İmam Hüseyin (a.s)’ın Azim ve Emalsiz kişiliği 4.Ders

İmam Hüseyin (a.s)’ın Azim ve Emalsiz kişiliği konulu dersimizi işliyorduk ve bir önceki dersimizde Hz. İmam Hüseyin (a.s)’ın Aşurasının sırrını ve hikmetini ve Hz. Eba Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)’ın Aşurada yaptıklarını huzurlarınıza beyan ediyorduk.

Son olarak dedik ki: İmam Hüseyin (a.s) 57 yaşında, Allahu Tebareke ve Teala’nın kendisine, annesine ve babasına inayet buyurmuş olduğu o azim nimetin (uzmâ nimetin) şükrünü Aşura ile eda edebilmek için Allahu Tebareke ve Teala’dan kendisine tevfik ve muvaffakiyet vermesini istemişlerdi! Allahu Tebareke ve Teala da aşura günü İmam Hüseyin (a.s)’a bu ortamı müyesser kıldılar ve İmam Hüseyin (a.s) da, Allahu Tebareke ve Teala’nın kendisine annesine ve babasına vermiş olduğu nimetlere şükretmeye muvaffak oldular/o ortamı buldular!

İmam Hüseyin Aleyhisselam buyurdular:
رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ
Ahkaf Suresi 15. Ayet
Rabbim bana muvaffakiyet ver ki: Ben; bana, anneme ve babama vermiş olduğun nimetin şükrünü eda edebileyim!

 Aşuraya, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in, Hz. Emirelmüminin İmam Ali (a.s)'ın, Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'in ve Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın açısından baktığımız zaman:
Aşura: İmam Hüseyin (a.s)'ın şükür hâlidir!
Aşura: Hem şükrün tecelligah yeridir, hem de şükrün özüdür!
Aşura, yalnızca bir zaman ve Kerbelada, yalnızca bir mekan değildir!
Elbette Aşura, bir zamandır ve Kerbela da bir mekandır ancak yalnızca bundan ibaret değillerdir!
Aşuraya bu manadan baktığımız zaman:
Aşura, yalnızca şükrün edildiği zaman değildir!
Aşura, şükrün özüdür!
 Çünkü Aşuranın özünde, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın yapmış olduğu ibadet ve itaatlerin; eğitim ve talimlerin tamamı mevcuttur!
O işlerin tamamı, Aşurayı vücuda getiriyor!
O işler olmazsa Aşurada yoktur!
Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a), o işleri Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın vücudu ile yapmayacak olsaydı:
Aşura diye bir olay olmazdı ve Kerbela diye de bir mekanda olmazdı!
Aşura Nimetin Şükrüdür!
Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ve Hz. Emirelmuminin İmam Ali (a.s), Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın babalarıdırlar!
Hz. Fatime-i Zehra (s.a) ve Hz. Hatice-i Kübra (s.a) da, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın anneleridirler!
Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Allahu Tebareke ve Teala'nın onlara vermiş olduğu nimetin şükrünü edâ etti!
Şükür nasıl olur?
İmam Hüseyin (a.s), şükrün nasıl olması gerektiğini Aşurada beyan buyurdular!
Kelime bazında şükrü tarif edecek olursak; şükrün sigesi vardır ve "Şukrenlillah'tır!"
Acaba Şukrenlillah demek, İlahî sistemde şükrün hakkını edâ edebilmek midir?
 Allahu Tebareke ve Teala, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in ve Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın fiili ile bize beyan buyurdular ki:
"Şükrenlillah demek İlahî sistemde şükrün hakkını edâ etmek değildir!"
Şükrenlillah demek, sadece şükrün sloganını haykırmaktır!
Şükür: Aşurayı vücuda getirmektir!
Aşurayı vücuda getirmek: Toplanıp bir grubun karşısına geçerek Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın yapmış olduğu fiziki hareketleri yapmak değildir!
 Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Aşurada İblisin bütün askerlerine, bütün donanımlarına ve silahlarının tamamına; İbisin gücünün ve kuvvetinin tamamına, hem zahiri ve hem de batini manada karşı koyduğu gibi; aynı ölçü, azamet ve donanım içerisinde, hem Allah-u Tebareke ve Teâlâ'ya olan aşkını ve muhabbetini ortaya koydular; hem Allahu Tebareke ve Teala'ya olan itaatlerini ortaya koydular ve hem de Allahu Tebareke ve Teala'ya olan teslimiyetlerini ortaya koydular!
Şükr-ü Nimet budur!
Nimetin Şükrü böyle olur!
Şükretmek yalnızca Şükrenlillah demek değildir!
Secdede şükrenlillah dediğimizde (ki secde bizim en iyi halimizdir) bu şükretmek olmuyor!
İmam Hüseyin (a.s), şükrün nasıl olması gerektiğini Aşurada gösterdi!
İmam Hüseyin (a.s), Hakka ve Hakkın sistemine nasıl teslim olunması gerektiğini Aşurada gösterdi!

Şükür:

Şükür, Hakka ve Hakkın sistemine teslim olmanın mutlak haline, en yakın bir biçimde teslim olmaktır! Hak sisteminin vadisine girmenin adı, şükürdür! Bizler, Hak sistemine Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) gibi veya Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) gibi giremeyiz! Bizim böyle bir hedefimiz de olamaz! Ama onlara benzememiz ve onların alt seviyelerinde (çok alt seviyelerinde) olan bir seviyede Hak sisteminin içerisine girmemiz gerekmektedir!

İmam Hüseyin (a.s)’ın Şükrettiği Nimet-i Uzma

İmam Hüseyin (a.s) buyurdular:
Rabbim! Bana vermiş olduğun nimete şükredebilmem için bana izin ver; bana tevfik ver!
Allahu Tebareke ve Teala'nın, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'e, Hz. Emirelmüminin İmam Ali (a.s)'a, Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'ya, Hz. İmam Hasan (a.s)'a ve Hz.Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a vermiş olduğu nimet ne idi?

 Bu nimet, Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in, Hz. Emirelmuminin İmam Ali (a.s)'ın ve Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'nın meyvesi olma nimetiydi!

Bu meyve olma durumu, fiziki meyve olmayı da kapsıyor ama bundan daha önemli olan bir şey vardır!
Bu meyveden kastımız aynı zamanda fiziki meyvedir:
 İmam Hüseyin (a.s), Hz. Nebiyyi Kibriya'nın (s.a.a), Hz. Aliyyel Murteza'nın (a.s) ve Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'nın evladıdır!
Ama bundan daha öte bir şey vardır!
Burada meyveden kastedilen asıl şey fiziki meyve olmak değildir!
Elbette buda vardır ki Hz. Eba Ebdillah El Huseyn onların evladıydı!
İmam Huseyn (a.s) bu cihetten:
•Nur-u ayn-ı Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'dir!
•Meyveyi Aliyyel Murteza (a.s)'dır!
•Meyveyi Hz. Zehra (s.a)'dır!
Ama bundan daha önemli olan bir mesele vardır; bundan daha öte bir mesele vardır.

Meyve Olabilme Nimeti

Meyve olabilmek, nimete nail olabilmek:
Allahu Tebareke ve Teala Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'e ne vermişti?
Hz. Aliyyel Murteza (a.s)'a ne vermişti?
Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'ya ne vermişti?
Velayet dersinde Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'nın makamı konulu dersi işlediğimizde ve farklı yerlerde mükerrer defa Kur'ân'ın Nur ayetini okudum!
اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ
Nur Suresi 35. ayet

Öncelikle şunu bilin: Dünya alemlerde yalnızca bir zerredir!
Dünya alemin içerisinde, alemi teşkil eden bu küreler içerisinde yalnızca bir zerredir hatta bizim dünyamız çok küçüktür!
Bizim Dünyamız birçok yıldızın karşısında kütle ve hacim bakımından bir kum tanesi kadar dahi büyük değildir!
Alemler dediğimiz zaman aklınıza yalnızca dünya gelmesin. Bütün alemleri düşünün!
Şöyle düşünün ki alemlerin ne haddi vardır ve ne de sınırı vardır.
Allahu Tebareke ve Teala'dan başka hiç kimse idrak edemiyor; tasavvur edemiyor; hesabından dahi acizdir; görmekten, müşahede etmekten ve hatta işitmekten dahi acizdir!

Ehlibeyt (a.s)'ın dışında onlar gibi bir mahluk yoktur ki:
Alemlerin adedi onlara anlatılsın ve onlarında o boyutta havsalası olsun, kapasitesi olsun ki dinleyebilsinler!
Ehlibeyt (a.s)'ın dışında böyle mahluk yoktur!
Alemlerin tamamı maddedir ve Allahu Tebareke ve Teala'nın mahlukudur.
Allahu Tebareke ve Teala'nın alemi aydınlatması için alemde bir şeyin olması gerekmekte idi.
Alemi aydınlatmak demek: Aleme hayat vermek demektir!
Alemi aydınlatmak deyince aklınıza yalnızca karanlık gelmesin!
Aydınlatmanın için de karanlık da vardır; karanlık da bunun bir parçasıdır ama aydınlatmanın asıl manası:

•Hayat vermektir.
•Bilinç vermektir.
•İdrak vermektir.
•Olgunlaştırmaktır.
•Meyve verir hale getirmektir.
Allahu Tebareke ve Teala bütün işlerini vasıta ile yapıyor.
•Rüzgarı gönderiyor ve bereket veriyor.
•Bir başka rüzgarı gönderiyor ve afet veriyor!
•Bir hastalık gönderiyor ve ölüm veriyor!
•Güneşe emretmiş: Bu hedefe doğru ilerle ve güneş nihayetinde bir hedefe ulaşacak ki sonunda ne olacağını kimse bilmiyor; meçhuldur!
Her şey bir hedefe doğru hareket ediyor.
Allahu Tebareke ve Teala herşeyi bir vasıta ile yapıyor.
Allahu Tebareke ve Teala, bu maddi alemin içerisinde yapmış olduğu hiçbir işi vasıtasız yapmıyor!
Allahu Tebareke ve Teala'nın bu maddi aleme hayat vermesi için de bir güce, bir maddeye ihtiyacı vardı ve onunda mahluk olması gerekmekte idi.
Allahu Tebareke ve Teala mahluk sıfatına giremez çünkü eğer mahluk sıfatına girer ise xaliglikten çıkar çünkü Xalig, mexlukun içine giremez!
Allahu Tebareke ve Teala, kendi azametine en yakın olan iki mexlugu xelg etti:
Biri Nebiyyi Kibriya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) idi ve diğeri ise Hz. Aliyyel Murteza (a.s) idi.
Allahu Tebareke ve Teala Nebiyyi Kibriya'nın ve Aliyyel Murteza'nın vücudu ile alemi aydınlattı (xelg etti).
İmam Hüseyin (a.s)'a verilen nimet ne idi?
İmam Hüseyin (a.s)'a verilen nimet Nebiyyi Kibriya'nın ve Aliyyel Murteza'nın meyvesi olma nimeti idi.
Meyve olmanın zahiri manası: "İmam Hüseyin (a.s), Nebiyyi Kibriya'nın ve Aliyyel Murteza'nın evladıdır!"
Meyve olmanın batini manası ise: "Nebiyyi Kibriya ve Aliyyel Murteza, Allah'ın alemleri aydınlattığı (alemlere hayat verdiği) nuru olmaktır!"
Yani, Allahu Tebareke ve Teala nurundan bir zerre Nebiyyi Kibriya'ya ve Aliyyel Murteza'ya verdi; Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ve Aliyyel Murteza (a.s) da aleme hayat verdi ve İmam Hüseyin (a.s) da o nurun meyvesidir!

Yani İmam Hüseyin o nurdur!
İmam Hüseyin (a.s)'ın neyin şükrünü ettiğini düşünebiliyor musunuz?
Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) buna göre Allahu Tebareke ve Teâlâ'ya arz etti:
Ya Rabbel Alemin! Bana, anneme ve babama vermiş olduğun o nurun, şükrünü eda edebilmem için bana tevfik ver!
İmam Huseyn (a.s)'ın, kardeşi ve evlatları İmam Hüseyin (a.s)'ın nefsidir!
İmam Hüseyin (a.s)'ın, kendisi de Nebiyyi Kibriya'nın, Aliyyel Murtaza'nın ve Fatime-i Zehra'nın nefsidir!
Yani burada 14 Masumun tamamı kastedilmiştir!
 İmam Hüseyin (a.s)'ın Allahu Tebareke ve Teala'ya: Bana, anneme ve babama vermiş olduğun... demesiyle sadece Aliyyel Murteza'yı ve Fatime-i Zehra'yı kast ettiği aklınıza gelmesin!
Buna göre Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a verilen nimet:
•Allahu Tebareke ve Teala'nın, alemlere hayat verdiği nuru olmasıdır!
•İnsanları hidayet etmesidir!
•Mahlukatı idare etmesidir!
•Allahu Tebareke ve Teala'nın sistemini carî ve mecrî etmesidir!
•Allahu Tebareke ve Teala'ya bağlılık ve itaatte sınır tanımaması nimetidir ki: Bu Nebiyyi Kibriya ve Aliyyel Murteza'nın azametlerinden biridir.
Bu azim nimetin şükrünü eda etmenin mukabili de Aşura Olayı gibi azim bir olayın olmasıydı!
Aşura, bu nimetin şükrüdür!
Aşura, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın bu nimetlere yapmış olduğu şükürdür!
Aşura, bu azamete sahiptir!
Aşurada bu azim ibadet (şükür ibadeti) yerine gelmiştir!

Bundan dolayı Aşura günü tecelli eden şey: İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu mutahharının mezhidir!
Aşurada, yalnızca İmam Hüseyin (a.s)'ın vücudu mutahharı tecelli etmiştir!
Aşurada, yalnızca İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadeti tecelli etmiştir!
Masivada, hiçbir şey tecelli etmemiştir!
Masivada tecelli eden her şey: İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadet ve itaatinin onlara yansımasıydı ki onlar da tabii oldular!
Eğer Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın bu azameti, bu nuraniyeti, bu ibadeti ve bu itaati Hz. Kamer-i Muniri Ben-i Haşim Ebelfezl Abbas (a.s)'da sirayet etmeseydi Hz. Ebelfezl Abbas (a.s), o işi yapamazdı ve tökezlerdi; Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a)'ya sirayet etmeseydi Hz. Zeyneb (s.a)'da yapamazdı!
Maktel kitaplarında şöyle yazılmıştır:
 Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) tek kaldı; meydana gideceklerdi; Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) kendisini parçalıyordu; İmam Hüseyin (a.s)'a arz ediyordu:
 "Ey kardeşim! İmkanı yoktur, ben seni koymam! Benim senin gitmene izin verebilmem mümkün değildir!"... 
 Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) mübarek eli ile Hz Zeyneb-i Kübra (s.a)'in kalbine işaret etti! Ve devamında naklediliyor ki: 
İmam Hüseyin (a.s)'ın bu işaretinden sonra Zeyneb-i Kübra (s.a) arz etti:
"Ey kardeşim! Gideceksen, gidebilirsin. Ben sana engel olmayacağım!"

İmam Hüseyin (a.s)'ın tecellisi bu şekildedir!
Benim size bu örnekleri vermemin sebebi dediklerimin slogan olmadığını anlayabilmemiz içindir.
Aşurada kim ne yaptıysa, kim ne ibadet yaptıysa Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın tecellisi idi.
Aşuradan, Kıyam-ı kıyamete kadar herkim Aşura ile ilgili ne yaptı ise ve yapabilecek ise bunu bilsin ki:

 "Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) o ölçüde ona tecelli etmiştir; İmam Hüseyin (a.s)'ın nuruna mazhar olmuştur; İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadetine mazhar olmuştur: kim itaat edebiliyorsa İmam Hüseyin (a.s)'ın itaatine Mazhar olmuştur; kim Allahu Tebareke ve Teala'ya ibadet edebiliyorsa İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadetine mazhar olmuştur!
 (Elbette İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadet ve itaatini birbirinden ayırmak da doğru değildir çünkü İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadet ve itaati aynıdır!)
Kıyamı kıyamete kadar kim ne iş yapacaksa İmam Hüseyin (a.s) mazhar olarak yapabilir!
İmam Hüseyin (a.s) birine tecelli etmeden hiç kimsenin hiçbir işi yapması/yapabilmesi mümkün değildir!

Kimse: "Ben bunu veya şunu yapmıyorum demesin ya da yapıyorum" demesin!
Ölçü: İmam Hüseyin (a.s)'ın tecelli etmesidir.
İmam Hüseyin (a.s)'ın tecelli etmesinin nişanesi de Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'dır!
Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) olmaktır! (ona benzemektir)
Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) olmaktır! (ona benzemektir)
Hz. Rugeyye (s.a) olmaktır!
Hz. Sukeyne (s.a) olmaktır!
Hz. Fatime (s.a) olmaktır!
Hatta İmam Hüseyin (a.s)'ın 6 aylık evladı Hz. Ali Esger (a.s) olmaktır!

Hz. Ali Esger (a.s)

Hz. Ali Esger (a.s) da Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine tabi oldu.
Maktel ve tarih kitaplarında şöyle yazılmıştır:
"İmam Hüseyin (a.s) Kerbela'da, "Hel min nasirin yensuruni; Yok mu bana yardım edecek biri?" dediğinde Hz. Ali Esger (a.s) orada çırpınıyordu."

Yani diyordu:
Lebbeyk Ya Ebeta!
Lebbeyk Ya Veliyullah!
Lebbeyke Ya Huccetullah!
Yani, Baba! Ben buradayım!
Hz. Ali Esger (a.s), "Baba yardımcın yoktur!" demedi; "Baba, ben buradayım!" dedi.

 İmam Hüseyin (a.s)'ın nuru, Kerbela'daki Ehlibeyt ve ashabında tecelli etmeyecek olsaydı ve o günden bugüne kadar olanlarda (ister alim olsun; ister normal insan olsun; ister abid olsun; ister zakir olsun fark etmeksizin) kim (o manada) ne ibadet yapabilmişse İmam Hüseyin (a.s), kendisine tecelli ettiği için yapabilmiştir!
 Ben eğilip kalkanların tamamından bahsetmiyorum; ben kendisini aç ve susuz bırakanların tamamından bahsetmiyorum; ben infak edenlerin, yardım edenlerin tamamından bahsetmiyorum!

 Hiç kimse kendisini infak ve yardımıyla kandırmasın. Bugün dünyada birbirlerine, hemcinslerine, hemdinlerine, fikirdaşlarına, en büyük yardımı eden topluluk:

1-Yahudiler
2-Hristiyanlar
Ama benim akaidime göre ikinci sıraya Budistleri koysanız daha doğru olur.

 Müslümanlar, yardım ve infak konusunda; kardeşinin elini tutma konusunda bana göre son sırada bile değiller!
Yani sıralamaya dahi girmezler!
Müslümanların girebileceği bir kategori yoktur!
Müslümanların girebileceği bir sıralama yoktur çünkü bu sıralamayı yaparken belli standartlar vardır ve bu standartlarında hiçbirisi de Müslümanlarda yoktur!
Yani biz buna rağmen birtakım işleri yapabiliyorsak bir takım şeyleri kendimize paha biçmeyelim!
İnfak nedir?
 İnfağı, Aşura günü İmam Hüseyin (a.s)'ın ashabından birileri yaptı; İmam Hüseyin (a.s)'ın nurunun, sonrasında kendisinde tecelli olan birileri orada yaptılar ve bugüne kadarda hâlâ yapıyorlar!
Ben eğilip kalkmayı; kıraat etmeyi kastetmiyorum!
 Hepimiz Kur'ân okuyoruz; acaba Kur'an okuduğumuz zaman "Vecibet Gulubuhum" oluyor muyuz? "Kalplerimiz patlayacak gibi oluyor mu?"
-Olmuyor!
Bunun manası bu kişilerin Kur'an'ı inkar ettiği manasına gelmiyor!
Kimse, Kur'an'ı inkar etmiyor!
Kimse, namazı inkar etmiyor!
Kimse, orucu inkar etmiyor!
Kimse infağı, zekatı, humusu inkar etmiyor!
Kimse, Tevella ve Teberrayı inkar etmiyor!
Kimse, Haccı inkar etmiyor ama o Haccın Hac olabilmesi için; o namazın namaz olabilmesi için Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın namazının o namazda tecelli etmesi gerekmektedir ki o da bizde yoktur!
Hepimiz kitap okuyoruz; hepimiz ders dinliyoruz ama bize hiç etki etmiyor!
Neden?
Çünkü İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine tâbi değiliz!
Bizi, İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitmesi gerekir! İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine tabi olmayan kişiye, ibadetlerinde Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın ibadetinin şuasının hayat bulmadığı kişiye yapmış olduğu ibadet fayda vermez!
Aşurada İmam Hüseyin (a.s)'ın özü tecelli etti!
Aşurada tecelli eden ibadet: İmam Hüseyin (a.s)'ın özüydü!
İmamın özü de: Tecelli ettiği ibadetti!
İmamın özü yapmış olduğu ibadetti!
Bu ibadeti direkt olarak yalnızca Nebiyyi Kibriya (s.a.a) ve itreti yapabilir çünkü Nurullahtırlar; bu ibadeti bir de onların tecelli ettiği kişiler yapabilir!
Başkada hiçbir kimse yapamaz!
Hiç kimse kendisini kandırmasın!
Sizin, bu haliniz Şia'lık (Ehlibeytin taraftarlığı) değildir!
 Öldüğünüz zaman Molla değnek ile başınıza gelip "Eşhedu en La İlahe İllallah" diyor ve siz de ıngıllayarak diyor veya demiyor iseniz bu Şia'lık değildir!
Bu Şiilik ile adam gibi can dahi veremezsiniz!
Hesab-ı mahşeri, kabri bir köşeye koyun adam gibi can dahi veremezsiniz!
Müslüman gibi can dahi veremezsiniz!
İmamın tecelli etmesi gerekir! Bunun başka bir yolu yoktur!
Hz. İmam Hüseyin (a.s), Aşurada ibadet etti; Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) Aşurada ibadet etti.
İmam Hüseyin (a.s), Aşurada ibadetlerin en üstününü, en e'zemini gerçekleştirdi.

İmam Hüseyin (as)’ın Aşurada Yaptığı İbadet

İmam Huseyn (a.s) Aşurada iki iş yapıyordu!

İmamın (a.s), Aşura’daki ibadeti neydi?

-İmamın ibadeti, secdesi idi.

İmam (a.s), ibadet ediyordu.

İmam Huseyn (a.s)’ın ibadeti İmamın son hâliydi; son demleriydi.

1-İMAMIN SECDESİ

İmamın ibadeti neydi?
1-İmamın ibadeti, Aşura günü toprağa düştüğü ândı; katligahta yere toprağa düştüğü ân İmamın ibadetiydi.
2-İmamın ibadeti, alnını secdeye (toprağa) koyduğu ândı.
3-İmamın ibadeti, başını secdeden gahi kaldırıp gahi geri koymasıydı.

Bu ibadet, E'zem ibadettir!
Bunun üstünde ibadet yoktur!
Hiçbir ibadet bu ibadetin emsali değildir!
İmam Hüseyin (a.s) bu secdeyi son ânında yaptığı zaman her şey bitmişti!
İmamın mübarek vücudu meydanda tek kalmıştı.
Herkes imtihanını vermişti.
İblis mağlup olmuştu.
İblisin güruhları kıyamete kadar mağlup olmuşlardı.
İmam Hüseyin (a.s)'ın adına, alemlere Fetih bayrağı dikilmişti ve zahiri manada ise İmam Mehdi (a.f)'un gelmesi bekleniyor ki Fetih bayrağı dünyaya da dikilsin.
Yezidin grubundan hiç kimse galip değildir.
Yezidin güruhu yalnızca birazcık şehvete ulaşabildiler; ulaştıkları şehvet de burunlarından geldi!
Yezid'in güruhu birazcık lezzete ulaştılar; ulaştıkları lezzet de burunlarından geldi!
İmam Hüseyin (a.s) bu secdeyi yapana kadar (anne karnından tutun ta şehadetine kadar) ne yapıyordu?
İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura ibadeti son ânıdır!
İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura ibadeti toprağa düştüğü ândır!
Yüzünü toprağa koyduğu ândır!
İmam (a.s)'ın her yeri yara, ok ve taşlar ile doluyken mübarek yüzünü gahi toprağa koyuyordu; gahi kaldırıyordu!
Bu ibadet, Allahu Tebareke ve Tealaya yapılabilecek en büyük ve en azim ibadettir!
Bundan daha azim ve daha büyük bir ibadet yoktur!
Biz, bunun nasıl bir ibadet olduğunu anlayamayız!
Siz, bunun içinde nasıl bir hikmet olduğunu bilmiyorsunuz!
Bu secde, Hz. Resuli Kibriya (s.a.a)'i Resuli Kibriya yaptı.
Bu secde zer aleminde Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'yı Fatime-i Zehra yaptı.
Peki İmam Hüseyin (a.s) o âna kadar ne yapıyordu?
İmam Huseyn (a.s) o güne kadar yalnızca bir iş yapıyordu: Eğitim veriyordu.

TALİM VE TERBİYE

 İmam, insanları eğitiyordu. İmam, ashabını ve ehlibeytini yetiştiriyordu. İmamın en son vazifesi en son ibadeti katligahta yapmış olduğu secdedir.
Bazen insanlara diyoruz ki:
Cahedu fi sebilillah!
"Allah yolunda özveride bulunun!" Gidiyorsunuz, yan gelip yatıyorsunuz!
Siz semizlik koyun değilsiniz ki yiyip, içip, yan üste yatasınız.
Siz, bu dünyaya yiyip, içip, yatmaya gelmediniz!
Yalnızca namaz kılıp, yatıyorsunuz!
Yalnızca ramazanda oruç tutup, yatıyorsunuz!
Kendinize acıyın ve Allah yolunda bir şey yapın!
Bir iş yapın; atılın; hareket yapın; karşı çıkın; mücadele edin ki Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın size gelmesi gereken nurunun önündeki perdeler yırtılsın; duvarlar yıkılsın!
Cahedu fi sebilillah!
Bir özveride bulunun ve o duvarları yıkın!
Mücadele edin!
Doğrudur! Elleriniz yara olacak.
Doğrudur! Üstünüz toz, toprak olacak.
Doğrudur! Mümkündür! Bir taş yuvarlanacak ve ayağınıza düşecek.
Doğrudur! Yanında çocuğunuzu da götürdüyseniz bir taş da onun ayağına düşecek.

 Ama o duvarı yıkmazsanız, gidemeyeceksiniz; burada ölüme mahkûm edilmişsiniz! 
Sizi burada yılanlar, akrepler, çıyanlar yutacaklar.

Birine Allah yolunda özveride bulun dediğinizde: "Ekstradan bir şey istediğinizi" zannediyor!
Kimse sizden ekstra bir şey istemiyor.
Cahedu fi sebilillah!
Yani git bir şekilde İmam Hüseyin (a.s)'a talebe ol!
Çünkü İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine muhtaçsınız!

Hanginiz Aliyyel Murteza'nın oğlu Hz. Ebelfezl Abbas b. Ali (a.s)'dan üstünsünüz?
Ebelfezl Abbas (a.s)'da Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) eğitimine muhtaçtı!
Hanginiz Zeyneb-i Kübra'dan (s.a) üstünsünüz?
Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'i ziyaret etmek ve ziyaretname okumak için Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a)'yı Nebiyyi Kibriya'nın (s.a.a) haremine götürüyorlardı.

 Hz. Aliyyel Murtaza (a.s), Hz. Zeyneb-i Kübra'nın önünde; Hz. İmam Hasan (a.s) sağında; Hz. İmam Hüseyin (a.s) ise solunda, gecenin bir vaktinde Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in haremine Mescid-i Nebevi'ye götürüyorlar. 
 Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in haremine varıyorlar ve Hz. Aliyyel Murteza (a.s), Hz. İmam Hasan (a.s)'a işaret ediyor: "Hasan'ım! Çırağı söndür; namahrem Zeynebin bedenini çadırdan dahi görmesin!"
Hz. Zeynep'i Kübra (s.a) budur!

Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) Zehra'nın (s.a) kızıdır!
Masumiyeti ilan edilmemiş masumedir!
Alimetul Geyri Muallemedir! Öğretmeni Allah'tır!

Bu Zeyneb-i Kübra (s.a), Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın tecellisine muhtaçtır!
Biz mi muhtaç değiliz?

 Elbette biz Aşurayı canlandıracağız ama kendimizi teberri etmek için değil!
 Biz, bunu kendimizi düzeltmek için bunu yapmak durumundayız.

 İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi olmasaydı Aşura günü gerçekleşen o vâkâdan, o azim beladan hiç kimse sağlam çıkamazdı! Herkes bir şekilde yara alırdı!
 Kimse okuduğu iki kitapla; ezberlediği iki ayetle; eğilip kalktığı, doğru dürüst Fatihasını dahi okuyamadığı, secdede ayağını nasıl koyacağını bilmediği, rükuda nasıl duracağını bilmediği, yanlış abdest alarak kıldığı namazın kendisini kurtaracağını zannetmesin!

Kimse slogan atarak kurtulabileceğini zannetmesin!
Kurtulmak için İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine mazhar olmamız lazım!
İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi, iksirdir!
İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi, kurtarıcı iksirdir!
İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi dışındaki bütün eğitimler, batıldır!

 İmam Hüseyin (a.s)'ın talim ve terbiyesi kişiye inikaz edecek olursa o kişi talim ve terbiye olmuş kişi olur; yalnızca o kişi hidayet olmuş olur!

 Kişide İmam Huseyn (a.s)'ın talim ve terbiyesi inikaz etmemişse o kişi batak içerisindedir.
 Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura günü yapmış olduğu Cihad: CİHAD-I EKBERDİR!
 İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura cihadı, Cihadı Esger değildir!
Silah var mıdır?
Vardır!
Ama buna rağmen Cihadı Ekberdir!
Cihadı Ekber derunî bir cihattır; içsel bir cihattır; Cihadı Ekber zahiri bir cihat değildir!
Hz. İmam Hüseyin (a.s), Cihadı Ekber'in ne olduğunu, Cihadı Ekberin hakikatini, Cihadı Ekberin özünü, Aşura günü ortaya koydu; insanları eğitti ve yollarını gösterdi; kanun ve kurallarını öğretti ve daha sonra da teoride uyguladığı gibi pratikte de uygulamaya ve göstermeye başladı!
Herkes Cihadı Ekber ile mükelleftir!
Nefsi ile derunî cihad etmeden ölen kişi Müslüman değildir!
Cihadı Ekber yapan kişi muvaffak ve muzaffer olmadan, iblisin belini kırmadan ölürse:
•Ya Yahudi ölmüştür!
•Ya Hristiyan ölmüştür
•Ya Mecusî ölmüştür!
•Ya da putperest olarak ölmüştür!
Hatta bu kişi Kabe'nin baş ucunda Namaz kılan kişi dahi olsa bu böyledir!
Bu kişi bütün vakit namazlarını Makamı İbrahimde (a.s) kılan kişi dahi olsa bu böyledir.

Cihadı Ekberde muvaffak olabilmenin iki şartı vardır!
Bu şart o gün de böyleydi ve İmam Hüseyin (a.s) öğretmişti; bugün de böyledir ve İmam Hüseyin (a.s) öğretmiştir!
İmam Hüseyin (a.s), bunların hepsini bize Aşurada öğretti!

Cihadı Ekber’de muvaffak olabilmenin şartları nedir?

Cihadı Ekberde muvaffak olabilmenin iki şartı vardır! 
1-) Tamahtan vazgeçeceksin!
2-) Korkudan vazgeçeceksin!

İblis o gün bu cihadın (Cihadı Ekber'in) olmaması için ya da olacaksa bile lekeli olması için elinden geleni yaptı!
İmam Hüseyin'in ashabını ve Ehlibeytini tamahtan ve korkudan kurtaran yegane şey:
İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimiydi!

Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) bu eğitime muhtaçtı!
Hz. Kamer-i Muniri Ben-i Haşim Ebelfezl Abbas (a.s) bu eğitime muhtaçtı!
Hz. Şibhi Peygamber Ali Ekber (a.s) bu eğitime muhtaçtı!
Hz. Kasım b. Hasan (a.s) bu eğitime muhtaçtı!
Ben ile sen mi muhtaç değiliz!
Niye?
Siz ki daha doğru dürüst Fatiha bile okuyamıyorsunuz ama namaz kılıyorsunuz!
Halbuki Fatiha'nın özü onlardır!
Fatihanın ete kemiğe bürünmüş hâli Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) ve Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın elini attığı kişilerdir!
Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) mübarek elini Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'a attı; Hz. Ebelfezl Abbas (a.s) Fatiha'nın özü oldu!
Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Zeyneb-i Kübra (s.a)'ya tecelli etti; Zeyneb-i Kübra (s.a) Fatiha'nın özü oldu!
Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Hz. Ali Esger (a.s)'da tecelli etti; Hz. Ali Esger (a.s) Fatiha'nın özü oldu!
Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Zuheyrde tecelli etti; Zuheyr Fatiha'nın özü oldu!
O ashab ve Ehlibeytin tamamı kendi kapasiteleri ölçüsünde Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın tecellisi ile Fatiha'nın özü oldular!
Ama bizim yaşam tarzımıza ise baktığımız zaman anlaşılan şudur:
 Bizim ne Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'e, ne Hz. Aliyyel Murteza (a.s)'a ne de Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'a ihtiyacımız yoktur!
(Fakat kendimizide Fatiha'nın özü zannediyoruz!)

 İblis o gün Cihadı Ekber'in olmaması için Veliyullah'a, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a karşı her şeyini ortaya koydu!
İblis galip gelemeyeceğini bilmesine rağmen her şeyini ortaya koyuyordu!
Emin olun bizim için de ortaya koyuyor!
Bizimde muvaffak olmamamız için çalışıyor ve bunu bilin ki:

İblisin tek silahı korkutmaktır!
İblis açlık ile korkutur!
Susuzluk ile korkutur!
Kira ile korkutur!
Biri senin hakkında ne der diye; gurur ve kibrinizle korkutur!
Hakikaten sizin neyiniz var ki gururlanıyorsunuz?
Gururu hak eden yalnızca biri vardır; O da haligi Mutlak olan Allah'tır!
Yalnızca onun gururlanmaya hakkı var!
Onun gibi birisi daha yoktur ki bir şeyi yaratabilsin!
Onun isimlerinden biri de: Mütekebbirdir!
Karşınızda Allah var iken ona karşı gururlanmayın!
Bilin ki: "Allah, mutekebbirdir ve mutekebbirlerin burnunu yere sürter!"
Tek mutekebbir O'dur!
Hakkı olmadan mütekebbirleşenlerinde emsali İblistir!
Hanginiz, hangi hak ile mutekebbir olabilirsiniz?
Sizler diyorsunuz:
O, bana böyle baktı.
O, bana böyle dedi.
O varsa, ben yokum!
Siz kimsiniz ki "O varsa ben yokum!" diyebiliyorsunuz?
Allah bile bunu demiyor!
Allah: "Ey mahlukum! Sen günah işliyorsun; sen yoksun!" demiyor!
Siz günah işlemenize rağmen Allah size bunu demiyor!
Siz hangi hakla gururlanıp bir başkası için bunu diyebiliyorsunuz?

Tamah ile ilgili olarak:

 Allah'ın Peygamberlerinden biri yürüyordu ve baktı ki: Adamın biri ormandan odun toplamış ve bir balya sırtına yüklemiş! Odunları taşıyıp yorulunca da yere bırakmış ama o kadar yorulmuş ki artık kaldıramıyormuş.
 O Nebiyullah bu adama yükü kaldırabilmesi için yardım ediyor. O adam ile o Nebiyullah yolda yürürlerken Nebiyullah buyuruyor:
 "Ey Allah'ın kulu! İstermisin ki ben sana dua edeyim ve Allah sana bir merkep versin?"
Adam dedi:
 "Ya Nebiyallah! Çok iyi olur. Ben Allah'tan da müteşekkir olurum! Size de müteşekkir olurum! Dua ederseniz çok iyi olur!"
O Peygamber buyurdu:
 "Dua edeyim bir tane de komşuna versin."
Adam dedi:
 "Ya Nebiyallah ona vermesin! Ben de istemiyorum!"

Görüyor musunuz tamah insanı nereye getiriyor?
Biz de böyleyiz!
İblis İnsanın Allah'a gitmemesi için; insanın Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a gitmemesi için iki şey yapıyor:

1- Korku salıyor
2- Tamah veriyor

Ve bu ikisi de bel kırıyor!
Bu ikisi de insanı, İmam Hüseyin (a.s)'dan alıyor ve iblisin yanına koyuyor!
Bu durum o gün de böyleydi, bugün de böyledir ve yarın da böyle olacaktır!
 Ben sine vurmak kötü bir şeydir demiyorum; sine vurmak çok güzel bir şeydir ama hakkıyla sine vurmak çok güzel bir şeydir!
Hüseyin dediğin zaman bilmen gerekir ki: Resulullah'ın oğlu Hüseyin'i kastediyorsun!
Bir kişi dışarıdan baktığı zaman şöyle demesi gerekir:
"Böyle bir Hüseyin dünyada yoktur!
Bu Hüseyin ne çoban Hüseyin'dir ve nede kral Hüseyin'dir!
Bu Hüseyin ne doktor Hüseyin'dir ve nede Bürokrat Hüseyin'dir!
Bu Hüseyin, iş adamı Hüseyin de değildir!
Bu Hüseyin ayrı bir Hüseyin'dir!
Bu Hüseyin'in adı nurdur!
Zikri nurdur!
Özü nurdur!
Sözü nurdur!
Bu Hüseyin'in adını kim ağzına alacak olsa o nur oluyor!"

Dışarıdan bunu gören kişinin Hüseyin'in peşine düşmesi gerekir!
Sine vurduğunda bu şekilde vurman gerekir!
Bu Hüseyin'i çağrıştıran sine ibadettir ama eğer ki bir sine vurmak, bir Hüseyin'i çağırmak seni Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dan uzaklaştırıyorsa: o sine bidattir! O sine, afyondur!
Bizler, her dem İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine muhtacız!
Kimse İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine bir dönem gidince ona yarın da yeteceğini düşünmesin!
Bir dönem gittiği eğitim ile idare edebileceğini düşünmesin!

 Ya da bugün gitmeyip yarın gidebileceğini düşünmesin, gidemezsiniz çünkü yarın ne olacağını bilmiyorsunuz; her dem ona muhtaçsınız!
 İmam Hüseyin (a.s)'ın bebekliğinden tutun 40 yaşına kadar İmam, Allahu Tebareke ve Teâlâ'dan o niyazda bulundu.
 57 yaşına geldikleri zaman Allahu Tebareke ve Teâlâ'dan o nimetin şükrünü edâ edebilmeyi temenni ettiler; rica ettiler.
 Allahu Tebareke ve Teala emir buyurdu ve Hz. İmam Hüseyin (a.s) Ehlibeytini ve ashabını hazırlamaya başladı ve aşura gününün ikindi vaktine kadarda bu eğitime devam etti!
İmam Hüseyin (a.s) bir ân dahi olsun Ehlibeytinin ve ashabının eğitiminden geri durmadı.
İmam (a.s) ne kendisi onları eğitmekten uzak durdu; ne de onlar İmam'ın cezzabiyyetinden ayrıldılar.

 İmam Hüseyin (a.s), aşura günü onlar yere düştüğü zaman dahi onları yalnız bırakmıyordu!
İmam onları getirdi ve onların hepsi sapasağlam bir şekilde meydana çıktılar; o kadar kılıç ve mızrak darbesi aldılar; yere düştüler; buna rağmen İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine muhtaçtılar!
İmam teker teker hepsinin başına gidiyordu.
İmam neden hepsinin başına gidiyordu?
Sebebi ne idi?
Tamam, doğrudur; kalp mahzun olur, göz yaşarır ama bu ayrı bir şeydir.
İmam Hüseyin (a.s), ne fiziki boyutta mahzuniyetinden dolayı oraya gidiyordu; ne de ağlama isteğinden dolayı oraya gidiyordu.
İmam Hüseyin (a.s) bir tek sebepten dolayı onların başına gidiyor ve başlarını dizlerinin üstüne alıyordu:
İmamın bunu yapmasının sebebi onları sapasağlam bir şekilde ahirete gönderebilmekti.
Eğer İmam Hüseyin (a.s) onların başına gitmeseydi şeytan o ân bile onlara musallat olacaktı.
İmam Hüseyin (a.s) onları sapasağlam gönderebilmek için yanlarına gidiyordu.
Maktellerde ve kitaplarda hiç İmam Hüseyin (a.s)'ın ashabından ve Ehlibeytinden birini canlı canlı bırakarak geri döndüğünü duydunuz mu?
Duymadınız!
Çünkü İmam (a.s) hepsini Rabb'ine teslim etti ve ve sonra geri döndü; onlar, canlarını etmeden Hz. İmam Hüseyin (a.s) geri dönmüyordu!
Hepsi ruhunu teslim ediyordu ve İmam (a.s) o zaman çadıra geri dönüyordu!
İmam onların ruhunu uçurmadan geri dönmüyordu!
İmam, hepsini emniyet için almadan geri dönmüyordu!
Hepimiz böyleyiz!
Hepimiz, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ım lütfüne ve o nefesine muhtacız!
Hiç kimse, hiçbir şeyine güvenmesin!
Biz ne yaparsak yapalım Züheyr olamayız!
Biz ne yaparsak yapalım Habib b. Mezahir olamayız!
Biz ne yapabiliriz? Nasıl yapabiliriz?
Onlar nasıl kendilerinden mutmain değillerdi ise bizde kendimizden mutmain olamayız!
Aliyyel Murteza'nın kızı Zeyneb-i Kübra (s.a) kendisinden mutmein değildi!
Biz nasıl kendimizden mutmain olabiliriz?
Nasıl bu kadar rahat olabiliyoruz?
Nasıl bu kadar geniş olabiliyoruz?
 
 Meğer ben ile sen, Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın çeyreği kadar ya da Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a)'nın çeyreği kadar ya da İmamın evlatlarının çeyreği kadar dahi olacak olsa infak edebilir miyiz?
Ya da milyonda biri kadar infak edebilir miyiz?
450.000 Dinar!
Sadece Hz. İmam Hüseyin (a.s) yolda 450.000 dinar infak verdi.
Kızları ne verdi?
Evlatları ne verdi?
Kardeşleri ne verdi?
Bunları kim hesap edebiliyor?
Siz neyinize güveniyorsunuz?
Meğer siz İmam Hüseyin (a.s)'ın Ali Ekberi gibi namaz mı kılabildiniz?

 Hz. Ali Ekber (a.s), alemde Resulullah (s.a.a)'e xelgen ve xulgen; imanen ve şeklen; amelen ve teslimiyeten en çok benzeyen kişi idi!
Hz. Ali Ekber son nefeslerinde dedi ki:
 "Baba egisini! Yani Baba! Gel ve beni sapasağlam gönder!"

 Ali Esger (a.s) çırpınıyordu yani diyordu: "Baba! Gel beni gönder! İmam Hüseyin (a.s), Hz. Ali Esger (a.s)'ı kucağına aldı ve tam öpeceği zaman üç başlı ok gelip Hz. Ali Esger (a.s)'ın boğazını parçaladı. İmam Hüseyin (a.s), Hz. Ali Esger (a.s)'ı eliyle gönderdi.
Masum İmamdan başka hiç kimse terbiye ve eğitim veremez!
Masum imamdan başka hiç kimse insanı terbiye edemez ve eğitemez!
Masum İmamdan başka hiç kimse insanı iblisin şerrinden kurtaramaz!
Herkesin menfaatini, gururunu ve kibrini bir köşeye bırakabilmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerekir!
İmam Hüseyin (a.s)'ın medresesine gidin ve eğitimine girin!
İmamın kapısında oturun; yalvarın; kovsalarda gitmeyin; dövselerde gitmeyin!
Gitmeyin ki İmam tecelli etsin!
Çünkü başka bir yol yoktur!
Ben size slogan anlatmıyorum!
Hakikat budur!
Bundan başka bir yol yoktur!
Masivası boştur!
Herkes, kendisini biliyor; kimin elinde ne var?
Yüzümüzde meymenet yok!
Bedenimizden meymenet yok!
Hiçbirimizde meymenet yok!
Sorsalar neyiniz var?
Diyeceksiniz: Namaz kılmışız!
Hayır! Siz namaz da kılmamışsınız yalnızca eğilip eğilip kalkmışsınız!
İmam Hüseyin (a.s) yalnızca büyük yaştakileri değil; 3 yaşındaki kızına da sahip çıkıyordu!
Ona bile sahip çıktı!
O kızların omuzuna alacağı yükü sapasağlam bir şekilde menzile ulaştırabilmesi için onları eğitiyordu!
 Hz. Fatime'yi, 3 yaşındaki kızı Hz. Rugeyye'yi, 5 yaşındaki kızı Hz. Sakine'yi eğitiyordu!
Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi olmasaydı Hz. Rugeyye (s.a) o vazifeyi yapamazdı!
Hz. Fatime bint-i Hüseyin (s.a) o vazifeyi yapamazdı!
Hz. Sukeyne (s.a), o vazifeyi yapamazdı!
İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi yalnızca ölüm vaktinde lazım değildir!
Hayatta vazife yapabilmemiz için de Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi lazımdır!
İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimi olmasaydı Hz Rugeyye (s.a)'nın o yükü menzile ulaştırabilmesi mümkün olmazdı!
 Hz. Rugeyye yara alırdı; tökezlerdi; korkuya kapılardı ya da (El Euzubillah!) hayat tamahına kapılırdı ve yükü menzile ulaştıramazdı!
5 yaşında bir kız çocuğu şuân yanınıza gelse hiçbiriniz onu kâle almazsınız. 
Bir şey dökecek olsa hiçbiriniz döktü demezsiniz.
Bir şeyi kıracak olsa hiçbiriniz kırdı demezsiniz çünkü çocuktur!
Hz. Rugeyye (s.a) 3 yaşındaydı ve o vazifeyi yaptı! Alem kurban olsun onun yaşına!
Şu ânda Hz. Rugeyye (s.a)'nın ibadet ve itaatinin haddini kim ölçebilir?
Hangi akıl sahibi ölçebilir?
Hangi matematik profesörü ölçebilir?
Hangi insan ölçebilir?
Ölçmeyi bir köşeye bırakın hiç kimse tahayyül dahi edemez!
Hz. Rugeyye'nin ibadet ve itaatinin azametini kim tahayyül edebilir?
Kim aklında canlandırabilir?
Kimse canlandıramaz!
İmam Hüseyin (a.s) insanı böyle yapıyor!

 Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın 3 yaşındaki kızı Hz. Rugeyye (s.a)'nın ibadet ve itaatinin azameti, Hz. İmam Hüseyin (a.s) azameti kadardır çünkü Hz. Rugeyye (s.a)'nın muallimi Hz. İmam Hüseyin (a.s)'dır.
Hz. Rugeyye (s.a), eğitimini babası Hz. İmam Hüseyin (a.s)'dan almıştır çünkü Hz. Rugeyye (s.a), Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın nurudur!
Hz. Rugeyye (s.a)'da tecelli eden kişi Hz. İmam Hüseyin (a.s)'dır!
Bunu kim ölçebilir?

 Esirleri Şam'a götürdüler; Yezid baktı komutanları bitkin, perişan ve zelil bir şekilde dizilip oturmuşlar. Esir olarak getirdikleri ise yalnızca bir kesim kadın ve çocuktu!
Zincire vurulmuşlardı. Hepsi yara bere içinde idi. Hepsi bitap ve bitkin bir şekilde idi.
Yezid, bir esirlere baktı ve bir de kendi komutanlarına baktı.

Komutanlarına dedi:
"Siz galip geldiniz! Siz zafere ulaştınız! Sizin bu durgun ve vurgun yemiş haliniz nedir? Bunun sebebi nedir?"
Yezidin komutanları Yezide ne dedi biliyor musunuz?
Dediler:
 "Ey Emir! Bu kafiledeki kadınları ve kız çocukları görüyorsunuz değil mi? Bunlar bizim evimizi yıktılar! Bunlar bizim anamızı ağlattılar!"
Yezid dedi:
 "Bunlar size ne yaptı? Siz ki silahşörsünüz! Sizler arab'ın kahramanlarısınız! Siz bir kılıç çektiğiniz zaman önünüzdeki 10 tane silahşör yok oluyor! Bu ufak ufak çocuklar, 3 yaşındaki kızlar size ne yaptı?
Komutanlar dediler:
 "Ya Emir! Biz bunlara ne kadar işkence ettiysek, bunlara ne kadar kırbaç vurduysak, bunları dövdüysek, bunlara sövdüysek, bunları tekmelediysek, bunları ne kadar aç bıraktıysak ve de bunları ne kadar devenin üzerinden yere attıysak bile bunlar bir kelime "of" dahi demediler! Bunlar bir kelime dahi acizlik ifade etmediler!"

Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın eğitiminin farkını görüyor musunuz?
Allah'ın emri geldiği zaman her biriniz dört bir tarafa kaçıyorsunuz!
Yani hepiniz iblisin talebelerisiniz!
Meğer Mümin olan kimse, Hüseyin b. Ali (a.s)'ın şiası olan kimse kaçar mı? Korkar mı?

 Bütün malları gitmişti, ekmekleri yoktu, suları yoktu, onları koruyacak erkek yoktu, onları koruyacak kadın yoktu, anneleri yoktu; yetmiyordu zincirliydiler, yetmiyordu tekme ve tokat yiyorlardı, bunların hiçbiri ile yetinmiyorlardı cesaret edip Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın mübarek başını mızrak ucuna takılı halde, İmamın kızlarının önüne getirip o mübarek başa kırbaç vuruyorlardı!

Bizler, Allah'ın emri geldiğinde neden dört bir tarafa kaçıyoruz? Onlar neden kaçmadılar?
Onlar kaçmadılar çünkü muallimleri Hüseyin b. Ali (a.s) idi!
Çünkü İmamları Hüseyin b. Ali (a.s) idi!
Çünkü ibadeti Hz. İmam Hüseyin (a.s)'dan almışlardı!
Çünkü derslerini Hz. İmam Hüseyin (a.s)'dan almışlardı!
Huseyni olmak böyle bir şeydir!
Slogan atmak kimseyi Huseyni etmez!
Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) önce ibadet yaptı ve sonra slogan attı!

 Abdullah b. Abbas da yerinde oturdu, cesaret etti ve Resulullah'ın oğluna had hudud belirlemeye çalıştı; dedi: "Bunu yap, bunu yapma!"
 Meğer Ehlibeytin haricinde normal kişilerin arasında Abdullah b. Abbas'tan daha büyük bir müfessir mi vardı?
-Yoktu!
Yezid'in komutanları Yezid'e dedi:
"Ya Emir! Bunlar acizlik ifade eden tek bir kelime dahi kullanmadılar! Bizi perişan ettiler! Evimizi yıktılar! Bu sebepten dolayı bu yaman güne düştük! Çaresizliğimizin sebebi bu kızlardır!"

Özel Hubb Makamı

Veliyullah'a karşı sahip olmamız gereken özel bir makam vardır.
Bu makamın adı: Özel Hubb (sevgi) makamıdır.
Bu makama ulaşamayan hiç bir kimse Şia (Ehlibeyt Taraftarı) olamaz.
Bu nimete ulaşabilmek için Aşurayı nimet kabul edeceksiniz!
Bu nimete ulaşabilmek için Aşurayı şükür kabul edeceksiniz!
Bu nimete ulaşabilmek için Aşurayı ibadet kabul edeceksiniz!
Bu kabulleniş dil ile kabulleniş değildir; hakikaten kabulleneceksiniz!
Dil ile kabul ederseniz ancak kendinizi kandırabilirsiniz! Çok çok kandırsanız beni kandırabilirsiniz!
İmamın hubb makamına ulaşmayan hiçbir kimse Şia olamaz!
Hubb makamına ulaşabilmenin bir alameti vardır.
Bu alamet: Aşurayı bela değil nimet görmektir!

 Kulli yevmin Aşura, kulli arzin Kerbela, kulli şehrin Muharrem yalnızca Hz. İmam Hüseyin (a.s)'a mahsus değildir.
Muharrem her dem ve her ân vardır.
O gün ki insanların tamamı Veliyyullah'ın özel hubb makamına ulaşmak ile muvazzeflerdi; bugün bizlerde Veliyullah'ın hubb makamına ulaşmak ile muvezzefiz.
Özel hubb makamına ulaşmayanlar, Ehlibeyt'in yolundaki sıkıntıyı ve zorluğu, bela, yok olma ve afet görürler!
Bu sebepten dolayı da Allahu Tebareke ve Teala buyuruyor ki:
"Onlar dört ayaklılardan daha alçaktırlar!" Yani adam değillerdir!
Aşuranın nimet olduğunu bir zerre anlayabilmemiz için o hubb makamına gitmemiz gerekir.

Tarih kitaplarında yazılıyor ki:

Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s), Tasua günü Hz. Ebelfezl Abbas (a.s)'a buyurdu:
"Abbas Can! Kardeş git ve bu gece izin al!"

Burada çok enteresan bir cümle var!
Alimler o günden bugüne kadar sürekli olarak bunu beyan buyurmuşlardır:
İmam Hüseyin (a.s) buyurdu:
"İnni uhibbus Selat"
"Ben namaz kılmayı çok seviyorum"

Salat nedir? Namaz nedir?
Namaz miraca çıkmaktır.
Namaz aşıkla maşuk'un; iki dostsun yan yana gelip birbiriyle konuşmasıdır; dertleşmesidir; razu niyaz etmesidir!
Namaz budur!
Namaz emme basma tulumba gibi eğilip eğilip kalkmak değildir!

Yani İmam Hüseyin (a.s) buyurdu ki:
"Ben bu gece insanları uçurmak istiyorum!"
Yani imam buyuruyor ki:
 "Benim gölgem, benim nurum olmazsa hiç kimse uçamaz! Ben bu gece insanları uçuşa hazırlayacağım!"
Git onlara bunu söyle:
 "Eğitim tamam!"
Bir yere geliyor İmam buyuruyor ki:
"Uçuşu da benim vermem lazım! Uçma dersini ben verdim; sizi benim uçurmam lazım."

Hiçbir şey bizim elimizde değildir.
İmam Hüseyin (a.s)'ın onları nasıl eğittiğini kimse bilmiyor!
İmam Hüseyin (a.s)'ın onlara ne verdiğini veya ne vermediğini kimse bilmiyor!
Bunu sadece onlar biliyor ve bir de İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine mazhar olanlar biliyor.
İmam Hüseyin (a.s)'ın eğitimine mazhar olanlar da sadece kendilerini biliyorlar.
"İmam Hüseyin (a.s) onları nasıl eğitti?"
İmam Hüseyin (a.s)'ın onlara ne eğitimi verdiğini kimse bilmiyor ve bilmeyecektir!

Ama eğitimi, musibeti kadar azimdir!
Musibeti, eğitimi kadar azimdir!

Musibeti, secdesi kadar azimdir!
Secdesi musibeti kadar azimdir!

Hepsi de İmam Hüseyin (a.s) kadar azimdir!
İmam Hüseyin (a.s)'da Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in nuru olduğu için Hz. Nebiyyi Kibriya kadar azimdir!

Bu kadar azimdir çünkü Allah'ın kalbi parçalandı; Allah'ın kalbi de Resulullah'tır!
O gün Resulallah (s.a.a)'in kalbi parçalandı!
Bugün Resulullah (s.a.a)'in kalbini parçalayacak bir iş yapmayın!

Her gün aşuradır! Bir iş yapmayın ki Hz. Resul-i Kibriya (s.a.a)'in kalbi parçalanmasın!

Hadislerde buyruluyor ki:
Allahu Tebareke ve Teala, Zer aleminde Aşura sahnesini mahlukatına gösterdi.

(Ben bu mahlukatın umumi mahlukat olduğunu zannetmiyorum ama hadiste de buyrulmuyor; ben zannediyorum ki mahlukattan maksat burada: Enbiyaullah, Evliyaullah ve seçkin kişilerdir.)

Buyurdular ki:
Bu sahnenin sorumluluğunu kim almak istiyor?
Kim bu sahnenin kahramanı olmak istiyor?
Ben böyle bir sahne irade ettim; Aşura diye bir sahne olacak!
Allahu Tebareke ve Teala bunu zer aleminde buyurdu.
Ben, bir dünya yaratacağım.
Ben, insanı yaratacağım.
Ben dünyada bu sahnenin olmasını irade ettim çünkü benim münkirlerim olacak; beni inkar edenler olacak!
Benim sistemim ile düşmanlarımın sistemi harb edecek; ben bu harbin olmasını irade ettim.
Kim bu sahnenin kahramanı olmak istiyor?
Kim bu sahneyi üstlenmek istiyor?

Hadiste buyuruluyor:
Hz. Eba Ebdillah El Hüseyn (a.s) arz etti:
"Ya Rabbel Alemin! Ben üstlenmek istiyorum."
Hadiste buyuruyor:
"Allahu Tebareke ve Teala bu sahneyi 3 defa gösterdi ve 3 defa sordu: Kim üstlenecek? Her üçünde de Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s) talib oldular."
(Neden Peygamberi Ekrem (s.a.a) talib olmadı? Neden İmam Hüseyin (a.s) talib oldu? g.b sorular çocukça sorulardır! Bu soruları hiç aklınızdan bile geçirmeyin:

İmam Hüseyin (a.s) Nebiyyi Kibriya (s.a.a)'in parçasıdır; kalbidir; nurudur; ciğeridir; etidir; özüdür!

Hz. Nebiye Kibriya (s.a.a) bu sahneyi İmam Hüseyin (a.s)'ın şeklinde kabul ediyor!
Sakife musibetini Hz. Emirelmüminin İmam Ali (a.s) bedeninde kabul ediyor!
Kapı ile duvar arasındaki musibeti Hz. Fatime-i Zehra (s.a)'nın bedeninde kabul ediyor!
Zeh,ri, İmam Hasan (a.s)'ın bedeninde kabul ediyor; o zehiri, Hz. Nebiyyi Kibriya (s.a.a) içiyor!
Kapı ile duvar arasında kırılan o kaburga Rasulullah (s.a.a)'in kaburgasıdır ki kırılıyor!
O kol Hz. Resulullah (s.a.a)'in koludur ki kırılıyor!

Allahu Tebareke ve Teala 3 defa bu sahneyi gösterdi ve her üçünde de Hz. İmam Hüseyin (a.s) talib oldu!
Hitab geldi:
 "Ya Eba Ebdillah! Sen ki bu sahneyi kabul etmek istiyorsun yapman gereken bir iş var: Ehlibeytini ve ashabını da bu olayın içine sokman gerekir!"
Bunu bilin ki buradaki ashaptan maksat sadece 72 kişilik ashab değildir!
Zer alemi, kıyamete işaret eder!

Zer aleminden bir örnek verildiği zaman kapsamı:
 Zer aleminden kıyamete kadardır!
Zer aleminden kıyamete kadar var olan bütün mahlukatın tamamı buna muhataptır!

İmam Hüseyin (a.s)'a tabi olan mahlukatın tamamı:
 Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın ashabıdır!
Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın mübarek bedeninden dünyaya gelmeyen ama onun bedeninin parçası olanlar:
 Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın evlatlarıdır!
 İmam Hüseyin (a.s)'ın evlatlık makamına ulaşanların tamamının babası:
 Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'dır ve Hz. Eba Ebdillah El Huseyn (a.s)'ın Ehlibeytindendirler.

Meğer İmam Hüseyin (a.s), "Benim bir parçam (...) yerde yatacak" sözünü Hürr için buyurmadı mı?

 Hür b. Yezid’in, mübarek kabri Kerbela’nın batısında kendi adıyla anılan Hür bölgesindedir ve Şehir merkezine 7 km uzaklıktadır!

 İmam Hüseyin (a.s)'ın mübarek başının dışında, vücudunun hiçbir parçası Kerbela'dan dışarı çıkmadı.   
 Yalnızca mübarek başı Kerbela'dan dışarı çıkartıldı. 
 İmamın mübarek başı Kerbela'ya gaybi olarak daha önce gelmişti; zahir olarak ise daha sonra geldi"

Hitap geldi: “Ya Eba Ebdillah! Ehlibeytini ve ashabını da bu olayın içine sokman gerekir!”

Hz. İmam Huseyn (a.s)’ın ashabından olabilmemiz için Kerbela’ya girmemiz gerekir!

Hz. İmam Huseyn (a.s)’ın şiası olabilmemiz için Kerbela’ya girmemiz gerekir!

Bunu diyen Allahtır!

Kimse, Hoca radikallik yapıyor demesin!

Bunu ben demiyorum!

Allah diyor!

Şia olabilmeniz için Kerbela’ya girmeniz lazım!

İmam Huseyn (a.s) arz ettiler: Ey Rabbim! Sen, benim bu işi, bu sahneyi üstlenmeme razı ol; ben, onların tamamını terbiye edip getireceğim.”

İmam Huseyn (a.s) bizim ile arasına duvar örmemiştir!

Hz. İmam Huseyn (a.s) ile aramıza duvar ören biziz!

İmam Huseyn (a.s) zer aleminde bu taahhüdü vermiştir ve iş bize kalmıştır!

4. DERSİN SONU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir