İçindekiler
İmam Hüseyin (a.s)’ın Azim ve Emalsiz kişiliği konulu dersimizi işliyorduk ve bir önceki dersimizde Hz. İmam Hüseyin (a.s)’ın Aşurası’nın sırrını ve hikmetini ve Hz. Eba Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)’ın Aşurada yaptıklarını huzurlarınıza beyan ediyorduk. Bu dersimizde Allahu Tebareke ve Teala’nın, Hz. İmam Hüseyin (a.s)’a olan ihsan, yardım ve nusret lütfunu kısaca iki cümle ile arz ederek; Hz. İmam Huseyn (a.s)’ın amelinde ve şahsında yatan birkaç tane sırrı açıklamaya çalışacağım.
Allahu Tebareke ve Teala’nın, Hz. İmam Hüseyin (a.s)’a Yardım ve Nusret
Aşuranın birçok boyutu vardır. Şu ana kadar işlemiş olduğumuz derslerimizde aşağı yukarı aşuranın 8 boyutunu açıkladık. Bunlardan bir tanesine de şuana kadar hiç değinmedik ve o da:
Allahu Tebareke ve Teala’nın, Hz. İmam Hüseyin (a.s)’a yardım ve nusret meselesidir.
Allahu Tebareke ve Teala kitabında buyuruyorlar:
وَلَيَنْصُرَنَّ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌ
Hiç şüphesiz ki Allahu Tebareke ve Teala kendisine yardım edenlere, kesinlikle yardım edecektir çünkü o aziz ve güç sahibi biridir.
Hac Suresi 40. Ayet
Allahu Tebareke ve Tealaya Yardım Etmek
Allahu Tebareke ve Tealaya yardım etmekten maksat: Şeksiz ve şüphesiz; lekesiz ve kusursuz bir şekilde Allahu Tebareke ve Teala'nın Tevhidine ve rızasına giden yola koyulmaktır. Bu yola koyulabilmek için öncelikle Tevhide aşık olmak gerekir. Öncelikle Tevhid sevgisinin kalpte vücuda gelmesi gerekir. İkinci olarak da: Allahu Tebareke ve Teala'nın rızasına ulaşmaya aşık olmak gerekir. Kişinin İlahî rızaya ulaşmak gibi bir derdinin olması gerekir. Kişinin, İlahi aşk olmazsa kendisinde bir eksiklik olduğunu (kalben) kabul etmesi gerekir. Kalben kabul etmenin göstergesi: Kişinin kabullenişinin amellerine, zikrine, fikrine ve yapmış olduğu işlere yansımasıdır. Yoksa çeşitli merasimlerde ve meclislerde veya Ehlibeytin söz konusu olduğu yerlerde; Ehlibeyt (a.s)'ın adı geldiğinde; Ehlibeytin adına ait meclislerde yada Allahu Tebareke ve Teala'nın kanun ve kurallarının, Tevhidinin, Adaletinin ve Meadının ilkelerinin; cemalinin, celalinin ve azametinin mevzu bahis olduğu yerlerde "Bizde Allahu Tebareke ve Teala'ya mutîyiz ve kuluz" demek: 1- Allahu Tebareke ve Teala'nın Tevhidine aşık olduğumuzu göstermez! 2- Allahu Tebareke ve Teala likasına ve rızasına aşık olduğumuzu göstermez!
TEVHİDE AŞIK OLMAK:
Tevhidin La Yezal olduğunu ve onun emirlerinin ötesinde hiçbir emri, ne gayrısından ne de insanın kendisinden kabul edilmemesi ve Tevhidin önüne geçirilmemesi ve bu yolda hareket edilmesi, Tevhidî aşkın, sevginin ve alâkanın alametlerindendir! Allahu Tebareke ve Teala'nın yardımı, Allah'ın taahhüdüdür! Allah buyuruyor ki: "Biz kesinlikle ve kesinlikle bizim yolumuzda olan; bizim likamıza doğru hareket eden kişiye yardım edeceğizdir!" Hac Suresi 40. Ayet HZ. İMAM HÜSEYİN (A.S)'IN AŞURA SAVAŞI EN E'ZEM SAVAŞTIR. Savaşların en e'zemi ve en büyüğü, Aşura Savaşıdır! Allahu Tebareke ve Teala'nın, alemleri yarattığı ilk günden tutun, Kıyam-ı kıyamete kadar Allahu Tebareke ve Teala'nın Tevhidini koruma yolunda yapılan en büyük Tevhid savaşı: Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu ile vermiş olduğu Aşura savaşıdır. Aşura Savaşındaki tek galib: Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dır. Aşura savaşındaki mağlub ise: İblisin güruhunu oluşturan bütün insan ve cin türevindekilerin, iblisi hareket ve fikirlerin tamamının kendisidir!
Bazı kişiler yaratılış alemine, varlık alemine (ki varlık aleminin sırrı Kerbela olayıdır; Aşuradır) yanlış baktıkları için Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın mağlub olduğunu düşünebiliyorlar! Yanlış bakan kişilerde kendi aralarında birkaç gruba ayrılır ama bunların en önemlileri: Varlık aleminin sırrı olan Aşurayı, zahiri boyutu ile değerlendirenlerdir: •Bunlar yalnızca kılıçları görürler. •Bunlar yalnızca ölümleri görürler. •Bunlar yalnızca inen kırbaçları görürler. •Bunlar yalnızca kopan başları görürler. Bazı kişiler bu cihetten bakıyorlar ve bu cihetten baktıkları için de Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ı mağlup; öldürenleri ve kırbaç vuranları ise galip görüyorlar. Ama zerre kadar dahi şüphemizin olmadığı hakikat budur ki: Hem zahirde ve hem de batında; hem dünyada ve hem de ahirette yegane muzaffer: Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dır. Ne ölmek nede öldürülmek galibiyetin göstergesi değildir! Bizler tekvini aleme, yaratılış alemine, varlık alemine objektif bir şekilde tevhid açısından bakacak olursak yegane galibin Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) olduğunu göreceğiz çünkü Allahu Tebareke ve Teala'nın nusretine (yardımına) mazhar olmuştur. Hz. İmam Hüseyin (a.s) herhalükârda galiptir!
İmam Hüseyin (a.s) Niye Galiptir?
Hz. İmam Hüseyin (a.s) öldürülmesine rağmen; Hz. İmam Hüseyin (a.s) katledilmesine rağmen; İmam Hüseyin (a.s), kendilerinden sonra, bugüne kadar düşmanlarının yapmış olduğu katliamları bir tarafa bırakın; dost ve mektebin içinde gibi görünen (fiziki katliam değil de fikri katliam yapan ve adına da "Şii/Caferî/Alevî" diyen) kişilerin bu kadar cinayetine rağmen Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) galiptir!
Neden galiptir? Çünkü Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) Ziyaret-i Camie-i Kebire'nin sahibidir. Siz, Ziyaret-i Camie-i Kebire'nin ne olduğunu bilmiyorsunuz! Ziyaret-i Camie-i Kebire'nin sahibi olan bir kişinin mağlubiyeti asla ve asla mümkün değildir! Ziyaret-i Camie-i Kebire'nin sahibi olan bir kişinin mağlubiyeti (ne bu alemde, ne bir başka alemde, ne de ahiret aleminde) mümkün değildir! Aşurada, Ziyaret-i Camie-i Kebire'nin sahibi olan Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) vardır. Ziyaret-i Camie-i Kebire'yi okuyunuz, uzun bir ziyaretnamedir; sadece kelime bazında dahi mealine bakacak olursanız göreceksiniz ki: Ziyaretnamenin başından sonuna kadar bir takım cemal ve celal sıfatlar sayılmaktadır. Ziyaret-i Camie-i Kebire'de Hz. İmam Hüseyin (a.s) için sayılan o binlerce cemal ve celal sıfatın tamamı, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın cemal ve celal sıfatların sadece bir zerresidir. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Ziyaret-i Camie-i Kebire'de sayılan sıfatların kat ve kat daha fazlasını zatı akdesinde (mukaddes vücutlarında) barındırmaktadırlar! Hz. İmam Hüseyin (a.s), Ziyaret-i Camie-i Kebire'nin sahibidir. Ziyaret-i Camie-i Kebire, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ı anlatıyor. Ziyaret-i Camie-i Kebirede anlatılan yegane kişi Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dır. Ziyaret-i Camie-i Kebire'de sayılan o sıfatların tamamı Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'da olan sıfatlardır. Ziyaret-i Camie-i Kebire'de anlatılan sıfatların sahibi "Hz. İmam Hüseyin (a.s)" La Yezaldır ve ölümsüzdür!
Şu halde size soruyorum: Hz. İmam Hüseyin (a.s) nasıl mağlup olabilir? Ziyaret-i Camie-i Kebire'de beyan buyrulan sıfatların, tamamının toplamının manası nedir? Bir kelime ile söyleyecek olursak: "Hüseyin İsmullahil E'zemdir!" Allahu Tebareke ve Teala, kendisine yardım edeni İsmi E'zemine mazhar eder. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) İsmullahil E'zemdir! Allahu Tebareke ve Teala'nın İsmi E'zemi olan Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), nasıl mağlup olabilir? Ne bu dünyada, ne başka bir dünyada ve ne de ahiret aleminde Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın mağlup edilebilmesini bir tarafa bırakın; Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a nüfuz dahi edebilecek hiç kimse yoktur! Çünkü Hz. İmam Hüseyin (a.s) İsmullahil E'zemdir. İmam'a nüfuz edilebilmesi mümkün değildir! Nüfuz etmek: Etki altına almak; işine çomak sokmaktır. Nüfuz etmek demek, işi engellemek demek değildir! Nüfuz etmek demek, o işin içine çomak sokmaktır; o işin rengini karıştırmaktır. Çomak sokmak nedir? Fikir bulandırmaktır. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın fikrini matuf olan (yoğunlaşan) boyutundan çekip başka bir yöne götürebilmek mümkün değildir!
Düşünün! Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın oğlu Hz. Ali Ekber (a.s) orada doğranıyordu; Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın kardeşi Hz. Kamer-i Muniri Ben-i Haşim Ebelfezl Abbas (a.s) orada doğranıyordu; Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın bacısı Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) orada hetk-i hürmete maruz kalıyordu, saygınlığı ayaklar altına alınıyordu ama Hz. Eba Ebdillah El Hüseyin (a.s), "Of be! Benim namusum" dahi demiyordu! Diyecek olsaydı bunun adı fikri tezelzüldür. Buna sürçme derler. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) da bu yoktu ve olamaz çünkü Hz. Eba Ebdillah El Huseyn b. Ali (a.s) İsmullahil E'zem'dir! Eğer İblis, Kerbela'ya toplamış olduğu bütün gücü ve bütün orduları ile birlikte Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a bunu yapabilseydi; Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a nüfuz edebilseydi Allahu Tebareke ve Teala'nın İsmi E'zemine nüfuz etmiş olurdu! Allahu Tebareke ve Teala'nın İsmi E'zemine de nüfuz etmek mümkün olmadığı için Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'da katî surette mağlubiyetin eseri dahi yoktur!
Neden?
Çünkü Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) mağlubiyeti Allahu Tebareke ve Teala’nın mağlubiyeti demektir.
Allah’ın da mağlubiyeti mümkün değildir!
Halik, mahlukuna nasıl mağlup olabilir?
Yaratan yarattığı bir şeye nasıl mağlup olabilir?
Hz. İmam Huseyn (a.s) İsmullahil E’zemdir!
Bunu bilin ki! Bu dünyada cin ve insan türevinden müteşekkil olan İblisi sistemin,
•Ne Veliyullah’ın (a.s) hattına (cephesine) nüfuz etmesi mümkündür ve ne de Veliyullah’ın (a.s) kendisine nüfuz etmesi mümkündür!
Eğer Bizler bir hareket yapıyorsak; eğer bizler bir takım işleri yapıyorsak; eğer bizler bir mücadele veriyorsak ve birileri de bizim işimizin saygınlığını bozuyorsa bu, bizim mektebimizin (velayet mektebinin) zafiyetinden dolayı değildir! Velayet mektebi nüfuz kabul etmez! Hiç kimse, Velayet mektebine nüfuz edemez! Eğer işlerimizin saygınlığı bozuluyorsa bu bizim işlerimizin çirkefliğinden ve bizim Velayet vadisine gitmeyişimizdendir! Bizler bir vadiye gitmişiz ve orada bir bez parçası açıp üstüne de Aliyyen Veliyullah yazmışız ve o bez parçasının yanına da 5-6 tane başka bez parçaları açmışız üstüne "Zehra, Hasan, Hüseyin, Zeynep, Abbas, Mehdi" yazmışız ama o vadinin içinde ise İblisin hükümranlığı var; O vadideki fikir, İblisi fikirdir; O vadideki ideoloji, İblisi ideolojidir ama Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın bayrağının altında, Aliyyen Veliyullah bayrağının altında iş yapıyorlar. Durum böyle olunca biz: "Hak cephelerinden olan falan cephe İblisi cepheye mağlup oldu!" diyemeyiz! Hak Cephesi'nin mağlup olması mümkün değildir! Çünkü velayet cephesi, Veliyullah'ın gölgesinin altındadır ve Veliyullah da İsmi E'zemdir. "Eğer Veliyullah'ın cephesine nüfuz mümkün ise bu demek olur ki: Veliyullah'a da nüfuz mümkündür! Eğer Veliyullah'a nüfuz mümkün ise buda demek olur ki: Allah'a da nüfuz mümkündür! Allah'a nüfuz mümkün olacak olursa o zaman mahluk, halikini etkisi altına alabilir!" Eğer siz böyle bir şey düşünüyorsanız; sizler Yahudi fikrine sahipsiniz! Kur'an-i Kerim Yahudiler için ne diyor? وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ Yahudiler "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Mahide Suresi 64. Ayet Yani Allah mağlubtur; Allah'ı yenebilirsiniz Allah'ın eli kapalıdır, bağlıdır; Allah iş yapamaz dediler. Eğer Velayet cephesine nüfuz olabileceğini düşünebiliyorsanız o zaman Yahudi fikrine sahipsiniz. Bunu bilin ki! İblisin ideoloji ve sisteminde bulunan hiçbir kimsenin (ister İnsan türevinden olsun, isterse de Cin türevinden olsunlar) ne hak cephesine ve ne de Veliyullah'a, nüfuz edebilmeleri (etki altına alabilmeleri) mümkün değildir! Eğer nüfuz edebiliyorsa bu, o cepheyi oluşturduğunu iddia eden kişilerin kendilerinin murdar ve necis oluşundan dolayıdır. Bizim inancımıza göre: Şeytan, ne kadar şeytanlık yaparsa yapsın; İnsanları ne kadar yoldan çıkarırsa çıkarsın; İnsanları ne kadar Allah'a karşı getirirse getirsin; Hatta şeytan, Dünyada yaşayan insanların tamamını, Allah'a karşı pozisyona sokacak olsa ve tamamına günah işletecek olsa dahi: La Galibe Leh" Hiç kimse Allah'ı mağlup edemez! Hiç kimse Allah'a galebe edemez ve Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'da bu Allah'ın İsmi E'zemi'dir. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Allah'ın yeryüzünde tecelli bulmuş İsmidir. Allah'ın ete kemiğe bürünmüş İsmidir çünkü Nurullah'tır. Bizler, Velayet dersinde "Allahu nurun semavatu vel arz" ayetini işlediğimiz zaman bunu detaylı bir şekilde açıklamıştık.
İnsan, Masum İmamı Allahu Tebareke ve Teala'nın İsmi E'zemi görecek olursa işlerin tamamının (ister bela ve musibet olsun; ister hayır, bereket ve nimet olsun tamamını) Allah'ın eli ve izni ile; İmam'ın eli ile idare ettiğini anlayacaktır. Yani Kerbela'da vuku bulan o olaylara dahi Hz. İmam Hüseyin (a.s) müsade etti! Neden? Çünkü dünya bir imtihan dünyasıdır ve pak nutfelerin, necis nutfelerden arınması gerekir. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), onlar kendileri zuhur etmeden onları daha kundakta iken boğamaz! Ne Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) bunu yapabilir! Ne İmam Hüseyin (a.s)'ın babası Hz. Emirel Mümin'in İmam Ali (a.s) bunu yapabilir! Ne de dedesi Resulü Kibriya (s.a.a) yapabilir! Dolayısıyla onlar dahi Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) ile harb edebiliyorlardı ise yine Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) izin verdiği için harb edebiliyorlardı. İsmi E'zem olmak budur! Her şey Allah'ın eliyle hareket oluyor. Her şey Masum İmamın bilgisi dahilinde, Masum İmamın ilmi dahilinde olmaktadır. Bir kişi, düşmanına kendisiyle harb etmesi için izin veriyorsa bu kişi nasıl mağlup olabilir? Siz, Kerbela ekolünü nasıl satabilirsiniz? Siz, nasıl kendinize alternatif yollar bulabilirsiniz? Siz kendinizi (çoğu uydurma ve hurafe olan) mersiyelerle avutarak adınızı nasıl Şii/Caferi/Alevi koyabilirsiniz? Sizler, Şii/Caferi/Alevi olduğunuzu iddia ettikten sonra, mektebin ve cemaatinizin bekâsı için nasıl (... Güruha), (... Partiye) ve (... ideolojiye) sırtınızı yaslayabilirsiniz? Sizler, eğer sırtınızı onlara yaslamayacak olursanız hayatınızı idame ettiremeyeceğinizi nasıl düşünebilirsiniz?
Eğer sizler böyle bir şey düşünebiliyorsanız bunun manası: Siz, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın İsmi E'zem olduğuna inanmıyorsunuz demektir. Siz, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın kendiniz gibi birisi olduğuna inanıyorsunuz demektir.
Ben diyorum: Hüseyin bizim gibi biri değildir! Hüseyin alemdeki hiçbir mahluk gibi birisi değildir!
Allahu Tebareke ve Teala alemlere hayat verebilmek için nurunu alemlere yansıtmayı irade etti ve Hz. Nebiyyi Kibriya ile Hz. Aliyyel Murteza'yı yarattı, nurunu onlarda tecelli ettirdi ve onlar da nurunu Hz. Fatime-i Zehra fanusuna (s.a) kanalize ettiler; Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'nın fanusundan (o fenerden, o lambadan) Ali ve Muhammed nuru, Hasan (a.s) olarak; Hüseyin (a.s) olarak ve diğer 9 Masum İmam olarak tezahür etti. Yani Hüseyin Allah'ın nurudur! Hüseyin sıradan birisi değildir! Bunu ben demiyorum; bunu Kur'an diyor. Ben bunu velayet dersinde size delilleri ile birlikte açıkladım. İmam Hüseyin (a.s) Allah'ın ismi E'zemi'dir! İmam Hüseyin (a.s) Ziyareti Camie-i Kebire'nin sahibidir! Bunları bilin ve buna göre Hüseyni olup olmamaya karar verin! Mevcut fikirlerinize Hüseyin'i olamazsınız! Siz zannediyorsunuz ki: Hüseyin (a.s) iyi namaz kıldırır; iyi dua okur; iyi zikir eder; rauf bir İmamdır... İmam Hüseyin (a.s) hakkında başka ne biliyorsunuz? Meğer İmam Hüseyin (a.s) sizin günah arındırıcınız mıdır? Allahu Tebareke ve Teala İmam Hüseyin (a.s)'ı niçin yarattı? Allahu Tebareke ve Teala, İmam Hüseyin'i, sen her türlü işu aşı yapıp zevki sefa'yı sürdükten sonra seni aydınlatması için mi yarattı? Senin hiçbir vazifen yok mudur? Böyle bir şey yoktur! Böyle Hüseynilik olmaz! Böyle muharremcilik olmaz! Böyle Muharrem olmaz! Bileceksiniz ki Hüseyin İsmi E'zemi İlahidir! Huseyn La mağlubtur! Hz. İmam Hüseyin (a.s) mağlubiyeti asla ve asla mümkün değildir! Bunu bilin her şey Masumların elinin içindedir ve bilerek ve isteyerek; kendi rızaları ile o uzma belaların içerisine girdiler ve giriyorlar!
İmam-ı Zaman (a.f), 1200 yıldır (o uzma) gaybet belasının içerisindedir. Siz, gaybetin ne olduğunu bilmiyorsunuz! Sizin çocuğunuz yara bere içinde kaybolacak olursa siz burada oturduğunuz gibi oturabilir misiniz? -Oturamazsınız! Bizler, Hz. Zehra (s.a)'nın oğlu Hz. İmam-ı Zaman (a.f)'un, o kadar cerahate rağmen ne halde olduğunu bilmiyoruz! Hz. İmam Mehdi (a.f) Kerbela musibetini yaşıyor ve doğranıyor! Hz. İmam Mehdi (a.f) babası Aliyyel Murteza'nın boynuna geçirilen ipi yaşıyor! Kaburgası kırılan annesinin elem ve derdini o çekiyor! Tekmelenin annesinin elem ve derdini o çekiyor! Kapısının eşiğine ateş dökülen anne ve babasının, elem ve ıstırabını o çekiyor ve her tarafı paramparçadır. Rivayetlerde şöyle buyrulmuştur: Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın mutahhar bedeninde, Kerbela'da 366 tane ok, mızrak ve kılıç yarası vardı. O yaraların aynısı fiziki olarak değilse bile; dert ve elem olarak Hz. Bakiyyetullah El E'zem (ruhuna ve ervahuna li turabi megdemihil fida)'nın bedeninde vardır. Hz. İmam Mehdi (a.f) o musibet ve darbelerin acısını çekiyor. Hz. İmam Mehdi (a.f) o katliam, zulüm ve isyanların acısını çekiyor. Eimme-i Ethar (a.s) bunların içine bilerek giriyorlar. Kimse, Eimme-i Ethar (a.s)'ı bunların içine cebren sokmamıştır. Eimme-i Ethar (a.s) bunları niye yapıyorlar? Eimme-i Ethar (a.s) bunları Şeytanî sistemi kontrol altında tutabilmek için yapıyorlar. Şeytan, Masumlara nüfuz edemez! Şeytanın Masumlara nüfuz edebilmesi mümkün değildir! O halde masumlar neden yaptılar? Eimme-i Ethar (a.s), bizler şeytanın hegemonyasına maruz kalmayalım diye bu azim bela ve musibetlerin içine giriyorlar. Ehli hâlden ve büyük kimselerden bazıları eserlerinde yazmışlardır: Aşura günü düşmanın elindeki kılıçlar (mâna alemi olarak) Hz. Eba Ebdillah El Huseyn yanına geldiler ve arz ettiler: "Ya Mevlana! Ya Eba Ebdillah El Huseyn! Biz senin emrindeyiz! Biz sana mutîyiz! İmam Hüseyin (a.s) onlara buyurdu: "Benim emrimde iseniz, bana bağlı iseniz düşmanın elinde kalın!" Biz bunun manası ne anlama geliyor anlayamayız ancak ne anlama geldiğini anlamamız da gerekir! İmam Hüseyin buyurdular: Öyleyse düşmanın elinde kalın! Hakikat tamamı ile budur! Hz. İmam Hüseyin (a.s), aleme bu kadar hakimdir! Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) ve bütün İmamlar (a.s), alemlere bu kadar hakimdirler! Alemlerde onların izni olmadan hiçbir iş olmaz! Niye? Çünkü onlar İsmullahil E'zemdirler. Allah, alemlerde ne iş yapıyorsa İsmi E'zemi ile yapıyor. İsmi E'zem kelime aramayın! Herkes ayet ve hadislerde İsmi Azam dua bulmanın peşine düşmüş; istiyorlar ki İsmi Azam duayı bulsunlar ve ellerini attıkları taş "altın yakut, elmas..." olsun. İsmi E'zem kelime aramayın; yoktur! İsmi E'zem Ali'dir! İsmi E'zem Fatime'dir! İsmi E'zem Hesen'dir! İsmi E'zem Hüseyin'dir! İsmi E'zem Hüseyin'in Evlatlarıdır! Şahı İsmi E'zem ise Hz. Nebiyyi Kibriya Muhammed Mustafa (s.a.a)'dir! Ne arıyorsanız buradadır. İsmi E'zem bunlardır! Bu külli (genel) kanundur! Eimme-i Ethar (a.s) İsmi E'zemdir! Bütün işler Eimme-i Ethar (a.s)'ın iradesinin içindedir. Bütün işler, Eimme-i Ethar (a.s)'ın iradesiyle olmaktadır. Eimme-i Ethar (a.s) o azim bela ve musibetlerin içine kendileri bilerek ve isteyerek giriyorlar.
İmam Huseyn (a.s) ve diğer İmamlarımız zahiri anlamda bir takım zulümler gördüler:
Kılıç ve kırbaç yediler; sürgün oldular; öldürüldüler…
Ama bizler İmam ve İmamın soyu öldürüldüğü için; Hz. Peygamberin (s.a.a) soyu katledildiği için:
1-“İmam Huseyn (a.s) mağlup oldu” diyemeyiz!
2- “İmam Huseyn (a.s) ve cephesi yara aldı” diyemeyiz!
Diyeceksiniz ki: “Hocam nasıl olur? Kerbela’da hiç kimse kalmadı! Herkesi öldürdüler! Sadece İmam Seccad (a.s) “hasta olduğu için” kurtulabildi. Hz. Peygamber (s.a.a)’in soyundan erkek bırakmadılar!” diyeceksiniz.
Ben zulmü ve zalimi tarif edeyim.
Zulüm nedir?
Zulüm harekete geçtiğinde; uygulandığında, zulme uğrayan kişiyi lanetin içine sokmasıdır.
Lanet ne demektir?
Lanetin manası: Yok olup gitmektir. Her türlü bereket ve nimetten tutun, nefes almaya kadar; meymenetten tutun, onur ve itibara kadar her şeyi kaybetmektir. Dünyevî hayatta olan herşeyden (İnsanın dünyevi hayatta peşinde olduğu şeylerin tamamından) ve de ahiret hayatındaki her şeyden mahrum olması demektir. Yani hayattan mahrum olmak demektir. Bu hayat, ister dünya hayatı olsun; istersenizde ahiret hayatı olsun bu böyledir. Zulüm öyle bir şeydir ki uğradığı kişiden hayatı alır. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) fiziki zulme uğradı; fiziki olarak kılıç darbesi aldı, doğrudur! Ama sizler nasıl diyebilirsiniz ki: "Biz İmam Hüseyin (a.s)'ın gittiği yola alternatif bir yol bulmak zorundayız!Şöyle gitmeliyiz! Hüseyin'in bu yolunda ölüm var! Huseynin yolunda yok olmak var!" Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın doğranması, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın bu dünyadaki zikrini unutturdu mu? "HAYIR!" İmam Hüseyin (a.s)'ın hedefi dünyadan yok mu oldu? "HAYIR!" Ya da İmam Hüseyin (a.s)'ın ahiretteki makamı mı yok oldu? "HAYIR!" Bunların tamamından mahrum olanlar kim oldu? Zalimler mahrum oldu! Onların İmamın bedenine kılıç darbeleri ile vurdukları doğrudur ama onlar kendilerine zulmettiler! Onlar kendilerini hem bu dünyadan mahrum ettiler; hem de ahiret hayatından mahrum ettiler. Onlar kendilerini hem bu dünyadan, hem ahiret dünyasından ve hemde bu iki dünya arasında olan bütün nimetlerden mahrum ettiler. O zalimlerin dünya hayatına bakın: Hiçbiri nefes dahi alamadı. Hiçbiri ağız tadıyla bir şey yiyemedi. Ahiretleri hususunda ise: O kadar ayet, hadis ve beyan var ki "Onların ahiret hayatı tasavvur dahi edilemeyecek boyutta zillet ile dolu bir hayattır". Bizler İmam'a itaat yolunda olan bir takım sıkıntı ve zorlukları kendimize zulüm telakki edecek olursak ve İmam'a itaat yolundan, yol çevirecek olursak o yol bize zulümdür ve bizi her şeyden mahrum edecektir. İmam Hüseyin (a.s)'ın yolunda gidip iki tokat yemek, aç kalmak, tekme yemek, nametlerin selam vermemesine maruz kalmak: Zulmün tecelligahı olmak demek değildir! Zulmün tecelligahı olmak, insanı yok eder! Ama İmam Hüseyin'den yüz çeviren yok oluyor! İmam Hüseyin (a.s)'ın yoluna alternatif yol arayanlar yok oluyor! İmam Hüseyin (a.s)'ın yolunu tefsir edip bir kaçış mekanizması bulmak ve molla molla gezenler, kaçmak için fetva arayanlar yok oluyor! Hüseyin'in yolundan çıkmak için adeta yol arıyorsunuz! Molla molla geziyorsunuz ve aynı soruları farklı farklı molalara soruyorsunuz; istediğiniz cevabı alamadığınız zaman ise bir diğerine gidiyorsunuz! Her bir diğerine gittiğiniz zamanda sorunuzu biraz daha yumuşatarak, evirip çevirerek soruyorsunuz! Bu olmaz! Bu iş, Hüseyin'in makamını idrak edenlerin işi değildir! Bunu yapıyorsanız ya cahilsiniz ve Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a düşmansınız ya da İblisin askersiniz ve Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın kara gömleğini giyip matem meclisinde oturuyorsunuz! Hüseyin tefsirat kabul etmez! Hüseyin mukayese kabul etmez! Onlar Allah dostudur kelimesi Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a ölçü değildir; Hz. Emirelmüminin İmam Ali (a.s)'a ölçü değildir! Onların dengi yoktur! Felan kişi ile Hz. Emirel Müminin İmam Ali (a.s) için ikisi de Allah dostudur diyemezsin! Böyle bir şey yoktur! İmam Hüseyin (a.s), evlatları, kardeşi, annesi, babası ve dedesi Veliyullahil E'zemdirler! Allahın E'zem dostlarıdır. Allah'ın bir sürü dostu vardır ama hiçbiri Veliyullahil E'zem olan Ehlibeyte denk değildir! İnsan bunu yaparsa kendisine zulüm eder!
Allahu Tebareke ve Teala, Kerbela Vakası hakkında buyuruyor: وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِم۪ينَ "Ve biz zulmetmedik onlara fakat onlar zulmettiler kendi kendilerine." Zuhruf Suresi 76. Ayet Bu ayet, her ne kadar Kerbela Vâkası için nazil olmuşsa bile herkesi kapsamaktadır. O kişiler ki toplandılar ve Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) ile harb ettiler; biz onlara zulmetmedik; onlar kendileri cehennemlik oldular. Biz onlara zulmetmedik; onlar dünyada meymenetten düştü; onlar ahirette meymenetten düştü; onların kurtuluşu yoktur; onlar günde milyon defa ölümü arzu edecekler. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) ile harb edenlerin dünyadaki akıbeti nedir biliyor musunuz? Allah onları (en azı) öyle bir hastalığa, belaya, musibete ve çıkmaza sokuyor ki onlar: "Rabbi ehlikni/Rabbim beni helak et" diyorlar. Onlar, Rabbim beni öldür demiyorlar; beni helak et diyorlar! Rabbim benim canımı al diyorlar! Rabbim beni kahret diyorlar! Neden böyle diyorlar? Çünkü kendi kendilerine zulüm ettiler. Onlar, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın yolundan yüz çevirerek kendilerine zulmettiler.
Allahu Tebareke ve Teala buyuruyor: Biz onlara zulmetmedik; onlar kendi kendilerine zulmettiler. وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِم۪ينَ Zuhruf Suresi 76. ayet Onlar, yaptıkları bu zulümler ile kendilerini dünya ve ahirette lanetin içine soktular. Lanet: Hiçbir hayat emaresinin olmamasıdır. Hayat emaresinin yok olmasıdır; hatta yokluk dahi yoktur. Lanet: tamamen zulümat, tamamen işkence ve tamamen beladır. Allahu Tebareke ve Teala, hiç kimseyi böyle bir fikri bunalıma (bir an dahi) sokmasın; nerede kaldı bir ömür yaşamak. Bu kuraldır! Bu ayet, sadece o gün Kerbela'da zulmedenler için değildir! Bu ayet, yalnızca diğer İmamlarımızın karşısına geçip direk bir biçimde harb ilan eden kişiler için inmiş bir ayet değildir! Bu ayet onlarla birlikte aynı zamanda münafıklar için inmiş bir ayettir! Aynı zamanda iki yüzlüler için inmiş bir ayettir! Münafıklar ve iki yüzlüler de bu ayetin muhattabıdırlar! Sözü ile kalbi bir olmayanlarda bu ayetin içine girmektedirler! Yani bu ayetin muhattabı sadece küfrün şahkanları değillerdir.
İmam (a.s) buyuruyor: "Vilayetuna, vilayetuhu" Bizim velayetimiz, bizim liderliğimiz bizim hükümetimiz, bizim emirlerimiz Allah'ın emrinin aynısıdır, özüdür. "Vilayetuna, vilayetuhu" Bizim velayetimiz, Allah'ın velayetidir. Allahu Tebareke ve Teala'da kitabında bunu beyan buyuruyor: إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ Sizin önderleriniz, velileriniz, ancak Allah'tır ve Peygamberidir ve inananlar, namaz kılanlar ve rüku ederken zekat verenlerdir. Maide Suresi 55. Ayet Sizin önderleriniz; sizin velileriniz (yani Allah'ın ismi azamları): 1- Zatı Mukaddesi İlahtır ki İsmi Azam'ın özüdür. Bu ismi Azam'ın tezahürü var: 2-Resulüdür. Başka kimlerdir? 3-Namazı ikame edip zekatı verenlerdir. Burada namaz ve zekat beyan buyuruluyor: Bir iktisadî hüküm ve bir de ibadî hüküm beyan buyruluyor. Her zihniyetten tutun, fikriyyata kadar; Furu-u dinden tutun, Usul-ü dine kadar; Siyasetten tutun, Diyanete kadar; Aile ortamından tutun, Toplumsal ilişkiye kadar; Baba-oğul/anne-evlat ilişkisinden tutun, Komşu-Arkadaş ilişkisine kadar; her ilişkinin tamamını, bir bütün halde uygulayan ve uygulama emrini veren kişi: Velihullah El E'zemdir. Allah: "Benim vekilimdir!" diyor. Bir emri "Allah emretmiştir yada vekili olan Masum İmam" ne fark eder? Hiç fark etmez! aynıdır, birdir; İmam Hüseyin (a.s) bu kişidir. إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ Sizin önderleriniz, velileriniz, ancak Allah'tır ve Peygamberidir ve inananlar, namaz kılanlar ve rüku ederken zekat verenlerdir. Maide Suresi 55. Ayet İmam buyuruyor: Bizim velayetimiz, Allah'ın vilayetidir! Hiç kimse bizim sıradan kimseler olduğumuzu zannetmesin! Yani İmam buyuruyor: Biz İsmullahil E'zem'iz! Hiç kimse bizi et ve kemik içerisinde gördüğü için sıradan kimseler zannetmesin!
Biz, İmam Hüseyin (a.s)'ı kendimiz gibi iki tane baldırı çıplak ile mukayese ederek yanlış yapıyoruz. Hz. İmam Hüseyin (a.s), İblis ile savaştı. O insanlar (iblisin o askerleri), İblisin dahi değer vermediği, iblisin dahi kâle almadığı mendefur fertlerdi. Hz. İmam Hüseyin (a.s), onları muhattap dahi almadı; Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), o ideolojiye sahip olan kişilerin ağa babası ile yani İblis ile mücadele ve harb etti. Hz. İmam Hüseyin (a.s) İblis'e karşı zafer kazandı. İblis, İlahî ve tevhidi ekolün hakim olmaması için her şeyi yapıyordu ve Hz. Eba Ebdillah El Hüseyin (a.s) o hakimiyetin önüne geçti. Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın bu savaşı, yaratılışın evvelinden bu tarafa gerek zahiri, gerekse de daha dünya vücut bulmadan (yaratılmadan) önce var olan manevi ve zulmanî ortamda devam ediyordu! (Biz bu konuyu velayet dersinde "kapsamlı bir şekilde" anlatmıştık.) Bu savaş, en zirve ve en kapsamlı hâlini Aşura günü Hicri 61. yılda aldı. Bu savaş en kapsamlı ve en zirve haline Aşura günü aldı ve Aşura günü en zirve halini alması ile de bu savaş bitmedi! Bu savaş halen devam ediyor. Savaş ne zaman bitti ki; siz silahlarınızı indirdiniz‽ Savaş ne zaman bitti ki; Siz, mektebi bırakıp anlamadığınız iki tane duayı okuyarak, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın yareni olduğunuzu iddia ediyorsunuz‽ Savaş bitmemiştir! Savaş devam ediyor. Usul-i Kâfi kitabında ve diğer kitaplarımızda da olan muhkem hadislerimizden birinde buyruluyor: "Allahu Tebareke ve Teala, her İmam için kapalı zarfta mühürlü bir mektup gönderdi. Her İmam kendi döneminde o zarfı alır ve açardı. O zarfta İmamın, Allahu Tebareke ve Teala'ya vermiş olduğu ahdi gereği yapması gereken işlerin tamamı yazıyordu ve İmam da uyguladı. Allahu Tebareke ve Teala tarafından Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a da böyle bir mektup gönderilmişti." Hz. İmam Hüseyin (a.s), Hz. İmam Hasani Müçteba (a.s)'ın o elim şehadetinden sonra İmamet mensebine geldikleri vakit o mektubu açtılar; Allah'ın emri bu şekildedir "daha öncesinden açamazlar". İmamlar bu mektuptan haberdardırlar, biliyorlar ve hatta belki de ellerindedir ama Masumun kontrolündedir. Kendileri her ne kadar İmam olsalar dahi hükümette olan Masuma mutiîdirler, itaatkârdırlar. İmam Hüseyin (a.s) mektubu açıp baktıkları zaman, İmamın vazifesi iki bölümde açıklanmış ve istenmişti; Allahu Tebareke ve Teala, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın vazifesini iki bölümde emretmişti. İmam Hüseyin (a.s) bu vazifenin birinci kısmını aşurada uyguladı ama ikinci kısım uygulanmadı. Bizler, İmam Hüseyin (a.s)'a nasıl hatm merasimi tutuyoruz? Mücadeleyi nasıl terk edebiliyorsunuz? Tefekkürü nasıl terk edebiliyorsunuz? Teslimiyeti nasıl terk edebiliyorsunuz? Cepheyi nasıl terk edebiliyorsunuz? Hiçbir kelimesini anlamadığınız Ziyareti Aşurayı dönüp dönüp okuyor; anlamadığınız salavatları çeviriyorsunuz sonrada Ali b. Ebu Talib (a.s)'ın şiaları olduğunuzu iddia ediyorsunuz; bu nasıl oluyor‽ Savaş henüz bitmemiştir! Yani savaş devam ediyor. Nihai mıh, Hz. Bakiyyetullah El E'zem İmam Mehdi (a.f)'un zuhuruyla vurulacak. Savaş devam ediyor; siz neyin rahatlığının içindesiniz? Bu dönem, Allah'ın rahmetine sığınma dönemi değildir; bu dönem Allah'ın ceberrutluğundan korkma dönemidir! İşinizi yaparsınız, vazifeni bitirirsiniz, daha sonra "Sen, Erhemerrahiminsin" dersiniz. İşinizi yapmayıp dönüp dönüp "Allah Erhemerrahimindir" demenizin manası nedir? Allah, İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu ile harb ediyor. Allah, İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudunda tecelli etmiş ve harb ediyor! Bizler cepheyi terk edip buraya gelmişiz; her türlü fıskı fücurumuz var; sadece Allahu Tebareke ve Teala'nın egemenliği yoktur. Allah Tebareke ve Teala'nın egemenliği bizim için sözde varsa da şekkli, şüpheli, ayıplı ve kusurludur. Hiç kimse mağlup olacağını zannetmesin! Ey mağlup olacağını (düşmana yenileceğini) düşünenler! Bunu bilin ki! Düşmanınız hangi dilden, hangi ırktan, hangi ekolden olursa olsun; ister siyasi düşman olsun, ister iktisadi düşman olsun... ne olursa olsun, onlara yenilmekten korkup, sinmeyi ve sınmayı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!
Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a), Gadir-i Hum ile mutlak zaferin kapısını açtı bu sebepten dolayı mağlubiyyet yoktur. Gadir-i Hum mutlak zafer kapısıdır. Allahu Tebareke ve Teala Kuran-i Kerimde buyuruyor: اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ، وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, Maide Suresi 3. Ayet "Nimet, bugün üzerinize tamamlandı." Hangi nimet üzerimize tamamlandı? Buğday yoktu, o mu tamamlandı? Arpa yoktu o mu tamamlandı? Hurma yetişmiyordu, o mu tamamlandı? Kadın-erkek dengesi azdı da Allah o gün dengelemeyi mi irade etti? Alemde su mu yoktu? Allahu Tebareke ve Teala hangi nimeti tamamladı? Neyi tamamladı? Allah'ın tamamladığı nimet ZAFERDİR! Zafer nimeti tamamlandı. Fetih nimeti tamamlandı. Yenilmezlik nimeti tamamlandı. Dinin kemâle ulaşması: Ali ve Â-li Ali'nin velayetidir; yani İsmullahil E'zem'in mutlak manada tecellisi ve tezahürüdür. İtmami nimet ise: Zafer kapısının, fetih kapısının, yenilmezlik kapısının açılmasıdır. Velayetmedarlıktan dem vurup, Gadir-i Hum Bayramı kutlayıp daha sonra da irkip sinsi sinsi duvar köşesinden kaçanlar! Siz, hangi Gadir-i Hum'u kutluyorsunuz? Hani fetih kapısı vardı ve bizde Gadir-i Hum'a inanmıştık? Enteresan olan şey nedir biliyor musunuz? Bu ayetin son cümlesidir: اَلْيَوْمَ يَئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ Maide Suresi 3. Ayet Bugün inkarcıların, iman etmeyenlerin, kalplerinde hastalık olanların, münafıkların, mürtedlerin, iki yüzlülerin tamamı artık yeise (ümitsizliğe) kapıldılar. Size ne oluyor? Sen niye ümitsizliğe kapılıyorsun? Sen münafık mısın ki ümitsizliğe kapılıyorsun? Gadiri Hum budur! Gadir-i Hum'da kapı açılmıştır. Gadir-i Hum sıradan bir şey değildir! Gadir-i Hum dünyevi hükümetin tapusu değildir! Aliyyel Murteza (a.s), dünya hükümeti için taşlarla, kayalarla, putlarla harb etmekten berîdir. Aliyyel Murteza (a.s), dünya hükümeti için o 3 taş ile "Lat, Menat ve Uzza" ile harb etmekten berîdir. Ammar b. Yasin anlatıyor: Bir sefere gidiyorduk, Aliyyel Murtaza çadırdan çıkmadılar, geciktiler; çadırın ağzında selam verdim ve içeri girdim, baktım: Aliyyel Murteza (a.s), yama atmaktan yeri kalmayan ayakkabısına bir yama daha atıyordu. Emirelmüminin İmam Ali (a.s) buyurdu: Ammar! Sizin hilafetiniz, size hükümet etmek bu çarık ki üstünde yama yeri yoktur benim yanımda bundan daha değersizdir. Bu ondan daha değerli ve daha şereflidir. Bu çarık daha değerlidir. Bak değeri var ki Ali bunu eliyle yamıyor. Sizin hilafetinizin Ali'nin yanında hiçbir değeri yoktur! Bir iş yapalım; kendimize zulmetmeyelim! Ehlibeyt mektebinden yüz çevirmek insanın kendisine yaptığı zulümdür! Ehlibeytin hükmüne uymuyorsan kendine, oğluna ve kızına (yani ailene) iyilik ettiğini düşünme; hepsine zulüm ediyorsun! Kendini ile birlikte onları da helak ediyorsun! Bunu bu dünyada kısmen tadacaksın: • Sen onun yüzüne çemkireceksin; o da kalkıp senin yüzüne çemkirecek. • O, sana yumruk sıkacak; parmak sallayacak; "Sus, konuşma!" diyecek; Sen de ona "Sus, konuşma!" diyeceksin.... Bundan daha büyük zillet var mıdır? Ahirette ise: O çocuk ahirette: "Ey Rabbim! Babama lanet et!" diyecek. Baba da: "Ey Rabbim! Oğluma lanet et!" diyecek. Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dan yüz çevirenin akıbeti budur. Emirelmüminin Ali b. Ebu Talib (a.s)'ın velayetinden yüz çevirenlerin akıbeti budur. Bahane aramanın akıbeti budur. Zulüm budur ve bu zulüm, seni helak edecek! 1-)Dinara neden dinar dediklerini hiç düşündünüz mü? 2-)Dirheme neden dirhem dediklerini hiç düşündünüz mü? Der: Kapı Nar: Ateş Hem: Gam, gusse, keder Kur'an'da birkaç tane Türkçe; 20-30 tanede Farsça kelime var. Ehlibeyt (a.s)'ın hadislerinde de Farsça Türkçe ve Urduca kelimeler kullanılmıştır. Bunlar Ehlibeyt (a.s)'ın mucizelerindendir. Dirhem ve Dinar farsça kelimelerdir. "Hem" arapçadır; "Der" farsça'dır. Yani dirhem, gam evi anlamına gelmektedir. Dirhemin günümüz karşılığı: TL, Dolar, Tümen, Riyal v.b Yani kimin TL ve Doları v.b üst üste yığılmışsa onun gammı, kederi, belası ve musibeti almış arşa gitmiştir. Dinar ise: Nar, ateş demektir; Di-Nar ise, ateş ocağı demektir. Dinarın günümüz karşılığı: Altın, Borsa, Bitcoin v.b Bunlar da ateş evidir! Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dan uzaklaşırsanız paranız ateştir. İkisini toplarsanız ortaya çıkacak sonuç: Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dan yüz çevirmenin neticesi dünyada gam, keder ve hüzün içinde olmaktır; ahirette ise ebedi ateşin içinde olmaktır!