İçindekiler
Ümmül Eimmeh “İmamların Annesi”
Hz Fatıma Zehra (s.a) masumluk makamına sahih ve iki masumun annesi olan melekûtî bir annedir.
İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s)‘ın anneleri Hz. Fatıma Zehra (s.a) fıtri (doğuştan) yetenekli ve çok çalışması ile elde etmiş olduğu maneviyat ve Îlahi rızalık basamaklarını bir bir yükseldiği sayısız faziletlere ve üstünlüklere sahiptir.
Ümmü Ebiha Babasının Annesi
Hz. Fatıma Zehra (s.a) babasının vefalı arkadaşı ve yardımcısı idi. Öyle ki Hz. Peygamber (s.a.a) kendisine Ümmü Ebiha Babasının Annesi lakabını vermiştir.
Bu büyük hanımefendinin makam ve fazileti o kadar yücedir ki kalem, onların tamamını yazmaktan acizdir. Onun faziletinin yüceliği hakkında şu yeterlidir: “Allah bütün Peygamberlerinin soyunu kendilerinden karar kılarken Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.a) Mustafa’nın soyunu İmam Ali (a.s) ve Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın evlatlarından karar kılmıştır.
Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın pak eteğinde din düşmanlarına karşı göstermiş oldukları unutulmaz yiğitlik ve kahramanlıklara sahip evlatlar yetiştirmiştir. Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın kısa ama bereketli hayatının her evresi en yüce zirvelerle doludur. Hz. Fatıma Zehra (s.a) kocası için iyi bir eş ve çocukları için iyi bir anne idi. Çocuk eğitiminde her annenin öncüsüdür.
Hz. Fatıma Zehra (s.a), bereketli hayatında her türlü şatafattan uzak duruyor ve hatta savaş ganimetlerinin her taraftan yağdığı ve müslümanların mâli açıdan durumlarının iyileştiği dönemde dahi yaşamını en asgari imkânlarla sürdürüyordu.
Müslüman kadınların sevgi, muhabbet, fedakârlık ve maneviyat meşalelerini nasıl yakacaklarını Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın Mektebinde öğrenmeleri gerekir. Hz. Fatıma Zehra (s.a)’yı örnekalarak iman ve iffet silahını kuşanıp Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın vermiş olduğu nurdan meşaleler ile fesadın kökünü yakmaları gerekir.
Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın Doğumu
Hz. Fatıma Zehra (s.a) Mekke’de vahyin indiği mübarek ve nuranî bir evde dünyaya geldi. Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın dünyaya gelmiş olduğu ev özel bir yüceliğe ve maneviyata sahip bir ev idi.(1) Doğum olayını okumak için buraya tıklayınız. (Hz. Hatice’nin sırdaşı bölümünden itibarendir.) Hz. Fatıma Zehra (s.a), Hz. Muhammed (s.a.a) ve Hz. Hatice (s.a)’in en küçük ve son çocukları idi. Ve Hz. Peygamber (s.a.a) onu sahip olduğu özelliklerinden dolayı diğer çocuklarından daha fazla seviyordu. (2)
Hz. Fatıma Zehra (s.a) Cemadiyes Sani ayının 20’sinde dünyaya geldi. Bu konuda fazla ihtiaf olmasa da doğum yılında ihtilaf vardır. Şöyle ki:
1- Kuleyni,(3) İbn-i Ceriri Teberi,(4) Tabersi,(5) Meclisi,(6) İbn-i Şehrâşub,(7) ve Seyyid Muhsin Emin(8) gibi Birçok Ehl-i Beyt alimine göre:
Hz. Fatıma Zehra (s.a) Bi’set’in 5. Yılında dünyaya gelmiştir.
2- Şeyh Tusi “Hadaiku’d Riyad” (9) ve “Misbahul Müctehid” de olduğu gibi bir grub Ehl-i Beyt alimi ise:
Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın Bi’set’in 2. yılında doğduğuna inanmaktadırlar. (10)
3- Taberi, Ebul Fereç İfsehani ve Ahmed b. Hanbel gibi bir grup Ehl-i Sünnet alimi ise:
Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nin Bi’set’ten 5 yıl önce doğduğunu söylemişlerdir.(11)
4-Başka bir grup Ehl-i Sünnet alimi ise:
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın Peygamber (s.a.a)’in 40 yaşında iken yani Bi’set’in 1. yılında doğduğunu söylemişlerdir.(12)
Ad, Künye ve Lakaplar
Adı:
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın birçok adı vardır, onların bir kısmını Ulu ve Yüce Allah, bir kısmını ise Allah’ın seçmiş oldukları vermiştir.
İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
” Fatıma (s.a)’nın Allah katında 9 adı vardır:
1-Fatıma,
2-Sıddıka,
3-Mübâreke,
4-Tâhire,
5-Zekiyye,
6-Râziye,
7-Merziyye,
8-Muhaddise,
9-Zehra.
Bütün kötülüklerden uzak tutulduğu için ona Fatıma adı verilmiştir ve eğer Emirel Müminin İmam Ali (a.s) olmasaydı, onun şanında (ona denk) birisi olmayacaktı.”(13)
Meclisi, bu hadisin tefsirinde şöyle diyor:
” “Sıddıka” Masumluk,
“Mübâreke” ilimde, fazilette, kemâlatta, mucizelerde ve kerim evlat sahibi olmakta bereket sahibi olmak,
“Tâhire” noksan sıfatlardan uzak olmak,
“Zekiyye” kemal ve hayırda zirve yapmak,
“Râziye” Hakkın kazasına razı olmak,
“Merziyye” Allahın ve Allah dostlarının beğendiği,
“Muhaddese” Meleklerin kendisi ile konuştuğu kimse,
“Zehra” Zahiri ve manevi yönden nur ile nurlanmak demektir.(14)
Künyeleri:
Hadisçiler ve Tarihçiler Hz. Fatıma Zehra (s.a) için şu künyeleri zikredilmişlerdir:
“Ümmül Eimmeh İmamların Annesi,
Ümmü Ebiha Babasının Annesi,
Ümmül Hesen Hesen’in Annesi, Ümmül Huseyn Huseyn’in Annesi, Ümmül Muhsin Muhsin’in Annesi“(15)
Lakapları:
Eski büyüklerin (alimlerin) eserlerinde Hz Fatıma Zehra (s.a) için şu lakaplar yazılmıştır:
- Hessan
- Hura
- Azra
- Mansura
- Nuriye
- Betül
- Âlime
- Hâkime
- Nakiye
- Halime
- Takiyye
- Seyyide
- Muzdehituş-Şehide
- Munisetu’l-Haticetü’l-Kübra(16)
Bu lakap ve künyelerden herbiri Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın yücelik ve büyüklüğünü göstermektedir.”
Çocukluk ve Gençlik dönemi
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın, Hz. Peygamber (s.a.a)’e düşman tehditlerinin ve baskılarının altında ve O Hazretin yarenlerinin baskı ve işkence altında olduğu bir dönemde başladı. (17)
Hz Fatıma Zehra (s.a) çocukluk döneminin üç yılında Yüce Babasının aile ve yarenlerinin Şib’i(18) Ebi Talib‘teki kuşatmada olmalarına şahid olmuşlardı.(19) Açlığın bütün takatini aldığı bir gün Hz. Fatıma Zehra (s.a), rengi solmuş bir halde Babasının yanına geldi ve şöyle dedi:
“Baba açım. Hz. Resulullah (s.a.a) mübarek elini sevgili kızının göğsüne koydu ve yüzünü gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi:
“Ey açları doyuran ve alçakları zelil eden Allah! Kızım Fatıma’yı aç koyma.”
İmran b. Hasin şöyle diyor: “Fatıma’nın yüzündeki sararma gitti ve yüzü gül gibi açtı.”(20)
Sonunda Kureyş’in alçak komplosu ve Şib’i Ebi Talibteki kuşatma dönemi sona erdi. Hz. Peygamber (s.a.a) ve yarenleri evlerine döndüler. Hz. Fatıma 5 yaşına basmıştı ve özgürlüğün candan kokusunu koklamak istiyor ama Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın güzel günleri fazla sürmedi ve annesi dünyadan ayrıldı.(21)
Hz. Fatıma Zehra (s.a), Hz. Hatice (s.a)‘in vefatından sonra hergün müşriklerin Yüce Babasının başına getirdiği yeni acı ve elim bir olaya şahit oluyordu.
Hz. Fatıma Zehra (s.a), bir gün müşriklerin Mescid’ul Haramda oturup Hz. Peygamber’i (s.a.a) öldürme planı yaptıklarını görünce ağlayarak eve döndü ve babasına düşmanların komplosunu haber verdi.(22)
İbn-i Mesud şöyle diyor: “Resulullah (s.a.a) bir gün Mescidu’l Haram’da namaz ikâme ediyordu. Ebu Cehil ve yarenleride ona bakıyorlardı. Aralarından biri kalkıp yeni kesilmiş olan devenin işkembesini aldı ve Hz. Peygamber (s.a.a) secdeye gittiği zaman sırtına koydu. Diğerleri de Hz. Peygamber (s.a.a) ile alay etmeye başladılar. Ben bu durumu gözlerimle görüyordum ama ileri gidip deve işkembesini onun sırtından almaya cesaretim yoktu. Hz. Fatıma Zehra (s.a) bu durumdan haberdar olunca çok üzgün bir halde Mescidu’l Harama geldi. İşkembeyi Resulullah’ın (s.a.a) sırtından aldı ve ihaneti yapanları kınadı.(23)“
Hz Fatıma Zehra (s.a)’in İstenilmesi ve Tarihi
Hz Fatıma Zehra (s.a)’in Evlilik Tarihi:
İmam Ali (a.s) ile Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın mübarek evliliklerinin tarihi hususunda tarihçilerarasında ihtilaf mevcuttur. Bazıları bu kutsal bağın Hicret’in 1. yılında olduğunu söylerken(24) bazıları ise Hicretin 2. yılının Zilhicce ayında olduğunu söylemişlerdir.(25)
Seyyid Muhsin Emin bu hususta şöyle demiştir: “Bazı kimseler Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın evliliğinin Hicret’in 2. yılında, bazıları ise 3. yılında olduğunu söylemişlerdir. Ama Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın Bi’set’in 5. yılında doğduğunu kabul edecek olursak Mekke’de Babası ile beraber yaşamış olmaktadır. Resulullah (s.a.a)’in hicretinden sonra Hz. Fatıma Zehra (s.a)’da Medine’ye hareket etti ve Medine’de bir yıl kaldıktan sonra İmam Ali (a.s) ile evlilik akitleri okundu.(26)
Hz. Fatıma Zehra (s.a) evlilik yaşına geldiği zaman sahip olduğu fazilet, kemal ve babasının yanındaki konumundan dolayı Resulullah (s.a.a)’in ashabından bazıları o hanımefendiyi Hz. Peygamber’den (s.a.a) istediler ama Hz. Peygamber (s.a.a) onların damadı olmasını kabul etmedi.
Hz Fatıma Zehra (s.a)’in İstenilmesi:
Abdurrahman b. Avf, Hz. Fatıma Zehra (s.a) istemek için Hz. Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna geldi ve şöyle dedi: “Ya Resulullah! Eğer Fatıma’yı benimle evlendirecek olursan yolunda çok mal harcarım ve kendisine büyük bir mihir veririm”.
Bu söz Hz. Peygamber (s.a.a)’i çok kızdırmıştı ve şöyle dedi:
“Para ile beni bu evliliğe zorlamak mı istiyorsun?(27)“
Enes b. Malik şöyle diyor: ” İmam Ali (a.s)’dan önce Ömer ve EbuBekir de Hz Fatıma Zehra (s.a)’yı Hz. Peygamber’den (s.a.a)’den istediler ama Hz. Peygamber (s.a.a)Hz. Muhammed (s.a.a) onlara olumsuz cevap vererek şöyle dedi:
“Allah’ın emrini bekliyorum.(28)“
Ebubekir, Ömer ve Sa’d b. Muaz, İmam Ali (a.s)’ın yanına gidip , Hz Fatıma Zehra (s.a)’yı Hz. Peygamber’den (s.a.a) istemesini önerdiler. İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Ben de bu kavuşmayı arzuluyorum.(29)“
Emirel Müminin İmam Ali (a.s) şöyle diyor:
“ Hz Fatıma Zehra (s.a) ile evlenmek istiyordum ama bu konuyu Hz. Peygamber’e (s.a.a)’e açmaktan utanıyordum. Gece gündüz bunu düşünüyordum, nihayet birgün Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna vardım, Resulullah (s.a.a) bana şöyle dedi:
“Ya Ali“
Şöyle dedim:
“Emrindeyim Ya Resulullah!”
Şöyle dedi:
“Evlenmek istiyormusun?”
Şöyle dedim:
“Resulullah daha doğrusunu bilir.“
Kureyş kızlarından birini bana önereceğini düşünmüş ve Fatime’yi kaybetmekten korkmuştum. Resulullah’ın yanından ayrıldım. Peşim sıra Resulullah’ın, Elçisi geldi ve Resulullah’ın (s.a.a) beni çağırdığını söyledi. Hızla gidip huzuruna vardım. Ümmü Seleme’nin odasında idi, beni gördüğü zaman sevincinden öyle güldü ki dişlerinin beyazlığı ışık gibi parlıyordu.
Şöyle dedi:
“Ali, müjdeler olsun, senin evliliğin için düşündüğüm şeyi Allah kabul etti ve Cebrail şimdi geldi ve Ulu ve Yüce Allah’ın Fatime’yi senin akdine geçirdiğini haber verdi.”(30)
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın Mihri
Resulullah (s.a.a), İmam Ali (a.s)‘a şöyle dedi:
“Fatime’nin mihri için verebilecek bir şeyin varmıdır?”
İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Ya Resulallah! Anam babam sana feda olsun; kılıç, zırh ve bir devemden başka birşeyim yoktur.”
Resulallah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Kılıç ve deve cihat ve iş için sana lazımdır, zırhını mihir yapalım.”
İmam Ali (a.s), Hz. Muhammed (s.a.a)‘in emri ile zırhını 500 dirhem karşılığında sattı ve mihriye olarak Hz. Peygamber’e takdim etti.(31)
Bu ölçü “sünnet mihir” olarak meşhur oldu. Hz. Muhammed (s.a.a)‘in diğer eşlerinin mihriyeleride bundan fazla değildi. Bu işde ölçü Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın mihri idi.(32)
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın Çeyizi
İmam Ali (a.s) ile Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın müşterek hayatları sade ve gösterişsiz bir merasim ve basit ev malzemeleri ile toprak evde başladı. İslam’ın örnek kadını Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın çeyizi şunlardı:
- “Bir elbise, bir adet baş örtüsü,
- bir adet siyah havlu,
- Tahta ve hurma lifinden yapılmış bir adet somya,
- Mısır keteninden iki döşek (birisi yün ve diğeri hurma lifi ile doldurulmuştu,)
- Dört adet yastık (ikisi yün ikisi hurma lifi ile doldurulmuştu,)
- Bir adet Perde,
- 1 adet Hayber yorganı,
- Bir adet el değirmeni,
- Deri’den bir su taşıma kabı,
- Tahtadan bir adet süt kabı,
- Elbise yıkamak için ahşab bir leğen,
- Su saklamak için bie adet testi,
- İbrik,
- Bir adet hasır,
- Askılık,
- Koyun derisinden bir adet yer sofrası.”
Hz Fatıma Zehra (s.a) çeyizini Hz. Muhammed (s.a.a)‘in emri ile ashabtan bazıları satın almışlardı ve toplam tutarı 63 dirhemdi. Hz. Muhammed (s.a.a) kalan paranın bir kısmını güzel kokular alması için Bilal’e, bir kısmını zaruri ihtiyaçları karşılaması için Ümmül Eymen’e, geri kalanı kısmını ise saklaması için Ümmü Seleme’ye verdi.(33) Çeyiz, Hz. Muhammed (s.a.a)‘in huzuruna getirildiği zama onlara nakarak şöyle dedi:
“Allahım! Kaplarının çoğu çamurdan olan bu çeyizi Ehl-i Beyt’e mübarek eyle.”(34)
DÜĞÜN
Eşyaların alınmasının üzerinden bir aya yakın bir zaman geçmişti ama İmam Ali (a.s) vaktinin çoğunu Hz. Muhammed (s.a.a)’in yanında geçirmesine rağmen utandığı için düğün hakkında Hz. Muhammed (s.a.a) ile bir şey konuşmuyordu. İmam Ali (a.s)’ın kardeşi Akil bir gün şöyle dedi:
“Hanımını evine getir ki düğünün ile gözlerimiz aydınlansın.”
Hz. Muhammed (s.a.a) bu durumdan haberdar olunca İmam Ali (a.s)’ı yanına çağırıp düğün için hazır olup olmadığını sordu. İmam Ali (a.s) de hazır olduğunu söyledi.(35) Hicretin 2. yılının Zilhicce ayının 1’i veya 6’sında Hz. Muhammed (s.a.a)’in emri ile İmam Ali (a.s) ve Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın düğün merasimleri yapıldı.
Hz. Muhammed (s.a.a) velime (düğün yemeği) verilmesini emretti ve Ensar’ın büyüklerinden olan Sa’d velime için bir koyun hediye etti. Ensar’dan bazıları bir miktar mısır unu getirdi ve çarşıdan da bir miktar sulandırılmış çökelek, yağ ve hurma alındı. Hz. Muhammed (s.a.a)’in nezaretinde yemek yapıldı ve Resulullah (s.a.a)’in elinin bereketi ile birçok insan bu yemekten yedi ve Fakirlere de yemek gönderildi.(36)
Resulullah (s.a.a)’in hanımlarına ve Abdulmuttalib kadınlarına Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın düğününde tekbir getirmelerini, Allah’a hamd etmelerini ve dillerine O’nun rızasına ters bir şey almamalarını emretti.(37)
Resulullah (s.a.a)’in hanımları ve Abdulmuttalib’in kızları Hz Fatıma Zehra (s.a)’yı hazırlayıp bineğe bindirdiler. Bineğin yularını Selman-i Farisi tutmuştu. Mikdad ve bir grup Haşimoğlu bineğin etrafında, özel bir merasimle Hz Fatıma Zehra (s.a)’yı İmam Ali (a.s)’ın evine doğru hareket ettirdiler.
Cebrail ve Mikail 70.000 melekle birlikte bu kutlu düğüne katılmıştı. Önce Cebrail Tekbir getirdi, sonra Mikail ve diğer melekler Tekbir getirdiler. Hz. Muhammed (s.a.a)’de Tekbir getirdi ve düğünlerde Tekbir getirmek bu zamandan beri resmiyyet kazanmış oldu.(38)
DÜĞÜN GECESİNDE ALLAH’I ANMAK
İmam Ali (a.s) evlilik gecelerinde Hz Fatıma Zehra (s.a)’yı üzgün bir halde gördüğü zaman neden üzgün olduğunu sordu.
Hz Fatıma Zehra (s.a) şöyle cevap verdi:
“Kendimi ve yaptıklarımı düşünüyordum ki ömrümün sonu ve kabrim aklıma geldi. Bugün babamın evinden sizin evinize geldim ve yarın ise bu evden kabre ve kıyamete doğru hareket edeceğim. Sana Allah’a and veriyorum, gel birlikte namaz ikâme edelim ve Allah’a ibadet edelim.(39)
EVİN DURUMU
İmam Ali (a.s) ve Hz Fatıma Zehra (s.a) hayatlarına başlarken kendilerine ait bir evleri yoktu. İmam Ali (a.s) hicrettten sonra Ensar’dan birinin evinde yaşadığı için düğünden sonra Resulullah (s.a.a)’in evine uzak olan bu evde yaşamaya başladılar. Bir gün Hz. Peygamber (s.a.a) Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın evine gelmişti ve şöyle dedi:
“Sana kendime yakın bir ev bulmamı istermisin?”
Hz Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“Size komşu olan Haris b. Numan’ın evi uygun olur.”
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Ben utanıyorum, Haris’e söyleyemem çünkü onun birkaç tane evini Muhacirler için istemiştim.”
Haris durumdan haberdar olduğu zaman Resulullah (s.a.a)’in huzuruna vardı ve şöyle dedi:
“Ya Resulullah! Bu ev sizin kendinize aittir ve benim malımdan istediğiniz kadar almanız almamanızdan daha değerlidir.”
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Doğru diyorsun.”
Bu konuşmadan sonra Haris, Beni Neccar Mahallesinde ve Hz. Muhammed (s.a.a)’e komşu olan bu evini rızasıyla Resulullah (s.a.a)’in emrine tahsis etti ve Hz. Muhammed (s.a.a) de kendi odasının yanında İmam Ali (a.s) ve Hz Fatıma Zehra (s.a) için bir oda yapılıncaya kadar oraya yerleşmelerini sağladı.(40)
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın Emirel Müminin İmam Ali (a.s) ile olan yaşamı çok sade idi. İmam Ali (a.s) bu husuta şöyle diyor:
“Fatıma ile evlendiğim zaman bir koyun derisinden başka da bir şeyim yoktu, geceleri onun üstünde uyuyordum, gündüzleri ise onunla devemi yemliyordum.” (41)
İmam Muhammed Bakır (a.s) ise şöyle diyor:
” Ali ile Fatıma evlendikleri zaman onların altında bir koyun derisi vardı, yatacakları zaman yünlü tarafını çevirip üzerinde yatıyorlardı ve yastıkları ise hurma lifi ile doldurulmuştu.” (42)
İŞ BÖLÜMÜ
Resulullah (s.a.a), İmam Ali (a.s) ile Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın evlenmesinden sonra evlerine gittiği zaman onlara şöyle dedi:
“Aliciğim ve Fatımacığım! Ev işlerini aranızda taksim edeceğim; Evin içindeki işleri Zehra, dışındaki işleri ise Ali yapsın.” (43)
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın Ev Hanımlığı
Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Ali (a.s) ve Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın evine geldiği zaman onları el değirmeni ile buğdayı öğüterek un yaparken gördü.
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Sizden hanginiz yardım etmemi istiyor?”
İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Ya Resulullah! Fatıma yardım istiyor, o yorgundur.”
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Fatımacığım sen kalk!”
Hz. Fatıma’nın yerinde oturdu, İmam Ali (a.s)’a buğdayı un yapmakta yardım etti. (44)
İmam Caferi Sadık (a.s), İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın evdeki iş bölümü hakkında şöyle dedi:
“Odun, yakacak, su getirmek evi süpürmek İmam Ali (a.s)’ın sorumluluğundaydı; değirmende un yapmak, hamur yapmak ve ekmek pişirmek Hz Zehra (s.a)’nın sorumluluğundaydı.” (45)
Zöhra şöyle diyor: “Resulullah (s.a.a)’in kızı Fatıma o kadar el değirmeni ile un öğütmüştü ki elleri nasır bağlamıştı. Bu yüzden değirmenin tutacağına deri parçası bağlamıştı, öyle un öğütüyordu.”(46)
İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle diyor:
“Resulllah (s.a.a) bir keresinde Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın evine geldiği zaman onun deve yününden bie elibise giydiğini, elleriyle un öğütürken çocuklarını da emzirdiğini gördü. Resulullah (s.a.a)’in gözlerinden yaş boşaldı ve şöyle dedi:
“Kızım! Dünyanın zorluklarına ahiretin lezzetlerine ukaşabilmek için katlan.”
Hz. Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“Ya Resulullah! Allah’a nimetleri için hamdediyorum, verdiği üstünlükler karşısında da şükrediyorum.”(47)
Selman-i Farsi şöyle diyor:
“Bir keresinde Fatıma’nın evine gitmiştim, önündeki el değirmeni ile arpa öğüttüğünü gördüm. El değirmeninin ucu kan olmuştu ve İmam Hüseyin (a.s)’da odanın bir köşesindeydi ama rahat değildi. Hz. Fatıma (s.a)’ya şöyle dedim:
“Ey Resulullah’ın (s.a.a) Kızı (s.a)! Elleriniz değirmen çevirmekten dolayı yara olmuştur. Fizze de buradadır ve iş yapmıyor.”
Hz. Fatıma (s.a) şöyle dedi:
Babam Resulullah (s.a.a) ev işlerini bir gün benim bir günde Fiize’nin yapmasını buyurdu, Fizze’nin sırası dün idi ve bu gün de benim sıramdır.”
Şöyle dedim:
“Ben sizin azad (özgür) ettiğiniz köleyim. İzin verin ya Hüseyin (a.s)’ı sakinleştireyim yada un öğüteyim.”
Şöyle dedi:
“Hüseyin’i (a.s) rahatlatmaya ben daha layığım; sen, un öğüt.”
Arpanın bir kısmını öğütmüştüm ki namaz için Ezan ve Kamet okundu ve bende namazımı kılmak için mescide gittim. Namaz bittikten sonra durumu Emirel Müminin İmam Ali (a.s)’a anlattım ve o hazret üzgün bir halde mescitten çıktı. Bir müddet sonra ise gülerek geri döndü.
Hz. Peygamber (s.a.a) gülüşünün nedenini sordu, şöyle dedi:
“Fatıma’nın yanına gittim, uyumuştu, Hüseyin’de göğsünün üzerinde uykuya dalmıştı ve değirmende kendi kendine dönüyordu.”
Resulullah (s.a.a) gülerek şöyle dedi:
“Ya Ali! Allahu Azze ve Celle kıyamete kadar Ehl-i Beyt’e hizmet etmeleri için yeryüzünde birçok melek karar kıldığını bilmiyor musun?”(48)
İmam Ali (a.s) savaşa gittiği zaman evin bütün işleri Fatıma’nın üzerine kalıyordu ve Hz. Peygamber’in Kızı Fatime (s.a) o kadar zahmete katlanıyordu ki hayat arkadaşı İmam Ali (a.s), Beni Sa’d kavminden birisine şöyle dedi:
“Fatıma, Benim eşim, Resulullah’ın (s.a.a) aile ferdlerinin içinden en çok sevileniydi. O kadar çok omuzlarında su kırbası taşımıştı ki bağı kollarında iz yapmıştı. Elleri ile o kadar çok iş yapmıştı ki elleri nasır bağşamıştı.Ve kazanın altında o kadar ateş yakmıştı ki ateşin hararetinden elbisesinin rengi değişmişti.”(49)
İmam Ali (a.s)’ın ve Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın hayatı, özelliklede yalancı şan ve makam esaretinde olanlar ve çalışmayı şanlarında görmeyenler için çok büyük bir derstir.
KOCA’YA KARŞI FEDAKÂRLIK
Yokluklar ve can alıcı zorluklar İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın yeni başlayan yaşamlarının üzerine gölge düşürmüştü ve hayatları yoksulluğun zirvesinde geçiyordu. Geçen birçok günde İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın evlerinde yemek dahi bulunmuyordu. Ama Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın fedakârlığı, bütün zorlukları nurunun altına almıştı. Hz. Fatıma Zehra (s.a) en zor şartlarda dahi kocası zorluğa düşmesin diye ondan birşey istemiyordu.
Bir sabah İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Fatımacığım! Açlığımı gidermem için yiyecek bir şey varmıdır?”
Hz. Fatıma (s.a) şöyle dedi:
“Babamı peygamberliğe, Seni İmamlığa seçen Allah’a yemin olsun ki yoktur. İki gündür evimizde yeteri kadar yemeğimiz yoktur. Olanı da sana ve çocuklarımız Hasan (a.s) ve Hüseyin’e (a.s) verdim, kendim o yemekten biraz olsun yemiş değilim.”
İmam Ali (a.s) üzgün bir halde şöyle dedi:
“Fatıma! Neden yiyecek bulmam için bana haber vermedin?”
Şöyle dedi:
“Ya Ebel Hesen! Rabb’imden gücünün yetmeyeceği bir şeyi senden isterim diye utanıyorum.”(50)
KOCASI’NIN GÖRÜŞÜNE SAYGI GÖSTERMEK
Acı sakifiyye olayından, Ehl-i Beyt’in yalnızlığı ve Hz. Fatıma’ya (s.a) yapılanlardan sonra Sakifiyye liderleri toplumsal dikkatleri kendine çekebilmek için çareler aramaya ve Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın gönlünü alamaya koyuldular. Defalarca Hz. Fatıma Zehra (s.a) ile görüşmek için izin istediler ama Hz. Fatıma Zehra (s.a) onların ard niyetli mücadelelerinin sürmemesi için onlara görüşme izni vermedi.
Ebubekir ve Ömer, Emirel Müminin İmam Ali (a.s)’a yönelip Resulullah’ın kızından görüşme izni alması için onu aracı yaptılar.
İmam Ali (a.s) bu isteği kabul etti ve Hz. Zehra (s.a)’nın yanına gelerek şöyle dedi:
“Fatımacığım! Ebubekir ve Ömer kapının ardındadırlar ve görüşmek için izin istiyorlar.”
Ama Hz. Fatıma Zehra (s.a) kabul etmedi.
İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Fatımacığım! Onlara ben izin verdim.”
Hz. Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“En, senin evindir ve ben de senin karınım, ne istersen onu yap.”(51)
Hz. Fatıma Zehra (s.a), hiafeti gasp edenler ile hiçbir şartta görüşme izni vermeme kararındaydı. Onlardan o kadar zulüm görmüştü ki Onları görmeye bile tahammülü yoktu fakat İmam Ali (a.s)’ın onlara söz verdiğini öğrendiği an İmam Ali (a.s)’ın görüşüne tabi oldu ve görüşme izni verdi.
Emirel Müminin İmam Ali (a.s), Ebubekir ve Ömer’i odaya çağırdı.
İbn-i Abbas şöyle diyor:
“Onlar içeri girmek istedikleri zaman İmam Ali (a.s), Hz. Zehra (s.a)’nın yüzünü örtü ile kapatmasını söyledi ve o da öyle yaptı.”
Ebubekir ve Ömer içeri girdiler ve şöyle dediler:
“Ey Resulullah’ın kızı! bizlerden razı ol ki Allah da senden razı olsun.”
Hz Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“Bu işten amacınız nedir?”
Şöyle dediler:
“Biz sana kötülük yaptık, affedip bağışlamanı ümid ediyoruz.”
Hz. Fatıma (s.a) şöyle dedi:
“Eğer doğru söylüyorsanız sorularıma cevap verin ve eğer doğru cevap verecek olursanızdoğru konuştuğunuza ve hayırlı bir niyetinizin olduğuna inanacağım.”
Onlar sor dediler.
Hz Fatıma Zehra (s.a) şöyle sordu:
“Sizi Eşi ve Benzeri olmayan Allah’a and veriyorum, babam Resulullah’ın (s.a.a): (Fatime benim bedenimin bir parçasıdır, onu üzen beni üzmüştür, ona eziyet eden bana eziyet etmiştir) buyurduğunu işittiniz mi?”
Onlar işittik dediler.
Hz Fatıma Zehra (s.a) ellerini gökyüzüne doğru kaldırdı ve şöyle dedi:
“Ey Allah’ım! Bu iki kişi bana eziyet etmiştir.”
Sonra şöyle dedi:
“Allah’a yemin olsun ki siz ikinizden asla razı olmayacağım.”
Ebubekir şiddetle ağlayarak şöyle dedi:
“Keşke anam beni doğurmamış olsaydı.” dedi
Ömer eleştirmek maksadıyla şöyle dedi:
“Ben bu insanların seni hilafete seçmesine şaşırıyorum, sen bir kadının öfkesi karşısında ağlıyorsun.” dedi.(52)
Hz. Peygamber’in Tavsiyesi
Bir gün Hz. Muhammed (s.a.a), Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın evine geldiği zaman onu arpa öğütürken gördü. Üstellik Hz Fatıma Zehra (s.a) hamileydi ve ev işleri kendisini zorluyordu. Babasından bir yardımcı istedi. Resulullah (s.a.a), kızı Fatime’ye (s.a) şöyle tavsiyelerde bulundu:
“Kendi elleri ile buğday öğüten her kadına Allah, öğütmüş olduğu her buğday tanesi karşılığında bir iyilik ve bir günahını siler
Beni müjdeleyici olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki kocan senden razı olmadığı bir halde ölecek olursan cenaze namazını kılmayacağım.
Kocası bir an olsun kendisinden razı olan kadın ne de mutlu kadındır.
Kocasına Öf! diyen kadına Allah, melekler ve insanlar lanet etmektedir.
Kocasının izni olmadan elbisesini giyinip dışarı çıkan kadına dönünceye kadar yaş ve kuru ne varsa lanet etmektedir.” (53)
Hz Fatıma Zehra (s.a) kocasının rızalığını kazanmak için öylesine çaba harcıyordu ki hatta ömrünün son anlarında kocasına şöyle diyordu:
“Amca oğlu! yalancı ve aldatıcı olmadığımı biliyorsun, hayatımın sonuna kadar sana itaatsizlik etmediğimi biliyorsun, bana hakkını helal et.”
İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Allah’a sığınırım. Sen yücelik sahibi bir hanımsın; çok bilinçli, takvalı, iffetli ve Allah’tan çok korkan birisin, seni nasıl kınayabilirim ya da senden nasıl incinebilirim.”(54)
ÇOCUK YAŞTA İBADET EĞİTİMİ
İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Fatıma ev halkından hiçkimsenin Kadir Gecelerinde uyumalarına müsaade etmiyordu ve onlara az yemek yediriyordu. Bir gün Kadir Gecesine hazırlanıyor ve şöyle diyordu:
“Asıl mahrum olan bu gecenin bereketinden mahrum kalan kimsedir.”(55)
EĞİTİCİ SÖZCÜKLERİ SEÇMEK
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın İmam Hasan (a.s)‘ söylemiş olduğu ninni anneler için en iyi örnektir. Rivayette Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın tatlı ninnisin şöyle olduğu söylenmiştir. İmam Hasan (a.s) bebeklik ve çocukluluğunun tatlı döneminde iken Hz Fatıma Zehra (s.a) onu tertemiz kucağına alıp şöyle diyordu:
"Oğlum Hasan! Baban gibi ol. Hakk'ın boynuna geçirilen ipi çıkar. Nimet sahibi olan Allah'a ibadet et. Alçak ve kindarlarla dost olma."
ÇOCUKLARIN TOPLUMSAL EĞİTİMİ
İmam Hasan (a.s) şöyle dedi:
“Annem Fatıma’yı (s.a) cuma gecesi ibadet mihrabında sabaha kadar rükû ve secde ederken gördüm. İman ehli erkek ve kadınlara adları ile çok dua ediyor ama kendisi için dua etmiyordu.”
Anneme şöyle dedim:
“Anne, başkalarına dua ettiğin gibi kendine neden dua etmiyorsun?”
Şöyle dedi:
“Ey Oğlum! Önce komşu sonra ev halkı.”(56)
İmam Musa Kâzım (a.s) şöyle dedi:
“Fatıma dua ettiği zaman kendisi için değil Mümin erkek ve kadınlar için dua ediyordu. Kendisine: ‘Neden kendine değil de halka dua ediyorsun?’ denildiği zaman şöyle dedi:
“Önce komşu, sonra ev.”(57)
ÖRTÜNME
Toplumun korunmasının ve ilerleyecek bir halde ilerlermisini sağlayacak en etkili faktörlerinden birisi zengin İslami öğretiler doğrultusunda iffetin yaşatılmasıdır; iffetsizlik ve başıboşluk toplum ve aile düzenini dağıtmaktadır. Allah’ın, kadınlara örtülü olmalarını emretmelerinin sebebi de budur:
“Mümün kadınlara söyle: “Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna ziynetlerini teşhir etmesinle. Başörtülerini göğüslerinin üzerine kadar örtsünler…”(59)
Emirel Müminin İmam Ali b. Ebu Talib (a.s) şöyle dedi:
“Bir gün Fatıma, Resulullah (s.a.a)’in huzurunda oturmuştu, bir şahıs içeri girmek için izin istedi. Hz. Fatıma (s.a) bulunduğu odadan çıkıp evin arka tarafına geçti. Misafir gittikten sonra Resulullah (s.a.a), Fatıma’ya o şahıstan neden saklandığını, onun kendisini görmediğini sorduğu zaman Fatıma şu cevabı verdi:
“O beni görmüyordu ama ben onu görüyordum. Ayrıca her ne kadar o beni göremiyor olsa da koku yoluyla benim kokumu alabilirdi.”
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
” Şehadet ediyorum ki sen benim bedenimin bir parçasısın.”(60)
Hz. muhammed Mustafa’nın (s.a.a) Kızı, örtü konusunda o kadar hassas davranıyordu ki ölümünden sonra dahi hiçkimsenin bedeninin hacmini görmesini istemiyordu.
Umeys kızı Esma şöyle diyor:
“Hz. Fatıma (s.a) ömrünün son günlerinde bana şöyle buyurdu:
“Ben kadının cenazesin taşındığı zaman bedeninin hacmini erkeklerin görmesini sevmiyorum.”
Esma şöyle diyor: “O Hazrete şöyle dedim: ” Ben Habeşistan’da, ölülerin beden hacmi belli olmasın diye tabut yaptıklarını gördüm. İzin verirseniz sizin için bir tane örnek hazırlayabilirim.”
Esma bir tabut yaptı ve Hz. Zehra (s.a) tabutu görünce sevindi ve güldü.
Esma Şöyle diyor: “Bu, Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın Resulullah (s.a.a)’in dünyadan göçünden sonra ilk gülüşüydü.””
Hz. Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“Allah seni cehennem ateşinden uzak tutsun, bana da böyle bir tabut yap ve bedenimi örtüp kapat.”(61)
KADININ EN ÜSTÜN ÖZELLİĞİ
İmam Ali (a.s) şöyle dedi:
“Resulullah’ın (s.a.a) huzurundaydım, şöyle buyurdu: “Kadın için en iyi şey nedir?”
Kimse cevap verenedi ve dağıldk. Ben Fatıma’nın yanına geldim ve şöyle dedim:
“Resulullah (s.a.a) bize böyle bir soru sordu ama hiçkimse cevap verenedi.”
şöyle dedi:
“Kadın için en iyi şey erkeklerin onları ve onların da erkekleri görmemeleridir.”
Resulullah (s.a.a)’in yanına döndüm ve şöyle dedim:
” Ya Resulullah! Bizler kadın için en iyi şeyin ne olduğunu sormuştunuz. Kadın için en iyi şey erkeklerin onları ve onlarında erkekleri görmemesidir.” (Elbette burada anlatılmak istenen şey:Bayanın kendisinin görmesinin uygun olmadığı erkekler ve erkeğin kendisini görmesinin uygun olmadığı bayanlardır.)
Şöyle buyurdu:
“Bunu sana kim söyledi?”
“Fatıma söyledi dedim.”
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Fatıma benim bedenimin bir parçasıdır.”(62)
DİNİ HÜKÜMLERİN ÖĞRETİLMESİ
Resulullah (s.a.a)’in kızı, Müslüman kadınların ilk kadın öğretmenidir. Medine kadınları dini hükümleri, İslami ahlak ve akaidi Hz. Fatıma Zehra (s.a)’dan öğreniyorlardı.
Bir gün Medine kadınlarından birisi Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın yanına varıp şöyle dedi:
“Namaz hakkında bazı soruları sormam için yaşlı annem beni size gönderdi.”
10 tane sorusuna cevap verdi. Medineli kadın şöyle dedi:
“Bundan fazla size zahmet vermek istemiyorum.”
Hz. Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“Sorularını sormak için yine gel, sen ne kadar çok soru sorsanda ben rahatsız olmam. Eğer birisine Eğer birisini ağır bir yükü 100.000 dinar karşılığında çatıya çıkarması için tutmuş olsalar, bu iş ona ağır gelirmi?”
Medineli kadın şöyle dedi:
“Hayır, ağır gelmez”
Şöyle dedi:
“Ben her cevap verdiğimde arşın ve yerin arasındaki büyüklükten daha fazla mücevher ödül alıyorum.”(63)
Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın İbadeti
Resulullah (s.a.a)’in kızının ibadeti kuru ve ruhsuz ibadet değildi. Babasının ibadet mihrabındaki manevi ve eşsiz ibadetine defalarca şahit olmuştu ve hangi ibadetin insana saadet verip ruhunu kemale ulaştırdığını babasından öğrenmişti. O, İlahî vahyin mektebinde yetişmişti ve İlahî huşu ve huzu dolu ibadetin doğruluk getirdiğini biliyordu.
Hz. Fatıma Zehra (s.a) öylesine zikir, dua, ibadet ve geceleri ibadetle geçiren birisi idi ki bu konuda Hasan Basri şöyle diyor:
“Ümmetin içinde Hz. Fatıma’dan daha üstünü yoktur, namaz ikame etmek için o kadar ayakta durmuştu ki ayakları şişmişti.”(64)
İbn-i Abbas şöyle diyor:
“Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:” “Kızım Fatıma, Huriye-i İnsiyyedir. İbadet etmek için ibadet mihrabında durduğu zaman göklerdeki yıldızlar yeryüzüne parladığı gibi o da göklerdeki meleklere parlamaktadır va Allah Meleklere şöyle diyor:
“Ey Meleklerim! Kulum Fatıma’ya bakın, kadın kullarımın efendisine bakın. Karşımda ayakta durmaktadır, Kalbi korkumdan titreyerek bana ibadet etmektedir. Şahid olun ki onun taraftarlarına ateşi haram kıldım.”(65)
HEL-ETA İNSAN SURESİNİN NUZUL SEBEBİ
İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) hastalanmışlardı. Hz. Muhammed (s.a.a) onları görmek için Hz. Fatıma Zehra (s.a)’nın evine gitmişti, İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma Zehra (s.a)’ya şöyle dedi:
“Bu azizlerin iyileşmesi için bir şey nezir etseniz iyi olur.”
İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma Zehra (s.a) öocukları iyileştikleri zaman 3 gün oruç tutmayı adadılar. Allah adaklarını kabul etti ve İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) sağlıklarına kavuştular. 3 günlük oruca başladılar, İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve hizmetçileri Fizze de onlarla birlikte oruca başlamıştı.
Birinci gün bir fakir kapıyı çaldı ve yardım istedi. İmam Ali (a.s) kendi ekmeğine fakire verdi, Hz. Fatıma (s.a), İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s) ve Fizze de ekmeklerini fakire verdiler. Ve Hepsi sadece su içerek iftarlarını açtılar.
İkinci gün olunca bir yetim kapıyı çalıp yardım talebinde bulundu ve yine hepsi ekmeklerine ona verip sadece su ile iftar ettiler.
Üçüncü gün yine bir esir kapılarını çalıp yardım isteyince yine tamamı ekmeklerini o esire verip sadece su ile iftarlarını açtılar.(66)
Onların infaklarınaki bu samimiyyetleri Allah’ın şu ayetlerinin nazil olmasına sebep oldu:(67)
"O kullar şiddeti her yere yayılmış bir günden korkarak verdikleri sözü yerine getirirler. Onlar kendi canlarının çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirdiler. Biz sizi Allah için doyuruyoruz; Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür ediyoruz."
Hz. Fatıma Zehra (s.a) Ve Savaş
Şeyh Mufid şöyle diyor:
“Uhud Savaşı olumsuzluklar ile son bulmuştu, Hz. Fatıma Zehra (s.a) babasını karşılamaya gitti. İmam Ali (a.s)’ın kolları omuzlarına kadar müşriklerin kanına boyanmıştı. Onların yanına geldi, Zülfikar’ı Hz. Fatıma Zehra (s.a)’ya verdi ve şöyle dedi:
“Al bu kılıcı ve ölülerin ondaki kanını temizle, bu kılıç bu gün bana yardım etti ve düşmanların belini kırdı.”
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Evet Fatıma, kılıcı al; kocan görevini çok iyi bir şekilde yaptı ve ve Allah Kureyşin büyüklerini onun kılıcı ile yok etti.”(68)
Sahl b. Sa’d şöyle diyor:
“Uhud Savaşında Hz. Muhammed (s.a.a) bir takım yaralar almıştı, mübarek yüzü yaralanmıştı, dişi ve kulakları kırılmıştı. İmam Ali (a.s) su getiriyordu ve Resulullah’ın kızı Fatıma da babasının yüzündeki kanları yıkıyordu. Suyun temas etmesinin daha fazla kanamaya sebep olduğunu görünce bir hasır parçasını yakıp külünü yaraya bastırdı.”(69)
Medine’nin düşmanlar tarafından kuşatıldığı Hendek Savaşında herkes gücü kadarınca şehri savunuyordu. Erkekler Selman’ın planı uyarınca hendek kazarlarken kadınlar da cephenin arkasında askerler için su ve yemek hazırlıyorlardı. Resulullah (s.a.a)’in değerli kızı Fatıma’da ekmek yaparak askerlerin ihtiyaçlarının bir kısmını gideriyordu.
Enes şöyle diyor:
“Hz. Fatıma bir kaç tane ekmek pişirmişti, savaşın ön hattına geldi ve ekmekleri babasına vererek şöyle dedi:
“Bu ekmekleri ben pişirdim ama kalbim onları yememe razı olmadı, size getirdim.”
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Bu, babanın üç gün aradan sonra ağzına koyduğu ilk yemektir. Dünyada aç olanlar ahirette tok olacaklar ve Allah’ın en çok gazap ettiği kimse mideleri çok yemekten ağırlaşmış olanlardır. Canı çekmesine karşılık bir yemeği yemeyen her kişiye cennet de bir derece verilir.”(70)
Hz. Fatıma Zehra (s.a) Şehadet Yatağında
Şeyh Tabersi ve Erbili, Suveyd b. Ğufle ve Abdullah b. Abbas’tan şöyle nakletmişdir:
“ Hz. Fatıma Zehra (s.a) hasta (şehadet) yatağına düştüğü zaman Muhacir ve Ensar’dan bir grup kadın ziyarete geldiler ve Ey Peygamber’in (s.a.a) kızı! nasılsın ?” dediler.
Hz. Fatıma Zehra (s.a), Allah’a hamdu senalar edip babasına selam gönderip ve onların erkeklerinin vefasızlığından şikayet ettikten sonra toplumun geleceğini şöyle çizdiler:
“Kendi canıma and olsun ki fitne tohumlarını ektiler, şimdi onun meyvelerini toplamayı beklemelisiniz. Devenin memesinden süt yerine kan sağıyorsunuz ve öldürücü zehirler yutuluyor. İşte buradadır batıl yolun yolcularının zarar edecek oluşları.
Gelecekteki Müslümanlar, İsam’ın başlangıcında İslam’ın yaptıklarının nelere mâl olduğunu görecekler. Bundan sonra kalplerinizi fitnelerin çıkacak olmasına inandırın. Müjdeler olsun size öldürücü kılıçlar, ardı kesilmeyen saldırılşar ve hücumlar, Müslümanların toplumsal işlerinin alt üst olması ve zalimlerin zulmü. Onlar sizin haklarınızdan az bir miktarını verecekler ve toplumlarınızı kendi kılıçları ile biçecekler.
Pişmanlık ve üzüntüler sizindir. İşlerinizin sonu nereye varacaktır? Ne yazık ki hakikati görecek gözlere sahip değilsiniz; bizlerde de o güç yoktur ve sizi istemediğiniz şeylere zorlayamayız.”(71)
İMAM’IN MAKAMI
Muhammed b. Lebid şöyle diyor:
"Hz. Muhammed (s.a.a)'in dünyadan ayrılmasından sonra Hz. Fatıma Zehra (s.a) Uhud'da Hamza'nın kabrinin başında yas tutup ağlarken gördüm. Fırsatı ganimet bilerek şöyle sordum: İmam Ali (a.s)'ın imameti için Resulullah (s.a.a)'in şözlerinden öne sürebilecek deliliniz varmıdır?"
Hz. Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“Ne de şaşırılacak bir durumdur! Gadir-i Hum gününü unuttunuz mu? Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim:
“Ali en hayırlı olandır ve onu kendimden sonra aranızda halifem olarak bırakıyorum. Ali benden sonraki imam ve halifedir, oğullarım Hasan ve Hüseyin ve Hüseyin’in 9 evladı pâk ve lekesiz İmam ve önderlerinizdir. Eğer onlara itaat edecek olursanız sizleri doğru yola götürecekler ama eğer, onlara karşı koyacak olursanız kıyamet gününe kadar bela, tefrika ve ihtilaf aranızda hakim olacaktır.”
Şöyle dedim:
“Efendim, öyle ise İmam Ali (a.s) neden sustu ve hakkını almadı?”
Hz. Fatıma Zehra (s.a) şöyle dedi:
“Resulullah (s.a.a) şöyle dedi: İmam’ın misali Kâbe gibidir, insanların onun etrafına tavaf etmeleri gerekirKâbe insanların etrafına tavaf etmez.”(72)
NAMAZ’IN ÖNEMİ VE HZ FATIMA ZEHRA (S.A)
Hz Fatıma Zehra (s.a) değerli babasına şöyle sordu:
“Namazına önem vermeyen, onu hafife alan erkek ve kadının cezası nedir?”
Resulullah (s.a.a) şöyle dedi:
“Ya Fatime! Namazı hafife alan kimseyi Allah 15 belaya müptela eder. Bunların 6’sı dünyada, 3’ü can verirken, 3’ü kabirde, 3’üde kıyamet günü, kabirden çıkarılacağı gün kendisine ulaşacaktır.
Dünya’da müptela olacağı 6 bela şunlardır:
- Allah o kimsenin ömründen bereketi kaldırır.
- O kişinin rızkından bereket kaldırılır.
- O kimseden Salihlerin çehresini (bezentisini) alır.
- Yapmış olduğu hiçbir hayır amelin karşılığı yoktur.
- Duası kabul olmaz.
- İyilerin duasının ona faydası olmaz.
Ölüm zamanı gelecek olan 3 bela:
- Alçakça can verir.
- Aç can verir.
- Susuz can verecek ve her ne kadar su içecek olsa da susuzluğu geçmeyecektir.
Kabirde Karşılaşacağı 3 bela:
- Allah kabirde ona azap vermesi için bir melek görevlendirir.
- Kabir sıkmasına müptela olur.
- Kabri karanlık olacaktır.
Kabirden çıkarılacağı zaman göreceği 3 bela:
- Ulu ve Yüce Allah bir meleğine herkesin gözü önünde onu yüz üstü sürüklemesini emredecektir.
- Onun hesabı çok zor ve şiddetli görülecektir.
- Allah, rahmeti ile ona bamayacak, temizlemeyecek, ve şiddetli bir azap görecektir.(73)
Bu azaplar namaza önem vermeyenler içindir, hiç namaz kılmayanların azabı bunlardan daha şiddetlidir.
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın namazdaki irfanı bve melekûtî hali hakkında şöyle denilmiştir:
” Hz Fatıma Zehra (s.a) namaza durduğu zaman kalbi çarpmaya başlıyor ve hıçkırıklar boğazına düğümleniyordu.(74)
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın Fazileti
Hz Fatıma Zehra (s.a)’nın sayısız fazileti vardır ve faziletlerden bazılarını Ulu ve Yüce Allah Kuran’da saymış ve hakkında ayetler indirmiştir.(75) Hz. Muhammed (s.a.a)’de O’nun birçok faziletini saymışlardır. Bunlardan sadece 2 tanesi şunlardır:
Resulullah (s.a.a), Selman-i Farisi’ye şöyle buyurdu:
“Ey Selman! Kızım Fatime’yi seven kimse cennet de benim yanımda olacaktır ve onu üzen kişinin yeri ise cehennemdir.
“Ey Selman! Fatime’nin sevgisi 100 yerde imdada koşacaktır, onların en hafif olanı ölüm zamanı, kabre girme zamanı, mahşer günü, sırat köprüsünden geçme zamanı ve kıyamet gününde esap vermektir. Kızımın razı olduğu kimseden ben de razıyım. Benim razı olduğum kimseden Allah’da razıdır. Kızım Fatime’nin kızgın olduğu kimseye bende kızgınım, benim kızgın olduğum kimse de Allah’ın azabınadüşecektir.
Ey Selman! Ona ve kocasına zulmedenin vah haline!”(76)
Bir gün Hz. Muhammed (s.a.a); İmam Ali (a.s), Hz Fatıma Zehra (s.a), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte oturmuşlardı, şöyle buyurdu:
“Allahım! Bunların Ehl-i Beyt’im olduğunu ve insanların arasında eyanımda n değerli olduklarını biliyorsun. Bunlara dost olana dost ol, düşman olana düşman…
Kızım Fatime’yi kıyamet günü nurdan bir bineğe binmiş, sağında 70.000 melek, solunda 70.000, önünde ve arkasında 70.000 melek ile ümmetimin kadınlarını cennete yönlendirdiğini görür gibiyim. Her gün vakitlice namazını edâ eden, Allah’ın ayında orucunu tutan, Allah’ın evini hacceden, malının zekatını veren, kocasına itaat edenve benden sonra Ali’nin peşinden giden her kadın, kızım Fatime’nin şefaati ile cennete giredektir. O Alemlerdeki kadınların efendisidir..”
Şöyle sordular:
“Ya Resulullah! O, zamanının kadınlarının mı Efendisidir?”
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:
“İmran’ın kızı Meryem kendi zamanının kadınlarının efendisi idi ama Kızım Fatime, yaratılış gününden kıyamete kadar bütün kadınların efendisidir. Mihrabıda (ibadete) durduğu zaman 70.000 Mukarrep Melek onu selamlıyor, Meryem’e seslendikleri gibi ona da sesleniyor ve şöyle diyorlarlardı:
“Ya Fatime! Allah seni seçti, tertemiz kıldı ve seni bütün dünya kadınlarına seçti.”
Sonra İmam Ali (a.s)’a şöyle dedi:
“Ya Ali! Fatıma bedenimin parçası, gözlerimin nuru ve kalbimin meyvesidir.”(77)
KAYNAKÇA
Kaynakça 1-30
- Bu linke tıklayarak içindekiler kısmından Hz. Hatice’nin sırdaşı bölümüne tıkayarak Hz Zehra’nın doğumunu okuyabilirsininiz.
- A’yanuş-Şia c.1 s.306
- Usul’u Kafi c.2 s. 474
- Delailul İmamet s.10
- İ’lamu’l Vera s.147
- Biharul Envar c.43 s.7
- Menakıb c.3 s.405
- A’yanuş-Şia c.1 s.405
- A’yanuş-Şia c.1 s.405
- Biharul Envar c.43 s.8
- Tarihi Taberi c.2 s.473, Mekatilu’t Talibin s.30, Mesned-i Ahmed b. hanbel c.6 s.163, Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.11
- El-İsabet c.4 s.377, Maktelu’l Huseyn s.89
- İ’leluş-Şerai s.171, İ’lamu’l-Vera s.148
- Muntahal Amal c.1 s.252
- Menakıb’u ibni Şehrâşub c.3 s.406, A’yanuş-Şia c.1 s.133
- Biharul Envar c.43 s.16, Menakıb’u ibni Şehrâşub c.3 s.133
- Siretu’n Nebeviyye s.196
- Ebu Talib mahallesi demektir. Müşrikler tarafından müslümanlara eziyet etmek için baskı uygulanarak kuşatma altına alınmışlardı.
- Siretu’n Nebeviyye s.196
- Zehra Meludu vahy s.61
- El Fusulul Muhimme Fi Marifeti Ahvali’l Eimmeh s.149, Tarihi Yakubi c.2 s.35, Biharul Envar c.16 s.1
- Menakıb’u ibni Şehrâşub c.1 s.103
- Sahihi Buhari’nin Ma leke en Nebiyyu ve Ashabihi Enil muşrikin babı c.3 s.1399
- Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.13
- Menakıbu Âl-i Ebi Talib c.3 s.405, El Fusulu’l Muhimme s.144, Ez-Zürriyetut-Tahire s.93
- Makalati Zehra Emini s.103
- Keşfu-l Ğumme c.1 s.368, Menakıbu Âl-i Ebi Talib c.3 s.395
- Menakıbu Âl-i Ebi Talib c.3 s.346, Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.11,Keşfu-l Ğumme c.1 s.354
- Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.19, Emali c.1 s.38
- Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.11, Emali Saduk s.559
KAYNAKÇA 31/50
- Bu ölçü Hz Peygamber (s.a.a)’in mihir noktasında uygulaması olarak esas alındı.
- Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.22, Evalimu’l Mearif c.11 s.359
- Menakıbu Âl-i Ebi Talib c.3 s.410, Makalatu’z-Zehra s.137
- Emali s.40, A’yanu’ş-Şia c.1 s.312,
- Biharul Envar c.43 s.92 ve s.130
- Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.12. Biharul Envar c.43 s.137
- Menakıbu Âl-i Ebi Talib c.3 s.403
- Maktali’l Huseyn s.108, Menakıbu ibni Meğazili s.344, Revzetul Vaizins.127
- Ferheng-i Suhanane Hz. Fatıma s.20
- Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.14, Müstedreku’l Sahihayn c.3 s.125
- El Bidayetu ven Nihaye c.7 s.342 , Et-Tabakatu’l Kubra c.8 s.13, Mecmuatu’l Verram c.2 s.28
- Kurbu’l Esnad s.112
- Biharul Envar c.43 s.81, Avalim c.1 s.217
- Mecmuatu’l Verram c.2 s.487, Biharul Envar c.43 s.50
- Mecmuatu’l Verram c.2 s.162, Biharul Envar c.43 s.151, Vesailu’ş-Şia c.12 s.24
- Menakıb’u ibni Şehrâşub c.3 s.389
- Mekatilu’l Huseyn s.105, Evalim c.11 s.266
- El Heraicu vel Cerayih s.390, Biharul Envar c.43 s.28
- İlelu’l Şerai s.366
- Emali Tusi s.616, Keşful Ğumme c.1 s.469, Biharul Envar c.37 s.103
Kaynakça 51
- İlelu’l Şerai s.178
- İlelu’l Şerai s.179, El İmametu ves Siyasetu c.1 s.20, Me’satu’z-Zehra s.216
- İ’lamu İnni Fatiime c.3 s.12
- Rezvatu’l Vaizin s.130
- Deaimu’l İslam c.1 s.282, Biharul Envar c.94 s.10
- İlelu’l Şerai s.172,Keşfu-l Ğumme c.1 s.468
- İlelu’l Şerai s.216
- Nur Suresi/31.Ayet
- Menakıb s.380, Evalim c.11 s.223
- A’yanuş-Şia c.1 s.321,Keşfu-l Ğumme c.1 s.503, Esedul Ğabe c.5 s.524, Maktali’l Huseyn s.127
- A’yanuş-Şia c.1 s.322, Biharul Envar c.101 s.36
- Biharul Envar c.2 s.3
- Menakıb c.3 s.389,
- Emâli s.113
- Fraid-u Samitin c.2 s.54, Menakıb c.3 s.426
- El İrşad s.164, Esedul Ğabe c.5 s.530
- İnsan suresi/7,8,9.Sureler
- El İrşad s.81
- Fraid-u Samitin c.2 s.54, Evâlim c.11 s.270, A’yanu’ş Şia s.310
- Mecmua-i Verams.1 s.198, Biharu’l Envar c.20 s.245, İhkaku’l Hak s.10 s.285
- El-İhticac c.1 s.146, Keşfu’l Ğumme c.1 s.492
- El-İhkaku’l Hak s.21 s.26, Ferheng-i Suhanan-e Fatime s.24
- Müstedrekü’l Vesail c.3 s.3, Mesned-i Fatime s.346
- İrşadu’l Kulub s.105
Çok güzel bir yazı, elinize sağlık.