Hüseyin b. Ali (a.s) ile İlgili 40 Hadis

Hüseyin bendendir ve benim oğlumlumdur, kardeşinden (Hasan’dan) sonra halkın en üstünüdür.

1- Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a):

“Her kim benim gibi yaşamak, benim gibi ölmek ve Allah’ın bana vaad ettiği Adn cennetine girmek istiyorsa, benden sonra Ali İbn-i Ebi Talib’e (a.s) ve onun soyundan olan vasilere uysun, onları kendine imam ve veli edinsin. Onlar benim toprağımdan (ve nurumdan) yaratılmış benim hanedanımdırlar.

Ümmetimden onlara düşman olanları, fazilet ve üstünlüklerini inkâr edenleri, akrabalık bağımı onlar hakkında gözetmeyip, onların ziyaretinden yüz çevirenleri, Allah’a şikayet ederim. Andolsun Allah’a ki oğlum Hüseyin, benden sonra öldürülecektir; Allah benim şefaatimi onun katillerine nasib etmesin.”

2- İbn-i Abbas (r.a), Hz. Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

“Hüseyin bendendir ve benim oğlum, kardeşinden (Hasan’dan) sonra halkın en üstünüdür. Hüseyin Müslümanların imamı, mü’minlerin mevlası, Allah’ın halifesi, imdat çağıranların yardımcısı, sığınanların sığınağı ve Allah’ın tüm halkına hüccetidir.

 O, cennet ehli gençlerin efendisi ve ümmetin kurtuluş kapısıdır. Onun emri benim emrimdir, ona itaat bana itaattir. Her kim ona uyarsa bendendir ve her kim ona muhalefet ederse benden değildir.

Ben onun yanıma ve haremime sığındığını, oradan da üzüntü ve bela, ölüm ve fena yeri olan ölüm yerine doğru göçtüğünü görür gibiyim.

Ona Müslümanlardan ancak az bir grubu yardımda bulunacak ki onlar, kıyamet günü benim ümmetimin şehitlerinin efendileridirler. Mızrakla atından düşürül-düğünü ve koyun kesilir gibi başının kesildiğini görür gibiyim.”

İbn-i Abbas devamında diyor ki:

“Daha sonra Resulullah (s.a.a) ağladı, onun ağlamasıyla yanında bulunan ashabı da ağlamaya başladı, öyle ki sesleri yükseldi. Sonra Resul-i Ekrem (s.a.a) dua ederek şöyle buyurdu:

 “Allahım, Ehlibeyt’imin benden sonra başlarına gelenleri ve karşılaşacakları musibetleri sana şikayet ediyorum.”

3- Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a):

“Şüphesiz Hüseyin’in katlinden dolayı, müminlerin kalbinde asla soğumayacak bir sıcaklık vardır.”

4- Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a):

“Ümmetimden benim dinime mensup olduklarını sananlar olacak ki, benim evladımın faziletlilerini, soyumun temiz ve iyilerini öldürecek, dinimi ve sünnetimi değiştirecek, geçmişteki Yahudilerin Yahya ve Zekeriyya’yı öldürdüğü gibi, onlar da yavrularım olan Hasan ve Hüseyin’i öldüreceklerdir. Bilin ki Allah, Yahudileri lanetlediği gibi, onlara da lanetini yağdıracaktır. Kıyamet gününden önce onların (yolunu takip eden) nesillerine ise, Mazlum Hüseyin’in soyundan, hidayet üzere olan Mehdi’yi musallat kılarak dostlarının kılıcıyla onları cehennem ateşine atıp yakacaktır.

Allah’ın laneti, Hüseyin’in katillerine, katillerini sevenlere, onlara yardımda bulunanlara ve takiyye olmaksızın onlara lanet okumaktan çekinenlere olsun. Allah’ın salat ve rahmeti ise, şefkat ve merhametle Hüseyin’e ağlayanlara, düşmanlarına lanet okuyan, kin besleyen, kalbini onlara karşı gazap ve öfkeyle dolduranlara olsun. Bilin ki, Hüseyin’in katline razı olanlar, katillerinin (Hüseyin’i öldürdükleri suçta) ortağıdırlar. Hüseyin’in katilleri, yardımcıları, dostları, onların yoluna uyan takipçileri Allah’ın dininden uzaktırlar…”

5- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Allah’a hamdolsun ki insanlar içinde, bize yönelen, bizi metheden ve bizim için mersiye okuyan kimseleri var kılmıştır.”

6- İmam Ali (a.s):

“Allah-u Teâla, yeryüzüne nazar buyurdu (baktı) bizi seçti ve bizim için de Şiilerimizi seçti. Şiilerimiz bize yardım eder, sevincimizle sevinir ve hüznümüzle de hüzünlenirler, mallarını ve canlarını bizim yolumuzda feda ederler. İşte onlar bizdendir ve bize dönerler.”

7- Mesme’ Kurdin şöyle rivayet etmiştir:

“İmam Cafer Sadık (a.s) bana “Ey Kurdin, acaba Hz. Hüseyin’in (a.s) başına gelen musibetleri hatırlıyor musun?” dedi. Ben de “Hatırlıyorum.” dedim. İmam “O zaman üzüntü duyup ağlıyor musun?” dediğinde “Evet vallahi ağlıyorum, bu halimden ailem bile haberdar oluyor. Ağlama yüzünden yemek bile yiyemiyorum; öyle ki bu durumum yüzümden anlaşılıyor.” dedim. İmam Sadık (a.s) ise şöyle buyurdu:

“Allah senin göz yaşlarını esirgesin. Bil ki, sen bizim sevincimizle sevinen, hüznümüzle hüzünlenen, bizim sevinç ve üzüntüde korku ve güvenimizi paylaşanlardansın. Sen ölüm zamanında babamın, başının ucuna gelip ölüm meleğine senin hususunda tavsiye etmesine, ölümünden önce seni sevince boğacak müjdeler vermesine şahit olacaksın. Göreceksin ki ölüm meleği sana karşı, şefkatli bir annenin çocuğuna olan şefkatinden daha merhametli davranacaktır.”

Sonra İmam Sadık (a.s) ağladı ve ben de onunla birlikte ağladım. Sonra İmam dedi ki:

“Ey Mesme’, Emir-ul Mü’minin Ali’nin (a.s) şehadetinden bu yana, yer ve gök bize ağlıyorlar. Bize ağlayan meleklerin sayısı ise daha fazladır. Bize ve bizlerin başına gelenlere acıyarak ağlayan herkesin henüz gözünden yaş çıkmadan Allah ona acır. Yanaklarının üzerine akan göz yaşı damlalarından bir damlası cehenneme düşecek olursa, onun ateşini söndürür, öyle ki artık sıcaklığı kalmaz.

Kalbi bize acıyan insan, ölüm zamanı bizi görmekle öylesine sevinir ki bu sevinci, Kevser havuzunda bize kavuşuncaya kadar kalbinde sâbit kalır. Kevser havuzu, bizi sevenlerin gelmesiyle sevinir ve ondan içen dostumuz beklemediği tatları alır…”

8- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Bize yapılan zulme mahzun olan kimsenin her nefesi tesbihtir; üzüntüsü ibadettir ve bizim sırrımızı gizlemek, Allah yolunda cihattır.”

Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Bunu altınla yazmak gerek.”

9- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Bizim için ağlayan her göz, Kevser havuzuna bakmakla nimet sahibi olur ve ondan doyar (susuzluğunu giderir).”

10- İmam Rıza (a.s):

“Bizim musibetimizi yâd eden ve mazlumiyetimize ağlayan kimse, kıyamet günü bizimle beraber bizim derecemizde olur. Kimin yanında musibetimiz anlatılır ve ağlar, diğerlerini de ağlatırsa, bütün gözlerin ağlayacağı günde, onun gözü ağlamaz. Bizim emrimizin (velayet ve imametimizin) ihya edildiği bir mecliste oturan kimsenin kalbi, kalplerin öleceği günde ölmez.”

11- İmam Muhammed Bakır (a.s):

“Her kim bizi hatırladığında veya onun yanında anıldığımızda, gözlerinden sinek kanadı miktarınca bile olsa göz yaşı akarsa, Allah ona cennette bir ev bina eder ve bu göz yaşını onunla cehennem arasında hicab ve engel kılar.”

12- İmam Zeyn-ul Abidin (a.s):

“Bir mü’minin gözlerinden Hz. Hüseyin’in (a.s) şehadeti için göz yaşı yanaklarına doğru akarsa, Allah onu uzun süre boyunca yerleşip kalacağı cennet odalarına yerleştirir. Düşmanlarımız tarafından bizlere edilen zulüm ve eziyetlerden dolayı yanaklarına akacak şekilde ağlayan mü’mini Allah, cennetteki doğruluk yerine (makamına) yerleştirir. Allah, kıyamet günü bizim için eziyete katlanan ve bir musibet sonucu yanaklarını ıslatacak şekilde gözlerinden yaş akıtan şahsın yüzünden, eziyetleri giderir, onu kendi gazap ve ateşinden uzaklaştırır.”

13- İmam Ali Rıza (a.s):

“Cahiliye devri Araplarının bile savaşı haram bildiği Muharrem ayında bizim kanlarımız akıtılıp, hürmetimiz çiğnendi, çocuklarımızla kadınlarımız esir edildi. Çadırlarımız yıkılıp yakıldı, bütün mal varlığımız yağmalandı ve Resulullah’ın (s.a.a) hürmeti O’nun yakınları olan bizler hakkında gözetilmedi.

Hz. Hüseyin’in başına gelen hadise (Aşura günü hadisesi), yüreklerimizi parçalamış, yaralarımızı kanatmış, göz yaşlarımızı akıtmış, azizimizin “kerb” (üzüntü) ve “bela” çölünde hürmetinin çiğnenmesine ve haşre dek keder ve belanın üzerimize çökmesine vesile olmuştur. Ağlayanlar, İmam Hüseyin (a.s) gibisine ağlasınlar ki O’na ağlamak, büyük günahları yok eder.”

Sonra İmam Rıza (a.s) şöyle devam etti:

“Babam (İmam Musa Kazım)’ın Muharrem ayı girdiğinde, artık güldüğü görülmezdi ve üzüntü ona galebe ederdi. Muharrem’in onuncu gününe kadar durumu hep böyleydi. Onuncu gün (Aşura) olduğunda, o gün O’nun musibet ve ağlama günü olurdu ve ‘Bu, Hüseyin’in (a.s) şehid edildiği gündür’ derdi.”

14- Ebu Emare diyor ki:

“Hz. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) yanında İmam Hüseyin’in (a.s) adı anıldığı gün, akşama kadar bir defa bile güldüğüne hiç bir zaman rastlanılmadı.” Ve buyururdu: “Hüseyin’i anmak, her mü’minin gözünün yaşını akıtır.”

15- İmam Cafer Sadık (a.s):

“İmam Hüseyin’i (a.s) şehit ettiklerinde, melekler ağlar oldular ve Allah-u Teâla’ya arzettiler ki: “İlahi, Hüseyin senin seçtiğin (imam ve hüccetin)dir, Resulünün kızının oğludur.” Allah-u Teâla Hazret-i Kâim-i Al-i Muhammed’in (Hz. Mehdi’nin) gölgesini onların gözleri önüne serdi ve buyurdu ki: “Bunun vesilesi ile onun katillerinden intikam alacağım.

16- Hz. İmam Mehdi (a.f), Nahiye-i Mukaddese adlı Ziyaretnamede İmam Hüseyin’e (a.s) hitap ederek şöyle buyurmuştur: “Sabahlar ve akşamlar (her zaman) sana (ve musibetine) göz yaşı dökerim. (Eğer göz yaşım kurursa) göz yaşı yerine kan ağlarım.”

17- Allame Meclisi “Bihar-ul Envar” adlı kitabında şöyle nakletmiştir:

“Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a), kızı Hz. Fatıma’ya (s.a) oğlu Hz. Hüseyin’in (a.s) şehid edileceğini bildirince, Hz. Fatıma (s.a) şiddetle ağlar ve der ki; “Babacığım, bu ne zaman gerçekleşecek?” Hz. Resulullah (s.a.a) “Benim, senin ve Ali’nin (hayatta) olmadığı bir zamanda.” buyurur. Hz. Fatıma’nın (s.a) ağlaması şiddetlenir ve der ki; “Peki kim O’na matem tutar?” Hz. Resulullah (s.a.a) buyurur ki:

“Ya Fatıma, ümmetimin kadınları Ehlibeyt’imin kadınlarına ve erkekleri de Ehlibeyt’imin erkeklerine ağlarlar. Nesiller boyu her sene ve her asırda matem tutarlar. Kıyamet olduğunda ise sen kadınlara, ben de erkeklere şefaat ederim. Onlardan herkim Hüseyin’in (a.s) musibetlerine ağlamışsa, elinden tutar ve onu cennete götürürüz.”

Daha sonra Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Ya Fatıma, kıyamet günü bütün gözler ağlayacaktır; Hüseyin’in musibetlerine ağlayan göz hariç; o göz sevinçli olur ve cennet nimetleri ile müjdelenir.”     

18- Şeyh Keşşi “Rical” adlı kitabında Zeyd-i Şehham’dan şöyle rivayet etmiştir:

“Bir gün biz Kufe’li olan bir cemaatle birlikte İmam Cafer Sadık’ın (a.s) huzurundaydık. O sırada İmam’ın ashabından olan Cafer İbn-i Affan içeriye girdi. İmam Cafer Sadık (a.s), onu saygı ile yanına oturttu ve sonra “Ey Cafer,” dedi. O “Evet, sana feda olayım.” diyerek karşılık verdi. İmam Sadık, “Ben senin İmam Hüseyin (a.s) hakkında şiir ve mersiyeler okuduğunu ve bu işte başarılı olduğunu duydum.” Cafer “Evet ey kurban olduğum, duyduğunuz doğrudur.” dedi. İmam Sadık (a.s): “Öyle ise oku.” dedi. 

Cafer İbn-i Affan okumaya başladı; İmam Cafer Sadık (a.s) ve o mecliste bulunanlar ağlamağa başladılar. İmam Cafer Sadık (a.s) o kadar ağladı ki, mübarek göz yaşları yüzüne ve sakalına aktı. Daha sonra Cafer’e dönerek şöyle buyurdu:

“Ey Cafer, Allah’a and olsun ki, Mukarreb (Allah’a en yakın) melekler buradaydılar; bizim gibi onlar da senin İmam Hüseyin (a.s) hakkında okuduğun sözleri (ağıtı) dinlediler ve bizden daha fazla ağladılar.

Ey Cafer, Allah-u Teâla, (mersiye okuduğun için) cenneti bütün nimetleri ile baştan başa sana farz kıldı ve senin günahlarını bağışladı.”

Sonra İmam (a.s) “Ey Cafer,” dedi “daha da artırayım mı?” Cafer, “Evet efendim” dedi. İmam Sadık (a.s) buyurdu ki:

“Her kim İmam Hüseyin (a.s) hakkında şiir okur, ağlar ve başkalarını da ağlatırsa, Allah Teâla bundan dolayı cenneti ona hak kılar ve onu bağışlar.”

19- Davud Rikkî diyor ki:

“İmam Cafer Sadık’ın (a.s) huzurunda idim. Su istedi, getirildiğinde, suyu içtikten sonra gözleri yaşardı ve ağladı. Sonra bana şöyle buyurdu:

“Ey Davud, Allah (c.c) Hüseyin’in (a.s) kâtiline lanet etsin. Her kim su içtiğinde İmam Hüseyin’i hatırlar ve O’nun kâtiline lanet okursa, Allah-u Teâla ona (mükâfat olarak) yüzbin sevap yazar, yüzbin günahını affeder, onun makamını yüzbin derece yükseltir ve o, gerçekten Allah yolunda yüzbin köle azad etmiş gibi olur; (her kalbin ateş içinde olduğu günde) Allah onun kalbini serinlikle dolu bir halde haşreder.”

20- Muaviyet-ibn-i Veheb, İmam Cafer Sadık’ın (a.s) namazdan sonra şöyle dua ettiğini naklediyor:

“Allah’ım, Eba Abdillah-il Hüseyin’in kabrine yönelen yüzlere (ve yüzlerini o kabre sürenlere) kendin merhamet eyle. Bize acıyıp, gözlerinden yaş akıtan gözlere acı. Bizim için tutuşup yanan ve hüzünlenen kalpleri esirge. Bizim yolumuzda edilen feryat ve sızlamalara merhamet et.”

21- Hz. İmam Rıza (a.s), Muharrem ayının ilk gününde yanına gelen Rayyan İbn-i Şebib’e şöyle buyurdu:

“Ey Şebib oğlu, cahiliye ararları bile Muharrem ayının hürmetini gözetir ve bu ayda savaş ve zulmü yasak bilirlerdi. Oysa bu ümmet, ne bu ayın ve ne de kendi peygamberlerinin hürmetini gözettiler. Onlar bu ayda Peygamber’in (s.a.a) soyundan olan birisini öldürdüler ve bu aileye mensup kadınları esir aldılar, varlıklarını yağmaladılar. Allah, bu günahlarını affetmesin!.

Ey Şebib oğlu, birine ağlayacak olursan Ali İbn-i Ebi Talib oğlu Hüseyin’e (a.s) ağla! Onun başını bir koçu keser gibi kestiler ve bunun yanı sıra ailesinden dünyada benzerleri olmayan on sekiz yiğidi de öldürdüler. Yedi kat gök ve yer onun ölümüne ağladı. Dört bin melek gökten ona yardım etmek için izin istediler, ama yere inince (ilahî takdir gereği) Hz. Hüseyin’in şehit edildiğini gördüler.

Bu melekler, Hz. Mehdi’nin (a.f) kıyamına kadar perişan, toz-toprak içinde mahzun bir halde Hz. Hüseyin’in türbesi etrafında bulunacaklar. Bunlar Hz. Mehdi (a.f) kıyam edince, onun ashabı arasında yer alırlar. Bunların şiarları “Ya le sarat-il Hüseyin” (Hüseyin’in kanının dâvacıları) olacaktır.

Ey Şebib oğlu, babam babasından, o da büyük babasından rivayet etmiştir ki: “Hz. Hüseyin şehit olduğunda, gökten kan ve kırmızı toprak yağdı.”

Ey Şebib oğlu, Hz. Hüseyin’e (a.s) gözünün yaşı yanaklarına dökülecek şekilde ağlarsan, Allah senin ister büyük olsun ister küçük, ister az olsun ister çok bütün günahlarını bağışlar.

Ey Şebib oğlu, eğer Allah’ın huzuruna hiç bir günahın olmadan çıkmak istiyorsan, Hz. Hüseyin’in (a.s) kabrini ziyaret eyle.

Ey Şebib oğlu, Peygamber-i Ekrem’le (s.a.a) birlikte cennet odalarına yerleşmek istiyorsan, Hz. Hüseyin’in kâtillerine lanet oku.

Ey Şebib oğlu, İmam Hüseyin’le (a.s) birlikte şehit düşenlerin sevabı kadar sevap elde etmek istiyorsan, Hz. Hüseyin’i (a.s) hatırladığında “Keşke ben de onlarla birlikte olsaydım da yüce makama erişseydim.” de.

Ey Şebib oğlu, cennetin yüce derecelerinde bizimle birlikte olmak istiyorsan, bizim üzüntümüzle sen de mahzun ol, sevincimizle sen de sevin ve bizim velayetimize sarıl (bizi kendine veli ve imam bil). Zira birisi gönlünü bir taşa bile kaptırırsa, Allah-u Teâla onu kıyamet günü o taşla birlikte haşr eder.” 

22- Hz. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) ashabından olan Abdullah İbn-i Fazl şöyle rivayet ediyor:

“İmam Cafer Sadık’a (a.s) dedim ki:

“Niçin Aşura günü; musibet, ağlama sızlama ve üzüntü günü oldu da Resulullah’ın (s.a.a) Allah’ın rahmetine kavuştuğu gün, Hz. Fatıma’nın (a.s) şehadete erdiği gün, Hz. Ali’nin (a.s) şehid edildiği gün ve Hz. Hasan’ın (a.s) şehadetiyle sonuçlanan zehirlendiği gün böyle olmadı?”

İmam Sadık (a.s) cevapta şöyle buyurdu: “Hüseyin’in (a.s) şehid edildiği günün musibeti, (saydığın) diğer günlerden daha büyüktür. Çünkü Allah’ın en üstün kulları olan “Ashab-ı Kisâ” bu beş zattan ibaretti.

Resulullah (s.a.a) vefat ettiğinde, halkın acılarını paylaşıp teselli bulabilecekleri ve baş vurabilecekleri dört zat kalmıştı. Böylece birisi Allah’ın rahmetine kavuşsa dahi bir diğerinin hayatta olması herkes için teselli kaynağıydı.

Fakat Hz. Hüseyin (a.s) katledildiğinde, halkın acılarını dindirecek ‘Ashab-ı Kisâ’dan hiç kimse kalmamıştı. Bu yüzden onun gitmesi hepsinin gitmesi, nitekim kalması da onların hepsinin kalması demekti. İşte bunun içindir ki Ebu Abdillah-il Hüseyin’in (a.s) şehid edildiği günün musibeti, diğerlerinin musibetinden daha büyük ve daha ağırdır.”  

23- İmam Ali Rıza (a.s):

“Her kim Aşura gününü kendine musibet, hüzün ve ağlama günü edinirse, Allah (c.c) kıyamet gününü ona neşe ve sevinç günü kılar. kim Aşura günü (yas tutma amacıyla) kazancı (çalışmayı) terk ederse, onun dünya ve ahiret hacetleri ile ilgili duaları kabul olur. Her kim Aşura gününü musibetle, hüzünle ve ağlamakla geçirirse, Allah-u Teâla kıyamet gününü onun için kurtuluş, sevinç günü kılar ve bizi cennetlerde görmekle gözü aydınlanır.

Ve Her kim Aşura gününü bereket (bayram) günü bilir ve evinde herhangi bir şey biriktirir ve evine bir şey alırsa, Allah biriktirdiği şeyi ona mübarek kılmaz ve kıyamet günü ise Yezid, Ubeydullah ibn-i Ziyad ve Ömer İbn-i Sa’d (Allah’ın laneti onlara olsun) ile mahşere getirir ve cehennemin en alt tabakasında ona yer verir.”

24- İbn-i Abbas rivayet etmiştir ki:

“Hz. Ali (a.s), Resulullah’a (s.a.a); “Ya Resulallah, sen Akil’i seviyor musun?” dedi. O da “Evet, ben onu iki açıdan seviyorum.” dedi “Biri onun kendisi için, biri de Ebu Talib’in onu sevdiği için. Onun oğlu, senin oğlunun muhabbeti üzere şehid olacaktır. Mü’minlerin gözleri onun (Hüseyin) için yaşaracak ve mukarreb melekler ona salat ve selam gönderecektir.”

Sonra Resulullah (s.a.a), gözlerinin yaşı göğsüne dökülecek şekilde ağladı. Daha sonra “Yakınlarımın benden sonra uğrayacakları eziyet ve zulümleri Allah’a şikayet ederim.” dedi.”

25- Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s), Aşura günü Hz. Hüseyin’in (a.s) ziyaretine gidemeyenlere şöyle emir buyurdu:

“İmam Hüseyin (a.s) için yaslı olsunlar, ağlasınlar ve ev halkına da İmam’a ağlamalarını emretsinler. Evlerinde matem (yas) meclisi düzenleyip, O’nun musibetine duydukları üzüntüyü izhar etsinler. Ağlayarak birbirleriyle evlerde görüşsünler; İmam Hüseyin’in (a.s) musibetlerinden dolayı birbirlerine başsağlığı vererek şöyle desinler:

“Allah Teâla, Hüseyin’in musibetlerini anıp hüzünlendiğimizden dolayı bizlere büyük sevaplar versin. Bizi ve sizi, Al-i Muhammed’den olan İmam Mehdi’nin beraberliğinde, Hüseyin’in kanının intikam alıcılarından karar versin.”

Aşura günü herhangi bir (maddî) ihtiyacı karşılamak amacıyla dışarı çıkmamaya çalışsınlar, çünkü o gün uğursuz bir gündür ve mü’min bir kimse o günde hâcetine nail olmaz. Eğer bir şey kazanırsa da onun için mübarek olmaz ve onda hiç bir hayır görmez. Zira Aşura günü (alış-veriş yoluyla) evi için bir şey biriktirenin biriktirdiği şey, kendisine ve ailesine mübarek ve bereketli olmaz.”

26- Hz. İmam Cafer Sadık (a.s):

“Hz. İmam Zeyn-ul Abidin (a.s) kırk yıl babası (İmam Hüseyin’e) ağladı. Bu müddet içerisinde gündüzleri oruç tutar, geceleri de ibadetle geçirirdi. İftar vakti kendisine yemek getirildiğinde ve buyurun yeyin denildiğinde, ağlar ve şöyle buyururdu: “Resulullah’ın oğlu açken katledildi, Resulullah’ın oğlu susuzken şehid edildi.” Bu sözü tekrarlayıp ağlardı öyle ki, yemek ve içecekler gözyaşıyla karışırdı. O, Allah’ın rahmetine kavuşuncaya kadar hep böyle yaşadı.”

“…Bir defasında hizmetçilerinden biri İmam’ın haline dayanamayıp “Canım size feda olsun ey Resulullah’ın evladı, (ağlamayın) sağlığınızın tehlikeye girmesinden korkuyorum” dedi. İmam ona buyurdu ki:

“Hz. Yakub peygamber idi, on iki oğlundan birisi (Hz. Yusuf) kayboldu. Onun hayatta olduğunu bildiği halde hasretine dayanamayıp o kadar ağladı ki, gözlerine ak indi. Ben ise babamın, kardeşimin, amcamın ve ailemden olan on yedi (bazı nakillere göre de on sekiz) kişinin etrafımda katledilmiş cesetlerini gördüm. Benim gamım, üzüntüm nasıl son bulabilir. (Onları kaybettiğim andan itibaren devamlı elimde olmaksızın göz yaşlarım akmaya başlar.)”

27- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Yahya İbn-i Zekeriyya’nın kâtili haramzade idi. İmam Hüseyin’in katili de haramzade idi. Gökyüzü yalnız Hz. Yahya ve Hz. Hüseyin’in şehadetine ağladı.”

28- Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a):

“Hz. Musa’nın Allah’tan irtihal eden kardeşi Harun’un bağışlanmasını istemesi üzerine, vahiy geldi ki;  

 

“Ey Musa, alemin yaratılışından sonuna kadar kimin bağışlanmasını istersen icabet ederim, Hüseyin’in katili hariç; ondan intikam alacağım.”

29- Durr-üs Semin adlı Tefsir kitabının sahibi “Bunun üzerine Adem, Rabbinden bir takım kelimeler aldı…” (Bakara/37) ayetiyle ilgili olarak şöyle bir rivayet nakletmiştir:

“Hz. Adem (a.s) Arş’ın üzerine baktı, Resulullah ve Ehlibeyt’in mübarek isimlerinin orada yazılı olduğunu gördü. Cebrâil ona (o isimlerle Allah’a tövbe etmesini) telkin etti ve böyle demesini emretti:

“Ya Hamîd-u bi hagg-i Muhammed, Ya Aliyy-u bi hagg-i Ali, Ya Fatir-u bi hagg-i Fatıma, Ya Muhsin-u bi hagg-il Hasan-i ve’l Hüseyin ve minke’l ihsan.”

(Ey hamd ve senâya en çok layık olan ve çok övülen Hâmid, Muhammed hakkı için. Ey her şeyiyle yüce olan Aliyy, Ali hakkı için. E-y mahlukatı yokluk karanlıklarından varlık nuruna çıkaran Fâtır, Fatıma hakkı için. Ey yaratıklarına lütuf ve ihsanda bulunan Muhsin, Hasan ve Hüseyin hakkı için (sana yalvarıyor ve beni bağışlamanı istiyorum. Çünkü) ihsan ve lütuf kaynağı yalnızca sensin.)

Cebrâil Hüseyin (a.s) adını anınca, Hz. Adem’in gözlerinden yaşlar aktı, kalbi hüzünle doldu. Cebrâil’e “Ey kardeşim Cebrâil, beşincisinin adını anmakla kalbimin hüzünlenmesinin ve göz yaşımın akmasının sebebi nedir?” diye sorunca, Cebrâil “Senin bu oğlunun musibeti o kadar büyüktür ki, diğer musibetler onun yanında küçük kalır.” dedi. “O nasıl bir musibettir?” diye sorunca da, Cebrâil Hz. Adem’e şöyle dedi: “O, gurbette hiç bir yardımcısı olmadan yalnız başına kaldığında, susuz bir halde öldürülecektir… Koyun kesilir gibi başını ensesinden kesecek, onun ve ashabının başlarını şehir şehir dolandıracaklar. Allah’ın ilminde bu, böyle geçmiştir.”   Ardından her ikisi de Hz. Hüseyin (a.s) ve yarenlerinin musibetlerine, çocuğu ölmüş anne gibi ağladılar.”

30- Hz. Musa Kelim (a.s) Tur dağında Allah’la münâcât ederken dedi ki:

“Allah’ım, niye son peygamberin ümmetini diğer ümmetlere üstün kıldın?” Ona şöyle cevap verildi: “Onlarda bulunan on hasletten dolayı.” Musa (a.s) dedi ki: “O on haslet hangileridir (bileyim de) İsrâiloğullarına onları yerine getirmeleri için hatırlatmada bulunayım?” Nida geldi: “O on haslet bunlardan ibarettir: Namaz, oruç, zekât, hacc, cihad, Cuma namazı, cemaat namazı, Kur’an-ı Kerim, ilim ve Aşura.” Hz. Musa “Ya Rabbi, Aşura nedir?” diye sorunca, Allah-u Teâla buyurdu ki:

“Aşura, son Peygamber Hz. Muhammed’in torunu için ağlama ve kendini ağlayanlara benzetme günüdür; Mustafa’nın oğlunun musibetleri için ağıt okuma ve yas tutma günüdür. Ey Musa, her kim bu günde göz yaşı döker, ağlayanlara katılır veya yas tutanlardan olursa, onun için cenneti kesinleştiririm. Bu günde Peygamberin torununa olan sevgisinden dolayı herhangi bir harcamada bulunan kimsenin malını bereketlendirir, harcadığı bir dirheme karşılık yetmiş dirhem ona veririm, cenneti onun yeri kılar ve onu kendi (özel) affımla bağışlarım. İzzet ve celâlime andolsun ki, Aşura günü veya başka bir günde ihlasla bir damla göz yaşı döken bütün kadın ve erkeğe, yüz şehidin sevabını veririm.”

31- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Allah bizim şiilerimizi esirgesin. Allah’a andolsun ki bizim şiamız gerçek müminlerdir. Allah’a andolsun ki onlar, devamlı bizim musibetlerimizle kederlenip üzüntü duyduklarından, bizimle musibetlerimizde ortaktırlar.”

32- Halid-i Rib’î, Ka’b’ın şöyle dediğini nakletmiştir:

 Hz. İbrahim Halil (a.s), Hz. İmam Hüseyin’in (a.s) kâtiline lanet okuyan ilk kimselerdendi. Bu ameli yapmayı kendi çocuklarına da emretti ve onlardan bu ameli yapacaklarına dair söz aldı. Ondan sonra Hz. Musa Kelim (a.s) de böyle yaptı ve kendi ümmetini buna davet etti. Sonra Hz. Davud (a.s) böyle yaptı ve İsrâiloğullarına (Yezid’e lanet etmelerini) emretti. Daha sonra Hz. İsa Mesih (a.s) böyle yaptı ve ümmetine şöyle buyurdu:

“Ey İsrâiloğulları, Hz. Hüseyin’in kâtiline lanet okuyun. Eğer Hüseyin’in (a.s) yaşadığı zamanda olursanız, ondan yardımınızı esirgemeyin. Zira onun yanında şehid düşen, peygamberlerin yanında şehid düşmüş gibidir. Ona gönül veren ve her türlü zorluğa katlanan şehitleri görür gibiyim.”

Allah tarafından gönderilen bütün elçiler Kerbela’yı ziyaret etmiş, orada durmuş ve “Sen mukaddes bir mekânsın ve sende parlak bir ay defnedilecektir.” diye söylemişlerdir.

33- İmam Cafer Sadık (a.s):

“İmam Hüseyin’in (a.s) kabri, cennet bahçelerinden bir bahçedir; gönderilen her peygamber ve Allah’a yakın her melek, Allah’tan onun kabrini ziyaret etme dileğinde bulunur. (Melekler gök aleminden gruplar halinde Hz. Hüseyin’in (a.s) mezarını ziyaret etmek için yeryüzüne inerler) bir grup indi mi, diğer bir grup göğe çıkar.”

34- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Hz. Hüseyin’i (a.s) en azından yılda bir defa ziyaret edin. Kim Hz. Hüseyin’in hakkına ârif olarak(onun imamet ve velayet makamını bilerek) ve hakkını inkar etmeden ziyaretine giderse, bunun cennetten başka bir karşılığı olmaz, ona bol rızık verilir ve hemen bir kurtuluş kapısı yüzüne açılır.

Allah, dört bin meleği Hz. Hüseyin’in (a.s) kabri için görevlendirmiştir. Onlar Hz. Hüseyin’e ağlar ve onu ziyaretçilerini evlerine kadar uğurlarlar. Ziyaretçi hastalandığında, ziyaretine giderler, öldüğünde ise, yanında bulunup ona Allah’tan bağış ve rahmet dileğinde bulunurlar.”

35- Hz. İmam Cafer Sadık (a.s):

“Kıyamet günü, Hz. Hüseyin ibn-i Ali’nin (a.s) ziyaretçilerinden olmayı istemeyen bir kimse kalmaz. Zira herkes Hüseyin’in ziyaretçilerine verilen mükâfatları ve Allah katında olan üstünlüklerini görür.”

36- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Kerbela sahibi olan Hüseyin (a.s) mihnet, üzüntü ve kederle mazlum ve susuz bir şekilde öldürüldü. Hüseyin’in (a.s) kapısına gelip orada dua ederek Hüseyin’i (a.s) vesile kılmakla Allah’a yakınlaşan bir mihnetlinin, kederlinin, günahkârın, susuzun ve dertlinin üzüntüsünü gidermek, isteğini vermek, günahını bağışlamak, ömrünü uzatmak ve rızkını bol kılmak Allah Teâla’ya daha layıktır. Öyleyse ibret alın ey basiret sahipleri. ” 


37- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a), bir gün Hz. İmam Hüseyin’i (a.s) kucağına almış ve onu güldürüyordu. Resulullah’ın zevcesi olan Ayşe dedi ki: “Bu çocuğu ne kadar da seviyorsun, şaşıyorum doğrusu!” Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu : “Vay olsun sana, nasıl onu sevmem ve ona ilgi duymam? O benim kalbimin meyvesi ve gözümün nurudur. Bil ki, ümmetim onu öldürecektir. Her kim ölümünden sonra onu ziyaret ederse, Allah-u Teâla benim yapmış olduğum hac amellerimden bir hac sevabı ona yazar.”

Ayşe şaşkınlıkla, “Senin yapmış olduğun haclardan bir hac sevabı mı?” diye sorunca, Resulullah (s.a.a) “Yaptığım haclardan iki hac sevabı” buyurdu. Ayşe “İki hac mı?” diye sorunca, Resulullah “Evet, hatta dört hac” buyurdu. Böylece Ayşe hep şaşkınlığını dile getiriyor, Resulullah (s.a.a) da artırıyordu. Bu durum Resul-i Ekrem’in (s.a.a) hac ve umrelerinden sayısı yetmişe varıncaya kadar devam etti.”



38- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Cennette Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (a.s) ile komşu olmak isteyen, Hz. Hüseyin’in (a.s) ziyaretini terk etmemelidir.”




39- İbn-i Abbas şöyle rivayet etmiştir:

“Hz. Ali (a.s) Sıffin savaşına gittiğinde ben de onunla birlikteydim. Fırat nehri yanında bulunan Neyneva’ya vardığımızda durdu ve yüksek sesle “Ey İbn-i Abbas, burayı tanıyor musun?” diye buyurdu. Ben “Hayır tanımıyorum ey Emir-el Mü’minin” dediğimde, şöyle buyurdu: “Eğer burayı tanısaydın benim gibi ağlamadan geçmezdin.”

Hz. Ali (a.s) bunu dedikten sonra ağlamaya başladı, öyle ki sakalı ıslandı ve göz yaşı göğsüne doğru akmaya başladı. Durumu böyle görünce, bizler de o hazretle birlikte ağladık. Daha sonra Hz. Ali (a.s) ağlar bir şekilde şu sözleri dile getirdi:

“Ah, ah! Benimle Ebu Süfyan oğullarının ne ilişiği vardır. Benimle küfür velilerinin ve Şeytan partisinin (grubunun) ne ilişiği vardır. Sabret ve sabırlı ol ey Eba Abdillah! Senin onlardan çektiklerinin aynısıyla baban da karşılaşmıştır.”




40- İmam Cafer Sadık (a.s):

“Bir gün Hz. Hüseyin (a.s), İmam Hasan’ı (a.s) ziyaret etmek amacıyla kardeşinin evine gitti. Kardeşine baktığında, ağlamaya başladı. Hz. Hasan (a.s) kardeşine “Ne oldu, niçin ağlıyorsun?” diye sorunca, İmam Hüseyin (a.s) şöyle dedi: “Sana yapılan zulme, başına getirilenlere ağlıyorum.”

Hz. Hasan (a.s) ise “Bana yapılan ancak ölümüme sebep olan zehirin verilmesidir.” dedi “Ama (bunu bil ki) senin günün gibi hiçbir gün yoktur ey Eba Abdillah! Ceddimiz Hz. Muhammed’in (s.a.a) ümmetinden olup, İslam dinine mensup olduklarını sanan otuz bin kişinin seni öldürmek, hürmetini ayaklar altına almak, çocuklarınla kadınlarını esir almak ve malını yağmalamak için saldırdıkları gün daha da ağırdır. İşte bu zaman Beni Ümeyye lanetlenecek, yer, gök ve dünyada bulunan her şey sana ağlayacaktır.”

HADİS SIRASINA GÖRE KAYNAKLAR:



1- Bihar-ul Envar, c.44, s.257

2- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.115

3- Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.556

4- Bihar-ul Envar, c.44, s.304

5- Vesail-uş Şia, c.1, s.469

6- Gurer-ül Hikem ve Durer-ül Kelim, c.1, s.235, Bihar-ul Envar, c.44, s.287

7- Bihar-ul Envar, c.44, s.290

8- Emaliy-i Şeyh Müfid, s.338

9- Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.554

10- Bihar-ul Envar, c.44, s.278

11- El Gadir, c.2, s.202

12- Sevab-ul A’mal. s.339, Kamil-uz Ziyaret, s.100

13- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.111, Bihar-ul   Envar, c.44, s.283

14- Bihar-ul Envar, c.44, s.280

15- Usul-i Kafi, c.1, s.465 

16- Bihar-ul Envar, c.45, s.65

17- Bihar-ul Envar, c.44, s.292

18- Rical-i Keşşi, c.2, s.574-575

19- Bihar-ul Envar, c.44, s.303, El Avalim, c.17, s.602

20- Bihar-ul Envar, c.101, s.8

21- Bihar-ul Envar, c.44, s.285-286, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.112, Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.549

22- İlel-uş Şerayi’, c. 2, s.145, Bihar-ul Envar, c.44, s.269

23- Bihar-ul Envar, c.44, s.284, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.112

24- Bihar-ul Envar, c.44, s.287, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.128

25- Kamil-uz Ziyaret, s.175, Bihar-ul Envar, c.101, s.290

26- Bihar-ul Envar, c.46, s.108, Maktel-ul Mukarrem, s.477

27- Nefes-ul Mehmum, s.18, Kurb-ul İsnad-i Himyerî, Bihar-ul Envar, c.44, s.302

28- Uyun-u Ahbar-ır Rıza, c.2, s.51, Bihar-ul Envar, c.44, s.300
29- Durr-üs Semin, Bakara suresinin 37.

30- Mecmau’l Bahreyn, c.3, s.405-406,
31- El Luhuf-u Ela Katle’t Tufuf, s.139

32- Bihar-ul Envar, c.44, s.301-302

33- Bihar-ul Envar, c.101, s.106

34- Sevab-ul A’mal, s.318-319, Menakıb-u İbn-i Şehr Aşub, c.4, s.128, Bihar-ul Envar, c.101, s.2

35- Sevab-ul A’mal, s.312

36- Sevab-ul A’mal, s.321

37- Menakıb-u İbn-i Şehr Aşub, c.4, s.128

38- Sevab-ul A’mal, s.313

39- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.111

40- Emaliy-i Şeyh Tusî, Menakıb-u İbn-i Şehr Aşub, c.4, s.86, Bihar-ul Envar, c.45, s.218 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir