini günahlara daldırma. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve kalplerimizin gizli niyetlerini, uzuvlarımızın hareketlerini, gözlerimizin işaretlerini ve dillerimizin konuştuğu sözleri, sevabını gerektiren şeylerle ilgili kıl ki, mükâfatını hak edecek bir iyiliği kaçırmayalım; cezalandırmanı gerektirecek bir kötülüğü de işlemeyelim.
10- Yüce Allah’a Sığınmakla İlgili Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی اللَّجَإِ إِلَی اللَّهِ تَعَالَی
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
(۱) اللَّهُمَّ إِنْ تَشَأْ تَعْفُ عَنَّا فَبِفَضْلِک، وَ إِنْ تَشَأْ تُعَذِّبْنَا فَبِعَدْلِک (۲) فَسَهِّلْ لَنَا عَفْوَک بِمَنِّک، وَ أَجِرْنَا مِنْ عَذَابِک بِتَجَاوُزِک، فَإِنَّهُ لَا طَاقَةَ لَنَا بِعَدْلِک، وَ لَا نَجَاةَ لِأَحَدٍ مِنَّا دُونَ عَفْوِک(۳) یا غَنِی الْأَغْنِیاءِ، هَا، نَحْنُ عِبَادُک بَینَ یدَیک، وَ أَنَا أَفْقَرُ الْفُقَرَاءِ إِلَیک، فَاجْبُرْ فَاقَتَنَا بِوُسْعِک، وَ لَا تَقْطَعْ رَجَاءَنَا بِمَنْعِک، فَتَکونَ قَدْ أَشْقَیتَ مَنِ اسْتَسْعَدَ بِک، وَ حَرَمْتَ مَنِ اسْتَرْفَدَ فَضْلَک (۴) فَإِلَی مَنْ حِینَئِذٍ مُنْقَلَبُنَا عَنْک، وَ إِلَی أَینَ مَذْهَبُنَا عَنْ بَابِک
Allah’ım! Dilersen, lütfunla bizi affedersin; dilersen, adaletinle bize azap edersin. O hâlde, lütfunla, affını bizim için kolaylaştır; mağfiretinle, bizi azabından kurtar. Çünkü gerçek şu ki; bizim, adaletine dayanacak gücümüz yoktur; affın olmadan hiçbirimiz için kurtuluş söz konusu değildir. Ey ganilerin ganisi (yüce Allah)! Biz kulların, senin huzurundayız ve ben, sana muhtaç olanlar içerisinde en çok ihtiyacı olanım. O hâlde, geniş rahmetinle yoksulluğumuzu gider; rahmetini bizden esirgeyerek bizi ümitsizliğe düşürme. Aksi taktirde, seninle mutlu olmak isteyeni bedbaht etmiş, fazlından yardım umanı mahrum bırakmış olursun. O zaman da senden başka kime yönelebilir, kapından başka hangi kapıya gidebiliriz ki?!
سُبْحَانَک نَحْنُ الْمُضْطَرُّونَ الَّذِینَ أَوْجَبْتَ إِجَابَتَهُمْ، وَ أَهْلُ السُّوءِ الَّذِینَ وَعَدْتَ الْکشْفَ عَنْهُمْ(۵) وَ أَشْبَهُ الْأَشْیاءِ بِمَشِیتِک، وَ أَوْلَی الْأُمُورِ بِک فِی عَظَمَتِک رَحْمَةُ مَنِ اسْتَرْحَمَک، وَ غَوْثُ مَنِ اسْتَغَاثَ بِک، فَارْحَمْ تَضَرُّعَنَا إِلَیک، وَ أَغْنِنَا إِذْ طَرَحْنَا أَنْفُسَنَا بَینَ یدَیک (۶) اللَّهُمَّ إِنَّ الشَّیطَانَ قَدْ شَمِتَ بِنَا إِذْ شَایعْنَاهُ عَلَی مَعْصِیتِک، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ لَا تُشْمِتْهُ بِنَا بَعْدَ تَرْکنَا إِیاهُ لَک، وَ رَغْبَتِنَا عَنْهُ إِلَیک.
Sen, (her türlü eksiklikten) pak ve münezzehsin! Biz ise, dualarına icabet etmeyi söz verdiğin çaresizleriz; sıkıntılarını gidermeyi vadettiğin sıkılmışlarız. Ve sen, rahmetini dileyenden rahmetini esirgemez, senden medet umanı medetsiz bırakmazsın. Çünkü bu, iradenle uyuşmaz, büyüklüğüne yakışmaz. O hâlde, sana yalvarıp yakarmamıza (bakarak bize) acı ve kapına geldiğimiz için (lütfunla) bizi zengin kıl. Allah’ım! Sana isyan etmek üzere Şeytan’a uyduğumuzda o, üstümüze güldü. Şu hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve senin için onu (Şeytan’ı) terk ettikten, ondan yüz çevirip sana yöneldikten sonra tekrar onu üstümüze güldürme.
11- Güzel Akıbet İstemiyle İlgili Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام بِخَوَاتِمِ الْخَیرِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
یا مَنْ ذِکرُهُ شَرَفٌ لِلذَّاکرِینَ، وَ یا مَنْ شُکرُهُ فَوْزٌ لِلشَّاکرِینَ، وَ یا مَنْ طَاعَتُهُ نَجَاةٌ لِلْمُطِیعِینَ، صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اشْغَلْ قُلُوبَنَا بِذِکرِک عَنْ کلِّ ذِکرٍ، وَ أَلْسِنَتَنَا بِشُکرِک عَنْ کلِّ شُکرٍ، وَ جَوَارِحَنَا بِطَاعَتِک عَنْ کلِّ طَاعَةٍ. فَإِنْ قَدَّرْتَ لَنَا فَرَاغاً مِنْ شُغْلٍ فَاجْعَلْهُ فَرَاغَ سَلَامَةٍ لَا تُدْرِکنَا فِیهِ تَبِعَةٌ، وَ لَا تَلْحَقُنَا فِیهِ سَأْمَةٌ، حَتَّی ینْصَرِفَ عَنَّا کتَّابُ السَّیئَاتِ بِصَحِیفَةٍ خَالِیةٍ مِنْ ذِکرِ سَیئَاتِنَا، وَ یتَوَلَّی کتَّابُ الْحَسَنَاتِ عَنَّا مَسْرُورِینَ بِمَا کتَبُوا مِنْ حَسَنَاتِنَا
Ey anılması ananlar için şeref olan! Ey şükrü şükredenler için zafer olan! Ve ey itaati itaat edenler için kurtuluş olan (yüce Allah)! Muhammed ve Âline salât eyle ve kalplerimizi seni anmakla diğer bütün anmalardan, dillerimizi sana şükretmekler diğer bütün şükürlerden ve uzuvlarımızı sana itaat etmekle diğer bütün şükürlerden ve uzuvlarımızı sana itaat etmekle diğer bütün itaatlerden alıkoy. Şayet bizim için işten artakalan boş bir zaman mukadder ettiysen, onu selâmet boş zamanı kıl; ondan bir günah veya bir yorgunlukla ayrılmayalım. Böylece kötülükleri yazan melekler, kötülüklerimizin anılmadığı tertemiz bir sayfayla ve iyilikleri yazan melekler de, yazdıkları iyiliklerimizle bizden hoşnut olarak geri dönsünler.
وَ إِذَا انْقَضَتْ أَیامُ حَیاتِنَا، وَ تَصَرَّمَتْ مُدَدُ أَعْمَارِنَا، وَ اسْتَحْضَرَتْنَا دَعْوَتُک الَّتِی لَا بُدَّ مِنْهَا وَ مِنْ إِجَابَتِهَا، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْ خِتَامَ مَا تُحْصِی عَلَینَا کتَبَةُ أَعْمَالِنَا تَوْبَةً مَقْبُولَةً لَا تُوقِفُنَا بَعْدَهَا عَلَی ذَنْبٍ اجْتَرَحْنَاهُ، وَ لَا مَعْصِیةٍ اقْتَرَفْنَاهَا. وَ لَا تَکشِفْ عَنَّا سِتْراً سَتَرْتَهُ عَلَی رُءُوسِ الْأَشْهَادِ، یوْمَ تَبْلُو أَخْبَارَ عِبَادِک. إِنَّک رَحِیمٌ بِمَنْ دَعَاک، وَ مُسْتَجِیبٌ لِمَنْ نَادَاک.
(Allah’ım!) Muhammed ve Âline salât eyle ve hayatımızın günleri bittiği, ömrümüzün süresi sona erdiği ve kabul etmekten başka çaremiz olmayan kaçınılmaz davetin (ölüm) gelip çattığı zaman, amellerimizi yazan meleklerin bizden kaydettikleri son ameli, kabul olmuş bir tövbe kıl ki, artık işlediğimiz bir günah veya isyandan dolayı bizi hesaba çekmeyesin. (Rabbim!) Kullarını hesaba çektiğin gün tanıkların (melekler, peygamberler ve imamlar) gözleri önünde günahlarımızı örttüğün perdeyi açarak bizi rezil etme. Hiç kuşkusuz, sen, sana yalvarana pek merhametlisin; seni çağıranı cevapsız bırakmazsın.
12- Günahları İtiraf ve Yüce Allah’a Dönüş (Tövbe) İstemi Hakkındaki Duası
کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی الِاعْتِرَافِ وَ طَلَبِ التَّوْبَةِ إِلَی اللَّهِ تَعَالَی
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ إِنَّهُ یحْجُبُنِی عَنْ مَسْأَلَتِک خِلَالٌ ثَلَاثٌ، وَ تَحْدُونِی عَلَیهَا خَلَّةٌ وَاحِدَةٌ: یحْجُبُنِی أَمْرٌ أَمَرْتَ بِهِ فَأَبْطَأْتُ عَنْهُ، وَ نَهْی نَهَیتَنِی عَنْهُ فَأَسْرَعْتُ إِلَیهِ، وَ نِعْمَةٌ أَنْعَمْتَ بِهَا عَلَی فَقَصَّرْتُ فِی شُکرِهَا. وَ یحْدُونِی عَلَی مَسْأَلَتِک تَفَضُّلُک عَلَی مَنْ أَقْبَلَ بِوَجْهِهِ إِلَیک، وَ وَفَدَ بِحُسْنِ ظَنِّهِ إِلَیک، إِذْ جَمِیعُ إِحْسَانِک تَفَضُّلٌ، وَ إِذْ کلُّ نِعَمِک ابْتِدَاءٌ
Allah’ım! Üç haslet, senden (bir şey) istemem engel oluyor; bir haslet de, senden (bir şey) istemeye itiyor beni. (Rabbim!) Yerine getirmediğim, getirmekte ağır davrandığım emirlerine, tereddüt etmeden işlediğim yasaklarına ve şükrünü eda etmekte kusur ettiğim nimetlerine bakınca, senden (bir şey) istemeye utanıyorum. Sana yönelenlere, hüsnü zanla dergâhına gelenlere olan lütuf ve fazlını görünce de, senden istekte bulunmaya cür’et ediyorum. Çünkü, senin bütün ihsanların lütuf, bütün nimetlerin karşılıksız bağıştır.
فَهَا أَنَا ذَا، یا إِلَهِی، وَاقِفٌ بِبَابِ عِزِّک وُقُوفَ الْمُسْتَسْلِمِ الذَّلِیلِ، وَ سَائِلُک عَلَی الْحَیاءِ مِنِّی سُؤَالَ الْبَائِسِ الْمُعِیلِ مُقِرٌّ لَک بِأَنِّی لَمْ أَسْتَسْلِمْ وَقْتَ إِحْسَانِک إِلَّا بِالْإِقْلَاعِ عَنْ عِصْیانِک، وَ لَمْ أَخْلُ فِی الْحَالاتِ کلِّهَا مِنِ امْتِنَانِک. فَهَلْ ینْفَعُنِی، یا إِلَهِی، إِقْرَارِی عِنْدَک بِسُوءِ مَا اکتَسَبْتُ وَ هَلْ ینْجِینِی مِنْک اعْتِرَافِی لَک بِقَبِیحِ مَا ارْتَکبْتُ أَمْ أَوْجَبْتَ لِی فِی مَقَامِی هَذَا سُخْطَک أَمْ لَزِمَنِی فِی وَقْتِ دُعَای مَقْتُک.
Ey mâbudum! Şimdi ben, zilletle boyun eğmiş bir hâlde izzet kapının önünde durmuş, çoluk çocuğu çok, fakr u zaruret içindeki biri gibi utanarak senden (lütuf ve merhametini) dileniyorum ve itiraf ediyorum ki, bana ihsanda bulunduğun zaman sana karşı gelmemeye gayret etmekten başka bir şey yapmış değilim ve hiçbir zaman da senin lütuf ve fazlından mahrum kalmamışım. Şimdi ey Rabbim! Katında kötü şeyler kazandığımı ikrar etmek, bana bir yarar sağlar mı? Çirkin işler yaptığımı itiraf etmek, beni senden (senin azabından) kurtarır mı? Yoksa, bulunduğum durum itibariyle gazabını mı hak ettim? Yoksa, seni çağırırken gazabınla mı cevap vereceksin?
سُبْحَانَک، لَا أَیأَسُ مِنْک وَ قَدْ فَتحْتَ لِی بَابَ التَّوْبَةِ إِلَیک، بَلْ أَقُولُ مَقَالَ الْعَبْدِ الذَّلِیلِ الظَّالِمِ لِنَفْسِهِ الْمُسْتَخِفِّ بِحُرْمَةِ رَبِّهِ. الَّذِی عَظُمَتْ ذُنُوبُهُ فَجَلَّتْ، وَ أَدْبَرَتْ أَیامُهُ فَوَلَّتْ حَتَّی إِذَا رَأَی مُدَّةَ الْعَمَلِ قَدِ انْقَضَتْ وَ غَایةَ الْعُمُرِ قَدِ انْتَهَتْ، وَ أَیقَنَ أَنَّهُ لَا مَحِیصَ لَهُ مِنْک، وَ لَا مَهْرَبَ لَهُ عَنْک، تَلَقَّاک بِالْإِنَابَةِ، وَ أَخْلَصَ لَک التَّوْبَةَ، فَقَامَ إِلَیک بِقَلْبٍ طَاهِرٍ نَقِی، ثُمَّ دَعَاک بِصَوْتٍ حَائِلٍ خَفِی. قَدْ تَطَأْطَأَ لَک فَانْحَنَی، وَ نَکسَ رَأْسَهُ فَانْثَنَی، قَدْ أَرْعَشَتْ خَشْیتُهُ رِجْلَیهِ، وَ غَرَّقَتْ دُمُوعُهُ خَدَّیهِ، یدْعُوک: بِیا أَرْحَمَ الرَّاحِمِینَ، وَ یا أَرْحَمَ مَنِ انْتَابَهُ الْمُسْتَرْحِمُونَ، وَ یا أَعْطَفَ مَنْ أَطَافَ بِهِ الْمُسْتَغْفِرُونَ، وَ یا مَنْ عَفْوُهُ أَکثرُ مِنْ نَقِمَتِهِ، وَ یا مَنْ رِضَاهُ أَوْفَرُ مِنْ سَخَطِهِ. وَ یا مَنْ تَحَمَّدَ إِلَی خَلْقِهِ بِحُسْنِ التَّجَاوُزِ، وَ یا مَنْ عَوَّدَ عِبَادَهُ قَبُولَ الْإِنَابَةِ، وَ یا مَنِ اسْتَصْلَحَ فَاسِدَهُمْ بِالتَّوْبَةِ وَ یا مَنْ رَضِی مِنْ فِعْلِهِمْ بِالْیسِیرِ، وَ مَنْ کافَی قَلِیلَهُمْ بِالْکثِیرِ، وَ یا مَنْ ضَمِنَ لَهُمْ إِجَابَةَ الدُّعَاءِ، وَ یا مَنْ وَعَدَهُمْ عَلَی نَفْسِهِ بِتَفَضُّلِهِ حُسْنَ الْجَزَاءِ. مَا أَنَا بِأَعْصَی مَنْ عَصَاک فَغَفَرْتَ لَهُ، وَ مَا أَنَا بِأَلْوَمِ مَنِ اعْتَذَرَ إِلَیک فَقَبِلْتَ مِنْهُ، وَ مَا أَنَا بِأَظْلَمِ مَنْ تَابَ إِلَیک فَعُدْتَ عَلَیهِ.
Seni tenzih ediyorum! Tövbe kapısını yüzüme açık bıraktıktan sonra senden ümit kesmem. Aksine; günahları büyük, bahtı dönmüş, amel zamanının bittiğini, ömrünün sona erdiğini görüp senden kurtulamayacağını, senden kaçamayacağını anlayınca, tertemiz bir kalple sana dönüp ihlâsla tövbe eden, sonra da karşında eğilip bükülerek, başını aşağı salarak, korkudan dizleri titreyerek, gözyaşları suratını ıslatmış bir hâlde kısık bir sesle seni çağıran, sana yalvaran, kendine zulmetmiş, Rabbinin saygınlığını küçümsemiş hakir bir kul gibi; “Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey merhamet arayanların yöneldiği en merhametli zat! Ey mağfiret dileyenlerin etrafında dolaştığı en şefkatli Zat-ı Kibriya! Ey affı cezalandırmasından çok olan! Ey rızası gazabından bol olan! Ey güzel affıyla yaratıklarının övgüsünü kazanan! Ey kullarını tövbelerinin kabul olacağına alıştıran! Ey kötülerin tövbeyle ıslah olmalarını sağlayan! Ey kullarının az amellerine razı olan! Ey onların az amellerine çok mükâfat veren! Ey dualarına icabet etmeyi onlar için tazmin eden! Ve ey lütfuyla onlara en iyi ödülü vereceğini vadeden (yüce Allah)!” diyerek seni çağırırım, sana yalvarırım. Çünkü ben, sana isyan edip de bağışladığın en isyankâr, mazeret gösterip de mazur gördüğün en kötü ve tövbe edip de tövbesini kabul ettiğin en zalim kişi değilim.
أَتُوبُ إِلَیک فِی مَقَامِی هَذَا تَوْبَةَ نَادِمٍ عَلَی مَا فَرَطَ مِنْهُ، مُشْفِقٍ مِمَّا اجْتَمَعَ عَلَیهِ، خَالِصِ الْحَیاءِ مِمَّا وَقَعَ فِیهِ. عَالِمٍ بِأَنَّ الْعَفْوَ عَنِ الذَّنْبِ الْعَظِیمِ لَا یتَعَاظَمُک، وَ أَنَّ التَّجَاوُزَ عَنِ الْإِثْمِ الْجَلِیلِ لَا یسْتَصْعِبُک، وَ أَنَّ احْتِمَالَ الْجِنَایاتِ الْفَاحِشَةِ لَا یتَکأَّدُک، وَ أَنَّ أَحَبَّ عِبَادِک إِلَیک مَنْ تَرَک الِاسْتِکبَارَ عَلَیک، وَ جَانَبَ الْإِصْرَارَ، وَ لَزِمَ الِاسْتِغْفَارَ. وَ أَنَا أَبْرَأُ إِلَیک مِنْ أَنْ أَسْتَکبِرَ، وَ أَعُوذُ بِک مِنْ أَنْ أُصِرَّ، وَ أَسْتَغْفِرُک لِمَا قَصَّرْتُ فِیهِ، وَ أَسْتَعِینُ بِک عَلَی مَا عَجَزْتُ عَنْهُ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ هَبْ لِی مَا یجِبُ عَلَی لَک، وَ عَافِنِی مِمَّا أَسْتَوْجِبُهُ مِنْک، وَ أَجِرْنِی مِمَّا یخَافُهُ أَهْلُ الْإِسَاءَةِ، فَإِنَّک مَلِیءٌ بِالْعَفْوِ، مَرْجُوٌّ لِلْمَغْفِرَةِ، مَعْرُوفٌ بِالتَّجَاوُزِ، لَیسَ لِحَاجَتِی مَطْلَبٌ سِوَاک، وَ لَا لِذَنْبِی غَافِرٌ غَیرُک، حَاشَاک وَ لَا أَخَافُ عَلَی نَفْسِی إِلَّا إِیاک، إِنَّک «أَهْلُ التَّقْوی وَ أَهْلُ الْمَغْفِرَةِ»، صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ، وَ اقْضِ حَاجَتِی، وَ أَنْجِحْ طَلِبَتِی، وَ اغْفِرْ ذَنْبِی، وَ آمِنْ خَوْفَ نَفْسِی، «إِنَّک عَلی کلِّ شَیءٍ قَدِیرٌ»، وَ ذَلِک عَلَیک یسِیرٌ، آمِینَ رَبَّ الْعَالَمِینَ.
Buradan sana yönelerek, kaçırdığı fırsatlara pişman olan; devşirdiği günahlardan korkan; yaptıklarından utanç duyan; senin indinde büyük günahı affetmenin büyük bir şey olmadığını, bunun sana göre kolay bir iş olduğunu, hadsiz hesapsız suçlara göz yumabileceğini bilen ve sana en sevimli kulun; sana karşı büyüklük taslamayı terk eden, günahlardan sakınan ve sürekli bağışlanma talebinde bulunan kul olduğunun bilincinde olan biri olarak tövbe ediyorum. (Ey Rabbim!) Büyüklük taslamaktan, günahlara devam etmekten sana sığınıyorum. Kusur ettiğim hususlarda senden bağışlanmamı istiyorum. Âciz olduğum, güç yetiremediğim konularda senden yardım diliyorum. Allah’ım Muhammed ve Âline salat eyle ve üzerime farz ettiklerini bana bağışla; hak ettiğim cezalandırmalarından beni kurtar; günah ehlinin korktuğu (cehennem azabı)ndan bana güvence ver. Çünkü sen, af ile dolusun, mağfiret için umulansın; bağışlama ile tanınmışsın. Hacetimi senden başka kimseden dilemem. Günahımı senden başka bağışlayacak olan yok. Her türlü eksiklik sıfatından münezzehsin sen! Senden başka kimse bana zarar veremez; senden başka kimseden korkmam. Hiç şüphesiz, sen takva ehlisin; mağfiret ehlisin. Muhammed ve Âline salât eyle ve hacetimi gider, dileğimi kabul et; günahımı bağışla, korkumu güvene çevir. Hiç kuşku yok, sen her şeye kadirsin ve bunlar sana pek kolaydır. Âmin, ya Rabb’el-âlemin.
13- Hacetleri Yüce Allah’tan İsteme Hakkındaki Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی طَلَبِ الْحَوَائِجِ إِلَی اللَّهِ تَعَالَی
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ یا مُنْتَهَی مَطْلَبِ الْحَاجَاتِ وَ یا مَنْ عِنْدَهُ نَیلُ الطَّلِبَاتِ وَ یا مَنْ لَا یبِیعُ نِعَمَهُ بِالْأَثْمَانِ وَ یا مَنْ لَا یکدِّرُ عَطَایاهُ بِالامْتِنَانِ وَ یا مَنْ یسْتَغْنَی بِهِ وَ لَا یسْتَغْنَی عَنْهُ وَ یا مَنْ یرْغَبُ إِلَیهِ وَ لَا یرْغَبُ عَنْهُ وَ یا مَنْ لَا تُفْنِی خَزَائِنَهُ الْمَسَائِلُ وَ یا مَنْ لَا تُبَدِّلُ حِکمَتَهُ الْوَسَائِلُ وَ یا مَنْ لَا تَنْقَطِعُ عَنْهُ حَوَائِجُ الْمُحْتَاجِینَ وَ یا مَنْ لَا یعَنِّیهِ دُعَاءُ الدَّاعِینَ تَمَدَّحْتَ بِالْغَنَاءِ عَنْ خَلْقِک وَ أَنْتَ أَهْلُ الْغِنَی عَنْهُمْ وَ نَسَبْتَهُمْ إِلَی الْفَقْرِ وَ هُمْ أَهْلُ الْفَقْرِ إِلَیک.
Allah’ım! Ey hacetlerin isteneceği son merci! Ey katında isteklerin elde edilebileceği kimse! Ey nimetlerini parayla satmayan! Ey bağışlarını başa kakarak bulandırmayan! Ey kendisiyle gani olunan, onsuz gani olunmayan! Ey kendisine rağbet edilen, kendisinden yüz çevrilemeyen! Ey hazineleri dilenmelerle tükenmeyen! Ey hikmeti vesilelere tevessül etmekle değişmeyen! Ey muhtaçların kendisine olan ihtiyaçları bitmeyen! Ve ey dua edenlerin duası kendisini zahmete düşürmeyen (yüce Allah)! Yaratıklarına muhtaç olmamakla övünmüşsün ve de öylesin, onlara hiçbir ihtiyacın yoktur. Onları da muhtaçlıkla nitelemişsin ve de öyledirler, her yönleriyle sana muhtaçtırlar.
فَمَنْ حَاوَلَ سَدَّ خَلَّتِهِ مِنْ عِنْدِک، وَ رَامَ صَرْفَ الْفَقْرِ عَنْ نَفْسِهِ بِک فَقَدْ طَلَبَ حَاجَتَهُ فِی مَظَانِّهَا، وَ أَتَی طَلِبَتَهُ مِنْ وَجْهِهَا. وَ مَنْ تَوَجَّهَ بِحَاجَتِهِ إِلَی أَحَدٍ مِنْ خَلْقِک أَوْ جَعَلَهُ سَبَبَ نُجْحِهَا دُونَک فَقَدْ تَعَرَّضَ لِلْحِرْمَانِ، وَ اسْتَحَقَّ مِنْ عِنْدِک فَوْتَ الْإِحْسَانِ.اللَّهُمَّ وَ لِی إِلَیک حَاجَةٌ قَدْ قَصَّرَ عَنْهَا جُهْدِی، وَ تَقَطَّعَتْ دُونَهَا حِیلِی، وَ سَوَّلَتْ لِی نَفْسِی رَفْعَهَا إِلَی مَنْ یرْفَعُ حَوَائِجَهُ إِلَیک، وَ لَا یسْتَغْنِی فِی طَلِبَاتِهِ عَنْک، وَ هِی زَلَّةٌ مِنْ زَلَلِ الْخَاطِئِینَ، وَ عَثْرَةٌ مِنْ عَثَرَاتِ الْمُذْنِبِینَ. ثُمَّ انْتَبَهْتُ بِتَذْکیرِک لِی مِنْ غَفْلَتِی، وَ نَهَضْتُ بِتَوْفِیقِک مِنْ زَلَّتِی، وَ رَجَعْتُ وَ نَکصْتُ بِتَسْدِیدِک عَنْ عَثْرَتِی. وَ قُلْتُ: سُبْحَانَ رَبِّی کیفَ یسْأَلُ مُحْتَاجٌ مُحْتَاجاً وَ أَنَّی یرْغَبُ مُعْدِمٌ إِلَی مُعْدِمٍ
Kim ihtiyaç gediklerini senin katından kapamak ister ve seninle fakirliğini gidermeye azmederse, hiç kuşkusuz, hacetini, bulabileceği yerde aramış, dileğine kavuşabileceği yöne yönelmiştir. Kim de, hacetini yaratıklarından herhangi birine götürür veya seni değil de onu hacetinin giderilmesi noktasında sebep kabul ederse, hiç şüphesiz, kendini yoksunluğa maruz bırakmış, senin lütuf ve ihsanını kaybetmeyi hak etmiştir. Allah’ım! Benim, kendi çabamla ulaşamayacağım, kendi plânlarımla elde edemeyeceğim bir hacetim var ki, nefsimin aldatmasıyla onu, hacetlerini sana getiren, dileklerinde sana muhtaç olan (kendim gibi) birine götürdüm. Bu da hatakârların hatalarından bir hata, günahkârların sürçmelerinden bir sürçmedir. Sonra, senin hatırlatmanla gafletimden uyandım; verdiğin başarıyla hatamın farkına vardım; yardımınla sürçmemden geri döndüm ve; “Rabbim, her türlü eksiklik sıfatından münezzehtir! Muhtaç biri, (kendisi gibi) muhtaç birinden nasıl bir şey dilenebilir?! Yoksul biri, (kendisi gibi) yoksul birine nasıl rağbet edebilir?!” dedim.
فَقَصَدْتُک، یا إِلَهِی، بِالرَّغْبَةِ، وَ أَوْفَدْتُ عَلَیک رَجَائِی بِالثِّقَةِ بِک. وَ عَلِمْتُ أَنَّ کثِیرَ مَا أَسْأَلُک یسِیرٌ فِی وُجْدِک، وَ أَنَّ خَطِیرَ مَا أَسْتَوْهِبُک حَقِیرٌ فِی وُسْعِک، وَ أَنَّ کرَمَک لَا یضِیقُ عَنْ سُؤَالِ أَحَدٍ، وَ أَنَّ یدَک بِالْعَطَایا أَعْلَی مِنْ کلِّ یدٍ. اللَّهُمَّ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ احْمِلْنِی بِکرَمِک عَلَی التَّفَضُّلِ، وَ لَا تَحْمِلْنِی بِعَدْلِک عَلَی الِاسْتِحْقَاقِ، فَمَا أَنَا بِأَوَّلِ رَاغِبٍ رَغِبَ إِلَیک فَأَعْطَیتَهُ وَ هُوَ یسْتَحِقُّ الْمَنْعَ، وَ لَا بِأَوَّلِ سَائِلٍ سَأَلَک فَأَفْضَلْتَ عَلَیهِ وَ هُوَ یسْتَوْجِبُ الْحِرْمَانَ.
Onun için rağbetle sana geldim; güvenle ümidimi sana getirdim ve bildim ki, senden dilediğim şeyler ne kadar çok olsa da, zenginliğinin yanında az kalır; senden istediğim şey ne kadar büyük olsa da, geniş rahmetinin yanında küçük kalır; keremin, kimsenin dilenmesinden dolayı daralmaz; bağışlarla tanıdığımız elin her elin üstündedir. Allah’ım Muhammed ve Âline salât et ve bana, hak kazanma esasına dayanan adaletinle değil, lütuf ve ihsana dayalı kereminle muamele et. Çünkü ben, eli boş geri çevrilmeyi hak ettiği hâlde, sana rağbet edip de kendisine bağışta bulunduğun ilk kişi değilim; mahrum bırakılması gerektiği hâlde, senden (rahmetini) dilenip de kendisine lütufta bulunduğun ilk kimse de değilim.
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ کنْ لِدُعَائِی مُجِیباً، وَ مِنْ نِدَائِی قَرِیباً، وَ لِتَضَرُّعِی رَاحِماً، وَ لِصَوْتِی سَامِعاً. وَ لَا تَقْطَعْ رَجَائِی عَنْک، وَ لَا تَبُتَّ سَبَبِی مِنْک، وَ لَا تُوَجِّهْنِی فِی حَاجَتِی هَذِهِ وَ غَیرِهَا إِلَی سِوَاک وَ تَوَلَّنِی بِنُجْحِ طَلِبَتِی وَ قَضَاءِ حَاجَتِی وَ نَیلِ سُؤْلِی قَبْلَ زَوَالِی عَنْ مَوْقِفِی هَذَا بِتَیسِیرِک لِی الْعَسِیرَ وَ حُسْنِ تَقْدِیرِک لِی فِی جَمِیعِ الْأُمُورِ وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، صَلَاةً دَائِمَةً نَامِیةً لَا انْقِطَاعَ لِأَبَدِهَا وَ لَا مُنْتَهَی لِأَمَدِهَا، وَ اجْعَلْ ذَلِک عَوْناً لِی وَ سَبَباً لِنَجَاحِ طَلِبَتِی، إِنَّک وَاسِعٌ کرِیمٌ. وَ مِنْ حَاجَتِی یا رَبِّ کذَا وَ کذَا[وَ تَذْکرُ حَاجَتَک ثُمَّ تَسْجُدُ وَ تَقُولُ فِی سُجُودِک]فَضْلُک آنَسَنِی، وَ إِحْسَانُک دَلَّنِی، فَأَسْأَلُک بِک وَ بِمُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، صَلَوَاتُک عَلَیهِمْ، أَن لَا تَرُدَّنِی خَائِباً.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve duama icabet et; çağrıma yakın ol; sızlamama acı; sesimi işit; sana olan ümidimi kesme; ben sana bağlayan sebebi (dua bağını) koparma; bu ve diğer hacetlerimde beni kedinden başkasına yöneltme ve bana zoru kolaylaştırarak, bütün işlerde hakkımdaki takdirini güzelleştirerek, oturduğum yerden kalkmadan önce istediğimi başarıyla sonuçlandırarak hacetimi gider, dileğime kavuştur beni. Böylece beni, velâyetin ve koruman altına al. Muhammed ve Âline ardı arkası kesilmeyen, süresinin bitimi olmayan, günden güne artan, kalıcı bir salâtla salât eyle ve bunu dileğimi elde etmem için bir yardımcı sebep kıl. Hacetlerimden bazıları da, Rabbim, [şu ve şudur.]
(Burada hacetini dile getirir, sonra secde eder ve secdede şöyle dersin:)
(Ey Rabbim!) Fazlın yalnızlığımı gidermiş, ihsanın bana kılavuzluk etmiştir. O hâlde, kutsal zatın ve Muhammed ile Ehl-i Beytinin -salâtın onlara olsun- hürmetine, beni istediğini elde edememiş, ümitleri boşa çıkmış bir hâlde dergâhından geri çevirme.
14- Haksızlığa Uğradığı veya Zalimlerden Hoşlanmadığı Bir Davranış Gördüğü Zaman Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا اعْتُدِی عَلَیهِ أَوْ رَأَی مِنَ الظَّالِمِینَ مَا لَا یحِبُّ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
یا مَنْ لَا یخْفَی عَلَیهِ أَنْبَاءُ الْمُتَظَلِّمِینَ وَ یا مَنْ لَا یحْتَاجُ فِی قَصَصِهِمْ إِلَی شَهَادَاتِ الشَّاهِدِینَ. وَ یا مَنْ قَرُبَتْ نُصْرَتُهُ مِنَ الْمَظْلُومِینَ وَ یا مَنْ بَعُدَ عَوْنُهُ عَنِ الظَّالِمِینَ قَدْ عَلِمْتَ، یا إِلَهِی، مَا نَالَنِی مِنْ فُلَانِ بْنِ فُلَانٍ مِمَّا حَظَرْتَ وَ انْتَهَکهُ مِنِّی مِمَّا حَجَزْتَ عَلَیهِ، بَطَراً فِی نِعْمَتِک عِنْدَهُ، وَ اغْتِرَاراً بِنَکیرِک عَلَیهِ. اللَّهُمَّ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ خُذْ ظَالِمِی وَ عَدُوِّی عَنْ ظُلْمِی بِقُوَّتِک، وَ افْلُلْ حَدَّهُ عَنِّی بِقُدْرَتِک، وَ اجْعَلْ لَهُ شُغْلًا فِیمَا یلِیهِ، وَ عَجْزاً عَمَّا ینَاوِیهِ
Ey zulümden şikâyetçi olanların hâlinden haberdar olan! Ey onların başlarına gelenlerden haberdar olabilmek için tanıkların tanıklıklarına ihtiyacı olmayan! Ey yardımı mazlumlara yakın olan! Ve ey desteği zalimlerden uzak olan (yüce Allah)! Verdiğin nimetlerin şımarıklığıyla ve yaptıklarından dolayı kendisini hemencecik cezalandırmamana aldanarak falan oğlu filanın bana yaptığı haksızlığı, hakareti gördün, bildin. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve kuvvetinle, bana zulmedeni ve düşmanımı bana zulmetmekten alıkoy; kudretinle, onun bana karşı düşmanlığının keskinliğini kır; (benimle uğraşmaya zaman bulamayacak şekilde) onu meşgul et ve onu düşmanlarına karşı âciz, güçsüz kıl.
اللَّهُمَّ وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ لَا تُسَوِّغْ لَهُ ظُلْمِی، وَ أَحْسِنْ عَلَیهِ عَوْنِی، وَ اعْصِمْنِی مِنْ مِثْلِ أَفْعَالِهِ، وَ لَا تَجْعَلْنِی فِی مِثْلِ حَالِهِ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ وَ أَعْدِنِی عَلَیهِ عَدْوَی حَاضِرَةً، تَکونُ مِنْ غَیظِی بِهِ شِفَاءً، وَ مِنْ حَنَقِی عَلَیهِ وَفَاءً. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ عَوِّضْنِی مِنْ ظُلْمِهِ لِی عَفْوَک، وَ أَبْدِلْنِی بِسُوءِ صَنِیعِهِ بیرَحْمَتَک، فَکلُّ مَکرُوهٍ جَلَلٌ دُونَ سَخَطِک، وَ کلُّ مَرْزِئَةٍ سَوَاءٌ مَعَ مَوْجِدَتِک. اللَّهُمَّ فَکمَا کرَّهْتَ إِلَی أَنْ أُظْلَمَ فَقِنِی مِنْ أَنْ أَظْلِمَ. اللَّهُمَّ لَا أَشْکو إِلَی أَحَدٍ سِوَاک، وَ لَا أَسْتَعِینُ بِحَاکمٍ غَیرِک، حَاشَاک، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ صِلْ دُعَائِی بِالْإِجَابَةِ، وَ اقْرِنْ شِکایتِی بِالتَّغْییرِ.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bana zulmetmeyi düşmanıma kolaylaştırma; ona karşı bana güzel yardımını esirgeme; onun gibi davranmaktan beni koru ve beni onun düştüğü duruma düşürme. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve düşmanıma olan öfkemin şifası, ona duyduğum kinin yatıştırıcısı olarak ona karşı bana peşin bir imdatta bulun. Allah’ım Muhammed ve Âline salât eyle ve düşmanım tarafından uğradığım zulme karşılık affını, gördüğüm kötü muameleye karışılık da rahmetini hâlime şamil kıl. Çünkü, gazabının dışında, hoşlanılmayacak her şey küçüktür; öfkenin yanında, başa gelecek her musibet aynıdır. Allah’ım! Zulme uğramamı bana sevdirmediğin gibi, zulmetmekten de koru beni. Allah’ım! Senden başka kimseye şikâyette bulunmam. Senin dışında hiçbir hükümdardan yardım istemem. Pak ve münezzehsin sen! O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve duamı icabetle buluştur; şikâyetimi durumumda değişiklik yaparak ortadan kaldır.
اللَّهُمَّ لَا تَفْتِنِّی بِالْقُنُوطِ مِنْ إِنْصَافِک، وَ لَا تَفْتِنْهُ بِالْأَمْنِ مِنْ إِنْکارِک، فَیصِرَّ عَلَی ظُلْمِی، وَ یحَاضِرَنِی بِحَقِّی، وَ عَرِّفْهُ عَمَّا قَلِیلٍ مَا أَوْعَدْتَ الظَّالِمِینَ، وَ عَرِّفْنِی مَا وَعَدْتَ مِنْ إِجَابَةِ الْمُضْطَرِّینَ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ وَفِّقْنِی لِقَبُولِ مَا قَضَیتَ لِی وَ عَلَی وَ رَضِّنِی بِمَا أَخَذْتَ لِی وَ مِنِّی، وَ اهْدِنِی لِلَّتِی هِی أَقْوَمُ، وَ اسْتَعْمِلْنِی بِمَا هُوَ أَسْلَمُ. اللَّهُمَّ وَ إِنْ کانَتِ الْخِیرَةُ لِی عِنْدَک فِی تَأْخِیرِ الْأَخْذِ لِی وَ تَرْک الِانْتِقَامِ مِمَّنْ ظَلَمَنِی إِلَی یوْمِ الْفَصْلِ وَ مَجْمَعِ الْخَصْمِ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَیدْنِی مِنْک بِنِیةٍ صَادِقَةٍ وَ صَبْرٍ دَائِمٍ وَ أَعِذْنِی مِنْ سُوءِ الرَّغْبَةِ وَ هَلَعِ أَهْلِ الْحِرْصِ، وَ صَوِّرْ فِی قَلْبِی مِثَالَ مَا ادَّخَرْتَ لِی مِنْ ثَوَابِک، وَ أَعْدَدْتَ لِخَصْمِی مِنْ جَزَائِک وَ عِقَابِک، وَ اجْعَلْ ذَلِک سَبَباً لِقَنَاعَتِی بِمَا قَضَیتَ، وَ ثِقَتِی بِمَا تَخَیرْتَ آمِینَ رَبَّ الْعَالَمِینَ، إِنَّک ذُو الْفَضْلِ الْعَظِیمِ، وَ أَنْتَ عَلی کلِّ شَیءٍ قَدِیرٌ
Allah’ım! Adaletinden ümidimi yitirmekle beni imtihan etme. Hasmımı da bana zulmetmeyi sürdürmeye ve hakkımı elimden almaya teşvik olacak şekilde cezalandırmandan emin kılmakla sınama. Onu, en kısa zamanda zalimlere vadettiğin cezayla tanıştır. Beni, zorda kalanlara söz verdiğin imdadınla buluştur. Allah’ım Muhammed ve Âline salât eyle ve beni yararıma ve zararıma olan hükmü kabul etmeye muvaffak et. Beni, bana verdiğine de, benden aldığına da razı kıl. Bana, en doğru olanı göster, ve (hiçbir tehlikesi olmayan) en salim işe ata. Allah’ım! Şayet bana zulmeden adamdan hakkımı ve intikamımı almayı, hasımların bir araya getirilip aralarında kesin hüküm verileceği güne (kıyamete) ertelemeyi benim için seçmiş isen, o zaman Muhammed Âline salât eyle ve samimî bir azim ve sürekli bir sabırla bana yardım et; kötü arzulardan, tamah ehlinin ihtirasından beni uzak tut; (ahirette) benim için biriktirdiğin sevabı, düşmanım için hazırladığın azabı gönlümde canlandır; bunu hükmettiğinle yetinmeme, seçtiğine güvenmeme sebep kıl. Âmin, ya Rabb’el-âlemin. Hiç kuşkusuz, sen büyük lütuf sahibisin ve sen her şeye kadirsin.
15- Hastalandığı veya Bir Musibet ve Belâyla Karşılaştığı Zaman Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا مَرِضَ أَوْ نَزَلَ بِهِ کرْبٌ أَوْ بَلِیةٌ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ لَک الْحَمْدُ عَلَی مَا لَمْ أَزَلْ أَتَصَرَّفُ فِیهِ مِنْ سَلَامَةِ بَدَنِی، وَ لَک الْحَمْدُ عَلَی مَا أَحْدَثْتَ بیمِنْ عِلَّةٍ فِی جَسَدِی فَمَا أَدْرِی، یا إِلَهِی،ای الْحَالَینِ أَحَقُّ بِالشُّکرِ لَک، وَای الْوَقْتَینِ أَوْلَی بِالْحَمْدِ لَک أَ وَقْتُ الصِّحَّةِ الَّتِی هَنَّأْتَنِی فِیهَا طَیبَاتِ رِزْقِک، وَ نَشَّطْتَنِی بِهَا لِابْتِغَاءِ مَرْضَاتِک وَ فَضْلِک، وَ قَوَّیتَنِی مَعَهَا عَلَی مَا وَفَّقْتَنِی لَهُ مِنْ طَاعَتِک أَمْ وَقْتُ الْعِلَّةِ الَّتِی مَحَّصْتَنِی بِهَا، وَ النِّعَمِ الَّتِی أَتْحَفْتَنِی بِهَا، تَخْفِیفاً لِمَا ثَقُلَ بِهِ عَلَی ظَهْرِی مِنَ الْخَطِیئَاتِ، وَ تَطْهِیراً لِمَا انْغَمَسْتُ فِیهِ مِنَ السَّیئَاتِ، وَ تَنْبِیهاً لِتَنَاوُلِ التَّوْبَةِ، وَ تَذْکیراً لِمَحْوِ الْحَوْبَةِ بِقَدِیمِ النِّعْمَةِ وَ فِی خِلَالِ ذَلِک مَا کتَبَ لِی الْکاتِبَانِ مِنْ زَکی الْأَعْمَالِ، مَا لَا قَلْبٌ فَکرَ فِیهِ، وَ لَا لِسَانٌ نَطَقَ بِهِ، وَ لَا جَارِحَةٌ تَکلَّفَتْهُ، بَلْ إِفْضَالًا مِنْک عَلَی، وَ إِحْسَاناً مِنْ صَنِیعِک إِلَی. اللَّهُمَّ فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ حَبِّبْ إِلَی مَا رَضِیتَ لِی، وَ یسِّرْ لِی مَا أَحْلَلْتَ بِی، وَ طَهِّرْنِی مِنْ دَنَسِ مَا أَسْلَفْتُ، وَ امْحُ عَنِّی شَرَّ مَا قَدَّمْتُ، وَ أَوْجِدْنِی حَلَاوَةَ الْعَافِیةِ، وَ أَذِقْنِی بَرْدَ السَّلَامَةِ، وَ اجْعَلْ مَخْرَجِی عَنْ عِلَّتِی إِلَی عَفْوِک، وَ مُتَحَوَّلِی عَنْ صَرْعَتِی إِلَی تَجَاوُزِک، وَ خَلَاصِی مِنْ کرْبِی إِلَی رَوْحِک، وَ سَلَامَتِی مِنْ هَذِهِ الشِّدَّةِ إِلَی فَرَجِک إِنَّک الْمُتَفَضِّلُ بِالْإِحْسَانِ، الْمُتَطَوِّلُ بِالامْتِنَانِ، الْوَهَّابُ الْکرِیمُ، «ذُو الْجَلالِ وَ الْإِکرامِ
Allah’ım! Geçmişte hep yararlandığım beden sağlığından dolayı sana hamdolsun. Vücudumda meydana getirdiğin illetten dolayı da sana hamdolsun. Çünkü, ey Rabbim, şu iki durumdan hangisi için sana daha çok şükretmem gerektiğini ve şu iki vakitten hangisi için sana daha çok hamdetmem icap ettiğini bilmiyorum: Temiz rızklarından afiyetle istifade etmemi, rızanı ve fazlını elde etmek için neşeyle çalışmamı ve yerine getirmeye muvaffak kıldığın itaatlere güç yetirebilmemi sağlayan sıhhat zamanı için mi? Yoksa günahlardan temizlenmeme, sırtımdaki hatalar yükünün hafiflemesine, içine gömüldüğüm kötülüklerden kurtulmama, tövbe etme gerekliliğini anlama ve günahların üzerimde bıraktığı izleri silmem gerektiğini hatırlamama yarayan illet zamanı için mi? Hele bunlara, bir de hiçbir zahmet çekmediğim, sırf senden bir lütuf ve ihsan olarak iki yazıcı meleğin benim için yazdıkları temiz ameller eklenirse (o zaman bu iki durumdan hangisinin daha hayırlı olduğunu anlamak daha bir güç olur). Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve benim için razı olduğum şeyi bana sevdir; üzerime indirdiğin (musibet)i bana kolaylaştır; geçmişteki pisliklerimden beni temizle; eski kötülüklerimin üzerimdeki izlerini sil; sağlığın tatlılığını bana göster; selâmetin serinliğini bana tattır ve hastalığımdan çıkışımı affına, düşüşümden kalkışımı bağışlamana, üzüntümden kurtuluşumu sevincine, bu zorluğu aşmamı genişliğe yönelik kıl. Hiç kuşkusuz, sen karşılıksız iyilik yapan, hak etmeden nimet veren, çok bağışta bulunan, büyüklük ve yücelik sahibi kerimsin.
16- Günahlarının Bağışlanması ve Kusurlarının Affedilmesi İçin Yalvardığı Zaman Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا اسْتَقَالَ مِنْ ذُنُوبِهِ، أَوْ تَضَرَّعَ فِی طَلَبِ الْعَفْوِ عَنْ عُیوبِهِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ یا مَنْ بِرَحْمَتِهِ یسْتَغیثُ الْمُذْنِبُونَ وَ یا مَنْ إِلَی ذِکرِ إِحْسَانِهِ یفْزَعُ الْمُضْطَرُّونَ وَ یا مَنْ لِخِیفَتِهِ ینْتَحِبُ الْخَاطِئُونَ یا أُنْسَ کلِّ مُسْتَوْحِشٍ غَرِیبٍ، وَ یا فَرَجَ کلِّ مَکرُوبٍ کئِیبٍ، وَ یا غَوْثَ کلِّ مَخْذُولٍ فَرِیدٍ، وَ یا عَضُدَ کلِّ مُحْتَاجٍ طَرِیدٍ أَنْتَ الَّذِی «وَسِعْتَ کلَّ شَیءٍ رَحْمَةً وَ عِلْماً» وَ أَنْتَ الَّذِی جَعَلْتَ لِکلِّ مَخْلُوقٍ فِی نِعَمِک سَهْماً وَ أَنْتَ الَّذِی عَفْوُهُ أَعْلَی مِنْ عِقَابِهِ وَ أَنْتَ الَّذِی تَسْعَی رَحْمَتُهُ أَمَامَ غَضَبِهِ. وَ أَنْتَ الَّذِی عَطَاؤُهُ أَکثَرُ مِنْ مَنْعِهِ. وَ أَنْتَ الَّذِی اتَّسَعَ الْخَلَائِقُ کلُّهُمْ فِی وُسْعِهِ. وَ أَنْتَ الَّذِی لَا یرْغَبُ فِی جَزَاءِ مَنْ أَعْطَاهُ. وَ أَنْتَ الَّذِی لَا یفْرِطُ فِی عِقَابِ مَنْ عَصَاهُ.
Allah’ım! Ey rahmetinden günahkârların medet umduğu! Ey darda kalanların ihsanını anmaya sığındığı! Ey korkusundan hatalıların şiddetle ağladığı! Ey kimsesi olmayan garibin munisi! Ey her gamlı tasalının ferahlığı! Ey yardımsız bırakılmış yalnızların imdadı! Ey dışlanmış muhtaçların destekçisi! Sen, rahmeti ve ilmiyle her şeyi kuşatansın. Sen her yaratığa nimetlerinden bir pay ayıransın. Sen, affı cezalandırmasından üstün olansın. Sen, rahmeti gazabının önünde koşansın. Sen, ihsanı eli boş geri çevirmesinden çok olansın. Sen, rahmetinin genişliğine bütün yaratıkların sığdığı Zat-ı Kibriya’sın. Sen, ihsanda bulunduğundan karşılık beklemeyensin. Sen, kendisine karşı geleni cezalandırmakta aşırı gitmeyensin.
وَ أَنَا، یا إِلَهِی، عَبْدُک الَّذِی أَمَرْتَهُ بِالدُّعَاءِ فَقَالَ: لَبَّیک وَ سَعْدَیک،ها أَنَا ذَا، یا رَبِّ، مَطْرُوحٌ بَینَ یدَیک. أَنَا الَّذِی أَوْقَرَتِ الْخَطَایا ظَهْرَهُ، وَ أَنَا الَّذِی أَفْنَتِ الذُّنُوبُ عُمُرَهُ، وَ أَنَا الَّذِی بِجَهْلِهِ عَصَاک، وَ لَمْ تَکنْ أَهْلًا مِنْهُ لِذَاک. هَلْ أَنْتَ، یا إِلَهِی، رَاحِمٌ مَنْ دَعَاک فَأُبْلِغَ فِی الدُّعَاءِ أَمْ أَنْتَ غَافِرٌ لِمَنْ بَکاک فَأُسْرِعَ فِی الْبُکاءِ أَمْ أَنْتَ مُتَجَاوِزٌ عَمَّنْ عَفَّرَ لَک وَجْهَهُ تَذَلُّلًا أَمْ أَنْتَ مُغْنٍ مَنْ شَکا إِلَیک، فَقْرَهُ تَوَکلًا إِلَهِی لَا تُخَیبْ مَنْ لَا یجِدُ مُعْطِیاً غَیرَک، وَ لَا تَخْذُلْ مَنْ لَا یسْتَغْنِی عَنْک بِأَحَدٍ دُونَک. إِلَهِی فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ لَا تُعْرِضْ عَنِّی وَ قَدْ أَقْبَلْتُ عَلَیک، وَ لَا تَحْرِمْنِی وَ قَدْ رَغِبْتُ إِلَیک، وَ لَا تَجْبَهْنِی بِالرَّدِّ وَ قَدِ انْتَصَبْتُ بَینَ یدَیک. أَنْتَ الَّذِی وَصَفْتَ نَفْسَک بِالرَّحْمَةِ، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ارْحَمْنِی، وَ أَنْتَ الَّذِی سَمَّیتَ نَفْسَک بِالْعَفْوِ فَاعْفُ عَنِّی
Ben ise, ey Rabbim, “Çağrına icabet ettim, emrine boyun eğdim.” diyen, dua etmekle görevlendirdiğin kulunum. (Zelilliğinin ifadesi olarak) Önünde yerlere kapanmış, hatalarından dolayı sırtında ağır bir yük taşıyan, ömrünü günahlarda tüketen, karşı gelinecek biri olmadığın hâlde cahilliğiyle sana karşı gelen bir zavallıyım. Şimdi sen, ey Rabbim, sana yalvarıp yakarana acır mısın ki, ben de çokça yalvarıp yakarayım?! Veya sen, (korkundan) ağlayanı bağışlar mısın ki, ben de hemen ağlayayım?! Ya da sen, zelilce yüzünü toprağa sürenin hatalarını affedermisin?! Yahut sen, sana güvenerek fakirliğinden sana yakınanı zenginleştirir misin?! İlâhî! Senden başka ihsanda bulunacak birini tanımayanın ümidini boşa çıkarma. Senden başka ihtiyacını giderecek birini bilmeyeni yardımsız bırakma. İlâhî! Muhammed ve Âline salât eyle ve sana gelmişken benden yüz çevirme. Senden dilemişken beni yoksun bırakma. Dikilip önünde durmuşken alnıma vurarak beni geri çevirme. Senden dilemişken beni yoksun bırakma. Dikilip önünde durmuşken alnıma vurarak beni geri çevirme. Sen, kendini merhametle vasıflandırmışsın. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bana merhamet et. Sen, kendini affedicilikle adlandırmışsın. O hâlde beni affet.
قَدْ تَرَی یا إِلَهِی، فَیضَ دَمْعِی مِنْ خِیفَتِک، وَ وَجِیبَ قَلْبِی مِنْ خَشْیتِک، وَ انْتِقَاضَ جَوَارِحِی مِنْ هَیبَتِک کلُّ ذَلِک حَیاءٌ مِنْک لِسُوءِ عَمَلِی، وَ لِذَاک خَمَدَ صَوْتِی عَنِ الْجَأْرِ إِلَیک، وَ کلَّ لِسَانِی عَنْ مُنَاجَاتِک. یا إِلَهِی فَلَک الْحَمْدُ فَکمْ مِنْ عَائِبَةٍ سَتَرْتَهَا عَلَی فَلَمْ تَفْضَحْنِی، وَ کمْ مِنْ ذَنْبٍ غَطَّیتَهُ عَلَی فَلَمْ تَشْهَرْنِی، وَ کمْ مِنْ شَائِبَةٍ أَلْمَمْتُ بِهَا فَلَمْ تَهْتِک عَنِّی سِتْرَهَا، وَ لَمْ تُقَلِّدْنِی مَکرُوهَ شَنَارِهَا، وَ لَمْ تُبْدِ سَوْءَاتِهَا لِمَنْ یلْتَمِسُ مَعَایبِی مِنْ جِیرَتِی، وَ حَسَدَةِ نِعْمَتِک عِنْدِی ثُمَّ لَمْ ینْهَنِی ذَلِک عَنْ أَنْ جَرَیتُ إِلَی سُوءِ مَا عَهِدْتَ مِنِّی! فَمَنْ أَجْهَلُ مِنِّی، یا إِلَهِی، بِرُشْدِهِ وَ مَنْ أَغْفَلُ مِنِّی عَنْ حَظِّهِ وَ مَنْ أَبْعَدُ مِنِّی مِنِ اسْتِصْلَاحِ نَفْسِهِ حِینَ أُنْفِقُ مَا أَجْرَیتَ عَلَی مِنْ رِزْقِک فِیمَا نَهَیتَنِی عَنْهُ مِنْ مَعْصِیتِک وَ مَنْ أَبْعَدُ غَوْراً فِی الْبَاطِلِ، وَ أَشَدُّ إِقْدَاماً عَلَی السُّوءِ مِنِّی حِینَ أَقِفُ بَینَ دَعْوَتِک وَ دَعْوَةِ الشَّیطَانِ فَأَتَّبِعُ دَعْوَتَهُ عَلَی غَیرِ عَمًی مِنِّی فِی مَعْرِفَةٍ بِهِ وَ لَا نِسْیانٍ مِنْ حِفْظِی لَهُ وَ أَنَا حِینَئِذٍ مُوقِنٌ بِأَنَّ مُنْتَهَی دَعْوَتِک إِلَی الْجَنَّةِ، وَ مُنْتَهَی دَعْوَتِهِ إِلَی النَّارِ. سُبْحَانَک!! مَا أَعْجَبَ مَا أَشْهَدُ بِهِ عَلَی نَفْسِی، وَ أُعَدِّدُهُ مِنْ مَکتُومِ أَمْرِی. وَ أَعْجَبُ مِنْ ذَلِک أَنَاتُک عَنِّی، وَ إِبْطَاؤُک عَنْ مُعَاجَلَتِی، وَ لَیسَ ذَلِک مِنْ کرَمِی عَلَیک، بَلْ تَأَنِّیاً مِنْک لِی، وَ تَفَضُّلًا مِنْک عَلَی لِأَنْ أَرْتَدِعَ عَنْ مَعْصِیتِک الْمُسْخِطَةِ، وَ أُقْلِعَ عَنْ سَیئَاتِی الْمُخْلِقَةِ، وَ لِأَنَّ عَفْوَک عَنِّی أَحَبُّ إِلَیک مِنْ عُقُوبَتِی بَلْ أَنَا، یا إِلَهِی، أَکثَرُ ذُنُوباً، وَ أَقْبَحُ آثَاراً، وَ أَشْنَعُ أَفْعَالًا، وَ أَشَدُّ فِی الْبَاطِلِ تَهَوُّراً، وَ أَضْعَفُ عِنْدَ طَاعَتِک تَیقُّظاً، وَ أَقَلُّ لِوَعِیدِک انْتِبَاهاً وَ ارْتِقَاباً مِنْ أَنْ أُحْصِی لَک عُیوبِی، أَوْ أَقْدِرَ عَلَی ذِکرِ ذُنُوبِی. وَ إِنَّمَا أُوَبِّخُ بِهَذَا نَفْسِی طَمَعاً فِی رَأْفَتِک الَّتِی بِهَا صَلَاحُ أَمْرِ الْمُذْنِبِینَ، وَ رَجَاءً لِرَحْمَتِک الَّتِی بِهَا فَکاک رِقَابِ الْخَاطِئِینَ.
İlahî! Korkundan akan gözyaşlarımı, haşyetinden çarpan kalbimi ve heybetinden titreyen bedenimi görüyorsun. Bütün bunlar, yaptıklarımdan dolayı senden duyduğum utançtandır. Bu yüzden sana yalvarırken sesim kısık, seni çağırırken dilim tutuktur. Ey Tanrım! Hamd sana mahsustur. Nice ayıbımı örtüp beni rüsva etmedin. Nice günahlarımı gizleyip beni teşhir etmedin. Nice çirkin işler işledim, ama sen onların üzerindeki perdeyi açmadın; onların çirkinlik ve rezillik gerdanlığını boynuma takmadın; ayıplarımı arayan komşularıma ve bana verdiğin nimetleri kıskananlara onları bildirmedin. Ancak bunca lütuf ve şefkatine rağmen yine de ben bildiğin kötü işlerime devam ettim. O hâlde ey Tanrım! Rüşdü konusunda kim benden daha cahil olabilir ki?! Nasibi hususunda kim benden daha gafil olabilir ki?! Bana verdiğin rızkları, beni sakındırdığın günahlara harcadığım zaman, kim nefsini ıslah etmeye benden daha uzak?! Senin davetinle Şeytan’ın daveti arasında kalıp da Şeytan’ı tanımakta kör olmadığım, ondan bildiğimi unutmadığım hâlde, senin davetinin sonunun cennet, onun davetinin sonunun cehennem olduğunu bilerek onun davetine uyduğum zaman, benden daha çok batıla dalan, kötülüğe girişen girişen kim olabilir?! Pak ve münezzehsin sen! Kendi aleyhime tanıklık ettiğim hususlar, açığa vurduğum gizlilikler ne kadar ilginç! Ancak benim böyle olmama rağmen senin bana karşı böyle yumuşak olman, beni hemen cezalandırmaman daha da ilginç! Ne var ki bu, benim senin katındaki değerimden değil; gazabını gerektiren günahlardan vazgeçmem, aşağılayıcı kötü huylarımdan sıyrılmam için senin bana tanıdığın bir fırsat ve bana ihsan ettiğin bir lütuftur. Bir de beni affetmek, beni cezalandırmaktan daha sevimlidir sana. Benim ise ey Rabbim, günahlarım o kadar çok, eserlerim o kadar çirkin, fiillerim o kadar kötü, batıla dalışım o kadar pervasızca, itaatin hususunda o kadar bilinçsiz, azap vaadinin karşısında o kadar umursamazım ki, ayıplarımı saymaktan, günahlarımı söylemekten bile âcizim. Ancak günahkârların durumunu düzeltecek şefkatine göz dikerek, hatalıların boynunu masiyet köleliğinden kurtaracak rahmetini ümit ederek, bu sözlerle kendimi kınamaktayım.
اللَّهُمَّ وَ هَذِهِ رَقَبَتِی قَدْ أَرَقَّتْهَا الذُّنُوبُ، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَعْتِقْهَا بِعَفْوِک، وَ هَذَا ظَهْرِی قَدْ أَثْقَلَتْهُ الْخَطَایا، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ خَفِّفْ عَنْهُ بِمَنِّک یا إِلَهِی لَوْ بَکیتُ إِلَیک حَتَّی تَسْقُطَ أَشْفَارُ عَینَی، وَ انْتَحَبْتُ حَتَّی ینْقَطِعَ صَوْتِی، وَ قُمْتُ لَک حَتَّی تَتَنَشَّرَ قَدَمَای، وَ رَکعْتُ لَک حَتَّی ینْخَلِعَ صُلْبِی، وَ سَجَدْتُ لَک حَتَّی تَتَفَقَّأَ حَدَقَتَای، وَ أَکلْتُ تُرَابَ الْأَرْضِ طُولَ عُمُرِی، وَ شَرِبْتُ مَاءَ الرَّمَادِ آخِرَ دَهْرِی، وَ ذَکرْتُک فِی خِلَالِ ذَلِک حَتَّی یکلَّ لِسَانِی، ثُمَّ لَمْ أَرْفَعْ طَرْفِی إِلَی آفَاقِ السَّمَاءِ اسْتِحْیاءً مِنْک مَا اسْتَوْجَبْتُ بِذَلِک مَحْوَ سَیئَةٍ وَاحِدَةٍ مِنْ سَیئَاتِی. وَ إِنْ کنْتَ تَغْفِرُ لِی حِینَ أَسْتَوْجِبُ مَغْفِرَتَک، وَ تَعْفُو عَنِّی حِینَ أَسْتَحِقُّ عَفْوَک فَإِنَّ ذَلِک غَیرُ وَاجِبٍ لِی بِاسْتِحْقَاقٍ، وَ لَا أَنَا أَهْلٌ لَهُ بِاسْتِیجَابٍ، إِذْ کانَ جَزَائِی مِنْک فِی أَوَّلِ مَا عَصَیتُک النَّارَ، فَإِنْ تُعَذِّبْنِی فَأَنْتَ غَیرُ ظَالِمٍ لِی. إِلَهِی فَإِذْ قَدْ تَغَمَّدْتَنِی بِسِتْرِک فَلَمْ تَفْضَحْنِی، وَ تَأَنَّیتَنِی بِکرَمِک فَلَمْ تُعَاجِلْنِی، وَ حَلُمْتَ عَنِّی بِتَفَضُّلِک فَلَمْ تُغَیرْ نِعْمَتَک عَلَی، وَ لَمْ تُکدِّرْ مَعْرُوفَک عِنْدِی، فَارْحَمْ طُولَ تَضَرُّعِی وَ شِدَّةَ مَسْکنَتِی، وَ سُوءَ مَوْقِفِی. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ قِنِی مِنَ الْمَعَاصِی، وَ اسْتَعْمِلْنِی بِالطَّاعَةِ، وَ ارْزُقْنِی حُسْنَ الْإِنَابَةِ، وَ طَهِّرْنِی بِالتَّوْبَةِ، وَ أَیدْنِی بِالْعِصْمَةِ، وَ اسْتَصْلِحْنِی بِالْعَافِیةِ، وَ أَذِقْنِی حَلَاوَةَ الْمَغْفِرَةِ، وَ اجْعَلْنِی طَلِیقَ عَفْوِک، وَ عَتِیقَ رَحْمَتِک، وَ اکتُبْ لِی أَمَاناً مِنْ سُخْطِک، وَ بَشِّرْنِی بِذَلِک فِی الْعَاجِلِ دُونَ الْآجِلِ، بُشْرَی أَعْرِفُهَا، وَ عَرِّفْنِی فِیهِ عَلَامَةً أَتَبَینُهَا. إِنَّ ذَلِک لَا یضِیقُ عَلَیک فِی وُسْعِک، وَ لَا یتَکأَّدُک فِی قُدْرَتِک، وَ لَا یتَصَعَّدُک فِی أَنَاتِک، وَ لَا یئُودُک فِی جَزِیلِ هِبَاتِک الَّتِی دَلَّتْ عَلَیهَا آیاتُک، إِنَّک تَفْعَلُ مَا تَشَاءُ، وَ تَحْکمُ مَا تُرِیدُ،إِنَّک عَلی کلِّ شَیءٍ قَدِیرٌ.
Allah’ım! İşte boynum; günahların kölesi olmuş. O hâlde Muhammed ve Âline salât eyle ve (günahlarımı) affederek beni bu kölelikten kurtar. Ve işte sırtım; hataların ağırlığı altında ezilmiş. O hâlde Muhammed ve Âline salât eyle ve lütf u kereminle yükümü hafiflet. İlahî! Eğer gözkapaklarım dökülene kadar sana yalvarıp ağlasam; sesim tıkanana kadar feryat etsem; ayaklarım şişene kadar sana ibadet etmeye dursam; belkemiğim yerinden ayrılana kadar sana rükû etsem; gözlerim çanaklarından çıkana kadar sana secde etsem; ömrüm boyu yerin toprağını yesem; hayatımın sonuna kadar kül suyu içsem; bu arada dilim tutulana kadar ansam ve utancımdan başımı göğe doğru kaldırmasam; bütün bunlarla, tek bir günahımın bile affını hak etmiş olmam. Eğer mağfiretini hak ettiğim zaman beni bağışlıyorsan, affına lâyık görüldüğüm zaman affediyorsan, bu kesinlikle hak ederek kazandığım, lâyık olarak hak ettiğim bir şey değildir. Çünkü ben, sana ilk karşı gelişimde zaten cehennemi hak etmişim. Onun için eğer beni cezalandırsan, kat’iyen bana zulmetmiş olmazsın. Ama yine de sen, ey Tanrım, rahmetinle beni kuşatıp günahlarımı açığa vurarak beni rüsva etmiyorsun; kereminle bana fırsat tanıyıp beni hemen cezalandırmıyorsun ve lütfunla bana yumuşak davranıp nimetlerini elimden almıyor, ihsanını bulandırmıyorsun. O hâlde (ey Rabbim), uzun bir süredir ağlayıp sızlamama, çaresizliğimin hâd safhaya ulaşmasına ve durumumun vahametine bakarak bana acı. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât ve beni günahlardan koru; itaatine muvaffak kıl; (sana doğru) güzel bir dönüşü bana nasip eyle; tövbeyle beni temizle; özel korumanla beni destekle; sağlıkla işlerimi düzene koy; mağfiretinin tadını bana tattır; beni affının özgürü, rahmetinin azatlısı kıl; benim için gazabından güvencede olduğumu yaz; ahiretten önce dünyada bunun müjdesini bana ver; bu müjdenin alâmetini, belirtisini bana tanıt, bildir. Hiç kuşku yok, bunlar senin geniş rahmetini daraltmaz; sonsuz kudretini aşmaz; hilmine galip gelmez ve ayetlerinin kılavuzluk ettiği bol bağışlarını zorlamaz. Çünkü sen, hiç kuşkusuz, dilediğini yapar; irade ettiğini hükmedersin. Sen, her şeye kadirsin.
17- Şeytan’dan Söz Edildiğinde Ondan, Onun Düşmanlığından ve Tuzaklarından Allah’a Sığınınca Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا ذُکرَ الشَّیطَانُ فَاسْتَعَاذَ مِنْهُ وَ مِنْ عَدَاوَتِهِ وَ کیدِهِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ إِنَّا نَعُوذُ بِک مِنْ نَزَغَاتِ الشَّیطَانِ الرَّجِیمِ وَ کیدِهِ وَ مَکایدِهِ، وَ مِنَ الثِّقَةِ بِأَمَانِیهِ وَ مَوَاعِیدِهِ وَ غُرُورِهِ وَ مَصَایدِهِ. وَ أَنْ یطْمِعَ نَفْسَهُ فِی إِضْلَالِنَا عَنْ طَاعَتِک، وَ امْتِهَانِنَا بِمَعْصِیتِک، أَوْ أَنْ یحْسُنَ عِنْدَنَا مَا حَسَّنَ لَنَا، أَوْ أَنْ یثْقُلَ عَلَینَا مَا کرَّهَ إِلَینَا. اللَّهُمَّ اخْسَأْهُ عَنَّا بِعِبَادَتِک، وَ اکبِتْهُ بِدُءوبِنَا فِی مَحَبَّتِک، وَ اجْعَلْ بَینَنَا وَ بَینَهُ سِتْراً لَا یهْتِکهُ، وَ رَدْماً مُصْمِتاً لَا یفْتُقُهُ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اشْغَلْهُ عَنَّا بِبَعْضِ أَعْدَائِک،
Allah’ım! Kovulmuş Şeytan’ın vesveselerinden, hile ve düzenlerinden, sözlerine aldanıp tuzaklarına düşmekten, bizi itaatinden çıkarıp saptırmaya yeltenmesinden, bizi sana isyan ederek alçaltmaya göz dikmesinden, bize güzel gösterdiğini güzel görmekten, bizim için hoşlanmadığı şeylerin bize ağır gelmesinden sana sığınırız. Allah’ım! Sana kulluk etmekle onu bizden kovup uzaklaştır. Senin sevgini elde etme gayretimizle onu hor ve zelil kıl. Bizimle onun arasında yırtıp parçalayamayacağı bir perde, delip geçemeyeceği bir engel oluştur. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve Şeytan’ı bir kısım düşmanlarınla meşgul ederek bizden alıkoy.
وَ اعْصِمْنَا مِنْهُ بِحُسْنِ رِعَایتِک، وَ اکفِنَا خَتْرَهُ، وَ وَلِّنَا ظَهْرَهُ، وَ اقْطَعْ عَنَّا إِثْرَهُ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَمْتِعْنَا مِنَ الْهُدَی بِمِثْلِ ضَلَالَتِهِ، وَ زَوِّدْنَا مِنَ الْتَّقْوَی ضِدَّ غَوَایتِهِ، وَ اسْلُک بِنَا مِنَ التُّقَی خِلَافَ سَبِیلِهِ مِنَ الرَّدَی. اللَّهُمَّ لَا تَجْعَلْ لَهُ فِی قُلُوبِنَا مَدْخَلًا وَ لَا تُوطِنَنَّ لَهُ فِیمَا لَدَینَا مَنْزِلًا. اللَّهُمَّ وَ مَا سَوَّلَ لَنَا مِنْ بَاطِلٍ فَعَرِّفْنَاهُ، وَ إِذَا عَرَّفْتَنَاهُ فَقِنَاهُ، وَ بَصِّرْنَا مَا نُکایدُهُ بِهِ، وَ أَلْهِمْنَا مَا نُعِدُّهُ لَهُ، وَ أَیقِظْنَا عَنْ سِنَةِ الْغَفْلَةِ بِالرُّکونِ إِلَیهِ، وَ أَحْسِنْ بِتَوْفِیقِک عَوْنَنَا عَلَیهِ. اللَّهُمَّ وَ أَشْرِبْ قُلُوبَنَا إِنْکارَ عَمَلِهِ، وَ الْطُفْ لَنَا فِی نَقْضِ حِیلِهِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ حَوِّلْ سُلْطَانَهُ عَنَّا، وَ اقْطَعْ رَجَاءَهُ مِنَّا، وَ ادْرَأْهُ عَنِ الْوُلُوعِ بِنَا.
Güzel denetiminle bizi ondan koru. Haince davranışlarına karşı bize kifayet et. Sırtını bize çevirerek bizden uzaklaşmasını sağla; bir daha çevremizde ayak izlerine rastlamayalım. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve Şeytan’ın saptırmasına karşın bizi hidayetten faydalandır. Onun azdırmasına karşın bizi takvayla donat. Bizi onu helâk yolunu değil, (senin) rüşt yolunu katetmeye muvaffak kıl. Allah’ım! Onun kalplerimize girişini engelle; sahip olduğumuz şeylerde onun için bir yer ayırma. Allah’ım! Onun güzel göstermeye çalıştığı batılı bize tanıt. Tanıttıktan sonra da bizi ondan koru. Onu nasıl kandırabileceğimizi bize öğret. Ona karşı nasıl hazırlıklı olabileceğimizi bize ilham et. Bizi ona güvenme gafleti uykusundan uyandır. Yardımını esirgemeyerek bizi ona karşı muvaffak eyle. Allah’ım! Kalplerimize onun amelini yadsımayı içir. Hilelerini bozabilmek için lütfunu bizden esirgeme. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve onun sultasını bizden çevir; ümidini bizden kes; bize tamah etmesine izin verme.
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْ آبَاءَنَا وَ أُمَّهَاتِنَا وَ أَوْلَادَنَا وَ أَهَالِینَا وَ ذَوِی أَرْحَامِنَا وَ قَرَابَاتِنَا وَ جِیرَانَنَا مِنَ الْمُؤْمِنِینَ وَ الْمُؤْمِنَاتِ مِنْهُ فِی حِرْزٍ حَارِزٍ، وَ حِصْنٍ حَافِظٍ، وَ کهْفٍ مَانِعٍ، وَ أَلْبِسْهُمْ مِنْهُ جُنَناً وَاقِیةً، وَ أَعْطِهِمْ عَلَیهِ أَسْلِحَةً مَاضِیةً. اللَّهُمَّ وَ اعْمُمْ بِذَلِک مَنْ شَهِدَ لَک بِالرُّبُوبِیةِ، وَ أَخْلَصَ لَک بِالْوَحْدَانِیةِ، وَ عَادَاهُ لَک بِحَقِیقَةِ الْعُبُودِیةِ، وَ اسْتَظْهَرَ بِک عَلَیهِ فِی مَعْرِفَةِ الْعُلُومِ الرَّبَّانِیةِ. اللَّهُمَّ احْلُلْ مَا عَقَدَ، وَ افْتُقْ مَا رَتَقَ، وَ افْسَخْ مَا دَبَّرَ، وَ ثَبِّطْهُ إِذَا عَزَمَ، وَ انْقُضْ مَا أَبْرَمَ. اللَّهُمَّ وَ اهْزِمْ جُنْدَهُ، وَ أَبْطِلْ کیدَهُ وَ اهْدِمْ کهْفَهُ، وَ أَرْغِمْ أَنْفَهُ اللَّهُمَّ اجْعَلْنَا فِی نَظْمِ أَعْدَائِهِ، وَ اعْزِلْنَا عَنْ عِدَادِ أَوْلِیائِهِ، لَا نُطِیعُ لَهُ إِذَا اسْتَهْوَانَا، وَ لَا نَسْتَجِیبُ لَهُ إِذَا دَعَانَا، نَأْمُرُ بِمُنَاوَأَتِهِ، مَنْ أَطَاعَ أَمْرَنَا، وَ نَعِظُ عَنْ مُتَابَعَتِهِ مَنِ اتَّبَعَ زَجْرَنَا. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِیینَ وَ سَیدِ الْمُرْسَلِینَ وَ عَلَی أَهْلِ بَیتِهِ الطَّیبِینَ الطَّاهِرِینَ، وَ أَعِذْنَا وَ أَهَالِینَا وَ إِخْوَانَنَا وَ جَمِیعَ الْمُؤْمِنِینَ وَ الْمُؤْمِنَاتِ مِمَّا اسْتَعَذْنَا مِنْهُ، وَ أَجِرْنَا مِمَّا اسْتَجَرْنَا بِک مِنْ خَوْفِهِ وَ اسْمَعْ لَنَا مَا دَعَوْنَا بِهِ، وَ أَعْطِنَا مَا أَغْفَلْنَاهُ، وَ احْفَظْ لَنَا مَا نَسِینَاهُ، وَ صَیرْنَا بِذَلِک فِی دَرَجَاتِ الصَّالِحِینَ وَ مَرَاتِبِ الْمُؤْمِنِینَ، آمِینَ رَبَّ الْعَالَمِینَ.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve babalarımızı, annelerimizi, çocuklarımızı, eşlerimizi, yakınlarımızı, akrabalarımızı, komşularımızı ve tüm mümin erkek ve kadınları Şeytan’a karşı sağlam bir yere, koruyucu bir kaleye ve ulaşılmayacak bir sığınağa al. Onlara, kendilerini ondan koruyacak zırhlar giydir. Onlara, ona karşı etkili olacak silâhlar ver. Allah’ım! Rububiyetine tanıklık eden, vahdaniyetinde kuşkusu olmayan, ubudiyetin (kulluğun) hakikatiyle Şeytan’a düşmanlık eden ve Rabbanî (İlâhî) ilimleri öğrenmekte ona karşı senden yardım isteyen herkesi bu duamın kapsamına al. Allah’ım! Onun düğümlediğini çöz; bitiştirip birleştirdiğini yar, ayır; tedbirini boz; azmettiği zaman ona engel ol; sağlamlaştırdığını yık. Allah’ım! Onun ordusunu hezimete uğrat; düzenini boz; kalesini yık ve burnunu yere sür. Allah’ım! Bize onun düşmanlarının safında yer ver; dostlarının arasından çıkar; tutkularımıza uymamızı istediği zaman ona itaat etmeyelim; çağırdığı zaman davetine icabet etmeyelim; emrimizi dinleyenlere, ona düşmanlık etmeyi emredelim; nehyimize uyanları, ona uymaktan sakındıralım. Allah’ım! Nebilerin sonuncusu, resullerin efendisi Muhammed’e ve onun tertemiz Ehl-i Beytine salât eyle; bizi, çoluk çocuğumuzu, kardeşlerimizi ve tüm mümin erkek ve kadınları sığındığımız şeylerden koru. Korkusundan, senden güvence dilediğimiz şeylerden bize güvence ver; dualarımızı işit; gaflet ettiklerimizi bize ver; unuttuklarımızı bizim için koru ve böylece bizi salihlerin derecelerine, müminlerin mertebelerine ulaştır. Âmin ya Rabb’el-âlemin.
18- Korktuğu Bir Durum Kendisinden Uzaklaştığı veya İstediği Şeye Çabuk Ulaştığı Zaman Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا دُفِعَ عَنْهُ مَا یحْذَرُ، أَوْ عُجِّلَ لَهُ مَطْلَبُهُ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ لَک الْحَمْدُ عَلَی حُسْنِ قَضَائِک، وَ بِمَا صَرَفْتَ عَنِّی مِنْ بَلَائِک، فَلَا تَجْعَلْ حَظِّی مِنْ رَحْمَتِک مَا عَجَّلْتَ لِی مِنْ عَافِیتِک فَأَکونَ قَدْ شَقِیتُ بِمَا أَحْبَبْتُ وَ سَعِدَ غَیرِی بِمَا کرِهْتُ. وَ إِنْ یکنْ مَا ظَلِلْتُ فِیهِ أَوْ بِتُّ فِیهِ مِنْ هَذِهِ الْعَافِیةِ بَینَ یدَی بَلَاءٍ لَا ینْقَطِعُ وَ وِزْرٍ لَا یرْتَفِعُ فَقَدِّمْ لِی مَا أَخَّرْتَ، وَ أَخِّرْ عَنِّی مَا قَدَّمْتَ. فَغَیرُ کثِیرٍ مَا عَاقِبَتُهُ الْفَنَاءُ، وَ غَیرُ قَلِیلٍ مَا عَاقِبَتُهُ الْبَقَاءُ، وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ.
Allah’ım! Kaza ve kaderinin güzelliği karşısında ve benden uzaklaştırdığın belâ sebebiyle sana hamdolsun. O hâlde rahmetinden payımı, sadece şu dünyada bana verdiğin sıhhat ve afiyet kılma ki, sevdiğim durum (sıhhat ve afiyet) sebebiyle (ahirette) bedbaht olayım; sevmediğim durum (hastalık, belâ, ve musibet) sebebiyle de başkası (ahirette) mutlu olsun. Şayet gündüzü gece ettiğim, geceyi gündüz ettiğim bu sıhhat ve afiyetin ardından (ahirette) kesintisi olmayan bir belâ, altından kalkılmayacak bir vebal gelecekse, benim için sona sakladığını (belâyı) öne geçir; öne geçirdiğini (afiyeti) sona sakla. Çünkü sonu fena olan bir şey, çok değil; sonu beka olan bir şey de, az değildir. (Allah’ım!) Muhammed ve Âline salât eyle.
19- Kuraklıktan Sonra Yağmur Talebiyle İlgili Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ، علیهالسلام عِنْدَ الِاسْتِسْقَاءِ بَعْدَ الْجَدْبِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ اسْقِنَا الْغَیثَ، وَ انْشُرْ عَلَینَا رَحْمَتَک بِغَیثِک الْمُغْدِقِ مِنَ السَّحَابِ الْمُنْسَاقِ لِنَبَاتِ أَرْضِک الْمُونِقِ فِی جَمِیعِ الْآفَاقِ. وَ امْنُنْ عَلَی عِبَادِک بِإِینَاعِ الثَّمَرَةِ، وَ أَحْی بِلَادَک بِبُلُوغِ الزَّهَرَةِ، وَ أَشْهِدْ مَلَائِکتَک الْکرَامَ السَّفَرَةَ بِسَقْی مِنْک نَافِعٍ، دَائِمٍ غُزْرُهُ، وَاسِعٍ دِرَرُهُ، وَابِلٍ سَرِیعٍ عَاجِلٍ. تُحْیی بِهِ مَا قَدْ مَاتَ، وَ تَرُدُّ بِهِ مَا قَدْ فَاتَ وَ تُخْرِجُ بِهِ مَا هُوَ آتٍ، وَ تُوَسِّعُ بِهِ فِی الْأَقْوَاتِ، سَحَاباً مُتَرَاکماً هَنِیئاً مَرِیئاً طَبَقاً مُجَلْجَلًا، غَیرَ مُلِثٍّ وَدْقُهُ، وَ لَا خُلَّبٍ بَرْقُهُ. اللَّهُمَّ اسْقِنَا غَیثاً مُغِیثاً مَرِیعاً مُمْرِعاً عَرِیضاً وَاسِعاً غَزِیراً، تَرُدُّ بِهِ النَّهِیضَ، وَ تَجْبُرُ بِهِ الْمَهِیضَ اللَّهُمَّ اسْقِنَا سَقْیاً تُسِیلُ مِنْهُ الظِّرَابَ، وَ تَمْلَأُ مِنْهُ الْجِبَابَ، وَ تُفَجِّرُ بِهِ الْأَنْهَارَ، وَ تُنْبِتُ بِهِ الْأَشْجَارَ، وَ تُرْخِصُ بِهِ الْأَسْعَارَ فِی جَمِیعِ الْأَمْصَارِ، وَ تَنْعَشُ بِهِ الْبَهَائِمَ وَ الْخَلْقَ، وَ تُکمِلُ لَنَا بِهِ طَیبَاتِ الرِّزْقِ، و تُنْبِتُ لَنَا بِهِ الزَّرْعَ وَ تُدِرُّ بِهِ الضَّرْعَ وَ تَزِیدُنَا بِهِ قُوَّةً إِلَی قُوَّتِنَا. اللَّهُمَّ لَا تَجْعَلْ ظِلَّهُ عَلَینَا سَمُوماً، وَ لَا تَجْعَلْ بَرْدَهُ عَلَینَا حُسُوماً، وَ لَا تَجْعَلْ صَوْبَهُ عَلَینَا رُجُوماً، وَ لَا تَجْعَلْ مَاءَهُ عَلَینَا أُجَاجاً. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ، وَ ارْزُقْنَا مِنْ بَرَکاتِ السَّمَاوَاتِ وَ الْأَرْضِ، «إِنَّک عَلی کلِّ شَیءٍ قَدِیرٌ
Allah’ım! Bizi yağmur suyuna doyur. Yerde güzel bitkiler bitirmek için ufuklarda hareket hâlinde olan bulutlardan üzerimize bol yağmur indirerek bizi rahmetine boğ. Meyveleri yetiştirerek kullarına ihsanda bulun. Gülleri ve çiçekleri açtırarak şehirlerini ihya et. Değerli yazıcı (veya elçi) meleklerini faydalı, bol, kapsamlı, şiddetli, hızlı ve acil bir yağışa tanık kıl. Onunla öleni dirilt; kaybedileni kazandır; rızkları bol et. Bize bolluk ve afiyet getirecek, yağışlı ve gürültülü birikmiş bulutlar gönder; yağışı sürekli, çakışı ve gürlemesi aldatıcı olmasın. Allah’ım! Kuraklığı bertaraf edecek, bitkileri yeşertecek, yatanı kaldıracak, solanı canlandıracak, kapsamlı ve bol yağmur gönder bize. Allah’ım! Tepelerden boşanacak, kuyuları dolduracak, nehirleri akıtacak, ağaçları yeşertecek, bütün şehirlerde fiyatları ucuzlatacak, insanları ve hayvanları sevindirecek, bizim için temiz rızkları tamamlayacak, ekinleri yeşertecek, sağmal hayvanların sütünü bol edecek ve gücümüze güç katacak bir su gönder bize. Allah’ım! Bulutların gölgesini öldürücü, soğuğunu uğursuz, yağışını taşlayıcı (azap), suyunu acı ve tuzlu kılma. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve göklerin ve yerin bereketlerinden bize rızk ver. Hiç şüphe yok, sen her şeye güç yetirensin.
20- Yüce Erdemler ve Beğenilen Davranışlarla İlgili Duası
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام فِی مَکارِمِ الْأَخْلَاقِ وَ مَرْضِی الْأَفْعَالِ
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ بَلِّغْ بِإِیمَانِی أَکمَلَ الْإِیمَانِ، وَ اجْعَلْ یقِینِی أَفْضَلَ الْیقِینِ، وَ انْتَهِ بِنِیتِی إِلَی أَحْسَنِ النِّیاتِ، وَ بِعَمَلِی إِلَی أَحْسَنِ الْأَعْمَالِ. اللَّهُمَّ وَفِّرْ بِلُطْفِک نِیتِی، وَ صَحِّحْ بِمَا عِنْدَک یقِینِی، وَ اسْتَصْلِحْ بِقُدْرَتِک مَا فَسَدَ مِنِّی. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اکفِنِی مَا یشْغَلُنِی الِاهْتِمَامُ بِهِ، وَ اسْتَعْمِلْنِی بِمَا تَسْأَلُنِی غَداً عَنْهُ، وَ اسْتَفْرِغْ أَیامِی فِیمَا خَلَقْتَنِی لَهُ، وَ أَغْنِنِی وَ أَوْسِعْ عَلَی فِی رِزْقِک، وَ لَا تَفْتِنِّی بِالنَّظَرِ، وَ أَعِزَّنِی وَ لَا تَبْتَلِینِّی بِالْکبْرِ، وَ عَبِّدْنِی لَک وَ لَا تُفْسِدْ عِبَادَتِی بِالْعُجْبِ، وَ أَجْرِ لِلنَّاسِ عَلَی یدِی الْخَیرَ وَ لَا تَمْحَقْهُ بِالْمَنِّ، وَ هَبْ لِی مَعَالِی الْأَخْلَاقِ، وَ اعْصِمْنِی مِنَ الْفَخْرِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ لَا تَرْفَعْنِی فِی النَّاسِ دَرَجَةً إِلَّا حَطَطْتَنِی عِنْدَ نَفْسِی مِثْلَهَا، وَ لَا تُحْدِثْ لِی عِزّاً ظَاهِراً إِلَّا أَحْدَثْتَ لِی ذِلَّةً بَاطِنَةً عِنْدَ نَفْسِی بِقَدَرِهَا. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ، وَ مَتِّعْنِی بِهُدًی صَالِحٍ لَا أَسْتَبْدِلُ بِهِ، وَ طَرِیقَةِ حَقٍّ لَا أَزِیغُ عَنْهَا، وَ نِیةِ رُشْدٍ لَا أَشُک فِیهَا، وَ عَمِّرْنِی مَا کانَ عُمُرِی بِذْلَةً فِی طَاعَتِک، فَإِذَا کانَ عُمُرِی مَرْتَعاً لِلشَّیطَانِ فَاقْبِضْنِی إِلَیک قَبْلَ أَنْ یسْبِقَ مَقْتُک إِلَی، أَوْ یسْتَحْکمَ غَضَبُک عَلَی. اللَّهُمَّ لَا تَدَعْ خَصْلَةً تُعَابُ مِنِّی إِلَّا أَصْلَحْتَهَا، وَ لَا عَائِبَةً أُوَنَّبُ بِهَا إِلَّا حَسَّنْتَهَا، وَ لَا أُکرُومَةً فِی نَاقِصَةً إِلَّا أَتْمَمْتَهَا. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ، وَ أَبْدِلْنِی مِنْ بِغْضَةِ أَهْلِ الشَّنَآنِ الْمَحَبَّةَ، وَ مِنْ حَسَدِ أَهْلِ الْبَغْی الْمَوَدَّةَ، وَ مِنْ ظِنَّةِ أَهْلِ الصَّلَاحِ الثِّقَةَ، وَ مِنْ عَدَاوَةِ الْأَدْنَینَ الْوَلَایةَ، وَ مِنْ عُقُوقِ ذَوِی الْأَرْحَامِ الْمَبَرَّةَ، وَ مِنْ خِذْلَانِ الْأَقْرَبِینَ النُّصْرَةَ، وَ مِنْ حُبِّ الْمُدَارِینَ تَصْحِیحَ الْمِقَةِ، وَ مِنْ رَدِّ الْمُلَابِسِینَ کرَمَ الْعِشْرَةِ، وَ مِنْ مَرَارَةِ خَوْفِ الظَّالِمِینَ حَلَاوَةَ الْأَمَنَةِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْ لِی یداً عَلَی مَنْ ظَلَمَنِی، وَ لِسَاناً عَلَی مَنْ خَاصَمَنِی، وَ ظَفَراً بِمَنْ عَانَدَنِی، وَ هَبْ لِی مَکراً عَلَی مَنْ کایدَنِی، وَ قُدْرَةً عَلَی مَنِ اضْطَهَدَنِی، وَ تَکذِیباً لِمَنْ قَصَبَنِی، وَ سَلَامَةً مِمَّنْ تَوَعَّدَنِی، وَ وَفِّقْنِی لِطَاعَةِ مَنْ سَدَّدَنِی، وَ مُتَابَعَةِ مَنْ أَرْشَدَنِی. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ سَدِّدْنِی لِأَنْ أُعَارِضَ مَنْ غَشَّنِی بِالنُّصْحِ، وَ أَجْزِی مَنْ هَجَرَنِی بِالْبِرِّ، وَ أُثِیبَ مَنْ حَرَمَنِی بِالْبَذْلِ، وَ أُکافِی مَنْ قَطَعَنِی بِالصِّلَةِ، وَ أُخَالِفَ مَنِ اغْتَابَنِی إِلَی حُسْنِ الذِّکرِ، وَ أَنْ أَشْکرَ الْحَسَنَةَ، وَ أُغْضِی عَنِ السَّیئَةِ
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve benim imanımı en kâmil iman, yakinimi en üstün yakin kıl; niyetimi niyetlerin, amelimi amellerin en güzeline ulaştır. Allah’ım! Lütfunla niyetimi halis kıl; katındakine (rahmetine) yakinimi doğrult; kudretinle bozulan durumumu düzelt. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve beni meşgul edecek sorunların çözümünde bana yet. yarın hesabını soracağın şeylerle uğraştır beni. Günlerimi yaratılışımın amacı olan ibadetle geçirmemi sağla. Beni zenginleştir; rızkımı bol eyle. Rızkı beklemekle beni imtihan etme. Beni aziz kıl; kibre duçar eyleme; sana kul olmaya muvaffak eyle. Kulluğumu, ibadetimi kendini beğenmişlikle fasit etme. Benim elimle insanlara hayır ulaştır; başa kakarak onu batıl etmeme engel ol. Yüce huyları bana ihsan et ve övünmekten beni koru. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve beni insanların gözünde bir derece yükselttiğinde kendi gözümde bir derece düşür. Bana insanlar arasında açık bir izzet verdiğinde kendi yanımda aynı ölçüde gizli bir zillet ver. Allah’ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salât eyle ve beni (başka hiçbir şeyle) değiştirmeyeceğim güzel bir hidayet, asla vazgeçmeyeceğim hak bir yöntem ve şüphe etmeyeceğim doğru bir niyet ile faydalandır. Ömrüm sana itaatle geçtiği sürece beni yaşat. Ömrüm Şeytan’ın otlağı olduğunda, öfkene yakalanmadan, gazabın kesinleşmeden ruhumu al. Allah’ım Ayıplandığım kötü hasletimi ıslah et; kınandığım çirkin huyumu güzelleştir ve eksik olan güzel sıfatımı tamamla. Allah’ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salât eyle ve düşmanların bana olan buğzunu muhabbete, zulüm ehlinin hasedini sevgiye, iyilerin kötü zanlarını güvene, yakınların düşmanlığını dostluğa, akrabaların kötü davranışlarını iyiliğe, dostların ilgisizliğini yardıma, müdara edenlerin zahirî dostluklarını gerçek dostluğa, muaşeret edenlerin yüz ekşitmelerini güler yüzlülüğe ve zalimlerden korkmanın acılığını emniyet tatlılığına dönüştür. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bana zulmedene karşı kendimi müdafaa edecek bir el, bana husumet edene karşı kendimi savunacak bir dil, bana inat edene karşı bir zafer, bana hile yapana karşı bir hile, beni ezene karşı bir güç, beni yerene karşı yalanlama cesareti, beni tehdit edene karşı bir esenlik ver bana. Ve beni doğru yola davet edene itaat etmeye, gerçeği gösterene uymaya muvaffak eyle. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve beni, beni aldatana karşı dürüst ve samimî davranmaya; beni terk edene iyilikle karşılık vermeye; benden esirgeyeni, bağışla ödüllendirmeye; benimle ilişkisini keseni, ilişkide bulunmakla mükâfatlandırmaya; gıybetimi edene, güzellikle anmakla muhalefet etmeye ve iyiliğe teşekkür edip kötülüğe göz yummaya muvaffak eyle.
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ حَلِّنِی بِحِلْیةِ الصَّالِحِینَ، وَ أَلْبِسْنِی زِینَةَ الْمُتَّقِینَ، فِی بَسْطِ الْعَدْلِ، وَ کظْمِ الغَیظِ، وَ إِطْفَاءِ النَّائِرَةِ، وَ ضَمِّ أَهْلِ الْفُرْقَةِ، وَ إِصْلَاحِ ذَاتِ الْبَینِ، وَ إِفْشَاءِ الْعَارِفَةِ، وَ سَتْرِ الْعَائِبَةِ، وَ لِینِ الْعَرِیکةِ، وَ خَفْضِ الْجَنَاحِ، وَ حُسْنِ السِّیرَةِ، وَ سُکونِ الرِّیحِ، وَ طِیبِ الْمُخَالَقَةِ، وَ السَّبْقِ إِلَی الْفَضِیلَةِ، وَ إِیثَارِ التَّفَضُّلِ، وَ تَرْک التَّعْییرِ، وَ الْإِفْضَالِ عَلَی غَیرِ الْمُسْتَحِقِّ، وَ الْقَوْلِ بِالْحَقِّ وَ إِنْ عَزَّ، وَ اسْتِقْلَالِ الْخَیرِ وَ إِنْ کثُرَ مِنْ قَوْلِی وَ فِعْلِی، وَ اسْتِکثَارِ الشَّرِّ وَ إِنْ قَلَّ مِنْ قَوْلِی وَ فِعْلِی، وَ أَکمِلْ ذَلِک لِی بِدَوَامِ الطَّاعَةِ، وَ لُزُومِ الْجَمَاعَةِ، وَ رَفْضِ أَهْلِ الْبِدَعِ، وَ مُسْتَعْمِلِ الرَّأْی الْمُخْتَرَعِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْ أَوْسَعَ رِزْقِک عَلَی إِذَا کبِرْتُ، وَ أَقْوَی قُوَّتِک فِی إِذَا نَصِبْتُ، وَ لَا تَبْتَلِینِّی بِالْکسَلِ عَنْ عِبَادَتِک، وَ لَا الْعَمَی عَنْ سَبِیلِک، وَ لَا بِالتَّعَرُّضِ لِخِلَافِ مَحَبَّتِک، وَ لَا مُجَامَعَةِ مَنْ تَفَرَّقَ عَنْک، وَ لَا مُفَارَقَةِ مَنِ اجْتَمَعَ إِلَیک. اللَّهُمَّ اجْعَلْنِی أَصُولُ بِک عِنْدَ الضَّرُورَةِ، وَ أَسْأَلُک عِنْدَ الْحَاجَةِ، وَ أَتَضَرَّعُ إِلَیک عِنْدَ الْمَسْکنَةِ، وَ لَا تَفْتِنِّی بِالاسْتِعَانَةِ بِغَیرِک إِذَا اضْطُرِرْتُ، وَ لَا بِالْخُضُوعِ لِسُؤَالِ غَیرِک إِذَا افْتَقَرْتُ، وَ لَا بِالتَّضَرُّعِ إِلَی مَنْ دُونَک إِذَا رَهِبْتُ، فَأَسْتَحِقَّ بِذَلِک خِذْلَانَک وَ مَنْعَک وَ إِعْرَاضَک، یا أَرْحَمَ الرَّاحِمِینَ. اللَّهُمَّ اجْعَلْ مَا یلْقِی الشَّیطَانُ فِی رُوعِی مِنَ التَّمَنِّی وَ التَّظَنِّی وَ الْحَسَدِ ذِکراً لِعَظَمَتِک، وَ تَفَکراً فِی قُدْرَتِک، وَ تَدْبِیراً عَلَی عَدُوِّک، وَ مَا أَجْرَی عَلَی لِسَانِی مِنْ لَفْظَةِ فُحْشٍ أَوْ هُجْرٍ أَوْ شَتْمِ عِرْضٍ أَوْ شَهَادَةِ بَاطِلٍ أَوِ اغْتِیابِ مُؤْمِنٍ غَائِبٍ أَوْ سَبِّ حَاضِرٍ وَ مَا أَشْبَهَ ذَلِک نُطْقاً بِالْحَمْدِ لَک، وَ إِغْرَاقاً فِی الثَّنَاءِ عَلَیک، وَ ذَهَاباً فِی تَمْجِیدِک، وَ شُکراً لِنِعْمَتِک، وَ اعْتِرَافاً بِإِحْسَانِک، وَ إِحْصَاءً لِمِنَنِک. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ لَا أُظْلَمَنَّ وَ أَنْتَ مُطِیقٌ لِلدَّفْعِ عَنِّی، وَ لَا أَظْلِمَنَّ وَ أَنْتَ الْقَادِرُ عَلَی الْقَبْضِ مِنِّی، وَ لَا أَضِلَّنَّ وَ قَدْ أَمْکنَتْک هِدَایتِی، وَ لَا أَفْتَقِرَنَّ وَ مِنْ عِنْدِک وُسْعِی، وَ لَا أَطْغَینَّ وَ مِنْ عِنْدِک وُجْدِی. اللَّهُمَّ إِلَی مَغْفِرَتِک وَفَدْتُ، وَ إِلَی عَفْوِک قَصَدْتُ، وَ إِلَی تَجَاوُزِک اشْتَقْتُ، وَ بِفَضْلِک وَثِقْتُ، وَ لَیسَ عِنْدِی مَا یوجِبُ لِی مَغْفِرَتَک، وَ لَا فِی عَمَلِی مَا أَسْتَحِقُّ بِهِ عَفْوَک، وَ مَا لِی بَعْدَ أَنْ حَکمْتُ عَلَی نَفْسِی إِلَّا فَضْلُک، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ تَفَضَّلْ عَلَی. اللَّهُمَّ وَ أَنْطِقْنِی بِالْهُدَی، وَ أَلْهِمْنِی التَّقْوَی، وَ وَفِّقْنِی لِلَّتِی هِی أَزْکی، وَ اسْتَعْمِلْنِی بِمَا هُوَ أَرْضَی. اللَّهُمَّ اسْلُک بیالطَّرِیقَةَ الْمُثْلَی، وَ اجْعَلْنِی عَلَی مِلَّتِک أَمُوتُ وَ أَحْیا. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ مَتِّعْنِی بِالاقْتِصَادِ، وَ اجْعَلْنِی مِنْ أَهْلِ السَّدَادِ، وَ مِنْ أَدِلَّةِ الرَّشَادِ، وَ مِنْ صَالِحِ الْعِبَادِ، وَ ارْزُقْنِی فَوْزَ الْمَعَادِ، وَ سلَامَةَ الْمِرْصَادِ.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve adaleti yaymada, öfkeyi yutmada, kin ve adaveti söndürmede, ayrılıkçıları birleştirmede, kırgınların arasını bulmada, iyilikleri ortaya çıkarmada, kötülükleri gizlemede, yumuşak huylulukta, alçakgönüllülükte, güzel muaşerette, ağırbaşlılıkta, insanlarla iyi geçinmede, erdemlere doğru koşmada, (her hâlükarda) iyilik etmeyi yeğlemede, insanların kabahatini yüzlerine vurmamakta, müstahak olmayana bağışta bulunmamakta, güç de olsa hakkı söylemede, çok da olsa iyi söz ve fiillerimi az bulmada, az da olsa kötü söz ve işlerimi çok bulmada bulmada salihler gibi olmaya, onların süsüyle süslenmeye, muttakilerin ziynetini kuşanmaya muvaffak eyle beni. İtaatimin devamlılığı, cemaatten ayrılmayışım ve kendi uydurdukları görüşlerle amel eden bid’at ehlinden uzak duruşumla da, bu sıfatları bende kâmil eyle. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bana en bol rızkını yaşlandığım zaman ve en kuvvetli gücünü bitkin düştüğüm zaman ver. Beni, sana kulluktan tembelliğe, yolunu bulmakta körlüğe, sevginden başka bir şeyi talep etmeye, senden uzaklaşanla bir arada olmaya ve seninle birlikte olandan ayrılmaya müptelâ etme. Allah’ım! Beni, zor durumda kaldığımda senin (gücün)le hamle eder, ihtiyacım olduğunda senden ister ve düşkünlüğümde sana yalvarır kıl. Beni, zor durumda kaldığım zaman senden başkasından yardım dilemekle, ihtiyacım olduğu zaman senden başkasından istemeye tenezzül etmekle ve korktuğum zaman senden başkasına yalvarmakla sınama. Yoksa, beni yardımsız bırakmanla, ihsanını benden esirgemenle ve benden yüz çevirmenle karşı karşıya kalırım; ey merhametlilerin en merhametlisi! Allah’ım! Şeytan’ın kalbime attığı arzu, zan ve hasedi; büyüklüğünü anmaya, kudretin hakkında düşünmeye, düşmanlarına karşı tedbir almaya dönüştür. Onun (Şeytan’ın) dilime akıttığı çirkin ve saçma lâfları, ırz sövüşünü, haksız tanıklığı, bir müminin arkasında ettiğim gıybeti, birinin yüzüne karşı ettiğim küfrü ve bunlara benzer şeyleri senin hamdını dile getirmeye, seni çokça övmeye, seni yüceltme çabasına, nimetlerine şükretme gayretine, ihsanını itiraf etmeye, nimetlerini saymaya çevir. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle. (Allah’ım!) Bana yönelik zulmü defetmeye kadir olduğundan asla zulme uğramayayım. Benden intikam almaya gücün yettiğinden asla zulmetmeyeyim. Beni kolayca yettiğinden asla zulmetmeyeyim. Beni kolayca hidayet edebileceğin için asla sapmayayım. Rızkımın bolluğu senin katında olduğundan hiçbir zaman fakir olmayayım. Gücüm senden olduğundan asla haddimi aşmayayım. Allah’ım! Mağfiretine yönelmiş, affını umarak yola koyulmuşum. Lütuf ve keremine güvenerek günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Ancak mağfiretini gerektirecek bir şeyim, affını hak edeceğim bir amelim yok. Sadece senin fazl u keremine güvenebilirim. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve fazl u keremini benden esirgeme. Allah’ım! Dilime, kullarının hidayetine vesile olacak sözleri cari kıl; bana takvayı ilham et; beni en temiz şeye muvaffak et ve en beğenilen işe ata. Allah’ım! Beni örnek yola sevk et; dinin üzere ölüp, dinin üzere dirilmeyi hakkımda kararlaştır. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve beni ifrat ve tefrite düşmekten koru, itidalli olmaya muvaffak et. Beni dürüstlük ehlinden, doğruluk kılavuzlarından ve salih kullarından kıl. Kıyamette felâhı ve cehennemden kurtuluşu bana nasip et.
اللَّهُمَّ خُذْ لِنَفْسِک مِنْ نَفْسِی مَا یخَلِّصُهَا، وَ أَبْقِ لِنَفْسِی مِنْ نَفْسِی مَا یصْلِحُهَا، فَإِنَّ نَفْسِی هَالِکةٌ أَوْ تَعْصِمَهَا. اللَّهُمَّ أَنْتَ عُدَّتِی إِنْ حَزِنْتُ، وَ أَنْتَ مُنْتَجَعِی إِنْ حُرِمْتُ، وَ بِک اسْتِغَاثَتِی إِنْ کرِثْتُ، وَ عِنْدَک مِمَّا فَاتَ خَلَفٌ، وَ لِمَا فَسَدَ صَلَاحٌ، وَ فِیمَا أَنْکرْتَ تَغْییرٌ، فَامْنُنْ عَلَی قَبْلَ الْبَلَاءِ بِالْعَافِیةِ، وَ قَبْلَ الْطَّلَبِ بِالْجِدَةِ، وَ قَبْلَ الضَّلَالِ بِالرَّشَادِ، وَ اکفِنِی مَئُونَةَ مَعَرَّةِ الْعِبَادِ، وَ هَبْ لِی أَمْنَ یوْمِ الْمَعَادِ، وَ امْنَحْنِی حُسْنَ الْإِرْشَادِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ادْرَأْ عَنِّی بِلُطْفِک، وَ اغْذُنِی بِنِعْمَتِک، وَ أَصْلِحْنِی بِکرَمِک، وَ دَاوِنِی بِصُنْعِک، وَ أَظِلَّنِی فِی ذَرَاک، وَ جَلِّلْنِی رِضَاک، وَ وَفِّقْنِی إِذَا اشْتَکلَتْ عَلَی الْأُمُورُ لِأَهْدَاهَا، وَ إِذَا تَشَابَهَتِ الْأَعْمَالُ لِأَزْکاهَا، وَ إِذَا تَنَاقَضَتِ الْمِلَلُ لِأَرْضَاهَا. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ تَوِّجْنِی بِالْکفَایةِ، وَ سُمْنِی حُسْنَ الْوِلَایةِ، وَ هَبْ لِی صِدْقَ الْهِدَایةِ، وَ لَا تَفْتِنِّی بِالسَّعَةِ، وَ امْنَحْنِی حُسْنَ الدَّعَةِ، وَ لَا تَجْعَلْ عَیشِی کدّاً کدّاً، وَ لَا تَرُدَّ دُعَائِی عَلَی رَدّاً، فَإِنِّی لَا أَجْعَلُ لَک ضِدّاً، وَ لَا أَدْعُو مَعَک نِدّاً. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ امْنَعْنِی مِنَ السَّرَفِ، وَ حَصِّنْ رِزْقِی مِنَ التَّلَفِ، وَ وَفِّرْ مَلَکتِی بِالْبَرَکةِ فِیهِ، وَ أَصِبْ بیسَبِیلَ الْهِدَایةِ لِلْبِرِّ فِیمَا أُنْفِقُ مِنْهُ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اکفِنِی مَئُونَةَ الِاکتِسَابِ، وَ ارْزُقْنِی مِنْ غَیرِ احْتِسَابٍ، فَلَا أَشْتَغِلَ عَنْ عِبَادَتِک بِالطَّلَبِ، وَ لَا أَحْتَمِلَ إِصْرَ تَبِعَاتِ الْمَکسَبِ. اللَّهُمَّ فَأَطْلِبْنِی بِقُدْرَتِک مَا أَطْلُبُ، وَ أَجِرْنِی بِعِزَّتِک مِمَّا أَرْهَبُ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ صُنْ وَجْهِی بِالْیسَارِ، وَ لَا تَبْتَذِلْ جَاهِی بِالْإِقْتَارِ فَأَسْتَرْزِقَ أَهْلَ رِزْقِک، وَ أَسْتَعْطِی شِرَارَ خَلْقِک، فَأَفْتَتِنَ بِحَمْدِ مَنْ أَعْطَانِی، و أُبْتَلَی بِذَمِّ مَنْ مَنَعَنِی، وَ أَنْتَ مِنْ دُونِهِمْ وَلِی الْإِعْطَاءِ وَ الْمَنْعِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ارْزُقْنِی صِحَّةً فِی عِبَادَةٍ، وَ فَرَاغاً فِی زَهَادَةٍ، وَ عِلْماً فِی اسْتِعْمَالٍ، وَ وَرَعاً فِی إِجْمَالٍ. اللَّهُمَّ اخْتِمْ بِعَفْوِک أَجَلِی، وَ حَقِّقْ فِی رَجَاءِ رَحْمَتِک أَمَلِی، وَ سَهِّلْ إِلَی بُلُوغِ رِضَاک سُبُلِی، وَ حَسِّنْ فِی جَمِیعِ أَحْوَالِی عَمَلِی. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ نَبِّهْنِی لِذِکرِک فِی أَوْقَاتِ الْغَفْلَةِ، وَ اسْتَعْمِلْنِی بِطَاعَتِک فِی أَیامِ الْمُهْلَةِ، وَ انْهَجْ لِی إِلَی مَحَبَّتِک سَبِیلًا سَهْلَةً، أَکمِلْ لِی بِهَا خَیرَ الدُّنْیا وَ الْآخِرَةِ. اللَّهُمَّ وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، کأَفْضَلِ مَا صَلَّیتَ عَلَی أَحَدٍ مِنْ خَلْقِک قَبْلَهُ، وَ أَنْتَ مُصَلٍّ عَلَی أَحَدٍ بَعْدَهُ، وَ «آتِنا فِی الدُّنْیا حَسَنَةً وَ فِی الْآخِرَةِ حَسَنَةً»، وَ قِنِی بِرَحْمَتِک عَذابَ النَّارِ
Allah’ım! Kurtuluşuma sebep olacak şeyi kendin için benden al; ıslah olmama vesile olacak şeyi de bırak bana kalsın. Senin koruman olmazsa, hiç şüphesiz, ben helâk olurum. Allah’ım! Üzüldüğüm zaman hazırlığım sensin; mahrum edildiğim zaman ihsanını umacağım sensin; gamlanıp kederlendiğim zaman imdada çağıracağım sensin. Kaybedilenin yerini dolduracak, bozulanı düzeltecek ve hoşlanmadığını değiştirecek olan, senin yanındadır. O hâlde, belâdan önce afiyeti, istemeden önce zenginliği, sapıklıktan önce hidayeti lütfet bana. Kulların eziyetlerine karşı bana yet. Dönüş (kıyamet) gününün emniyetini bana ihsan et ve irşat (doğruya ve kemale iletme) görevini iyice yerine getirmeye muvaffak et beni. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve lütfunla, tüm kötülükleri benden uzaklaştır; nimetinle beni besle; kereminle beni ıslah et; ihsanınla beni tedavi et; rahmetinin gölgesine al beni; rızanla kuşat beni; işler karıştığı zaman en doğrusunu, ameller benzeştiği zaman en temizini yapmaya, yollar çeliştiği zaman en beğenilmişini seçmeye muvaffak et beni. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bana ihtiyaçsızlık tacını giydir; beni üstlendiğim görevleri lâyıkıyla yerine getirmeye muvaffak et; bana gerçek hidayeti merhamet et; zenginlikle azdırma beni; güzel bir yaşantı nasip et bana; yaşantımı zorluklarla dolu bir yaşantı kılma ve duamı geri çevirme. Çünkü ben, senin karşında birini tanımıyor, seninle birlikte birini çağırmıyorum. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve israf etmeme engel ol; rızkımı zayi olmaktan koru; malımı bereketlendirerek çoğalt ve ondan infak ettiklerim hususunda iyilik etmenin yolunu göster bana. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve para kazanmanın zorluklarına karşı bana yet; hesaba katmadığım, sanmadığım yollardan rızkımı ver; rızk peşinde koşarak ibadetinden geri kalmayayım, geçimimi sağlamak için vebal altına girmeyeyim. Allah’ım! Kudretinle, aradığımı bana ver ve izzetinle, korktuğumu başıma getirme. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve rızkımı bol ederek haysiyetimi koru; rızkımı daraltarak rızklarını senden alan kimselerden rızk isteme, kötü insanlardan bağış talebinde bulunma bayağılığına düşürüp verenleri övme, esirgeyenleri yerme durumunda bırakma beni. Çünkü gerçekte veren de, esirgeyen de sensin, onlar değil. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve sana ibadette yararlanacağın sıhhat, dünyaya meyilsizlikte faydalanacağım boş vakit, amele dönüştüreceğin ilim ve itidalli olmamı sağlayacak takva ver bana. Allah’ım! Ömrümü affınla sona erdir; emelimi rahmetini ummaya yönelik kıl; rızana ulaşma yollarını benim için kolaylaştır ve bütün hâllerimde amelimi güzelleştir. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve gaflet ettiğim zamanlarda seni anmak için beni uyar; mühlet verdiğin günlerde (dünya hayatımda) beni sana itaatte kullan; sevgine doğru düz bir yol göster bana; o yolda yürümekle dünya ve ahiret hayrını tastamam ver bana. Allah’ım! Muhammed ve Âline, ondan önce yaratıklarından herhangi birine ettiğin ve ondan sonra herhangi birine edeceğin en üstün salât ile salât eyle. Dünyada bize güzellik ver, ahirette de güzellik ver ve rahmetinle beni cehennem azabından koru.
21- Bir Şey İçin Üzüldüğü ve Günahlardan Dolayı Tasalandığı Zaman Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا حَزَنَهُ أَمْرٌ وَ أَهَمَّتْهُ الْخَطَایا
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ یا کافِی الْفَرْدِ الضَّعِیفِ، وَ وَاقِی الْأَمْرِ الْمَخُوفِ، أَفْرَدَتْنِی الْخَطَایا فَلَا صَاحِبَ مَعِی، وَ ضَعُفْتُ عَنْ غَضَبِک فَلَا مُؤَیدَ لِی، وَ أَشْرَفْتُ عَلَی خَوْفِ لِقَائِک فَلَا مُسَکنَ لِرَوْعَتِی وَ مَنْ یؤْمِنُنِی مِنْک وَ أَنْتَ أَخَفْتَنِی، وَ مَنْ یسَاعِدُنِی وَ أَنْتَ أَفْرَدْتَنِی، وَ مَنْ یقَوِّینِی وَ أَنْتَ أَضْعَفْتَنِی لَا یجِیرُ، یا إِلَهِی، إِلَّا رَبٌّ عَلَی مَرْبُوبٍ، وَ لَا یؤْمِنُ إِلَّا غَالِبٌ عَلَی مَغْلُوبٍ، وَ لَا یعِینُ إِلَّا طَالِبٌ عَلَی مَطْلُوبٍ.وَ بِیدِک، یا إِلَهِی، جَمِیعُ ذَلِک السَّبَبِ، وَ إِلَیک الْمَفَرُّ وَ الْمَهْرَبُ، فَصَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَجِرْ هَرَبِی، وَ أَنْجِحْ مَطْلَبِی.
Allah’ım! Ey güçsüz kişiye yeten, korkunç şeyden koruyan! Günahlar beni yalnızlığa itmiş; artık benimle birlikte olacak biri yok. Seninle karşılaşma korkusu içindeyim; korkumu dindirecek biri yok. Sen beni korkuttuktan sonra kim bana güvence verebilir ki?! Sen beni yalnızlığa ittikten sonra kim bana yardım edebilir ki?! Sen beni güçsüz kıldıktan sonra kim beni güçlendirebilir ki?! Ey mâbudum! Kula, Rabbinden başkası; yenilgiye uğrayana, galip olandan başkası güven verebilir mi?! Aranana, arayandan başkası yardım edebilir mi?! Ey Tanrım! Bütün bu sebepler senin elindedir ve kaçış sana doğrudur. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve kaçışıma güven ver, dileğimi kabul buyur.
اللَّهُمَّ إِنَّک إِنْ صَرَفْتَ عَنِّی وَجْهَک الْکرِیمَ أَوْ مَنَعْتَنِی فَضْلَک الْجَسِیمَ أَوْ حَظَرْتَ عَلَی رِزْقَک أَوْ قَطَعْتَ عَنِّی سَبَبَک لَمْ أَجِدِ السَّبِیلَ إِلَی شَیءٍ مِنْ أَمَلِی غَیرَک، وَ لَمْ أَقْدِرْ عَلَی مَا عِنْدَک بِمَعُونَةِ سِوَاک، فَإِنِّی عَبْدُک وَ فِی قَبْضَتِک، نَاصِیتِی بِیدِک. لَا أَمْرَ لِی مَعَ أَمْرِک، مَاضٍ فِی حُکمُک، عَدْلٌ فِی قَضَاؤُک، وَ لَا قُوَّةَ لِی عَلَی الْخُرُوجِ مِنْ سُلْطَانِک، وَ لَا أَسْتَطِیعُ مُجَاوَزَةَ قُدْرَتِک، وَ لَا أَسْتَمِیلُ هَوَاک، وَ لَا أَبْلُغُ رِضَاک، وَ لَا أَنَالُ مَا عِنْدَک إِلَّا بِطَاعَتِک وَ بِفَضْلِ رَحْمَتِک. إِلَهِی أَصْبَحْتُ وَ أَمْسَیتُ عَبْداً دَاخِراً لَک، لَا أَمْلِک لِنَفْسِی نَفْعاً وَ لَا ضَرّاً إِلَّا بِک، أَشْهَدُ بِذَلِک عَلَی نَفْسِی، وَ أَعْتَرِفُ بِضَعْفِ قُوَّتِی وَ قِلَّةِ حِیلَتِی، فَأَنْجِزْ لِی مَا وَعَدْتَنِی، وَ تَمِّمْ لِی مَا آتَیتَنِی، فَإِنِّی عَبْدُک الْمِسْکینُ الْمُسْتَکینُ الضَّعِیفُ الضَّرِیرُ الْحَقِیرُ الْمَهِینُ الْفَقِیرُ الْخَائِفُ الْمُسْتَجِیرُ.
Allah’ım! Eğer kerim yüzünü benden çevirir, veya büyük fazlını benden esirger, veya beni rızkından mahrum eder, veya (rahmetinin) sebebini benden keser isen, hiç kuşkusuz, arzularımdan hiçbirine ulaşamam, katındakini elde edemem. İllâ ki sen olacaksın, sen yardım edeceksin. Çünkü ben senin kulunum; senin yed-i kudretindeyim; perçemim senin elindedir. Senin fermanının karşısında benim bir emrim olamaz. Hükmün, hakkımda geçerlidir. Hakkımdaki kaza ve kaderin adalete dayalıdır. Saltanatından çıkmaya gücüm yetmez. Kudretinden dışarı çıkamam. Sevgini cezbetmek, rızanı kazanmak ve katındakine ulaşmak, ancak sana itaatle ve bol rahmetinin sayesinde mümkündür. İlâhi! Zelil bir kulun olarak sabahlayıp akşamlamaktayım. Senin yardımın olmadan kendim için ne bir yarara, ne bir zarara malik değilim. Kendim hakkında buna tanığım; güçsüzlüğümü, çaresizliğimi itiraf etmekteyim. O hâlde, bana vadettiğini yerine getir; verdiğini tamamla. Çünkü ben, senin miskin, mütevazı, güçsüz, zarara uğramış, hakir, fakir, alçak, korkak, himayene muhtaç kulunum.
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ لَا تَجْعَلْنِی نَاسِیاً لِذِکرِک فِیمَا أَوْلَیتَنِی، وَ لَا غَافِلًا لِإِحْسَانِک فِیمَا أَبْلَیتَنِی، وَ لَا آیساً مِنْ إِجَابَتِک لِی وَ إِنْ أَبْطَأَتْ عَنِّی، فِی سَرَّاءَ کنْتُ أَوْ ضَرَّاءَ، أَوْ شِدَّةٍ أَوْ رَخَاءٍ، أَوْ عَافِیةٍ أَوْ بَلَاءٍ، أَوْ بُؤْسٍ أَوْ نَعْمَاءَ، أَوْ جِدَةٍ أَوْ لَأْوَاءَ، أَوْ فَقْرٍ أَوْ غِنًی.(۹) اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْ ثَنَائِی عَلَیک، وَ مَدْحِی إِیاک، وَ حَمْدِی لَک فِی کلِّ حَالاتِی حَتَّی لَا أَفْرَحَ بِمَا آتَیتَنِی مِنَ الدُّنْیا، وَ لَا أَحْزَنَ عَلَی مَا مَنَعْتَنِی فِیهَا، وَ أَشْعِرْ قَلْبِی تَقْوَاک، وَ اسْتَعْمِلْ بَدَنِی فِیمَا تَقْبَلُهُ مِنِّی، وَ اشْغَلْ بِطَاعَتِک نَفْسِی عَنْ کلِّ مَا یرِدُ عَلَی حَتَّی لَا أُحِبَّ شَیئاً مِنْ سُخْطِک، وَ لَا أَسْخَطَ شَیئاً مِنْ رِضَاک. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ فَرِّغْ قَلْبِی لِمَحَبَّتِک، وَ اشْغَلْهُ بِذِکرِک، وَ انْعَشْهُ بِخَوْفِک وَ بِالْوَجَلِ مِنْک، وَ قَوِّهِ بِالرَّغْبَةِ إِلَیک، وَ أَمِلْهُ إِلَی طَاعَتِک، وَ أَجْرِ بِهِ فِی أَحَبِّ السُّبُلِ إِلَیک، وَ ذَلِّلْهُ بِالرَّغْبَةِ فِیمَا عِنْدَک أَیامَ حَیاتِی کلِّهَا. وَ اجْعَلْ تَقْوَاک مِنَ الدُّنْیا زَادِی، وَ إِلَی رَحْمَتِک رِحْلَتِی، وَ فِی مَرْضَاتِک مَدْخَلِی، وَ اجْعَلْ فِی جَنَّتِک مَثْوَای، وَ هَبْ لِی قُوَّةً أَحْتَمِلُ بِهَا جَمِیعَ مَرْضَاتِک، وَ اجْعَلْ فِرَارِی إِلَیک، وَ رَغْبَتِی فِیمَا عِنْدَک، وَ أَلْبِسْ قَلْبِی الْوَحْشَةَ مِنْ شِرَارِ خَلْقِک، وَ هَبْ لِی الْأُنْسَ بِک وَ بِأَوْلِیائِک وَ أَهْلِ طَاعَتِک. وَ لَا تَجْعَلْ لِفَاجِرٍ وَ لَا کافِرٍ عَلَی مِنَّةً، وَ لَا لَهُ عِنْدِی یداً، وَ لَا بیإِلَیهِمْ حَاجَةً، بَلِ اجْعَلْ سُکونَ قَلْبِی وَ أُنْسَ نَفْسِی وَ اسْتِغْنَائِی وَ کفَایتِی بِک وَ بِخِیارِ خَلْقِک. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اجْعَلْنِی لَهُمْ قَرِیناً، وَ اجْعَلْنِی لَهُمْ نَصِیراً، وَ امْنُنْ عَلَی بِشَوْقٍ إِلَیک، وَ بِالْعَمَلِ لَک بِمَا تُحِبُّ وَ تَرْضَی، «إِنَّک عَلی کلِّ شَیءٍ قَدِیرٌ» وَ ذَلِک عَلَیک یسِیرٌ.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve beni, nimete boğduğun zaman seni anmayı unutanlardan, imtihan ettiğin zaman ihsanından gaflet edenlerden kılma. Refahta veya sıkıntıda, zorlukta veya kolaylıkta, afiyette veya belâda, nimette veya mihnette, bollukta veya kıtlıkta, yoksullukta veya zenginlikte, hangi durumda olursam olayım, geciktiği için duasına icabet etmenden ümidini kesenlerden etme beni. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bütün hâllerimde senamı, övgümü ve hamdımı sana mahsus kıl ki, dünyadan bana verdiğinle sevinmeyeyim; dünyada benden esirgediğinden dolayı üzülmeyeyim. Kalbimi takva ile tanıştır; bedenimi benden kabul edeceğin işlerde çalıştır; nefsimi sana itaat etmekle meşgul ederek diğer şeylerden alıkoy. Öyle olayım ki, senin gazabına sebep olacak bir şeyi sevmeyeyim; hoşnutluğuna sebep olan bir şeyden de nefret etmeyeyim. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve kalbimi sevgin için boşalt; zikrinle meşgul et; korkun ve haşyetinle ona hayat ver; özleminle ona güç ver; onu sana itaat etmeye istekli kıl; yolların sana göre en sevimlisinde yürüt onu ve hayatın boyunca katındakini arzu etmekle ona boyun eğdir. Takvayı, (ahiret yolculuğu için) dünyadan edinecek azığım kıl. Yolculuğumu rahmetine doğru gerçekleştir. Hoşnutluğuna girmeyi nasip et bana. Yerimi cennetinde kıl. Bana bir güç ver ki, hoşnutluğunun tümünü kaldırabileyim. Kaçışımı sana doğru kıl. Katındakini sevdir bana. Kalbimi kötü insanlardan ürküt. Seninle , dostlarınla ve sana itaat edenlerle ünsiyeti ihsan et bana. Facir ve kâfirin minneti altında bırakma beni. Onların bana bir ihsanı olsun isteme. Beni onlara muhtaç etme. Gönlümün rahatlığını, yalnızlığımın giderilmesini, zenginliğimi ve ihtiyaçlarımın karşılanmasını seninle ve iyi kullarının vasıtasıyla kıl. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve onlarla birlikteliği bana nasip et; beni onların yardımcısı kıl; sana müştak olma ve sevdiğin, beğendiğin işi senin için yapma nimetini bana ihsan eyle. Hiç şüphesiz, sen her şeye kadirsin ve bunlar sana pek kolaydır.
22- Sıkıntılı, Meşakkatli ve İşlerin Zorlaştığı Zamanlarda Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام عِنْدَ الشِّدَّةِ وَ الْجَهْدِ وَ تَعَسُّرِ الْأُمُورِ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ إِنَّک کلَّفْتَنِی مِنْ نَفْسِی مَا أَنْتَ أَمْلَک بِهِ مِنِّی، وَ قُدْرَتُک عَلَیهِ وَ عَلَی أَغْلَبُ مِنْ قُدْرَتِی، فَأَعْطِنِی مِنْ نَفْسِی مَا یرْضِیک عَنِّی، وَ خُذْ لِنَفْسِک رِضَاهَا مِنْ نَفْسِی فِی عَافِیةٍ. اللَّهُمَّ لَا طَاقَةَ لِی بِالْجَهْدِ، وَ لَا صَبْرَ لِی عَلَی الْبَلَاءِ، وَ لَا قُوَّةَ لِی عَلَی الْفَقْرِ، فَلَا تَحْظُرْ عَلَی رِزْقِی، وَ لَا تَکلْنِی إِلَی خَلْقِک، بَلْ تَفَرَّدْ بِحَاجَتِی، وَ تَوَلَّ کفَایتِی. وَ انْظُرْ إِلَی وَ انْظُرْ لِی فِی جَمِیعِ أُمُورِی، فَإِنَّک إِنْ وَکلْتَنِی إِلَی نَفْسِی عَجَزْتُ عَنْهَا وَ لَمْ أُقِمْ مَا فِیهِ مَصْلَحَتُهَا، وَ إِنْ وَکلْتَنِی إِلَی خَلْقِک تَجَهَّمُونِی، وَ إِنْ أَلْجَأْتَنِی إِلَی قَرَابَتِی حَرَمُونِی، وَ إِنْ أَعْطَوْا أَعْطَوْا قَلِیلًا نَکداً،
Allah’ım! Kendimle ilgili, daha çok senin elinde olan bir iş (nefsimi ıslah) ile beni yükümlü kılmışsın. Oysa ona da, bana da benden çok senin gücün yeter. O hâlde, kendimle ilgili, seni benden hoşnut edecek şeyi ver bana; ve hoşnutluğuma sebep olacak şeyi sıhhat ve selâmet içinde kendin için al benden. Allah’ım! Zorluğa katlanacak takatim, belâya sabredecek gücüm, yoksulluğa dayanacak kudretim yok. O hâlde, rızkımı esirgeme; kullarına terk etme beni; hacetimi sen gider; işlerimi sen üstlen; rahmet gözüyle bana bak ve tüm işlerimde, acıyarak yardım et bana. Çünkü eğer beni kendi hâlime terk etsen, tüm işlerde âciz kalırım: yararıma olan hiçbir işi yapamam. kullarına terk etsen, asık suratlarıyla karşılaşırım. Yakınlarıma bıraksan, bir şey vermezler bana.
وَ مَنُّوا عَلَی طَوِیلًا، وَ ذَمُّوا کثِیراً. فَبِفَضْلِک اللَّهُمَّ، فَأَغْنِنِی، وَ بِعَظَمَتِک فَانْعَشْنِی، وَ بِسَعَتِک، فَابْسُطْ یدِی، وَ بِمَا عِنْدَک فَاکفِنِی .اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ خَلِّصْنِی مِنَ الْحَسَدِ، وَ احْصُرْنِی عَنِ الذُّنُوبِ، وَ وَرِّعْنِی عَنِ الْمَحَارِمِ، وَ لَا تُجَرِّئْنِی عَلَی الْمَعَاصِی، وَ اجْعَلْ هَوَای عِنْدَک، وَ رِضَای فِیمَا یرِدُ عَلَی مِنْک، وَ بَارِک لِی فِیمَا رَزَقْتَنِی وَ فِیمَا خَوَّلْتَنِی وَ فِیمَا أَنْعَمْتَ بِهِ عَلَی، وَ اجْعَلْنِی فِی کلِّ حَالاتِی مَحْفُوظاً مَکلُوءاً مَسْتُوراً مَمْنُوعاً مُعَاذاً مُجَاراً. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ اقْضِ عَنِّی کلَّ مَا أَلْزَمْتَنِیهِ وَ فَرَضْتَهُ عَلَی لَک فِی وَجْهٍ مِنْ وُجُوهِ طَاعَتِک أَوْ لِخَلْقٍ مِنْ خَلْقِک وَ إِنْ ضَعُفَ عَنْ ذَلِک بَدَنِی، وَ وَهَنَتْ عَنْهُ قُوَّتِی، وَ لَمْ تَنَلْهُ مَقْدُرَتِی، وَ لَمْ یسَعْهُ مَالِی وَ لَا ذَاتُ یدِی، ذَکرْتُهُ أَوْ نَسِیتُهُ. هُوَ، یا رَبِّ، مِمَّا قَدْ أَحْصَیتَهُ عَلَی وَ أَغْفَلْتُهُ أَنَا مِنْ نَفْسِی، فَأَدِّهِ عَنِّی مِنْ جَزِیلِ عَطِیتِک وَ کثِیرِ مَا عِنْدَک، فَإِنَّک وَاسِعٌ کرِیمٌ، حَتَّی لَا یبْقَی عَلَی شَیءٌ مِنْهُ تُرِیدُ أَنْ تُقَاصَّنِی بِهِ مِنْ حَسَنَاتِی، أَوْ تُضَاعِفَ بِهِ مِنْ سَیئَاتِی یوْمَ أَلْقَاک یا رَبِّ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ارْزُقْنِی الرَّغْبَةَ فِی الْعَمَلِ لَک لِآخِرَتِی حَتَّی أَعْرِفَ صِدْقَ ذَلِک مِنْ قَلْبِی، وَ حَتَّی یکونَ الْغَالِبُ عَلَی الزُّهْدَ فِی دُنْیای، وَ حَتَّی أَعْمَلَ الْحَسَنَاتِ شَوْقاً، وَ آمَنَ مِنَ السَّیئَاتِ فَرَقاً وَ خَوْفاً، وَ هَبْ لِی نُوراً أَمْشِی بِهِ فِی النَّاسِ، وَ أَهْتَدِی بِهِ فِی الظُّلُمَاتِ، وَ أَسْتَضِیءُ بِهِ مِنَ الشَّک وَ الشُّبُهَاتِ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ارْزُقْنِی خَوْفَ غَمِّ الْوَعِیدِ، وَ شَوْقَ ثَوَابِ الْمَوْعُودِ حَتَّی أَجِدَ لَذَّةَ مَا أَدْعُوک لَهُ، وَ کأْبَةَ مَا أَسْتَجِیرُ بِک مِنْهُ. اللَّهُمَّ قَدْ تَعْلَمُ مَا یصْلِحُنِی مِنْ أَمْرِ دُنْیای وَ آخِرَتِی فَکنْ بِحَوَائِجِی حَفِیاً
Verseler de, az ve faydasız şeyler verirler; uzun süre de başıma kakarlar, çokça kınarlar beni. O hâlde, ey Allah’ım, fazlında beni zengin et; büyüklüğünle beni yücelt; bol bağışınla elimi açık kıl ve katındakiyle yet bana. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve beni hasetten kurtar; günahlardan koru; haramlardan geri durdur; sana karşı gelmeye cür’etlendirme. Tutkum sen olasın; senden gelen her şeye rıza göstereyim. Rızk, ihsan ve nimet olarak bana verdiğin şeyleri bereketli ve kutlu kıl. Tüm hâllerimde beni her türlü kötülükten koru. Ayıplarımı kimseye açma. Beni kendi korumana al, kimse bana zarar veremesin. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bedenimin gücü yetmese de, kuvvetim yetersiz kalsa da, gücümü aşsa da, malım ve sermayem çıkışmasa da, hatırımda olan veya unuttuğum, itaatin yönünde kendin için veya yaratıklarından biri için bana gerekli ve farz kıldığın her şeyi benden taraf öde. Ey Rabbim! Nefsime uyarak ihmal ettiğim, ancak senin, aleyhimde ihsa ettiğin farzları bol bağışınla ve geniş rahmetinle benden taraf öde (onlardan dolayı beni sorgulama). Çünkü sen, ihsanı ve rahmetiyle her şeyi kuşatan cömertsin. (Onları benden taraf öde ki,) Sana kavuşacağım gün iyiliklerimle takasa edeceğin veya kötülüklerimi artıracağın bir farz üzerimde kalmış olmasın, ey Rabbim! Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve sana kulluk vazifesini yerine getirmekle ahiretim için çalışma isteği ver bana. Onun (kulluğumun) içtenliğine kalbim tanık olsun; bana galip olan durum, dünyaya meyilsizlik olsun; iyi işleri şevkle yapayım; cezalarının korkusuyla kötü işlere yaklaşmayayım. Ve bana bir nur ver ki, insanlar arasında onunla yürüyeyim; karanlıklarda onunla yolumu bulayım; hak ile batıl birbirine karıştığında, şüpheye düştüğümde onunla aydınlanayım. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve kendisine ulaşmak için sana yalvardığım şeyin (cennetin) tadını ve kendisinden korunmak için sana sığındığım şeyin (cehennemin) tasasını duyuyormuşçasına, ödüllendirilme sevincinin özlemini ve cezalandırılma üzüntüsünün korkusunu ver bana. Allah’ım! Hiç kuşkusuz, sen, dünyam için de, ahiretim için de yararlı olanı biliyorsun. O hâlde, ihtiyaçlarım hususunda lütufkâr ol bana.
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ، وَ ارْزُقْنِی الْحَقَّ عِنْدَ تَقْصِیرِی فِی الشُّکرِ لَک بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَی فِی الْیسْرِ وَ الْعُسْرِ وَ الصِّحَّةِ وَ السَّقَمِ، حَتَّی أَتَعَرَّفَ مِنْ نَفْسِی رَوْحَ الرِّضَا وَ طُمَأْنِینَةَ النَّفْسِ مِنِّی بِمَا یجِبُ لَک فِیمَا یحْدُثُ فِی حَالِ الْخَوْفِ وَ الْأَمْنِ وَ الرِّضَا وَ السُّخْطِ وَ الضَّرِّ وَ النَّفْعِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ارْزُقْنِی سَلَامَةَ الصَّدْرِ مِنَ الْحَسَدِ حَتَّی لَا أَحْسُدَ أَحَداً مِنْ خَلْقِک عَلَی شَیءٍ مِنْ فَضْلِک، وَ حَتَّی لَا أَرَی نِعْمَةً مِنْ نِعَمِک عَلَی أَحَدٍ مِنْ خَلْقِک فِی دِینٍ أَوْ دُنْیا أَوْ عَافِیةٍ أَوْ تَقْوَی أَوْ سَعَةٍ أَوْ رَخَاءٍ إِلَّا رَجَوْتُ لِنَفْسِی أَفْضَلَ ذَلِک بِک وَ مِنْک وَحْدَک لَا شَرِیک لَک.اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ ارْزُقْنِی التَّحَفُّظَ مِنَ الْخَطَایا، وَ الِاحْتِرَاسَ مِنَ الزَّلَلِ فِی الدُّنْیا وَ الْآخِرَةِ فِی حَالِ الرِّضَا وَ الْغَضَبِ، حَتَّی أَکونَ بِمَا یرِدُ عَلَی مِنْهُمَا بِمَنْزِلَةٍ سَوَاءٍ، عَامِلًا بِطَاعَتِک، مُؤْثِراً لِرِضَاک عَلَی مَا سِوَاهُمَا فِی الْأَوْلِیاءِ وَ الْأَعْدَاءِ، حَتَّی یأْمَنَ عَدُوِّی مِنْ ظُلْمِی وَ جَوْرِی، وَ ییأَسَ وَلِیی مِنْ مَیلِی وَ انْحِطَاطِ هَوَای وَ اجْعَلْنِی مِمَّنْ یدْعُوک مُخْلِصاً فِی الرَّخَاءِ دُعَاءَ الْمُخْلِصِینَ الْمُضْطَرِّینَ لَک فِی الدُّعَاءِ، إِنَّک حَمِیدٌ مَجِیدٌ.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve kolaylık ve zorlukta, sağlık ve hastalıkta bana verdiğin nimetler karşısında sana şükürde kusur ettiğim zaman; korku, emniyet, hoşnutluk, gazap, zarar ve kâr hâllerinde meydana gelen hadiselerle ilgili olarak senin için farz olan şeye razı olmanın sevinç ve huzurunu yaşayabilmek için gerçeği ver bana. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve göğsümü hasetten temizle ki, insanlardan hiçbirini kendisine verdiğin bir nimetten ötürü kıskanmayayım; onlardan herhangi birin din, dünya, sağlık, takva, zenginlik ve refahla ilgili bir nimet gördüğüm zaman (onu kıskanacağıma) ondan daha iyisini yalnız seninle ve yalnız senden -ki ortağın yoktur- kendim için isteyeyim. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bana dünya ve ahirette, hoşnutluk ve gazap hâlinde hatalardan korunmayı, sürçmelerden uzak durmayı nasip et. Öyle olayım ki, hoşnutluk ve gazap hâli benim için bir olsun; her iki hâlde de senin itaatinle amel edeyim, dostların ve düşmanların hakkında sana itaati ve senin hoşnutluğunu diğer her şeye tercih edeyim. Düşmanım, zulmümden ve cevrimden güvende olsun; dostum, kendisine meyletmemden ve tutkumun alçalmasından ümidini kessin. (Allah’ım!) Beni genişlikte de, zor durumda kalıp ihlâs ile sana yalvaranların yalvardığı gibi yalvaranlardan kıl. Hiç kuşkusuz, sen pek yücesin, övgüye lâyıksın.
23- Allah’tan Afiyet ve Şükrünü İstediği Zaman Okuduğu Dua
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام إِذَا سَأَلَ اللَّهَ الْعَافِیةَ وَ شُکرَهَا
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَلْبِسْنِی عَافِیتَک، وَ جَلِّلْنِی عَافِیتَک، وَ حَصِّنِّی بِعَافِیتِک، وَ أَکرِمْنِی بِعَافِیتِک، وَ أَغْنِنِی بِعَافِیتِک، وَ تَصَدَّقْ عَلَی بِعَافِیتِک، وَ هَبْ لِی عَافِیتَک وَ أَفْرِشْنِی عَافِیتَک، وَ أَصْلِحْ لِی عَافِیتَک، وَ لَا تُفَرِّقْ بَینِی وَ بَینَ عَافِیتِک فِی الدُّنْیا وَ الْآخِرَةِ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ عَافِنِی عَافِیةً کافِیةً شَافِیةً عَالِیةً نَامِیةً، عَافِیةً تُوَلِّدُ فِی بَدَنِی الْعَافِیةَ، عَافِیةَ الدُّنْیا وَ الْآخِرَةِ. وَ امْنُنْ عَلَی بِالصِّحَّةِ وَ الْأَمْنِ وَ السَّلَامَةِ فِی دِینِی وَ بَدَنِی، وَ الْبَصِیرَةِ فِی قَلْبِی، وَ النَّفَاذِ فِی أُمُورِی، وَ الْخَشْیةِ لَک، وَ الْخَوْفِ مِنْک، وَ الْقُوَّةِ عَلَی مَا أَمَرْتَنِی بِهِ مِنْ طَاعَتِک، وَ الِاجْتِنَابِ لِمَا نَهَیتَنِی عَنْهُ مِنْ مَعْصِیتِک. اللَّهُمَّ وَ امْنُنْ عَلَی بِالْحَجِّ وَ الْعُمْرَةِ، وَ زِیارَةِ قَبْرِ رَسُولِک، صَلَواتُک عَلَیهِ وَ رَحْمَتُک وَ بَرَکاتُک عَلَیهِ وَ عَلَی آلِهِ، وَ آلِ رَسُولِک عَلَیهِمُ السَّلَامُ أَبَداً مَا أَبْقَیتَنِی فِی عَامِی هَذَا وَ فِی کلِّ عَامٍ، وَ اجْعَلْ ذَلِک مَقْبُولًا مَشْکوراً، مَذْکوراً لَدَیک، مَذْخُوراً عِنْدَک. وَ أَنْطِقْ بِحَمْدِک وَ شُکرِک وَ ذِکرِک وَ حُسْنِ الثَّنَاءِ عَلَیک لِسَانِی، وَ اشْرَحْ لِمَرَاشِدِ دِینِک قَلْبِی. وَ أَعِذْنِی وَ ذُرِّیتِی مِنَ الشَّیطَانِ الرَّجِیمِ، وَ مِنْ شَرِّ السَّامَّةِ وَ الْهَامَّةِ و الْعَامَّةِ وَ اللَّامَّةِ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ شَیطَانٍ مَرِیدٍ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ سُلْطَانٍ عَنِیدٍ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ مُتْرَفٍ حَفِیدٍ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ ضَعِیفٍ وَ شَدِیدٍ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ شَرِیفٍ وَ وَضِیعٍ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ صَغِیرٍ وَ کبِیرٍ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ قَرِیبٍ وَ بَعِیدٍ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ مَنْ نَصَبَ لِرَسُولِک وَ لِأَهْلِ بَیتِهِ حَرْباً مِنَ الْجِنِّ وَ الْإِنْسِ، وَ مِنْ شَرِّ کلِّ دَابَّةٍ أَنْتَ آخِذٌ بِناصِیتِها، إِنَّک عَلی صِراطٍ مُسْتَقِیمٍ.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve katından olan afiyet elbisesini giydir bana; afiyetine bürü beni; afiyetinle koru beni; afiyetinle ikram et bana; afiyetinle zengin et beni; afiyetinle bağışta bulun bana; afiyetini ver bana; afiyetini döşe benim için; afiyetini hakkımda yararlı kıl; dünya ve ahirette afiyetini ayırtma benden. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve yeterli, şifa bahşedici, yükselip gelişen bir afiyet ver bana; bedenimde sıhhat üretecek bir afiyet, dünya ve ahiret afiyeti. Dinim ve bedenimde sıhhat, emniyet ve selâmet; kalbimde basiret, işlerimde ilerleme, senin için haşyet, senden korkma, bana emrettiğin itaatleri yerine getirme, nehyettiğin günahlardan sakınma nimetleriyle lütufta bulun bana. Allah’ım! Bu yıl ve ömrüm boyunca her yıl haccı, umreyi ve salâvatın, rahmetin ve bereketlerin ona ve Âline olsun, Resulünün ve Ehl-i Beytinin kabirlerinin ziyaretini bana nasip eyle. Bunları katında kabul buyrulmuş, karşılığı verilmiş, övgüyle anılmış ve indinde (ahiretim için) biriktirilmiş amellerimden kıl. Dilimi hamdın, şükrün, zikrin ve güzel övgünle konuştur; kalbimi dininin doğruları için aç. Beni ve soyumu kovulmuş Şeytan’dan, öldürücü olan veya olmayan zehirli hayvanın ve tüm canlıların kötülüğünden, nazardan, her azgın şeytanın şerrinden, her zalim sultanın şerrinden, her isteği yerine getirilen nimet azgınlarının şerrinden, her güçsüz ve güçlünün şerrinden, her şansız şerefsiz ve şanlı şereflinin şerrinden, her küçük ve büyüğün şerrinden, her yakın ve uzağın şerrinden, cinler ve insanlardan Resulün Ehl-i Beytine karşı bayrak açanların şerrinden ve perçemi senin elinde olan her hayvanın şerrinden koru.
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ مَنْ أَرَادَنِی بِسُوءٍ فَاصْرِفْهُ عَنِّی، وَ ادْحَرْ عَنِّی مَکرَهُ، وَ ادْرَأْ عَنِّی شَرَّهُ، وَ رُدَّ کیدَهُ فِی نَحْرِهِ. وَ اجْعَلْ بَینَ یدَیهِ سُدّاً حَتَّی تُعْمِی عَنِّی بَصَرَهُ، وَ تُصِمَّ عَنْ ذِکرِی سَمْعَهُ، وَ تُقْفِلَ دُونَ إِخْطَارِی قَلْبَهُ، وَ تُخْرِسَ عَنِّی لِسَانَهُ، وَ تَقْمَعَ رَأْسَهُ، وَ تُذِلَّ عِزَّهُ، وَ تَکسُرَ جَبَرُوتَهُ، وَ تُذِلَّ رَقَبَتَهُ، وَ تَفْسَخَ کبْرَهُ، وَ تُؤْمِنَنِی مِنْ جَمِیعِ ضَرِّهِ وَ شَرِّهِ وَ غَمْزِهِ وَ هَمْزِهِ وَ لَمْزِهِ وَ حَسَدِهِ وَ عَدَاوَتِهِ وَ حَبَائِلِهِ وَ مَصَایدِهِ وَ رَجِلِهِ وَ خَیلِهِ، إِنَّک عَزِیزٌ قَدِیرٌ.
Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bana kötü bir niyetle yaklaşanın kötülüğünü benden geri çevir; hilesini benden uzaklaştır; şerrini benden defet; tuzağına kendisini düşür; gözü beni görmesin; kulağı beni duymasın; kalbi beni anmasın; dili benden söz etmesin; başını ezesin; izzetini zillete dönüştüresin; kudretini kırasın; büyüklüğünü bozup kendisini alçaltasın; beni onun her türlü zararından, şerrinden, alayından, hasedinden, düşmanlığından, hilesinden, tuzağından, piyade veya süvari güçlerinden koruyasın. Hiç şüphesiz, sen izzet ve kudret sahibisin.
24- Anne ve Babası Hakkındaki Duası
وَ کانَ مِنْ دُعَائِهِ علیهالسلام لِأَبَوَیهِ عَلَیهِمَا السَّلَامُ
بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ عَبْدِک وَ رَسُولِک، وَ أَهْلِ بَیتِهِ الطَّاهِرِینَ، وَ اخْصُصْهُمْ بِأَفْضَلِ صَلَوَاتِک وَ رَحْمَتِک وَ بَرَکاتِک وَ سَلَامِک. وَ اخْصُصِ اللَّهُمَّ وَالِدَی بِالْکرَامَةِ لَدَیک، وَ الصَّلَاةِ مِنْک، یا أَرْحَمَ الرَّاحِمِینَ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ أَلْهِمْنِی عِلْمَ مَا یجِبُ لَهُمَا عَلَی إِلْهَاماً، وَ اجْمَعْ لِی عِلْمَ ذَلِک کلِّهِ تَمَاماً، ثُمَّ اسْتَعْمِلْنِی بِمَا تُلْهِمُنِی مِنْهُ، وَ وَفِّقْنِی لِلنُّفُوذِ فِیمَا تُبَصِّرُنِی مِنْ عِلْمِهِ حَتَّی لَا یفُوتَنِی اسْتِعْمَالُ شَیءٍ عَلَّمْتَنِیهِ، وَ لَا تَثْقُلَ أَرْکانِی عَنِ الْحَفُوفِ فِیمَا أَلْهَمْتَنِیهِ
Allah’ım! Kulun ve resulün olan Muhammed’e ve onun tertemiz Ehl-i Beytine salât eyle; salâtlarının, rahmetinin, bereketlerinin ve selâmının en üstünüyle onları seçkin kıl. Allah’ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Anne ve babamı katındaki saygınlık ve özel salâtın ile mümtaz kıl. Allah’ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve anne ve babam için bana farz olan şeylerin bilgisini ilham yoluyla bana bildir. Bu bilginin tamamını bana ver ve beni, bildiklerimi eksiksiz olarak pratiğe dökmeye, onları uygulamaya geçirmekte tembellik etmemeye muvaffak et.
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ کمَا شَرَّفْتَنَا بِهِ، وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، کمَا أَوْجَبْتَ لَنَا الْحَقَّ عَلَی الْخَلْقِ بِسَبَبِهِ. اللَّهُمَّ اجْعَلْنِی أَهَابُهُمَا هَیبَةَ السُّلْطَانِ الْعَسُوفِ، وَ أَبَرُّهُمَا بِرَّ الْأُمِّ الرَّءُوفِ، وَ اجْعَلْ طَاعَتِی لِوَالِدَی وَ بِرِّی بِهِمَا أَقَرَّ لِعَینِی مِنْ رَقْدَةِ الْوَسْنَانِ، وَ أَثْلَجَ لِصَدْرِی مِنْ شَرْبَةِ الظَّمْآنِ حَتَّی أُوثِرَ عَلَی هَوَای هَوَاهُمَا، وَ أُقَدِّمَ عَلَی رِضَای رِضَاهُمَا وَ أَسْتَکثِرَ بِرَّهُمَا بیوَ إِنْ قَلَّ، وَ أَسْتَقِلَّ بِرِّی بِهِمَا وَ إِنْ کثُرَ. اللَّهُمَّ خَفِّضْ لَهُمَا صَوْتِی، وَ أَطِبْ لَهُمَا کلَامِی، وَ أَلِنْ لَهُمَا عَرِیکتِی، وَ اعْطِفْ عَلَیهِمَا قَلْبِی، وَ صَیرْنِی بِهِمَا رَفِیقاً، وَ عَلَیهِمَا شَفِیقاً. اللَّهُمَّ اشْکرْ لَهُمَا تَرْبِیتِی، وَ أَثِبْهُمَا عَلَی تَکرِمَتِی، وَ احْفَظْ لَهُمَا مَا حَفِظَاهُ مِنِّی فِی صِغَرِی.
Allah’ım! Muhammed ile bizi onurlandırdığın gibi, ona ve Âline salât eyle. Muhammed sebebiyle bizim için insanlar üzerinde bazı haklar farz ettiğin gibi, ona ve Âline salât eyle. Allah’ım! Öyle et ki, zalim sultandan korkar gibi onlardan (anne ve babadan) korkayım; şefkatli anne gibi onlara iyilik edeyim. Anne ve babama itaatimi ve onlara iyi davranmamı, uyku düşkünü kimsenin uykusundan daha göz aydınlatıcı ve çok susamış kimsenin içtiği sudan daha yürek serinletici kıl; onların isteğini kendi isteğime tercih edeyim; onların hoşnutluğunu kendi hoşnutluğumdan önde tutayım; az da olsa onların bana yaptığı iyiliği çok, çok da olsa benim onlara yaptığım iyiliği az göreyim. Allah’ım! Onlara karşı sesimi kıs; sözümü güzelleştir; huyumu yumuşak, kalbimi şefkatli kıl; onlara karşı rıfk ile davranmaya, onlara sevgiyle yaklaşmaya muvaffak et beni. Allah’ım! Onlara, beni eğitmelerinin karşılığını ver; beni ağırladıklarından dolayı onları ödüllendir; küçüklüğümde benden korudukları şeyleri onlar için koru.